+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 8 ve 8

Konu: Müjdeler, Lâyık Olanlar İçindir!

  1. #1
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Exclamation Müjdeler, Lâyık Olanlar İçindir!

    S. Bahattin YAŞAR
    Müjdeler, lâyık olanlar içindir




    ‘Çatık kaşlar’ neden?
    Bir radyo haberinde dinlemiştim. Caddede oturan birkaç gence, caddede yürümekte olan birkaç genç şöyle bir bakmış. Kendisine bakılanlar, ‘Ne bakıyorsunuz?’ demişler. Onlar da, ‘baksak ne var…’ kabilinden sözler sarf etmişler. Böyle bir lâf dalaşının sonu, haliyle kavga ve adliye süreci… Acı ki, son zamanlarda böyle haberlerle sık sık karşılaşıyoruz.

    İzzet ve şeref sahiplerinin
    kem söz karşısındaki tavırları
    Kötü bir söz, çirkin bir tavır ile karşılaşıldığında yapılması gereken şey toplumdan topluma değişkendir. Ama Kitabımızda, izzet ve şeref sahiplerinin tavrı şöyle tarif edilir: ‘Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.’ (Furkan Sûresi: 72).
    Bu tarz bir davranış, kişiyi zalimin zarar ve zulmünden kurtaracaktır.

    Kendisinden yüz çevrilen
    değil, yüzüne bakılan
    insan olmak
    Bir insanla göz göze gelmek, oldukça insanî bir haldir. Kendisinden yüz çevrilen değil, yüzüne bakılan bir insan olmak ne güzeldir. İnsanla yüz yüze gelince heyecan duymak ve gülümsemek ne kadar nezaket içermektedir. Göz göze gelindiğinde gülümsemek ve selâm vermek insana yakışıyor. Dinimiz de, güler yüzü, nezaketi, inceliği, selâmlaşmayı öğütlüyor. Ama gelin görün ki, müntesipleri bu öğütlerden uzak. Şark’ta çatık kaş hakim. Düşündürücü…

    Papazdan dikkat
    çekici bir teklif
    Bir kilise papazının cami imamına kurduğu cümle düşündürücüdür: “Gençler kiliseye gelmiyorlar. Görüyorum ki, camiye de pek gitmiyorlar. O zaman bu gençlerimiz nereye gidiyorlar? Tehlike ortadadır. Buna karşı ortak adım atmak zorundayız.” Dinsizliğe karşı, işbirliği bu olsa gerek.
    Temizlik, tebessüm, selâmlaşma, çalışma, okuma, hak ve hukuk, adalet, dürüstlük gibi konular, insanlar olarak ortak davranış biçimlerimizdir. Bunlar aynı zamanda dinlerin ortak mesajlarıdır. Uygulayan toplumlar kazanıyor. Sonuçta din değerinden bir şey kaybetmiyor, ondan uzak kalan mahrum kalıyor.

    Sorumsuz özgürlük yok;
    evet insan özgürdür
    ama abdullahtır
    İnsan için sınırsız, sorumsuz bir özgürlük yok. İnsanlar özgür olurken, sorumluluklarını unutmuyorlar. Yani, ‘İnsanlar özgürdürler, ama önce abdullahtırlar.’ İnsanlar kulluklarını yaşama konusunda, insanca yaşama konusunda özgürdürler.
    Kur’ân, doğruluğu, dürüstlüğü, hak yememeyi, bir bütün olarak kulluğu emrediyor. Bu ortak mesajlara, epeyce bir zamandır gayr-i Müslimler daha çok ilgi gösteriyor. Evet, hazine, elinde taşıyanda değil, onu yaşayanda etkisini gösteriyor.

    Din güzel, peygamber güzel;
    ümmetine de güzellik yakışır
    Din, uygulayıcıları olan tabileri aracılığıyla kendini gösterir. Din güzel, ama uygulayıcıların davranışları çirkinse, orada cehalet hükmediyor demektir. Nitekim, ‘Ne bakıyon lan’lı cümleler, göz göze gelinen insana sergilenen çatık kaşlar, selâmlaşmayan toplum manzaraları, apaçık birer cehalet göstergesidir. Ondandır ki, gün geçtikçe içimize kapanıyoruz, kimse kimseyle ilgilenmez hale geliyoruz. Böyle olunca, kendimize de başkasına da bir faydamız dokunmuyor.
    Evet, bakışlarımız kimseyi rahatsız etmesin, ama tavrımız da incitmesin. Bu dinin mensuplarına hiçbir alanda kabalık yakışmıyor. Nezakette dünyaya model olmuş bir Peygamberimiz (asm) var. Tanımadığımız insanlara bile selâm vermemizi öğütleyen bir dinimiz var. İnancımızda, ‘tebessüm sadakadır’ denilmekte ve ‘daha çok insana selâm vermemiz ve selâmı daha güzeliyle almamız’ ders verilmektedir.

    İslâm yeni keşfediliyor
    Şimdilerde ise, dini değerlerimize yakınlık gösteren bir gayr-i Müslim dünya ile karşı karşıyayız. İçinden İslâmiyet doğuyor olan bir Avrupa ile karşı karşıyayız. Bu, mutluluk veren bir tablodur. Dünyanın adım adım nuru tamamlanıyor. Bu müjdeler çok önceleri verilmişti aslında. Şu an küçük insaniyeti yaşayan Avrupa, yakın gelecekte büyük insaniyeti yaşayacaktır. “Asıl insaniyet-i kübra denilen şey, hakikat-ı İslâmiyettir. İnsaniyeti suğra denilen mehasin-i medeniyet, onun mukaddemesidir.” (Muhakemat, Sekizinci Mukaddeme).
    İslâm dünyası için de müjdeler içeriyor satırlar. Bediüzzaman; ‘Şimdi tekemmül-ü vesait-i nakliye ile âlem, bir şehr-i vahit hükmüne geçtiği gibi, matbuat ve telgraf gibi vesait-i muhabere ve müdavele ile ehl-i dünya, bir meclis hükmündedir. Velhasıl: Onların yükleri ağır, bizimki hafif olduğundan yetişip geçeceğiz. Eğer Tevfik refik ola…” diyerek bu müjdelere işaret etmektedir. (Muhakemat, Dokuzuncu Mukaddeme). Hadis-i şerif, ‘İman, sadece bir temenniden ibaret değildir.’ diyor. Sadece temenni etmek, davranışa dönüşmüyor. Din, davranışlara ulaştığında o toplum için anlam kazanıyor. Yoksa, davranışa dönüşmemiş bilgi faydasızdır. Müjdelerin tahakkuku ve Cenâb-ı Hakkın inayeti için, bizim de lâyık olmamız gerekmektedir.

    07.02.2009

    E-Posta: syasar33@yahoo.com


    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  2. #2
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Standart

    S. Bahattin YAŞAR
    Yaramaz öğrenci yoktur; ne işe yaradığını bilmeyen eğitimci vardır




    En yaramaz öğrenci, eğitimciyi
    en fazla geliştiren öğrencidir
    Hani, sınıfların yaramazları vardır ya. Aslında eğitimciyi en çok geliştiren onlardır. Çünkü sıra dışıdırlar. Onları kontrol altına alabilmek için, kendilerine uygun bir adım atmak gerekiyordur. Bu adım arayışı da eğitimcinin gelişmesine, yeni modeller aramasına vesile oluyor. Bir öğrenci için en kötü şey, belirlenmiş bir hedefin bulunmamasıdır. Yani nereye gideceği belli olmayan, ne işe yarayacağı bilinmeyen bir güç odağı olmanın kişiye zarardan başka bir getirisi olmayacağı apaçıktır. Eğitimci için sınıfların renkli öğrencilerden oluşması, derslerin renkli geçmesini netice veriyor. Yani öğrenciler aynı amaca doğru giderken, farklı kişiliklerini kaybetmemelidirler. Yoksa sınıflar çekilmez.

    Terzi kumaştan şikâyetçi olmamalıdır
    Eğitimcinin tek malzemesi öğrencidir. Hatta iki eğitimci bir araya gelse konuşulan konu hep öğrencidir. Hatıralar hep öğrenciler üzerinedir. Ama gelin görün ki, çoğu kez eğitimci öğrenciden şikâyetçidir. Bu durum, terzinin kumaştan şikâyetçi olması gibi bir şey. Oysa ‘bu kumaştan ne çıkar’ yaklaşımı içerisinde öğrencilerle muhatap olmak, çok daha sağlıklıdır. Evet, her kumaşın da kalitesi aynı değildir. Sınıflarda, aile zoruyla okuyan veya başka amaçlarla sınıfları meşgul eden öğrenciler yok değildir.

    Şu yaramazın yaptığına bir bakın!
    Eğitimci bir dostum anlatıyor: “Ortamı dağıtmak ve sınıfı dersten koparmak için ne gerekiyorsa yapan, amaçsız, hayatı anlamsız gören ve öylesine yaşayıp giden bir öğrencim vardı. Hatta arkadaşları onun kötü alışkanlıklarının olduğundan, kendisine hakim olamadığından ve zaman zaman da sınıfta kontrolden çıktığından bahsediyorlardı. Tiner, alkol, kumar gibi pek çok alışkanlıkları olduğunu ifade ediyorlardı. Bu durumu derslerde de anlaşılıyordu. Çünkü çevresindeki arkadaşlarını çok etkiliyor, onların ders dinlememeleri için çok yollara başvuruyordu.”
    “Ben de, onun sınıf içinde kalması için çok çaba harcıyordum. Çünkü dışarıya çıktığında iyi şeyler yapmadığından bahsediliyordu. Bütün yalnız kalışlarında sürekli kendisine zarar verdiği ifade ediliyordu. Ben de, onun için, “ne kadar çok sınıfta bulunsa, o kadar iyidir” diyordum. Hani, hiç değilse bir şeyler dinler diyerek. Hatta çoğu zaman, onu da konuya dahil ediyordum ki, kendisini dışlanmış hissetmesin diye. Ama bu durum o kadar yorucu oluyordu ki, çoğu kez dışarı atsam mı, atmasam mı ikileminde kalıyordum. Ama hep sabrediyordum. Sınıfın en duygusal cümle kuran ve konuşulan konulara duygusal yorumlar yapan tek kişisi de oydu. Sınıfı şenlendiren bir yönü de vardı.”
    “Belki de dönem boyunca kendimi en çok denediğim sınıf bu öğrencinin içinde olduğu sınıf oldu. Bu sınıfa çoğu konuları özel çalışıp geliyordum. Hatta çoğu kez, ders konusunu kapatıp, sınıftaki öğrencilerin gündemleriyle ilgili konular konuşuyorduk. Bu konular konuşulduğunda en dikkatli dinleyenlerden birisi, bizim bu yaramaz (!) öğrencimizdi. Onun bu durumu ve tavrı bizi daha ciddî dersler hazırlamaya itiyordu.”

    Zahmet, her zaman rahmet içerir
    “Bir günü hiç unutmuyorum. Artık dönemin son dersiydi. İyisiyle kötüsüyle dönemin sonuna gelmiştik. Öğrencilerin dönem boyunca dersimizle ilgili düşüncelerini almak istiyordum. Özellikle bu sınıfın beni çok yorduğunu, ama bir o kadar da geliştirdiğini düşünüyordum. Fakat sınıfın dersimizle ilgili, şahsımla ilgili neler söyleyeceğini de merak ediyordum.”
    “Sınıfın bütününün sınıfta olduğu bir dersti. Küçük kâğıtlar dağıttım. “İsim yazmadan, düşüncelerinizi bu kâğıtlara yansıtın” dedim. Herkes bir şeyler yazdı. Öğrencinin birisi de kâğıtları topladı. Ama bizim ‘yaramaz’ (!) öğrenci bir düşünce belirtmemişti. Kendisine verilen kâğıda bir şeyler yazarak geri vermemişti. Sınıftan ayrılmıştım. Biraz ilerleyince peşimden birisinin geliyor olduğunu anladım. ‘Hocam’ diyen ses tonu, bizim ‘yaramaz’ (!) öğrencinin sesiydi. Tam yanıma yaklaşıp, ‘Hocam şu kâğıdı, odanıza varınca okursunuz’ dedi ve yanımdan hızlıca ayrıldı. Odaya gittiğimde en çok merak ettiğim bu öğrencinin kâğıdında neler yazıyor olduğu idi.”

    Her öğrenci, okula bir ders taşır
    “Adımın ve soyadımın ilk harflerinden oluşan bütün harflere uygun, her harfin cümlesi bir satıra gelecek şekilde, yani akrostiş tarzda bir şiir yazmış. Okumaya başladığımda içinde ifade edilenlerden ziyade bu öğrencinin, bu tarz bir adım atması ve şiir tarzında düşüncelerini bana iletmesi beni çok duygulandırmıştı. Yazdığı satırlarda da çok anlamlı duygular yansıtmıştı. Anlıyordum ki, her öğrencinin eğitimciye vereceği bir dersi vardı.”

    Eğer hakkını veriyorsa eğitimcinin
    hiçbir cümlesi boşa gitmez
    Eğitimcinin –eğer hakkını veriyorsa- hiçbir çalışılmış cümlesi boşa gitmiyor. Bir binayı inşa etmek gibi konular, her bir tuğla bir amaca, bir sonuca götürüyor insanı. Ama bir şey gerekiyor ki, sabır, sevgi, hoşgörü, ümit varolması gerekenlerdendir. Eğitimci dostun anlattıklarından anladım ki, eğitimciyi en çok geliştiren, ortamların en yaramaz öğrencileridir. O zaman diyorum ki, yaramaz öğrenci yoktur, ne işe yaradığını bilmeyen eğitimci vardır. Ne dersiniz?

    14.02.2009

    E-Posta: syasar33@yahoo.com


    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  3. #3
    Müdakkik Üye ErekNUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Bulunduğu yer
    Van-Horhor
    Yaş
    44
    Mesajlar
    854

    Standart

    En yaramaz öğrenci, eğitimciyi
    en fazla geliştiren öğrencidir



    aynen katılıyorum elimiz dehangi kumaş varsa onu değerlendirmek lazım



    Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa,
    bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
    Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur.
    Konuşan yalnız hakikattir,
    hakikat-i imaniyedir
    çünkü DAVAM DEVAM iledir
    vanasyanur


  4. #4
    1kul
    Guest 1kul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    S. Bahattin YAŞAR
    Lütfen dışarı çıkın; bu bir ödevdir!




    Tefekkür ibadettir, huzur verir

    İnsan için mühim bir şey, aklını ‘hikmet’te kullanmasıdır. İnsanın manevî duyguları üzerinde hakem gibi bir rolü de olan akıl, sağlıklı kullanıldığında insanı Yaratıcı ile bağlantılı hale getiriyor. Her şeyde O’nun izini, yüzünü, özünü gösteriyor. Akıl, Cenâb-ı Hakkın varlığının da en büyük delili. Akıl olmasaydı, Cenâb-ı Hakka ulaşmak güç olurdu. Onun için insandaki şükre lâyık en büyük nimetlerden birisidir akıl. Nitekim, Cenâb-ı Hak insanı, Kur’ân’da ısrarla akletmeye, düşünmeye, tefekküre dâvet etmektedir. Çünkü Kendi san'at harikalarını, ondaki incelikleri, güzellikleri ancak aklederek anlayabilmektedir.
    Aklın, tefekkürde kullanılabilecek en güzel mevsimlerinden birisidir ‘bahar’. Ruy-i zeminin neşir halidir. Okunaklı bir zaman dilimidir. Bin bir çeşit nimetlerin bulunduğu bir sofra gibi bu mevsim, düşünce dünyamızı harekete geçirmektedir. Nimetlerin fiyatı olan ‘zikir, fikir ve şükür’, bu mevsimde daha bir anlaşılıyor. Bu kadar muhteşem nimetler karşısında insanın onları Veren’e karşı bir saygı, bir hürmet göstermemesi akıl dışıdır. Allah, yarattığı mideye dönük bütün nimetlerin kayıtlarını, insanın ‘kuvve-i zaika’sına, diline kodladığı gibi, rızıklanan da sadece mide değildir. Göz, kulak bu mevsimde göz olmanın, kulak olmanın hazzını daha bir etkin yaşamaktadır. Yani yüksek şeylere vasıta olmak bile, başlı başına bir şükür vesilesidir.

    Tefekkür edememek bir
    manevî hastalık halidir

    Cenâb-ı Hakkın isimlerinin en okunaklı hale geldiği mevsimlerden biri olan, böyle bir mevsimden bir şekilde etkilenmemek bir manevî hastalık halidir. Çünkü insanın fıtratında, çevresinde olup biten, tabiattaki bu değişim ve enerji dönüşümünü görüp etkilenmek, akletmek, tefekkür etmek vardır. İnsanın bu penceresi kapalı ise, fıtratında bir bozulma hali var demektir.

    Her ders bir tefekkür koridorudur

    İnsanlar okullarda kelime okur-yazarı oluyor ama, anlam okur-yazarı olamıyorlar. Onun için okullarda ‘tefekkür dersleri’ olmalıdır. Gerçi geçebilen eğitimci için her dersin içinde bir tefekkür koridoru vardır. Fenler, içinde tefekkür barındırmaktadır. Zaten tefekkürsüz ilim, ilim değildir. İnsan sahip olduklarının kendisine kimin tarafından verildiğini sorgulayamaz ise, bu insana yakışan bir hal değildir. Böyle bir insan, çok ciddî bir manevî hastalığa yakalanmıştır. Hikmeti, anlamı okunmayan varlık, insan için bir hastalıktır.

    Bu, çok ciddî bir ödevdir

    Edebiyat dersinin en güzel tarafı, insanı hep güzelliklerle meşgul etmesidir. Edebî ruh, güzellik okumaları sayesinde doğar. Metindeki, tabiattaki, insandaki, davranıştaki, hayattaki güzellik okumaları insana apayrı renkli sayfalar açmaktadır.
    Bu haftanın dersi tabiattan. Gittiğim her sınıfı, hemen yakınımızda bulunan bir tepeciğe götürüyorum. Rengârenk çiçekler, çeşit çeşit böcekler, okuyucu nazarları bekliyorlar.
    Öğrencilere, “Haydin bakalım, kâğıt, kalemlerinizi alın. Her arkadaşımdan, somut bir varlık üzerinde bir şiir, diyalog ya da bir kompozisyon bekliyorum. Dersimizin yıllık ödevi bu olacak…” diyorum. Ve herkes çiçeklerin içine, çiçek tarlasına dağılıyor. Kimse kimseyle konuşmuyor. Ama biraz sonra kompozisyonlar gelince, en büyük konuşmanın satırlarda olduğunu anlıyorum. Ödev verince, herkes her şeyi yazma konusu yapmış.

    Hikmet okuması faaliyeti yaptık

    Karınca yuvasını gözlem yaparak yazı konusu yapan beyefendi, bir ara, ‘Hocam, hocam! Karınca yuvasına yabancı bir böcek giriyor! diye bağırmaya başlıyor. Ben de, ‘Sakın gözlerini üzerinden ayırma.’ diye sesleniyorum.
    Herkes ödevini çok ciddiye almıştı. Sarı çiçekle konuşanlar, uğur böceği üzerine şiir yazanlar, mor renkli çiçeklere sataşanlar; arılarla, kelebeklerle, çekirgelerle, sineklerle dertleşenler; toprağa, otlara, dağlara, gökyüzüne, güneşe göndermeler yapanlar ve daha neler neler. Hatta çiçeklerin desenli elbiselerine, kelebeklerin kanatlarındaki nakışlara, uzaktan sesi gelen kuşun tatlı nağmelerine kadar ele alınmamış konu kalmamış. Anlaşılan herkesin dikkatini bir başka unsur çekmiş. Aslında bu sonuç da bir esma tecellisidir. Her bir insan üzerinde ayrı bir Esma’dan ayrı bir isim belirgin halde. İşte güzellik denen şey de bu.

    Kötüler iyilerin
    arasında saklanıyor

    Yazımıza bir hatıra katalım: “Çiçek tarlasında ileriye doğru bakıyorum. Sarı yoğunlukla birlikte oralarda yeşil renklerin olduğunu görüyorum. Gerçi sarı yeşil fark etmiyor, adeta birbiriyle bütünleşmiş çiçekler. Oysa her şey uzaktan göründüğü kadar pürüzsüz değil. Bunu aralarında dolaşırken görebiliyorum. İlerledikçe sadece onların olmadığını, içlerinde dikenli çiçekler görüyorum. İnsanlar da böyle değil mi? Aralarında birçok kötü niyetli olanların da olması ve bunu içten içe büyütmeleri. Kötüler kendilerini iyilerin arasına gizlemişler. Dışarıdan bakıldığında onları görmek mümkün değil. Aralarında gezerken ayaklarımıza batan dikenler onların varlığından haberdar olmamızı sağlıyor. Ama buna rağmen yürümeye devam ederiz. Yürüdükçe yeni şeylerle karşılaşır ve yeni kararlar alırız. Hayat da böyle işte… Her şeyi göründüğü gibi kabul edersek, istenmeyen olaylarla karşılaşabiliriz. Ama hayat da bu değil mi zaten. Bunun için yine de gezmek, yaşamak ve öğrenmek gerekiyor.”

    Sanatkâr’a teşekkürler

    Program sonrasında herkes yazdıklarını arkadaşlarıyla paylaştı. Her bir bakış diğeri için bir orijinallik içeriyordu. Herkes birbirini alkışlıyordu. Ama asıl ayakta alkışlanan ise, son okuyan dostun dikkatlere sunduğu, ‘Sanatkâra teşekkürler’ cümlesi oldu.
    Bu ders, herkesin hayatında unutulmayacak bir güzellik içeriyordu. Bir öğrencinin, ‘Ben bu tepeciğe defalarca geldim. Ama hiç birinde, her şey bu kadar bana anlamlı ve hikmetli gelmemişti. Demek ki, bakmak ile hikmetli bakmak; bakmak ile bakmamak kadar farklıymış’ cümlesi yaşananları özetler nitelikteydi. Anlam okuryazarı olan için, âlemde anlam taşımayan hiçbir şey yoktu.

    11.04.2009

    E-Posta: syasar33@yahoo.com



  5. #5
    Müdakkik Üye ErekNUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Bulunduğu yer
    Van-Horhor
    Yaş
    44
    Mesajlar
    854

    Standart

    Bu ders, herkesin hayatında unutulmayacak bir güzellik içeriyordu. Bir öğrencinin, ‘Ben bu tepeciğe defalarca geldim. Ama hiç birinde, her şey bu kadar bana anlamlı ve hikmetli gelmemişti. Demek ki, bakmak ile hikmetli bakmak; bakmak ile bakmamak kadar farklıymış’ cümlesi yaşananları özetler nitelikteydi. Anlam okuryazarı olan için, âlemde anlam taşımayan hiçbir şey yoktu.

    Allah razı olsun



    Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa,
    bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
    Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur.
    Konuşan yalnız hakikattir,
    hakikat-i imaniyedir
    çünkü DAVAM DEVAM iledir
    vanasyanur


  6. #6
    Müdakkik Üye ErekNUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Bulunduğu yer
    Van-Horhor
    Yaş
    44
    Mesajlar
    854

    Standart

    “Bu cihân, âkiller (akıl sâhipleri) için seyr-i bedâyî (ilâhî sanatı ibretle temâşâ ve tefekkür); ahmaklar için ise yemek ile ...

    Hakîkaten ilâhî kudretin eserlerine ibret nazarıyla bir bakacak olursak, sayısız hikmet tabloları görebiliriz.

    Hayat ve kâinâtı ibretle seyrettiğimizde, cevapları rûhumuzun derinliklerinde gizli daha pek çok suâl ile karşılaşırız
    Tefekkürle inkişâf eden rûh idrâk eder ki:


    “İbâdette bedenin kıblesi Kâbe, her nefeste rûhun kıblesi ise Cenâb-ı Hak’tır.”



    Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa,
    bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
    Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur.
    Konuşan yalnız hakikattir,
    hakikat-i imaniyedir
    çünkü DAVAM DEVAM iledir
    vanasyanur


  7. #7
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Standart

    "Karınca yuvasını gözlem yaparak yazı konusu yapan beyefendi, bir ara, ‘Hocam, hocam! Karınca yuvasına yabancı bir böcek giriyor! diye bağırmaya başlıyor. Ben de, ‘Sakın gözlerini üzerinden ayırma.’ diye sesleniyorum.
    Herkes ödevini çok ciddiye almıştı. Sarı çiçekle konuşanlar, uğur böceği üzerine şiir yazanlar, mor renkli çiçeklere sataşanlar; arılarla, kelebeklerle, çekirgelerle, sineklerle dertleşenler; toprağa, otlara, dağlara, gökyüzüne, güneşe göndermeler yapanlar ve daha neler neler. Hatta çiçeklerin desenli elbiselerine, kelebeklerin kanatlarındaki nakışlara, uzaktan sesi gelen kuşun tatlı nağmelerine kadar ele alınmamış konu kalmamış. Anlaşılan herkesin dikkatini bir başka unsur çekmiş. Aslında bu sonuç da bir esma tecellisidir. Her bir insan üzerinde ayrı bir Esma’dan ayrı bir isim belirgin halde. İşte güzellik denen şey de bu. "
    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  8. #8
    Ehil Üye muhibbülkurra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Mesajlar
    4.304

    Standart

    Erdoğan'ın zorlu çocukluk yılları

    ATV'ye konuk olan Başbakan Erdoğan zor geçen çocukluk yıllarını anlattı. Erdoğan fakir bir aileden geldiğinin altını çizdi ve bugünlere nasıl geldiğini şu sözlerle anlattı:


    Çok ciddi mücadeleler vermiş fakir bir aileden geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, babasının genç yaşlarda vapurlarda ekmek mücadelesi vermeye başladığını ve kendisinin de yeri geldi su sattığını simit sattığını, yeri geldi okulda okulunu okuyabilmek için kartpostal sattığını belirtti.

    Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidâyetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zebân edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurânî hikmeti neşreden odur.
    Kur’ân’a ve imana ait herşey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet, saadet-i ebediyeye yardım eden, küçük değildir.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Evde Hanımına Yardımcı Olan Erkeklere Müjdeler
    By *SAHRA* in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.02.14, 10:43
  2. Risale-i Nurlardan Müjdeler
    By Abdulbaki in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 82
    Son Mesaj: 16.01.09, 00:06
  3. Risale Talebeleri'ne Müjdeler, Kur'an'da Türkler
    By halenur in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 23.06.08, 19:46

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0