Hep eksik yaşandı bir şeyler...tam buldum denilen anların kayıplarında kaybettik ümit denileni. Her şey güzel başlardı aslında, ta ki yetimliklerimiz yüzümüze vuruncaya dek sürerdi bu çılgın kargaşa. Susardık birden çağlayan yüreklerimizin gürültüsünde. Bir bahar arardık amansız kışlardan geriye yorulmadık sanırken tık nefes yolların sonunda elde avuçta yokluktu hayat penceresinden derinlerimize sızan bu usul yalnızlık. Bir mahkumiyet mi, bir yenilgi mi içimizdeki,hesaba vurulmaz desek de çıkmaz sokaklardan çıkardığımız ruhlarımızla yine düşerdik yollara. Ne garip bir döngü, ne tuhaf; tuhaflıklarımıza masum çocuk bakışlarıyla kırpıştırmak uykusuz gözlerimizi. Hep eksikti ve zaten eksiktik çoğumuz bu yalan, bir o kadar yaban dünyanın çarklarında adına yaşamak dediğimiz oyunun birer kahramanı olmak hevesiyle yanıp kavrulduk, kurak çöllerimize bakmadan adamsı sevdalara durduk. Hayat biçtik bir avuç sevinçten kendimize çamurlara bulanmış ellerimizle sevdik kurumuş güllerimizi; hiç fark etmedik… yitirdik, hep yitirdik güzellikleri insan olmadan insancık olmaya niyetlendik belki de! Ve gün geldi yitirildik en güzel aşkların bağrından sehpalara düşürdük yüreklerimizi sevimsiz renklerle boyarken düşlerimizi; beyazlarımız sarardıkça gün batımlarına yorduk; batan gemilerin çığlığında gömülüşlerimizi, karanlık sulara adarken kararttığımız yakamozların yalımlarında sönmüş kandiller sıraladık sıra sıra gelirken acılarımız bir çığ gibi düşerken artık beynimizden yüreğimize, gözyaşı kadar berrak bir düşten artıp bulanık sulara kattık gözlerimizi. Hep fazlaydı oysa yalanlarımız bir damladan kasırgalar koparmaya benzerdi her ahımız gökler feryat ederdi bize kalsa, kalmazdı; en büyük aşktı,en güzel romandı hepimizin dilindeki. Tek kelime edemeyişliğimize aldırmadan ve bir kez olsun duymadan bir serçenin kanat çırpışlarını, kıyıya vuran dalgayı görmeden kumlarla sevişmesinin hazzında destanlar üretirdik ya açılırdık uzak denizlerde her birimiz birer piri reis yahut keşfindeydik bildik amerikaların , katlettik yerlilerimizi bilmeden yedik bitirdik değerlerimizi. Ve hep biz değildik aslında biz,doğmadan biçilmiş donlardan artan masallardan kalmış birer kimsesiziz. Aldatılmış ruhlarımızın azabından azad olmak yoksa da karanlık rıhtımların çalkantısında, bir bebek kokusunda titreyen kalplerimizin tam ortasında açan çiçeklerimiz var bizim. Suskunluğumuz eriyen karların çaresizliğini vurmasın güneşlere. Hiç biz değilken belki de biz yeniden doğmanın mucizesine inanmış kelebeklerin saatlerle sınanmış bir ömre kanat açışlarında buluruz var oluşumuzu. Ve şimdi imanlı göğüslerimizde gerçek sevdaların kutsanma vaktidir bu haykırış. Susmak bize yakışmaz….
Serdar SÜLE