" ... Mecnun bir gün fırsat buldu , Leyla ile oturmaya muvaffak oldu.Leyla da onu sınamak için ondan bir dilek diledi:
Ey aşık neyin varsa getir.
Sevgiliyi görünce konuşamaz olan Mecnun nihayet dile geldi cevap verdi:
A ay yüzlü! Aşkınla ne suyum kaldı ne kuyum.Ne ciğerimde azıcık kan, ne bedenimde bir parçacık can. Gönlümde elem çok, gözümde uyku yok. Aklımı yağmaya veren sen, uğruna delilik bulan ben. Benim senden başka neyim var? Eğer bir kuşcağız can ise istediğin, senden bir emir yeter, derhal vereyim.
A yiğit aşık! Can değil kastım. Ben onu senden ne vakit istesem alırım, başka neyin var, sen ondan bahset.
Mecnun o vakit arandı, yakasında sakladığı bir iğnesi vardı, onu çıkarıp sevgiliye sundu.
İşte, dedi varlık aleminde sahip olduğum tek şey bu iğnedir. Varlık namına bundan gayrı bir şeyim yok. Bunu da neden taşıyorum bilmek istersen, çölde, ovada senin izini arar, yolunu bulmaya çalışırken kendimi kaybedip sık sık düşüyorum. A gönlümü alan, işte oralarda benim ayağıma, bedenime dikenler batıyor. Bu iğneyle o dikenleri çıkarıyorum ki yolda oyalanmayayım, sana kolay varayım.
Leyla suç unsurunu bulmuş gibi sevindi ve atıldı:
İşte ben bu iğneyi istiyordum senden. Eğer aşkında gerçek isen bu iğne nasıl layık oluyor sana. Bencileyin bir güzeli ararken, a coşkun aşık, o yolda, sevgili yolunda ayağına diken batarsa, onu çıkarmak doğru olur mu sence; dikeni çıkarırsan buna vefa derler mi acep?!.. "
İskender Pala
( Aşkname)