Korku Tünelinde Seninle Yaşamak
08/08/2008 — Osman Kılıç
Hayat korku tünelinde yaşamak gibiydi. Tehlikenin ne zaman ve nerden çıkacağını bilmeden yalnızca nefesimi duyarak yürümek vardı. Tek bildiğim cesaretimi toplayarak yolun sonuna ulaşabilmekti, çabalamaktı, çabalamaktı. Bir müddet sonra mantığım da iflas etmişti; niye ben korkuyorum bilmiyordum. Hayatım, hayata verdiğim tepkiler kadar benim değildi.
Bir tek sen vardın koluma giren,
Elini hissediyorum, nefesini duyuyorum, seni dinliyorum, kolunu sımsıkı tutuyorum, umudum oluyorsun bu yoldan geçmek için...
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için kendi türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet vâr etmesi, O’nun delillerindendir...”
Senin yüzündü geçmişin karanlık sularında boğulmak isterken su yüzeyindeki dalgalarda görünen. Bırakmadın beni, yaşama karşı korkak olmakla suçlamadın beni,
Senin sesindi bunca gürültü, hengame, uğultu arasında kulaklarımı tıkadığımda Allah'tan umudumu kesmememi söyleyen,
Senin kelimelerindi kafam güne dair bir sürü önemsiz ayrıntıyla meşgulken kafamı kaldırıp senin yüzüne baktıran. Bana sahabelerin hayatını okurdun,
Senin dokunuşundu boş ve anlamsız rüyalarla dolu bir gecenin sahabında beni uyandıran. Uyanmama inadıma karşın ışığı açık bırakıp kapıda ellerini göğsünde bağlayıp sert gülümsemenle beklerdin,
Senin sabrındı felaketler üzerime yıkıldığında isyan eden ağzımı susturan, umutsuzluğu defeden, hayata bağlayan. Bana Allah'ın bizleri canlarımızla ve mallarımızla sınadığını söylerdin,
Senin bakışındı hiçbirşey olmasa da, hiçbir şeyim olmasa da, aç kalsam da, bir dilenci gibi muhtaç ellerimi havaya kaldırsam da beni güldüren, bana herşeyin güzel olacağı sözünü veren,
Senin gözlerindi yetim bir çocuğun gözlerini gördüğüm, soğuk bir kış gecesinde üşüyen bir serçenin ötüşünü duyduğum, diz çöküp dua eden bir dervişin huzurunu hissettiğim,
Senin suskunluğundu seni görünce beni susturan, beni suçlu hissettiren, beni düşündüren. Bişey olmamış gibi davranır sonra odana gider dua eder bana da bişey söylemezdin,
"Kadınlar sizin, siz de kadınların örtüsü, elbisesisiniz."
Sendin gençliğimi dönüşü olmayan yol yapmayan,
Sendin, yürüdüğüm yollara hayat veren, baktığım denizleri dalgalı insanlar yapan, bir şehre hayat veren, kedilerini köpeklerini dostum eyleyen, gecelerini libas, gündüzlerini deniz fenerim yapan,
Sendin, başım iki elim arasında zor günlerin hesabını yaparken uzattığı simitle tüm hesaplarımı bozan,
Sendin, seni bana verdiği için Allah'a dua ettiğim, ne sevap işlediğimi düşündüğüm,
Sendin, sanki bu hayatta çok yaşamışçasına şer bildiğimizin hayır, hayır bildiğimizin şer olacağını bana söylerken beni gülümseten, başını yana eğip yetim gözlerinle bana bakan,
Sendin, acılarla yoğrulmuş hayatında, herşeyin Allah'ın kaderi olduğunu, masallardaki gibi sonsuza kadar mutlu olacağımızı söyleyen,
Sendin, tavşanların ve kuşların masallarda olduğu gibi olmasa da hep konuşarak Allah'ı zikrettiğini söyleyen,
Sendin, ne zaman fakir birinin sırtımda eski bir ceketimi ya da gömleğimi gördüğümde aklıma gelen,
Ellerimden uçan hayatım bir kuş gibi gelip tekrar parmağıma kondu
Acılar bizi olgunlaştırdı, umutlar bizi diriltti
Kaybettiğim benliğim bir ruh gibi bedenime girdi
Huzuru bir pınardan su içer gibi içtim
Bazen yine denizin karşısındaki bir banka oturur düşünürüm
Denizler nasıl böyle uçsuz bucaksız olur diye
Bazı geceler bir şehir ölür, kara bir kağıt gibi buruşturulup çöpe atılır
Bazı geceler yıldızların ışığında bu şehirde bir yangın çıkar
Sabahlar yine umut vadeder, yine ilk dostum olur
Hayat yine alıp veremediklerimle elinde kalem hesap yaparken
Ben senin yetim gözlerinden bir çığ olur düşerim
Kader gibi değişmezim
Ölüm gibi soğum, ışığında eririm
Bilirim ki herşey hiç de olsa
Allah en büyük dostumdur
Çünkü sen hep böyle derdin...