+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 9 ve 9

Konu: Âşıklık Odur Ki...

  1. #1
    Ehil Üye Tılsım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2007
    Bulunduğu yer
    Meçhul...
    Mesajlar
    2.240

    Standart Âşıklık Odur Ki...

    Pejmürde ve derbeder bir hayatın sürüklediği şairlerden Adanalı Ziya'nın (ö. 1932) güzel bir beyti vardır.
    Sarhoş bir halde seraskerin yüzüne karşı hakaret edip de hapse gönderilirken arkadaşlarının "Bu delidir!" diyerek affettirmeye çalıştıkları ama bu sefer de "Madem delidir, doğru Bakırköy'e!" denildiği sırada mestlikten geride kalmış son akıl ile söylediği bu beyit, tabiri caiz ise insanlığın bütün macerasını özetleyen bir vüs'ate sahiptir:

    Aşk-ı cihânı bu dil-i nâlâna verdiler
    Bir ra'şedâr ele dolu peymâne verdiler

    Mecazlar dünyası içinde "Dünyanın bütün aşkını şu benim inleyip duran yaralı kalbime verdiler. Öyle ki titrek bir ele dolu kadehi emanet ettiler." demeye gelen bu beyitte kalp biçiminde yapılmış kadehlerden, insanı mest eden gönül kadehine, lebaleb dolu bir kadehi dökmeden içmeye çalışan bir sarhoş ile, yaşı ilerleyip bedeni söğüt yaprağına dönen veya irtiaş illetine (Parkinson) tutulup devamlı eli titreyen birinin emaneti koruma, kadehi dökmeme gayretine, aciz bir varlık olan insanın, dağlara taşlara teklif edilip kabul görmeyen ulvi emaneti taşımak gibi bir zavallılığa talip oluşundan buna muhatap tutulmakla kazandığı şerefe varasıya kadar pek çok açılım ve yorum mündemiçtir. Ancak, şimdilik bizi asıl ilgilendiren husus, inleyişler içindeki bir gönle aşk-ı cihanın nasıl yüklendiğidir ki insanlık macerası biraz da bu yüklemeden ibarettir.

    Aşkın merhalelerine ve duraklarına baktığımızda önce sevenin sevgiliye bağlandığı bir zaman dilimine, bütün hayatı kuşatıp şekillendirecek o kısacık anın büyüsüne gitmek gerekir. Buna "alâka" denir ki kelime itibariyle bir ilgiyi, bir bağlanışı ifade eder. Yani sevgiliye bağlanan bir gönül. İster saçlarının teline (tasavvufta masiva) bağlanıp ardından sürüklensin, ister zülfünün zincirine bend olup asılsın...


    Alâkadan sonraki merhaleye sevgi deriz. Kalp sevgiliye doğru eriyip akar ve gün günden şiddetlenerek (gözden) akışı hızlandırır. O dönemde âşık ister ki cihanın bütün âşıkları yerine aşkı tek başına kendisi soluklansın, bütün yükü insanlığın sırtından alıp omuzlasın, başka âşıkların adları tarihten silinsin ve geriye, uğrunda varlığını yok etmeye hazır olduğu sevgilinin adından gayrı bir şey kalmasın. İster ki sevgi denen lezzetin tümünü kalbinde taşısın ve ne kendinden evvelkilerden, ne de sonra geleceklerden kimse ondan bir pay almasın. Hani Hz. Ebubekir'in "Rabbim! Bedenimi öyle büyüt, öyle büyüt ki cehennemi yalnızca ben kaplayayım da orada başka kullarına yer kalmasın!" alicenaplığı gibi bir şey...

    Aşkın üçüncü merhalesinde tutku vardır. Tutku olmasının sebebi Sevgili'nin, kalpten hiç ayrılmaması, orada tutunup kalmasıdır. Hani bir alacaklının borçlusuna yapışıp ondan ayrılmaması gibi. Bir devamlılık ve ayrılmazlık halidir ki gözyaşına boğulmuş âşıkın içinde gittikçe büyüyen bir ateş yakar; ateş ile suyu üst üste biriktirir.

    Gönüldeki ateşin yeterince büyüyüp kalbe ve bedene zarar vermeye başladığı aşamaya aşk denir. Aşk, seven ile sevilen arasındaki maceranın dördüncü kademesidir ve önce aklı kovar, mantık zincirini bozar. Bu ruhsal ve anatomik tagayyür sebebiyle aşka bir hastalık gözüyle bakanlar olmuşsa da bunun tedavi kabul eder bir şey olmadığı ortadadır.

    Beşinci basamakta şevk vardır. Buna özlem de diyebiliriz. Kalbin sevgiliye hızla yol alışından ibarettir. Vuslata kanat çırpmak, sevgilinin yüzünü görmek ve kendini ona adamak gibi özellikler bu kademede müşahede eder. Âşık bu merhalede sevgilinin yolunu bütün yollardan daha doğru, daha sahih görür. Sevgilinin bir yerde kendisini beklediğini vehmeder ve bu yolculuk uğruna her şeyini vermeye hazırdır. Allah böyleleri için bir hadis-i kudsîde "Müttakilerin bana olan özlemleri arttı. Benim onlarla buluşma iştiyakım ise daha çoktur." buyurur. Hz. Peygamber'in, "Her kim Allah'la buluşmayı arzularsa Allah da onunla buluşmayı arzular" hadisi ile Kur'an'daki "Kim bir gün Allah'ın huzuruna çıkacağını ümid ediyorsa, Allah'ın belirlediği sürenin sonu elbette gelecektir (Ankebut, 5)" ayeti de bu özleme işaret ederler. Âşıkın sevgiliye kavuşmadan kalbinin durulması işte bu yüzden mümkün olamaz. Burada sevgilinin âşıkı için randevu vermiş olması da, randevusunu geciktirmesi de, hatta ayrılığın uzatılması da hep bu özlemin artmasına zemin hazırlar. Özlem büyüdükçe vuslatın kadr u kıymeti de büyür; dolayısıyla seven ile sevilen arasındaki yakınlık da. Sevgili, vadinden dönmeyen, sözüne sadık bir Sevgili ise özlemin artması âşıkı mutlu eder. Çünkü her an hayali gönlünde, ismi dilindedir. Sevgili kalbinin içinde iken onu özlemek, sevgili gözbebeğinde iken onu aramak, bir sır gibi içindeyken onu dillendirip durmak hep bu özlem basamağının insanı arıtan, yakan, pişiren, olduran yanıdır.

    Aşk, sevenin sevdiğine kul olmasıyla kemale erer. Bu son merhalede kulluk ile tapınma neredeyse yan yana durur. Çünkü kim birisini severse önce ona boyun eğer; sonra kalbi ona kulluk etmeye başlar. Sevilen bir köle, seven bir efendi de olsa durum farksızdır ve görünüşte kul ile efendi ayrı olsa da, kalb kalbe roller değişmiş olur. Çünkü kulluğun hakikati sevilene boyun eğme, önünde kendi acziyetini ve zelilliğini ikrardır. Âşıkın en şerefli ve mutlu hali kulluk mertebesine yükseldiği haldir. Bu yüzden Allah, elçisi Muhammed'i Kur'an'da "kulum" diye anar (Bakara, 23). Çocuklarına Abdullah, Abdurrahman, Abdurrahim, Abdüssettar vb. isimler veren babalar yüzyıllar boyunca işte o kulluğun (abd=kul=âşık) izini sürdüler. Ve kul kendine bir Sevgili edindiğinde...

    BERCESTE
    Âşık öldürmek tutalım muktezâ-yı hüsn imiş
    Tîğ-ı hicrân ile katl etmek kimin fermanıdır

    Diyelim ki âşık öldürmek, güzelin güzellik hakkıdır. Peki de, âşıkı ayrılık denen kılıca mahkûm ederek canını almak, kimin fermanıdır?
    Ahmet Paşa
    Konu Tılsım tarafından (26.06.08 Saat 20:27 ) değiştirilmiştir.

    Bir erime anıdır aşk can ipinin yavaşça incelmesi ve görünmeyen sevgili nin yüzünde kopması..

    Sustum! Bir harf bile söylememin imkanı yok yoklukta artık. Aslı olmayan sözlerdir çünkü hep dilimde, gerçek değil surettir hep...Cana eziyetten başka bir şey vermez ki söylesem!..

    Sustum! çünkü hadden aşkın olacak söz, kabından taşacak...Ne kulaklarda onu anlayacak bir kudret var oysa; ne anlayışında ona uygun bir kabiliyet!..


  2. #2
    Pürheves EyFiSu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    ankara
    Yaş
    34
    Mesajlar
    270

    Standart

    Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçen hemen yaşlı beyi en yakın sağlık ocağına ulaştırmışlar.

    Hemşireler, yaşlı adamın yaralarına pansuman yapmışlar, ama ‘biraz beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini’ söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlaşmış, ‘acelesi olduğunu, röntgen istemediğini’ söylemiş.

    Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuşlar. Adamcağız da “Karım huzurevinde kalıyor. Her sabah onunla kahvaltı yapmaya gidiyorum. Geç kalmak istemem” demiş.

    “Karınızın siz gecikince sizi merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde?” demiş hemşireler.

    Adam üzgün bir ifadeyle, “Ne yazık ki benim karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bile bilmiyor!” demiş.

    Hemşireler hayretle, “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden onunla her sabah kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?” diye tekrar sormuşlar.

    Adam buruk bir sesle “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!” demiş.


    Rabbim onun aşkıyla yanmayı nasip etsin.çok güzel bi yazı..yüreğinize sağlık..

    ...Ağlarım,Ağlatmam...Hissederim,söyleyemem...Dili yok kalbimin...Ah ondan ne kadar bizarım...(M.A.Ersoy)

  3. #3
    Yasaklı Üye bizzatkendim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Bulunduğu yer
    Cehennem Mah.Günahkarlar Sok.Ceset Aprt.
    Mesajlar
    145

    Standart

    Alıntı EyFiSu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    Rabbim onun aşkıyla yanmayı nasip etsin.çok güzel bi yazı..yüreğinize sağlık..
    En az o kadın kadar sevilmeyi hakediyorsunuz

  4. #4
    Ehil Üye _ŞuA_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Bulunduğu yer
    A'raf
    Yaş
    32
    Mesajlar
    1.430

    Standart

    "severde kavuşamazsan aşk olur."

  5. #5
    Pürheves AkledenKalb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Bulunduğu yer
    adana
    Mesajlar
    211

    Standart

    Alıntı nurseyma Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    "severde kavuşamazsan aşk olur."


    Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.
    husumete vakit yok

  6. #6
    Yasaklı Üye bizzatkendim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Bulunduğu yer
    Cehennem Mah.Günahkarlar Sok.Ceset Aprt.
    Mesajlar
    145

    Standart

    Alıntı AkledenKalb Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.
    Allah ikinci kısımlarda ki aşıklardan olmayı nasip eylesin cümlemizi yoksa çok zor

    muhabbet-aşk-tapmak

  7. #7
    Pürheves AkledenKalb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Bulunduğu yer
    adana
    Mesajlar
    211

    Standart

    Alıntı bizzatkendim Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Allah ikinci kısımlarda ki aşıklardan olmayı nasip eylesin cümlemizi yoksa çok zor

    muhabbet-aşk-tapmak

    Amin kardeşim.Çok zor evet...

    Evet, insan evvelâ nefsini sever, sonra akâribini, sonra milletini, sonra zîhayat mahlûkları, sonra kâinatı, dünyayı sever; bu dairelerin herbirisine karşı alâkadardır. Onların lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim olabilir. Halbuki, şu herc ü merc âlemde ve rüzgâr deverânında hiçbir şey kararında kalmadığından bîçare kalb-i insan, her vakit yaralanıyor. Elleri yapıştığı şeylerle, o şeyler gidip ellerini paralıyor, belki koparıyor. Dâimâ ıztırap içinde kalır, yahut gaflet ile sarhoş olur.
    Mâdem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit Hakiki Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı Onun nâmiyle ve Onun aynası olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa, muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet olur.
    husumete vakit yok

  8. #8
    Gayyur sabah melikesi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Bulunduğu yer
    ist/sarıyer
    Mesajlar
    51

    Standart

    arkadaşlar birşey danışmak istiyorum sizlere mesela evlisiniz eşiniz şehit oldu o vefat etti diye gözünüzde yokmu olur yoksa ebediyet arkadaşlığı deyip birdaha evlenmezmisnz hani sevgide allhtan geldiğine göre sonsuz olması gerekmezmi buarada yazı çok güzel olmuş
    Yanmakta güzeldir..yakan değerliyse...

  9. #9
    Vefakar Üye rısultato - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Bulunduğu yer
    sevdiklerimin kalbi kafi
    Mesajlar
    313

    Standart

    Alıntı sabah melikesi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    arkadaşlar birşey danışmak istiyorum sizlere mesela evlisiniz eşiniz şehit oldu o vefat etti diye gözünüzde yokmu olur yoksa ebediyet arkadaşlığı deyip birdaha evlenmezmisnz hani sevgide allhtan geldiğine göre sonsuz olması gerekmezmi buarada yazı çok güzel olmuş
    cevap yazmak isterdim ama bu konu beni aşar inş. ehil ablalarımız abilerimiz cevaplarlar

    ALLAH aşkı için çalış. ALLAH aşkı için hizmette bulun;


    halkın kubul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var?

    Bu fani dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri


    olarak ALLAH kafi değil mi?


    ALLAH’tan alacağın karşısında insanların verebilecekleri ne ki!..


    O halde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil,

    ALLAH’tan gelecek mazhariyete döndür!..”

    MEVLANA



    DÖKME KARANLIĞINI ÜZERİME EY LEYL
    ŞU GÖNLÜM SANA DEĞİL GÜNDÜZE SEVGİYE MEY



    SHEİDA ATEŞE DAYANABİLECEĞİN KADAR GÜNAH İŞLE

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Yâr Odur ki...
    By Hümâ Sultan in forum Şiirler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 23.06.14, 23:16
  2. Elbette en bahtiyar odur ki..
    By fanidünya... in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08.12.13, 17:22
  3. Dostluğun şanı odur ki…
    By ıslak seccadem in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.05.12, 18:13
  4. Aşıklık ve Eşeklik..
    By EyFiSu in forum Edebiyat
    Cevaplar: 44
    Son Mesaj: 15.08.08, 16:04
  5. En Hayırlı Genç Odur ki
    By Ebu Hasan in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 26.08.06, 18:38

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Var
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0