Ayrılık acısı, üzüntü, inleme, özleyiş, ele geçirilemeyen bir şey için üzülme. Divân şiirinde hicrân da aynı anlamda kullanılır. Âşığın en büyük derdi ve dert kaynağı hasrettir. O, ayrılık ve hasrete asla tahammül edemez. Ayrılık çekmek yerine sevgilinin bütün cefasını çekmeye hazırdır. Sevgilinin rakipler ve ağyar ile gülüp oynaması en büyük acıdır. Hele rakiplerin alay edişleri âşığı öldürür. Âşık bu hasretten dolayı ölümlü hastadır. Devamlı kan yutmakta, geceler boyu yanıp ağlamakta ve âh etmektedir. Bu hasret gözyaşları, dünyayı onun başına zindan eder, belini büker ve ihtiyarlatır. Hasret ve hicrân, sevgilinin her şeyine karşı toptan veya parça parça hissedilir. Onun yüzü, yanağı, dudakları, saçları, dişleri, çene çukuru, eşiği, mahallesi, ayağının toprağı vs. âşık için daima birer hicrân sebebidir. Hatta bazen onun dert ve gamına da hasret çekilir. Bu hasretin asla sınırı olmaz. Hasretle geçen bir an ise bin yıl kadar uzundur. Bunun çaresi sabır ve sevgiliyi hayal etmektir. Çünkü gün geçtikçe bu hicrân ve hasret âşığa bir üstünlük kazandırır, acılar bir zevke dönüşür. Nitekim âşık vuslat anında bile hasret acısı çeker, ayrılık korkusuyla yaşar. Âşığın hasreti, aşılması gereken bir çöl, bir dağ, gönül kuşu için bir tuzak ve benddir. Âşık esîr olmuştur. Bazen bu hasret âşığın gönlünün hasta yattığı ve kimsenin uğramadığı bir unutulmuşluk köşesidir. O köşede âşık, bir hicrân, yaralama, kan akıtma, öldürme, parçalama, ızdırap verme vs. özellikleriyle kılıca, oka, dikene vs. benzetilir. Vuslat su olunca hasret oruca; âşık garip olunca hasret sofraya benzetilir. Âşığın feryadı ile çeng olan hasret; onun canı ve gönlü ile de şiirine akseder. Bu hasret ateş olur yakar, humma olur çaresiz bırakır. Cehennem olup azap verir, yara olur acı çektirir. Gece olur âşığın dünyasını karartır, oruç olur onu her şeyden alıkoyar. Divân şâirleri bunun gibi birçok yönlerden hicrân ve hasreti söz konusu etmişler, hicr, ayrılık, firkat, firak gibi kelimeler ile de hasreti anlatmışlardır.
Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Fuzûlî
İskender Pala - Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü