Elime kalemi tutuşturup, nereye bu gidişin..!
sen yoksun işte, sanır mısın bu yazdıkları avutur şu gönlümü...
söndürür mü ateşini, yüreğimin. Hangi güne yalvarayım, hangi zamandan medet umayım...
hangi gün aldı seni benden, hem niçin aldı seni benden...
göz yaşlarımla mâbedler diktim; ruhumla inzivaya çekilip, yüreğimle hendekler kazdım...
hangi şehre vardıysam, seni arayıp, seni sordum...
seni dünya’dan uzakta; içerimde buldum...
içimin uzağında gördüm, serâba tutulup yakınlığına aldandım...
hem ne çok yalvardım... secdelerde cesed oldum, dilde hayat...
kıyamıyla hüznü çizdim, hem oldum şu kainatta eşi bulunmaz sanat...
yalnızlığında, varlığından koparılmış kanat...
...
yüzmek bilmem sensiz, bu çırpınışım ondan...
istemem cennetten saray, hem olsa da sarayda cennet...
bir ses ver bana soluduğun, nefes aldığın yerden...
gayrısına duymam minnet, hepsi gözümde lüzumsuz zahmet...
hangi mahluk var ki, senden daha lâyık olsun "ol" emriyle yaratılmaya...
ben dahi yaratılmışım, sensizliğe ağlamaya...
aşık-ı bîçare
[muhammed hakan yıldız]