Hz Nuh'un duası: Hakkımda kesin bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum.(Hud-47)
Hz Nuh'un duası: Hakkımda kesin bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum.(Hud-47)
İman tevhidi;tevhid teslimi;teslim tevekkülü;tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder
Şaban DÖĞEN
Allah’tan ne istemeli?
Bir gün Hz. Abbas, Allah Resûlüne (asm) gelmiş, “Ya Resûlallah! Bana Allah’tan dileyeceğim birşey öğret!” demiş, Allah Resûlü (asm) de “Allah’tan afiyet dile!” diye karşılık vermişlerdi. Birkaç gün sonra Hz. Abbas aynı soruyu sormuş, yine Allah Resûlü (asm), “Ey Abbas, ey Peygamberin amcası, Allah’tan dünya ve ahirette afiyet dileyin” buyurmuşlardı.1
Hz. Enes’in rivayet ettiğine göre bizzat kendisi de—aslını namazlarda okuduğumuz—şu meâldeki duâyı okurlardı: “Allah’ım, ey Rabbimiz! Bize dünyada da, ahirette de iyilik ver. Ve bizi Cehennem azabından koru.’2
Sıhhat, âfiyet olmadıktan sonra ne gerektiği gibi ibadet ve ne de iyilik yapabiliriz. Kanuni Sultan Süleyman “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi” derken sihhat ve afiyetin devlet gibi büyük bir nimet olduğunu belirtmekteydi.
Evet, insan böylesine büyük bir nimeti isteyecek Allah’tan ve onu korumak için de gerekli olan her şeyi yapacaktır.
Ya belâ ve musîbetler? Onlar istenmez. Meselâ savaş istenmez. Ama düşmanla çarpışma zorunda kalınırsa mertçe düşmana karşı mücadele verilir. Allah Resûlü (asm) düşmanla karşı karşıya geldiği bir savaş gününde ashabına, “Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı istemeyiniz. Allah’tan huzur ve âfiyet dileyiniz. Karşılaştığınızda da sabrediniz, dayanınız”3 buyurmuşlardı.
Demek asıl olan huzur, âsâyiş ve afiyet istemektir. Savaş, vs. gibi belâ ve musîbetlerin de hiçbiri istenmez. Ama bir musîbete düçar olan mü’min, Allah’ın kullarına aslâ zulmetmeyeceğini; adaleti, rahmeti ve hikmeti gereği kuluna musîbetler verebileceğini; o musîbetin sırrını bilip ona göre hareket ettiğinde de yine kulun lehine, kârına hükmedeceğini düşünmelidir. Günahlardan arındıran, makam ve dereceleri yükselten musîbetlerin şer olduğunu kim söyleyebilir? Musîbet ya geçmişteki hataların sonucu veya ileride verilecek mükâfatın başlangıcı değil midir?
Bize düşen Allah’tan iyilik ve âfiyet istemek, istemediğimiz halde geldiğinde de belâ ve musîbetlere, sır ve hikmetlerini düşünüp sabretmektir.
Dipnotlar:
1. Tirmizî, Daavat: 85.
2. A’raf Sûresi: 156.
3. Müslim, Zikir: 26.
Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidâyetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zebân edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurânî hikmeti neşreden odur.
Kur’ân’a ve imana ait herşey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet, saadet-i ebediyeye yardım eden, küçük değildir.
Amin amin binlerle amiiinnnn..........
Madem çok sevab istersin, ihlâsı esas tut ve yalnız rıza-yı ilâhîyi düşün.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) arefe günlerinde şu duayı okur ve okunmasını tavsiye ederdi:
İbni Amr'den (r.a) rivayetle Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurdu:
"Duaların en faziletlisi arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz, la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh lehü'l'mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir. (Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, herşeye kadirdir) sözüdür."
Hem kendini başıboş zannetme!
Zira şu misafirhane-i dünyada, nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin.Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yevm-i nahr'de alacalı, boynuzlu ve iğdiş edilmiş iki koç kesti. Koçları kesmek üzere (yatırıp kıbleye) yöneltince: "Şüphesiz ki ben, bir muvahhid (Allah'ı bir tanıyıcı) olarak yüzümü, o gökleri ve yeri yaratmış olan Allah'a yönelttim. Ben müşriklerden değilim" ve "Şüphesiz benim namazım da, menâsikim de, hayatım da, ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, âlemlerin Rabbi Allah'ındır. Ben böylece emrolundum. Ben (bu ümmette) Müslüman olanların ilkiyim" (En'âm 162) (âyetlerini okudu ve
"Ey Rabbim (bu kurban bize) sendendir, senin rızan için (kesiyoruz) ve sana (ulaşacak)tır. Ey Rabbim, Muhammed ve ümmetinden bunu kabul buyur. Bismillahi vallahu ekber!" deyip, sonra koçu kesti."
Ebu Dâvud, Dahâya 4, (2795); Tirmizî, Edâhî 21, (1520); İbnu Mâce, Edâhî 1, (3121).
Hem kendini başıboş zannetme!
Zira şu misafirhane-i dünyada, nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin.Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?
[h=3]İsmini anarak kendisine sığınılınca, arz ve semâdan gelebilecek âfetlerden emin olunan Allah’ın adıyla. O, kullarını işiten ve onların her halini bilendir.’[/h][h=3][/h][h=3]Hz. Osman'dan rivayet edilmiş bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ) buyurdular ki;
[/h][h=2]“Kim sabah ve akşam üçer kez bu duayı okursa, o gün ansızın bastıran, şaşırtıcı, mukavemet edemeyeceği bir bela ve musibete maruz kalmaz.[/h][h=2](Diğer bir rivayette şöyle denmiştir: Hiçbir bela ve musibete maruz kalmaz.)”
[/h]
İzah: Hulefay-ı Raşidîn Efendilerimizden biri olan Hazreti Osman'dan (radiyallahü anh) rivayet edilen bu dua hakkında Efendimiz (aleyhisselam) bizlere şu güzel haberi veriyor: "Her kim bu duayı her günün sabahında ve her gecenin akşamında üç defa okursa artık ona hiçbir şey zarar veremez.''
Ebû Davud'da geçen başka bir rivayette ise Efendimizin ''hiçbir belaya maruz kalmaz'' dediği nakledilmiştir.
Ayrıca bu hadis-i şerîfin rivayetinde şöyle bir de hadise nakledilir: Hadisin ravîlerinden olan Ebân ibn-i Osman (radiyallahü anh) kısmî bir felce maruz kalır. Ondan bu hadîsi duyan arkadaşlarından birisi, ona, başına gelen bu hadiseyi îma eder bir tavır içinde bakmaya başlayınca Hazreti Ebân ona: ''Niçin bana öyle bakıp duruyorsun? Hadis-i şerif gerçekten de benim size naklettiğim gibidir; ben yalan söylemedim. Benim bu durumuma gelince, ben bu gün o duayı okumayı unutmuştum. Allah'ın (celle celâlühû) kaderi de işte bu şekilde tecellî etti" der. Bu hadiseden hareketle olsa gerek, öteden beri, mezkûr duanın herhangi bir felç rahatsızlığına karşı insan için bir kalkan mesabesinde olduğu yönünde yaygın bir kanaat varolagelmiştir.
İNSAN MEFTUN OLDUĞU ŞEYİN KOLLARINDA CAN VERİR....
EKMEKSİZ YAŞARIM HÜRRİYETSİZ YAŞAYAMAM ...B.S.N
”Şu yığın yığın yalanlar karşısında ağzını açıp iki kelime söylemeyen insanlardan öyle şeyler öğrendik ki inanın birkaç tane post-doktoraya bedel.”
şunu ezberlemek istiyorum
Yemekten Sonra Okunacak Dua:
Okunuşu: "Elhamdulillahillezi et'amena ve segana ve cealena müslimin."
Anlamı: "Bizi nimetleriyle yediren ve içiren ve bizi islam üzere bulunduran Allah'a hamd olsun." (Ebu Davud, At'ime:15)
Ey Rabbim, ben zayıfım, beni kuvvetlendir.
Ben zelîlim beni azîz kıl. Ben sana muhtacım, beni rızıklandır.
Akabinde de;
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, membalarını göster; ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzûruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile tâzib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyyetini başıboş bırakıp idâm etme"
"Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Amin!"
''Ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim eyle..lezzeti şükür için isteyen kullarından eyle..''
Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve mânevî rızkımıza bereket ihsan et!
"Arşa değmek istidadında olanların ayakları altına, omuzlarımızı koyarız."
Zübeyir Gündüzalp
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)