"Mahzen-i mu’cizât ve mu’cize-i kübrâ olan Kur’ân-ı Hakîm, nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) ile Vahdâniyet-i İlâhiyeyi, o derece kati ispat ediyor ki, başka bürhana hâcet bırakmıyor. Biz de onun tarifine ve medâr-ı tenkid olmuş bir iki lem’a-i i’câzına işaret ederiz."
İşte, Rabbimizi bize tarif eden Kur’ân-ı Hakîm,
Şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
şu sahâif-i arz ve semâda müstetir künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı,
şu sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakàikın miftâhı,
şu âlem-i şehâdet perdesi arkasındaki âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı Rahmâniye ve hitâbât-ı Ezeliyenin hazînesi,
şu âlem-i mâneviye-i İslâmiyenin güneşi, temeli, hendesesi, âlem-i uhreviyenin haritası, zât ve sıfât ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı nâtıkı, tercümân-ı sâtıı,
şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi, hikmet-i hakikisi, mürşid ve hâdîsi;
hem bir kitâb-ı hikmet ve şeriat,
hem bir kitâb-ı duâ ve ubûdiyet,
hem bir kitâb-ı emir ve dâvet,
hem bir kitâb-ı zikir ve mârifet gibi, bütün hâcât-ı mâneviyesine karşı birer kitap ve bütün muhtelif ehl-i mesâlik ve meşârib olan evliyâ ve sıddîkînin, asfiyâ ve muhakkikînin her birinin meşreblerine lâyık birer risâle ibrâz eden bir kütüphâne-i mukaddesedir.
Sebeb-i kusur tevehhüm edilen tekrarâtındaki lem’a-i i’câza bak ki; Kur’ân, hem bir kitâb-ı zikir, hem bir kitâb-ı duâ, hem bir kitâb-ı dâvet olduğundan, içinde tekrar müstahsendir, belki elzemdir ve eblağdır, ehl-i kusurun zannı gibi değil. Zîrâ, zikrin şe’ni, tekrar ile tenvirdir; duânın şe’ni, terdad ile takrirdir; emir ve dâvetin şe’ni, tekrar ile te’kiddir.
Hem, herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya muktedir olamaz, fakat bir sûreye gàliben muktedir olur. Onun için, en mühim makàsıd-ı Kur’âniye ekser uzun sûrelerde derc edilerek, herbir sûre bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş. Demek, hiç kimseyi mahrum etmemek için tevhid ve haşir ve kıssa-i Mûsâ gibi bâzı maksadlar tekrar edilmiş.
Hem, cismânî ihtiyaç gibi, mânevî hâcât dahi muhteliftir. Bâzısına insan her nefes muhtaç olur: cisme hava, ruha Hû gibi. Bâzısına her saat: Bismillâh gibi ve hâkezâ. Demek, tekrar-ı âyet, tekerrür-ü ihtiyaçtan ileri gelmiş ve o ihtiyaca işaret ederek, uyandırıp teşvik etmek, hem iştiyâkı ve iştihâyı tahrik etmek için tekrar eder.
http://www.risaleinurenstitusu.org/i...ozler&Page=220