+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 4 ve 4

Konu: Televizyon ve İnternet Toplumu Bozuyor

  1. #1
    Yönetici SeRDeNGeCTi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Yaş
    39
    Mesajlar
    5.901

    Standart

    Uzmanlar, televizyon ve internet gibi iletişim teknolojilerinin yayg?nlaşmas?n?n da etkisiyle insan ilişkilerinin değişime uğrad?ğ?na ve ailelerin dağ?ld?ğ?na dikkat çekti.Anne babalar örnek olmal?


    Televizyon ve internet gibi iletişim teknolojilerinin yayg?nlaşmas?n?n da etkisiyle insan ilişkilerinin değişime uğrad?ğ?na ve ailelerin dağ?ld?ğ?na dikkat çeken uzmanlar, çok televizyon seyredilmesi veya bilgisayar baş?nda durulmas?n?n, aile içinde kaynaşman?n önüne geçtiğine vurgu yap?yor.
    Günümüzde art?k her evde bulunan televizyonun ve bunun yan?nda evlerde de daha çok kullan?lmaya başlanan internetin toplum ve aile yap?s?n? bozduğu ifade edildi. Söz konusu iletişim araçlar?n?n toplum ve aile yap?s?n? bozduğunu söyleyen Ege Üniversitesi (E&#220 ?letişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nimet Önür, internet ve televizyonun toplum ve aile üzerindeki etkilerinin en çok tart?ş?lan konular aras?nda bulunduğunu belirterek, iletişim teknolojilerinin gelişmesinin etkisiyle insan ilişkilerinin değişime uğrad?ğ?n? kaydetti. Bu etkilerin sanayileşmeyle başlad?ğ?n? dile getiren Doç. Dr. Önür, "Şehirde emek yoğun üretim olmamas? sebebiyle insanlar?n fazlaca boş zaman? var. Geleneksel toplumun al?şkanl?klar? değişiyor. Televizyon ve internet, insanlar aras?nda ortak birleşme zemini oluşturuyor. Yüz yüze ileşitişimin yerini, internet ortam?nda kurulan sanal ilişkiler almakta. Bunun yan? s?ra televizyon dizilerindeki hayali karakterler, insanlarla bir arada yaşayan gerçek kimlikler haline dönüşmekte." dedi. ?letişim teknolojilerinin gelişmesinin etkisiyle insan ilişkilerinin de değişime uğrad?ğ?n?n alt?n? çizen Önür, medya değerleriyle aile içinde yaşanan problemlerin birleşerek aile birliğini zaman zaman sarst?ğ?n? ve aile bağlar?n? yavaş yavaş çözdüğünü ifade etti.
    Çocuklar için internet ortam?n?n bir oyun alan? haline geldiğini aktaran Nimet Önür, olumsuz sonuçlar?n en çok çocuklar? etkilediğini bildirdi. Çocuk ve gençlerin bilgisayar ve televizyon karş?s?nda daha fazla zaman geçirdiğini aktaran Önür, "Aileler, iletişim araçlar?n? zarars?z alg?lamakta ve çocuklar? hoş görmekte. Bilgisayar baş?nda ailesinden kopan çocuk, bunun sonucunda sosyal hayat?nda zorluklar yaş?yor." şeklinde konuştu. Televizyon ve internet baş?nda fazla kalan çocuklarda yeni davran?ş biçimlerinin ortaya ç?kt?ğ?n? belirten Doç. Dr. Önür, "Çocuklar buralardan öğrendiklerini hayatta uygulamaya çal?ş?yor. Bilgisayar oyunlar?n? çok oynayan çocuklar h?rç?n oluyor. Vakit geçirsin diye çocuğa hiçbir zaman televizyon seyrettirilmemeli ve bilgisayar baş?nda fazla durdurulmamal?d?r. Bu durum, anne ve baba için de geçerli olmal?d?r." şeklinde konuştu. Çocuklara örnek olunmal? Anne ve baba fazla televizyon seyrediyor veya bilgisayar baş?nda çok kal?yorsa, aralar?nda uzaklaşma görülmektedir. Burada ebeveynlere çok büyük görevler düşüyor. Anne ve babalar bilinçli olmal? ve çocuklara örnek olarak önce kendilerine s?n?r koymal?.
    Zaman
    http://www.sentezhaber.com/index.php?mode=detay&index_id=9129
    Konu elff tarafından (28.06.07 Saat 23:49 ) değiştirilmiştir.
    Anlamını Bilmediğiniz Kelimelerin Üzerine Çift Tıklayınız...

    Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?
    Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl...
    (Bediüzzaman Said Nursi)


    Ne hayal, ne kuruntu hakikat istiyorum.
    Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum!.. (Osman Yüksel SERDENGEÇTİ)




  2. #2
    Vefakar Üye türkiye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2008
    Mesajlar
    350

    Standart

    Aziz, sıddık kardeşlerim,

    İşarât-ı Gaybiye-i Gavsiye ve Aleviyede, “Altmış dörtte Risale-i Nur telifce tamam olur.” Demek o tarihten sonra, yalnız izahat ve haşiyeler ve tetimmeler olacak. Bu münasebetle iki nokta ihtar etmek kalbime geldi.

    Birincisi: Risale-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, mâsum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdetâ gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki dâvâcı olur: “Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?”

    İşte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a’mâline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve âhirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlât olurlar.

    Risale-i Nur’un ikinci kısım talebeleri: Fıtraten Risale-i Nur’a muhtaç, bir derece de dünyadan ürkmüş veyahut küsmüş kadınlardır. Hususan bir derece yaşlı da olsa, Risale-i Nur, ona hakikî bir gıda-yı mânevîdir. Çünkü Risale-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahîm’in mazhariyetinden gelmiş. Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtrî vazifelerinin mayası, şefkattir.

    Üçüncü kısım: Fıtrî olmasa da, vaziyeti itibarıyla Risale-i Nur’a ekmek ve ilâç gibi muhtaç olan hastalar ve ihtiyarlardır. Çünkü, Risale-i Nur hayat-ı bâkiyeyi güneş gibi gösterdiğinden ve dünyevî hayatın fânilik cihetinde mâhiyetini tam gösterdiğinden, dünyevî hayatlarına ya hastalık veya ihtiyarlıkla darbe gelen ve gaflet veya dalâlet cihetiyle ölümü idam tevehhüm eden hastalar ve ihtiyarlar Risale-i Nur’a o derece muhtaçtırlar ve öyle bir teselli, bir nur alırlar ki, onların hastalık ve ihtiyarlığını sıhhat ve gençliğe tercih ettiriyor.

    İhtar edilen ikinci nokta: Madem Arabîce altmış dörde girdik, işaret-i gaybiye gelmesiyle Risale-i Nur tekemmül etmiş olur. Eğer Rumî tarihi olsa, daha iki senemiz var. Halbuki çok mühim yerde yazılmayan ve tehir edilen risaleler kalmış. Meselâ, Otuzuncu Mektup ve Otuz İkinci Mektup ve Otuz İkinci Lem’alar gibi ehemmiyetli mertebeler boş kalmış. Kalbime ihtar edilmiş ki: Eski Said’in en mühim eseri ve Risale-i Nur’un Fatihası, Arabî ve matbu olan İşârâtü’l-İ’câz tefsiri, Otuzuncu Mektup olacak ve olmuş. Eski Said’in en son telifi ve yirmi gün Ramazan’da telif edilen, kendi kendine manzum gelen Lemeat Risalesi Otuz İkinci Lem’a olması ve Yeni Said’in en evvel hakikatten şuhud derecesinde kalbine zahir olan ve Arabî ibaresinde Katre, Habbe, Şemme, Zerre, Hubab, Zühre, Şule ve onların zeyillerinden ibaret büyükçe bir mecmua Otuz Üçüncü Lem’a olması ihtar edildi.

    Hem Meyve, On Birinci Şuâ olduğu gibi, Denizli Müdafaanamesi de On İkinci Şuâ ve hapiste ve sonra Küçük Mektuplar Mecmuası On Üçüncü Şuâ olması ihtar edildi. Ben de aziz kardeşlerimin tensiplerine havale ediyorum. Demek birkaç mertebede kapı açıktır; bizlere daha iyi tetimmeler yazdırılabilir.

    Aziz kardeşlerime birer birer selâm ediyorum. Kastamonu ve civarındaki kardeşlerimi de—eski zamanda olduğu gibi—daima beraber görüyorum. Hiç merak etmesinler, Risale-i Nur tevakkuf etmiyor, perde altında büyük fütuhatı var. Sıkıntılarımızın neticeleri Risale-i Nur’un derslerine daha ziyade nazar-ı dikkati celb edip geniş bir dairede kendini okutturuyor. Onun için gayet çalışkan iki kardeşimiz olan baba ve oğlu; ve babası, ziyade sıkıntı çekmelerinde iftihar etsinler, orada muvakkat tevakkuftan müteessir olmasınlar. Benim ve bizim nazarımızda onlar eski mevkilerini tam muhafaza ediyorlar.

    Başta Risale-i Nur’un fıtrî talebeleri mâsum çocuklar demiştik. İşte bir nümunesi, bu mektubumu rahatsızlıktan kendim yazamadığım için ben söyleyip yeni hurufla yazan Ceylân, biri de ona mektup yazan mâsum Küçük Ali, biri de bu defa bana kâmilâne ve müdakkikane mektup yazan medrese-i Nuriyenin küçük şakirdi Küçük Mehmed’dir. Ben de onlara “Bârekâllah, bahtiyar çocuklar” derim, peder ve validelerini de tebrik ederim.

    • Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.
    • Kalblerimizin Dirilmesi ve İmanlı Ölmek İçin Ortak Hatime Katılın 28 gün boyunca hatim indiriyoruz sizde katılın linke tıklayın http://risaleforum.com/showthread.php?t=31249
    • okuması yavaş ve yoğun programları olanlar için hatimden 22-24-cüzlerden sıra ile
      1 . sayfası,2 . sayfası diye verilecektir (en az 1 sayfa)
      kimse mağrum kalmasın


  3. #3
    Garip_Maznun
    Guest Garip_Maznun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Download Dünyalar...

    Bahis konumuz “net”… Peynir kadar, ekmek kadar köklü bir geçmişe sahip değilse de günümüzde peynir-ekmek gibi giden, TV´yi bile yerinden eden, bilgi çağının en nadide köşesinde krallığını çoktan ilan eden, kutsal bilgi kaynağımız(!) İnternet… Teknolojinin insanlığa sunduğu bu uçsuz bucaksız nimet(!) ile Türkiye´nin tanışıklığı 1993 yılında gerçekleşmiş. Son on yılda kullanım açısından daha da rağbet görmeye başladığı göz önünde tutulursa her eve lazım olmazsa olmazlar arasına girmeyi başardığı su götürmez bir gerçek. İnternet kullanımına başlamak için bahane aramaya lüzum yoktur. Her bireyin internetle duygusal bir bağı, duygusal bir bağı yoksa da bir ağı mutlaka mevcuttur. Örümcek ağı gibi köhneleşen hayatların kıyısında köşesinde beliren internetten, çoluğuyla, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla hâsılı hepimiz nasipleniriz… Tek tıkla gözlerimizin içine sokulan küresel dünyada, her bir şey tıkır tıkır göz kürelerimizin içinde gerçekleşmekte iken; zihinlerimiz koca bir çöplüğe dönüşmekte, bizleri dünyanın en ücra köşesinde olup bitenlere aşina kılarken, bir oda ötemizdeki insanlara, olup bitenlere gözlerimizi ve yüreklerimizi adeta kör kılmaktadır. Haber takibi, mesajlaşma, dosya aktarımı, kolay bilgiye ulaşma, bir konu hakkında bilgi edinmek için tarama yapma derken, karşılığında hayatınızdan çalınan, ya ailenizle geçireceğiniz huzurlu saatler, ya da Rabbinize el açıp dua edeceğiniz mukaddes zaman dilimlerinden biridir aslında. On altı yıl öncesine kadar varlığından haberdar olmadığımız internetin, olmadığı günleri hatırlamak için, herkesin internetle tanıştığı yıllara geri dönmesini, hayatını gözleri önünden bir film şeridi misali akıtmasını ve sonra internetle çarpıştığı o köşe başında çekimi durdurmasını isteyeceğim lakin alışık olmadığımız bir yöntem olduğunun farkındayım. Şöyle yapalım. Geçin bilgisayar başına, tıklayın guugılı, açılan beyaz uzun çubuğun içine ”İnternet yokken nasıldık acaba?” yazın. Bu hepimiz için çok daha uygun ve konformist bir yöntemdir.
    Sizlerin on altı yıl içerisinde kaç yıl geriye gitmek durumunda olduğunu bilemiyorum ama benim beş yıl öncesine bir feedback yapmam kafi geliyor (Neyse ki)…

    İNTERNETTEN ÖNCE (İ.Ö) İNTERNETTEN SONRA (İ.S)
    Hayatımızı iki ayrı parçaya bölmeye meyyal güç yokken,” slm”, “mrb”, “kib”, “aeo”, “ok” gibi en fazla üç harften oluşan, cüce, garabet jargonlu bir dilin varlığından haberimiz yoktu. Kelimelerden çıkarılan her harfle birlikte, birçok değer de kısaldı, azaldı, cüceleşti. Hayatımızdan bir şeyler eksilip gitti. Samimiyet ve dürüstlüğün en temel insani belirti olduğu eski zamanlara nazaran bugünün ruhsuz, riyakâr ve giderek sakatlaşan ilişkilerine kim “iletişim” diyebilir. Hal-i pür melalini “iiii” diyerek aynı harfin esreli olarak en az dört elif miktarı çekilmesiyle birdenbire anlatıveren insan türleriyle tanışıklığımın da yine beş yıl önce, o köşe başında internetle çarpıştığım zamana denk düşmesi tesadüf değildir. ”Ne diyor bunlar?” “Nece konuşuyor?” diyerek söylenenleri anlamak için kafamı duvardan duvara vurduğum zamanlardı. Şimdilerde “Yamyamlar gibi çiğ çiğ yenmekteyiz” programlarında mideye indirgenen insanlığımızı “chat-ır chat-ır” yemeğe taa o zamanlarda başlamıştık.
    ”Me se ne” yoktu keza, her gün kutsal görev addedilerek yazılmak zorunda hissedilen “Kişisel ileti” illeti yoktu. Bu illetle yaşayan insan kişilerinin “Üzgünüüz çevrimdışı görünüyoor” cümlesiyle yeis bataklığına düşüp boğulur “Yaşasın! Şimmdi oturum açtı” cümlesiyle yeşilleşen kafalardaki ümide sımsıkı sarılırlardı… Virüsler, tımarhanelik adresler ve şifreler de yoktu hayatlarımızda. Aslında internetin olmadığı zamanlar çok daha “net”, çok daha gerçektik… Yalan yani “sanal” diye bir kelimeyle bu kadar içli dışlı olmamıştık. Bir terim değil, büyük günahlardandı bizler için sanal…
    İLETİLMİŞ KAHRAMANLAR
    Bu sanal alemin kapladığı alan bile yalanken, buram buram günah kokularının yayılmasına şaşmamak gerek. İnsanların birbirlerini fiziken göremedikleri (Bkz: web kemden önce, web kemden sonra ) Çevrimiçi ortamlarda, özellikle karşı cinsle kurulan iletişimde kullanılan gayri ahlaki cümleleri, iks iks larç argo sözcükleri, kabına sığmayan taşkın ifadeleri, cilveleşen smile´leri kullanan şahsiyetlere baktığımızda, yüz yüze gelmekten imtina eden, geldiğinde ise utancından kırmızının en keskin tonuna bürünen çehreler olduğuna üzülerek şahitlik ederiz. Ne hikmetse internetin sihirli dünyasında onlarca layn olma fırsatını? yakalayan onlayn kişiler bütün sosyal statülerinden sıyrılıp, eş, baba, evli, bekar ve sair bir “süpermen” olup bastırılmış duygularının esiri oluveriyorlar kimliklerini “flulaştırarak”, şekildeki gibi:
    -Mrb, tanışıyor myz? Beni eklemişsnzz
    -Slm, ben X, nasılsn, buluşalım mı?
    Akıllara zarar diyaloglarla başlayan ilişkilerin sonunda, karizmayı (varsa eğer) zedeleyenlere, sükût-i hayal olanlara, ruhi bunalımlar geçirenlere, sanal kimlikleriyle göz boyayanlara, psişik ve nevrotik duygularına kurban arayan mahfillere rastlamak çok da zor olmuyor haliyle. Guugıla “Hz. Muhammed” yazıp uygunsuz sitelerle karşılaşan insanımızın zıvanadan çıkmış olması internetin yan etkisi mi, internetin kendisi mi derin muamma. Örneğin X kişisi ile Y kişisi nikah yüzüklerini takıp bunu feysbukta herkeslere ilan ederken, kız beğenmeye gidilen görücü evlerinin yerini alan “nikah masası profil sayfalarına” kimin kaç kere tıkladığıyla gocunmuyordu eskiden kaynanalar.
    ”Gelin, Gelin bu ne hal! feysteki profilini etiketleyen etiketleyene, kendine gel, profilinin kadını ol !” kabilinden abandonelerle çatırdamıyordu ilişkiler. Paylaşımın bu derece önem kazanacağına ancak sanal dünyalarda rastlayabilirdik. Grup grup toplu mail katliamlarının yapılacağına, “Bu maili bilmem kaç kişiye yollamazsan ölümü gör!” serzenişleriyle elden ele dolaşan forwardlanmış maillere meyledeceğimize kırk yıl düşünsek akıl sır erdiremezdik. Nitekim bütün bunları intern ettikten sonra aklettik… Hal bu ki; klavyenin kokuşmuş tuşlarına değil de, kırık beyaz, sarı saman kâğıtlarına kesik uçlu kalemlerle dokunan parmaklarımız vardı eskiden. Postaneler, renkli mektup kâğıtları, mürekkepler ve özenle seçilmiş zarflar bu kadar demode olmamışken. Her daim “Selam edip gözlerimizden öperek” bitirilen mektuplarımız vardı grup terapi maillerinden evvel. Dokunaklı, ağırbaşlı, atalarımızdan miras bir dilimiz ve de. Her gün defalarca beli kırılan yüzlerce kelimeden birisi için bu denli ehemmiyet şimdi birçoklarımıza lüzumsuz icraat olarak görünse de, hasretin, vuslatın, ayrılığın, özlemin ve heyecanın emaresiydi günlerce, aylarca gelmesi beklenen elle tutulabilir gerçeklikteki (Ruhuna El-Fatiha) mektuplar… Yani ki ete kemiğe bürünmüş hakikati ile “İnsanlık hallerimiz” vardı internetten önce. Ki sanal alemde tık tık ilerleyen görüngülerle imgelenmiş kurguların yansımaları kadar sahte ve yapay değildi bu insanlık halleri…

    DOWNLOAD L/EŞLER
    İnternetten indirilerek mutlu sonla noktalanan bir sürecin yaşanması ihtimali, dünyanın ortasının şu anda bulunduğunuz yer olması ihtimalinden daha gülünç, daha düşük bir ihtimaldir zannımca. (Abartıyorsam da anlaşılmak isteğimdendir) Ekranlarda başlayıp ekranlarda son bulan trajik evliliklerin giderek çoğaldığı postmodern çağlarda, kadim gelenek “görücü usulü” evliliği hor görüp, küçümseyenlere ne demeli? Elektronik ortamlarda aranıp bulunan mutlulukların ömrü bir elektrik kesintisi mesabesinde değil midir?! Elektrik direklerine ve dahi elektrik tellerine insandan daha fazla önem atfetmekte ne gibi bir beis söz konusu olabilir ki?! Bir tık´la download olan aşklar, işler, eşler her geçen gün artmakta bunu müteakiben boşanmalar, içi kof sevgiler ve yalnızlık nöbetleri giderek çoğalmaktadır. Sevdiğini dürt!, Sevgini göstermek için sanal çiçek yolla, ona bir yat, birde kat al! Sanal da olsa, yalan da olsa al. Titreşimlerle göster sevgini, sırıtan smilelere her gün yenilerini ekle. Sığ sularda yüzen apır şapır ilişkilerle aşkını ilan et. Grubumuza katıl, peşimize takıl, yalnızlığa veda et! Tıkla yolla, nikâh cüzdanın cebine gelsin, eşin odana, işin salona insin(!)
    “…Günaydın demek için msnler, cep mesajları yetiyorsa sevgiliye, beni ortak etmeyin bu cinayete…” Artık hayatımız 60´lardan kalma bir film şeridi gibi geçemese de gözlerimizin önünden ne gam, multimedya ortamlarda özenle hazırlanmış download edilmiş slaytlar imdadımıza yetişir ve akar gözlerimizin -pardon- PC´lerimizin önünden…


    Gülbahar Aytekin

    SELAM VE DUA İLE…

  4. #4
    Ehil Üye Ararad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2013
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    4.030

    Standart

    Şühhesiz ki Seyyiatın hasenatını fersah fersah geçti ey terakki...!!
    Hak ile iştigal etmezsen
    batıl seni istila eder...

    İ. Şafii.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Televizyon Bir Kültür mü?
    By Selim Akif in forum Beyin Fırtınaları
    Cevaplar: 212
    Son Mesaj: 28.06.21, 15:57
  2. Toplumu Zehirleyen Husumet.
    By NURS-İ in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.11.09, 02:00
  3. Bunlar Orucu Bozuyor mu?
    By Leyfunnur in forum Fıkıh
    Cevaplar: 9
    Son Mesaj: 04.09.08, 21:02
  4. Dünyanın En Garip Dinî Toplumu: Samaritanlar
    By Şahide in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.04.08, 18:30
  5. Toplumu 'Tiki Kızlar' mı Yönetiyor?
    By lasiyyema in forum İslam'a Göre Kadın ve Aile
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.08.07, 15:15

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0