Rüştü Tafral - ÜSTADIN SIR KÂTİBİ
Zübeyir Ağabey, devamlı hasta hâliyle hep Üstadı, Risale-i Nur’u ve hizmetleri anlatırdı. Uyanık olduğu zamanlarda hizmetlere koşardı. Hatta o kadar ki, kendisini ziyarete gelen ruh doktoru Macit Beye şöyle derdi:
“Doktor, ben fikr-i sabit hastası olmuşum; ne dersiniz? Benden devamlı ‘Üstad, Risale-i Nur, Bediüzzaman’ kelimeleri çıkıyor.”
Gerçekten hepimiz onun kendini feda edişine hayret ederdik.
Zübeyir Ağabey, sanırım 1962’de İstanbul’a gelmişti. Biz o zaman Süleymaniye Kirazlımescit’te kalıyorduk. Aşağı kat*ta epey kalabalıktık. Fırıncı, Birinci, Kutlular, Abdülvahit vs. Zübeyir Ağabey ikinci kata yerleşmişti.
Zübeyir Ağabey, İstanbul’a geldiği ve Süleymaniye Ders*ha*nesinde kaldığı sırada bir rüya görmüştüm. Herkesin elbi*sesini astığı bir askılık vardı. Baktım askıda bir kumandan ka*putu var... Rüyada, bunun Zübeyir Ağabeyin olduğunu bi*liyorum. “Bizimkilerin arasına karışır; iyisi mi bunu alıp kendisine teslim edeyim.” diyorum. Kaputu aldım, Zübeyir Ağabeyin odasına çıktım. Kapıyı tıklamadan güya o, “Benim aşağıda kaputum var, git getir.” deyip bekler gibi kapıyı açtı. Vakur bir çehreyle kaputa doğru elini uzattı, aldı, oda*sına koydu. Ben döndüm, aşağıya indim.
Uyandığımda bu rüyanın bir işaret olduğunu, onun Üsta*dın yakınında bulunmuş, ileri derecede bir mertebesi oldu*ğunu anladım.
“Üstadın en yakını odur”
Bir gün Tahiri Ağabey, Isparta’dan gelmişti. Kendisine bir mesele sormuştum. Şu anda ne sorduğumu hatırla*mı*yo*rum. Ama Tahiri Ağabeyin, sualime cevaben şöyle dediğini çok iyi hatırlıyorum:
“Ahi! Bu ve buna benzer meseleler ince ve derindir; biz bilemeyiz. (‘Biz’ derken, Üstad Hazretlerinin yanında kalan diğer hizmetkârlarını kastediyordu.) Ancak Zübeyir Efendi bilir. Çünkü her büyük zâtın bir sır kâtibi olur. Zübeyir Ağabey, Üstadımızın sır kâtibiydi. Senin soruna cevap verir, vermez, onu bilmem. Biz Üstadın abdest alması esnasında ve sair vakitlerde dışarıda bulunuruz; fakat Zübeyir çok kere yanında olur, sohbet ederdi. Gelen birileri olsa bile o, yanında olurdu. Üstadın en yakını odur.” demişti.
Şimdi düşünüyorum da, ben o zaman gencim, Tahiri Ağa*bey koskoca bir veli; benim nazarıma Zübeyir Ağabeyi ve*riyor ve kendisini aşağı indiriyor. O zamandan beri bu ha*tıranın bu cephesiyle tesirindeyim.