+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Ağabeyler ve Diyalog

  1. #1
    Dost cay__tiryakisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Mesajlar
    21

    Standart

    ABDULKAD?R BADILLI AĞABEY

    Üstad?n Avrupa’ya bak?ş aç?s? nas?ld??

    Üstad Avrupa ile aram?zdaki münakaşalar? ortadan kald?rmay? her zaman arzu etmiştir. Kendisi o zaman Papa’ya kitap göndermiş, daha sonra ?stanbul’da Fener Patriği ile görüşmüş, tevhidi etrafl?ca anlatm?ş.

    Avrupa Birliği evvelâ dinî bir buluşma, birleşme değildir. Gümrük Birliği, Ticaret Birliği meseleleridir.

    Avrupa ile iç içe olunursa bilgili, ak?ll? Müslümanlar dini Risâle-i Nur ?ş?ğ?nda iyi anlat?rlarsa, o zaman Avrupa zaten kendisi teslim olacakt?r.

    Avrupa’n?n demokrasi noktas?nda bizlere büyük faydas? olacakt?r. Zira 1946’dan bu zamana kadar Türkiye’de demokrasi anlay?ş? sadece lâfta kalm?şt?r. Hakikî mânâda demokrasiden söz edilemez. ?nşallah Avrupa’ya girdiğimizde gerçek manada demokrasi ruhunu yaşar?z.

    Dinleraras? diyalog ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?


    H?ristiyanl?ğ? ve Yahudiliği ?slâmiyet’le ayn? kefeye koymak doğru değildir. Ama niyet tebliğ ise meşrudur. Meselâ Üstad Papa’ya Peygamberimizi (asm) anlatan ve Kur’ân-? Kerim’in mucize olduğunu ispat eden bir kitap göndermiştir. Buna karş?l?k Papa cevap vererek teşekkürlerini sunuyor. Üstad 1953 y?l?nda Fener Patriğiyle görüşürken kendisine “Peygambere inan?yor musun, Allah’? bir biliyor musun?” dediğinde, Patrik bildiğini ancak diğer papazlar?n hepsinin farkl? görüşte olduğunu aç?klam?şt?r. Diyalog bu anlamda olmal?d?r.





    ABDULLAH YEĞ?N AĞABEY

    Risale-i Nur hizmeti hedefine ulaşt? m??

    - Bediüzzaman, davas?nda mavaffak olmuştur. Risale-i Nur bütün dünyada tan?nm?ş, bütün ilim adamlar? Risale-i Nur’u kabul etmiş, bu eserlerin faydal? olduğunu beyan etmişlerdir. Bu sempozyumlarda konuşuluyor. Üstad?m?z?n Hutbe-i Şamiye’de istediği ?slâm âleminin birlik ve beraberlik içinde olmas?d?r. Bu da zamanla olacak. ?nşallah bu ileride tahakkuk edecektir. ?slâm ve H?ristiyan âlemi Tevhid anlay?ş? etraf?nda birleşecek. Üstad?m?z hiçbir zaman akl?n kabul etmeyeceği bir şey söylememiştir


    Dinleraras? diyalog, misyonerlere hizmet mi ediyor?

    - ?nsanlar konuşa konuşa anlaş?r. Biz H?ristiyanl?ğ?n hak din olduğunu biliyoruz. Hz. Musa ve ?sa’n?n peygamber olduğuna bütün Müslümanlar inan?r. Bizim temelimiz, ?brahim’in yoludur. Bir tek Allah’?n yolunday?z. Şimdi Avrupa’da birçok akademisyen ve papazlar tevhide inanmaya başlad?. Bir nevi ?slâm olmuşlard?r. Papa’n?n en yak?n?ndakiler bile ?slâmîyet’in hak din olduğunu ilan ediyor. Risale-i Nur’da geçen birlik ve beraberliği teşvik eden konular? siyasetçilerin okumas? gerek. ‘Nurcular misyonerlere hizmet ediyor’ iddias? kesinlikle doğru değil. Maalesef dini aç?dan H?ristiyan âlemi bilgi sahibi değil. Çok noksanlar? var. ?slâmiyeti hiç bilmiyorlar. ?slâmiyet’in onlara anlatmak gerek. Eskiden ?slâmiyeti çok kötü biliyorlard?. Şimdi bu değişti. Avrupa’da binlerce camii yap?ld?. Hollanda’da ?slâm üniversitesi aç?ld?. Müslümanlara hürmet ediyorlar. Eskisi gibi Müslümanlar ile H?ristiyanlar aras?nda düşmanl?k kalmad?. Bu düşmanl?ğ?, siyasiler ve tarafgirlik yapanlar yap?yor. H?ristiyanlar?n bütün istedikleri Kur’an da mevcuttur. Bizim Kur’an’? okumam?z ve anlamam?z gerek. ?sa peygamber de bir Müslümand?’

    Bir hat?ra
    Mehmet K?rk?nc? hocaefendinin bir hat?ras?. 1960’larda Papa Türkiye’yi ziyarete gelecek:’’ Mustafa Polat Zübeyir Ağabeye ‘Papa’n?n gelişini nas?l karş?lamal?, neler yazmal??’ diye sordu. Zübeyir Ağabey hiç tereddüt etmeden ‘Hoşamedi.’ demelisin, yani ‘Hoş geldin.’ diye karş?lamal?s?n. Çünkü Üstad, Patriği ziyaret edip konuşmuştur.’ dedi.’’

    http://www.nurpenceresi.com/moduller.php?m...0&kid=42&akid=6 :
    VEE AĞABEYLER'?N DÜZENLED?G? ULUSLARARASI 7. BED?ÜZZAMAN SEMPOZYUMUNDAN DEG?Ş?K ÜLKELERDEN 100 E YAKIN ?L?M ADAMININ KATILIMIYLA GERÇEKLEŞEN D?YALOG GÖRÜNTÜLER?N? BULAB?L?RS?N?Z..



    Mehmet K?rk?nc? Hocaefendiden:Tebliğ ve Diyalog

    Tebliğ, bir dini veya bir hakikati başkas?na anlatma ve yay?lmas?na çal?şmakt?r. Tebliğ, peygamberlerin s?fatlar?ndan ve gerçek vazifelerinden biridir. “Peygamberlere düşen sadece tebliğ yapmakt?r.”(1) ayeti bu hakikati ifade etmektedir. Peygamberler bu tebliğ vazifesini yaparken birçok s?k?nt?larla karş?laşm?şlar, ama asla y?lmam?şlard?r. Onlar tebliği hep hikmetle ve güzel öğütle yapm?şlard?r. Nitekim, Cenab-? Hakk, mealen şöyle buyurmaktad?r: “(Ey Muhammed) Sen (insanlar?) Rabbinin yoluna hikmet ve güzel Öğütlerle çağ?r ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.”(2)


    Tebliğ vazifesi her Müslüman’a iktidar ve kabiliyetine göre ölünceye kadar farzd?r. Cenab-? Hak bu vazifeyi yerine getiren Müslümanlar? şöyle methetmektedir: “Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanlar?n iyiliği için meydana ç?kar?lm?ş en hay?rl? ümmetsiniz: ?yiliği yayar kötülüğü önlersiniz; çünkü Allah’a inan?rs?n?z.”(3) ?şte bu tebliğ vazifesini yapman?n bir yolu da diyalogtur.


    Diyalog, farkl? dinlere ve kültürlere mensup insanlar?n bir araya gelerek, çeşitli konularda bilgi al?ş verişinde bulunmalar?, ortak s?k?nt?lara birlikte çözüm aramak için görüşmeleri, müzakere yapmalar? ve irtibat kurmalar?d?r. Böyle bir diyalog, insanî ve ahlakî olduğu gibi, iki dünyan?n saadet ve selametine de vesiledir. ?nsan?n yarat?l?ş gayesine uygun ve zaruri bir davran?şt?r.

    Cenab-? Hak mealen: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kad?ndan yaratt?k. Birbirinizi tan?y?p sahip ç?kman?z için milletlere, kabilelere ay?rd?k”(4) buyurmaktad?r.

    Bediüzzaman Hazretleri bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir etmektedir: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratm?ş?m; tâ birbirinizi tan?mal?s?n?z ve birbirinizdeki hayat-? içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yapt?m ki; yekdiğerinize karş? inkâr ile yabani bakas?n?z, husumet ve adavet edesiniz değildir." (5)


    Bu ayet ile insanlar tan?şmaya ve görüşmeye davet edilerek, husumet ve düşmanl?ktan kaç?nmalar? istenmektedir. Çünkü düşmanl?k ve husumetten herkes zarar görür. Ayette bütün insanlara hitap edilmesi dikkat çekicidir. Evet, insan f?traten medeni olduğundan, diğer insanlar ile iyi geçinmesi ve diyalog halinde olmas? yarat?l?ş?n?n gereğidir. Bir insan?n başka dine mensup bir komşusu varsa, elbette onun ile iyi geçinmesi ve iyi münasebet içinde olmas? laz?md?r.

    “Hükümlerin en hay?rl?s? sulhdür.” ?nsan ancak bar?ş ve sulh ortam?nda karş?s?ndaki insan ile temas kurup kendi fikirlerini ona anlat?r ve onun görüş ve düşüncelerinden istifade eder. Kavga ve husumet ortam?nda görüşmek ve fikir al?ş verişinde bulunmak asla mümkün değildir. Nitekim bir âyet-i kerimede ”Sulh sizin için daha hay?rl?d?r”(6) buyrulmaktad?r. Başka bir ayet-i kerimede de: “Ve eğer onlar sulha meylederlerse sen de ona meylet ve Allah’a tevekkül k?l.”(7) buyrulmuştur. Bu ayet ile sulha meyleden düşmanlarla bar?ş yap?lmas?n?n, dinen tavsiye edildiği görülmektedir. Cenab-? Hakk dilediği takdirde iki düşman?n kalplerini muhabbetle doldurur ve düşmanl?ğ? ortadan kald?r?r.

    ?slam Dini insanl?ğ?n f?tri dinidir. ?slam kelimesinin as?l manas? müsalemet olduğundan, onun ruhunda hakim olan sulh ve bar?şt?r. Zira, selamet ve müsalemet ?slamiyetin ruhudur.

    Kur’an-? Kerime göre bir Müslüman, hem Allah, hem de bütün varl?klarla müsalemetle, yani sulh, emniyet ve bar?ş ile yaşayand?r. Allah ile müsalemet, her hay?r ve faziletin kaynağ? olan Allah’?n emirlerini yerine getirip yasaklad?ğ? şeylerden kaç?nmak ve O’nun iradesine tam manas?yla teslim olmakt?r. Allah’?n yaratt?klar?yla müsalemet ise, her mahlûka karş? faydal? olup, özellikle insanlar ile bar?ş, hoşgörü, diyalog ve huzur içinde yaşamak ve diğer bütün mahlûkata karş? da merhametle muamele etmektir.

    ?slamiyet’i hakk?yla anlay?p takdir eden bir Müslüman, tam teslimiyet ve bar?ş içinde yaşar, kalben ve fikren daima huzur içinde olur ve ömrünü saadetle geçirir. Böylece o insan, ?slam’?n as?l hedefi olan ve saadet yurdu denilen cennete kavuşur.

    ?slamiyet bütün semavi dinleri ve peygamberleri kabul ve iman etmeyi emreder. Bütün hak dinler aras?ndaki ittihat noktas? Allah?n emir ve yasalar?n? tesis etmek; sulh, bar?ş ve güveni temin etmektir. Diğer din mensuplar? da Müslümanlar gibi düşünüp inansalar, dünyada asla terör, anarşi ve savaş olmaz.

    Peygamber Efendimiz (asm), sulha o kadar âş?k ve taraftar idi ki, galip olduklar? halde, Müslümanlara mağlup muamelesi yapan ve bütün maddeleri Müslümanlar?n aleyhinde olan “Hudeybiye Bar?ş Antlaşmas?’n?” müşriklerle yapm?ş ve bu Anlaşmay? kan dökülmesine tercih etmiştir. Hatta anlaşma metninden “Allah’?n Resulü Muhammed” ifadesinin ç?kmas?n? isteyen Süheyl’e itiraz etmeyip anlaşmay? imzalam?şt?r. ?ki sene devam eden bu bar?ş sayesinde Müslümanlar?n say?s? yirmi kat?na ç?km?şt?r. Bu büyük fütuhat, diyaloğun ve bar?ş?n zaferidir.

    Peygamber Efendimiz (asm) ?slam’? diyalog ve tebliğ ile anlatm?şt?r. O (asm) akrabalar?, komşular? ve hemşerisi olan müşrik ve putperestler yan?nda Yahudi ve H?ristiyanlarla da diyalog kurmuş, bir k?sm? ile bizzat görüşmüş, baz?lar?na mektuplar yazm?ş, diğer bir k?sm?na da sahabelerini göndererek ?slam’? tebliğ etmiştir; ve böylece ?slamiyet’in bütün şark ve garba yay?lmas?na vesile olmuştur. Hazret-i Ömer (ra) zaman?nda da Ashab-? Kiram’dan Abdurrahman bin Rabia ve Ehsef bin Kays Buhara’ya giderek onlara ezelden beri ruhlar?n?n özlediği ve vicdanlar?n?n arad?ğ? Mabud’u Hakiki’yi anlatm?şlard?r.

    Peygamber Efendimizin (asm) bu tebliğ vazifesini devam ettirmek, şuurlu ve hamiyetperver Müslümanlar?n görevidir. Nitekim Hazret-i Peygamberi (asm) kendilerine rehber eden ve hayatlar?n? ?slam’? tebliğe vakfeden o durmaz ve yorulmaz aşk ve şevk sahibi ?slam mücahitleri sayesinde ?slamiyet Afrika, ?spanya, Hindistan, Çin ve Sent Nehri’ne kadar yay?lm?şt?r. ?nşallah bu fütuhat k?yamete kadar kesintisiz devam edecektir. Bu da ancak görüşme, konuşma ve fikir teatisinde bulunmakla mümkün olacakt?r. Aksi halde ?slam’?n elmas gibi hakikatlerini diğer insanlara anlatmak mümkün olmayacakt?r.

    Peygamber Efendimiz (asm) daha gençliğinde Mekke’ye gelen yabanc?lar? zulümden korumak için kurulan “Hilf’ül-fudul” isimli guruba kat?lm?ş ve ?slam’dan sonra da bundan övgü ile bahsetmiştir. Çünkü zulüm yapmak ve zulme r?za göstermek insaniyetle asla bağdaşmaz.

    Hazreti Peygamber (asm) özellikle Hac mevsiminde Mekke’ye gelen kabileler aras?nda dolaşarak onlara ?slam’? anlat?yordu. Nitekim Medine’den gelen Hazrec kabilesine mensup alt? kişi, Peygamberimizin davetini kabul ederek Müslüman olmuşlar ve gelecek y?l yine Hac mevsiminde buluşacaklar?na dair söz verip ayr?lm?şlard?r. “Buna Birinci Akabe Biat?” denilmektedir. ?slamiyet’i seçen bu insanlar?n, Medinelilerin üzerinde büyük etkileri olmuştur. Evs ve Hazrec kabilelerinden birçok kimse bunlar?n irşat ve tebliği sayesinde Müslüman olmuşlard?r.

    Ertesi y?l (Peygamber Efendimizin Peygamberliğinin on ikinci y?l?nda) yine Hac mevsiminde, Medine’den gelen on iki kişi, Akabe mevkiinde Resulullah (ASM) ile geceleyin gizlice buluşmuşlard?r. Bunlar?n alt?s? bir önceki y?l Müslüman olanlard?. Bu ikinci görüşme ise, “?kinci Akabe Biat?” olarak bilinmektedir.

    Ayr?ca Peygamber Efendimiz (ASM.) H?ristiyanlarla birçok görüşmeler yapm?şt?r. Müslümanlar?n Mekke’de çok eza ve cefaya maruz kald?ğ? dönemlerde Hazret-i Peygamber, (ASM.) baz? Sahabelerini H?ristiyan bir devlet olan Habeşistan’a göndermiş ve orada emniyette olacaklar?n? bildirmiştir. Buraya giden sahabelerin ?slam’? tebliğ etmeleri sayesinde başta Habeş Kral? Necaşi olmak üzere, birçok H?ristiyan Müslüman olmuştur.

    Cenab-? Hakk Ehl-i Kitapla görüşmeyi, fikir teatisinde bulunmay? ve onlar?n insafl? olanlar?yla en güzel şekilde mücadele etmeyi şu ayeti ile emretmektedir:

    “Onlardan zalim olanlar d?ş?nda, Ehl-i Kitap ile en güzel bir şekilde mücadele edin. Ve şöyle deyin; ‘Biz, hem bize indirilene hem de size indirilene iman ettik. Bizim de sizin de ilah?n?z birdir. Ve biz yaln?z O’na teslim olmuş kimseleriz.”(

    Bu ayet ile onlarla karş?l?kl? menfaat ve hoşgörüye dayal? ilişkilere izin verilirken, başka bir ayeti kerimede Ehl-i Kitab?n Müslümanlara dost görünebileceklerine dikkat çekilmiş, onlar?n körü körüne dost edilmemesi uyar?s? yap?lm?şt?r. Nitekim Peygamber Efendimiz(ASM) Medine’de Ehl-i Kitapla anlaşma yaparak bir güven ortam? sağlam?ş, ama onlarla ilişkilerinde daima ihtiyatl? olmuştur.

    Mesela, Peygamber Efendimizin (ASM.) Yahudi kabilelerden baz?lar?yla yapt?ğ? anlaşmalar ile her iki taraf birbirine sald?rmayacak, birine sald?r? olursa, diğeri ona yard?mc? olacakt?; ancak, Yahudiler yapt?klar? bu anlaşmalara sadakat göstermeyip, anlaşmay? bozmuşlar ve Müslümanlar?n aleyhine çal?şm?şlard?r.

    Bir Sual: “Yahudi ve H?ristiyanlar? dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Allah zalim topluluğa hidayet etmez.”(9) Mealindeki ayet-i kerime bizlere Ehl-i Kitapla diyaloğu yasaklam?yor mu?

    Cevap: Bu ayet-i kerime beşeri; toplumsal ve sosyal ilişkilere mani değildir. Ayetteki yasaklama, onlar?n Yahudilik ve H?ristiyanl?k yönleriyle ilgilidir. Yani onlar?n dinlerine, örf ve adetlerini dost edinmek yasaklanm?şt?r.

    Yoksa ehl-i kitapla ticaret yapmak, onlar?n faydal? sanatlar?n? ve ilmi buluşlar?n? almak ve onlarla iyi ilişkiler kurmak elbette gerekli ve zaruridir. Nitekim Peygamber Efendimiz (ASM) “?lim Çin’de de olsa gidip al?n?z.” buyurarak bu gerçeği ifade etmektedir.


    Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri konuya ?ş?k tutacak ve yanl?ş değerlendirmelere engel olacakt?r:
    “Binaenaleyh onlarla dost olmam?z, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esas? olan asayişi muhafazad?r. ?şte şu dostluk, kat'iyyen nehy-i Kur'anîde dâhil değildir”.(10)

    “Ehl-i kitabdan bir haremin olsa elbette seveceksin.”
    (11)

    Nitekim onlardan k?z almak ve onlar?n kestiğini yemek caizdir. Ehl-i kitaptan bir han?mla evlenen bir Müslüman, onu han?m? olduğu yönüyle sever. Ama o han?m?n?n Yahudiliğini veya H?ristiyanl?ğ?n? sevemez.

    Günümüzde H?ristiyanlardan pek çok ilim ve fikir adam? araşt?rmalar? neticesinde ?slâm’? seçmişlerdir. Avrupa’da H?ristiyan as?ll? Müslümanlar?n say?s?, yüz binleri geçmektedir. Osmanl? ?mparatorluğu en güçlü döneminde bile ancak Viyana’ya kadar gidebilmişken, bugünkü sulh ortam?nda ise, sadece Diyanete bağl? camii say?s?, Almanya’da 750, Fransa’da 206, Hollanda’da 140 ve Belçika’da 73 tür. Ayr?ca değişik gönüllü kuruluşlar?n ve sivil toplum örgütlerinin yapt?rd?ğ? çok say?da cami ibadete aç?lm?ş ve birçok ?slami ilim ve kültür merkezleri kurulmuştur. Yine birçok kilisenin camiye çevrildiği bilinmektedir. Bütün bu başar?lar diyoloğun ürünüdür, savaş ve husumetin değil.

    Özelikle Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ortaya koyduğu düsturlar ve birçok dile çevrilen Risale-i Nur’un ikna edici ve yüksek hakikatleri ve Nur talebelerinin gayretleri sayesinde Kur’an?n elmas gibi hakikatleri, bütün dünyaya ulaşm?ş ve birçok insan?n hidayetine vesile olmuştur.

    Yine M. Fethullah Gülen Hoca Efendi, birçok fedakar ve hamiyetli insanlarla beraber, metin bir azim ve sars?lmaz bir irade ile Kur’an?n saf akidelerini ve ?slam’?n Nurunu dünyan?n her yerine götürüp, birçok insan?n Müslüman olmas?na vesile olmuştur. Müslüman olan o insanlar?n kendi ifadeleri ile bunlar “diyalogun sayesinde” olmuştur.

    Kur’an ve hakikat aş?ğ? Süleyman Hilmi Tunahan Efendinin talebeleri de açm?ş olduklar? çeşitli Kur’an Kurslar? sayesinde dünyan?n birçok yerine Kur’an hizmetini götürmüşlerdir. Bütün bunlar hoşgörü ve diyalog sayesinde mümkün olmaktad?r

    Cenab-? Hak, ?slam nurunun bütün insanl?ğa ulaşmas? için gayret gösteren herkesten ebediyen raz? olsun ve daim muvaffak k?ls?n.

    Baz? kimseler, hoşgörü ve diyalogun Müslümanlar? H?ristiyanlaşt?racağ?ndan endişe etmektedir. Bu endişe çok yersizdir. Zira, ?slamiyet’in hakikatlerinde asla bir şüphe ve zay?fl?k yoktur ki, onun hakikatlerini tebliğ ederken herhangi bir tereddüt yaşayal?m. Acaba gerçekten Müslüman olup da muhakeme-i akliye ile Yahudi ve H?ristiyan olan kaç kişi vard?r. Baz? cahillerin menfaat mukabilinde H?ristiyan olmalar? bir önem taş?maz. Nitekim ciddi bir araşt?rma yap?ld?ğ?nda bu kimselerin ?slam’? anlamad?klar? hatta tam manas?yla Müslüman olmad?klar? görülecektir. Ehl-i Kitaptan Müslüman olanlar ise, genellikle ilim ve fikir adamlar?d?r. Hatta baz? papazlar?n da Müslüman olduklar? bir hakikattir

    Netice olarak diyalog; ?slamiyet’ten taviz vermek değil, doğru ?slamiyet’i ve onun güneş gibi ulvî hakikatlerini bütün dünyaya anlatmakt?r.

    “Eğer biz ahlâk-? ?slâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalât?n? ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle ?slâmiyet’e girecekler; belki Küre-i Arz'?n baz? k?talar? ve devletleri de ?slâmiyet'e dehalet edecekler.”
    (12)

    Kaynaklar:
    1. Maide Suresi, 5/99
    2. Nahl Suresi, 16/125
    3. Al-i ?mran Suresi, 3/110
    4. Hucurat Suresi, 49/13
    5. Mektubat, 321
    6. Nisa Suresi, 4/128
    7. Enfal Suresi, 8/61
    8. Ankebut Suresi, 46
    9. Maide Suresi, 51
    10. Münazarat, s.33
    11. Münazarat, s.32
    12. Hutbe-i Şamiye s. 24

    Mehmet K?rk?nc?

    Konu MuhammedSaid tarafından (05.06.07 Saat 02:28 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Vefakar Üye odanedir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2016
    Mesajlar
    344

    Standart

    Nurculuğa dair her konuyu sulandıran, suistimal ederek yanlış zanlar uyandıran fetoşculara gelsin bu tükrük!

    “Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından, Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu.

    Ben de o zaman, Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’nin âzâsı idim. Bana dediler: ‘Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelime ile cevap istiyorlar.’

    Ben dedim: ‘Altı yüz kelime ile değil, altı kelime ile değil, hatta bir kelime ile değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor... Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!’ demiştim.”
    أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 13.08.14, 17:07
  2. Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 13.09.09, 22:49
  3. Ağabeyler İle İlgili Bir Test...
    By ŞİMŞEK MUSTAFA in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 117
    Son Mesaj: 23.01.09, 15:50

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0