+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 5 ve 5

Konu: Mustafa Sungur Ağabey İçin Kim Ne Dedi?

  1. #1
    Global Moderator gamze-i_dilruzum - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2012
    Mesajlar
    4.232

    Standart Mustafa Sungur Ağabey İçin Kim Ne Dedi?

    Mustafa Sungur Ağabey İçin Kim Ne Dedi?

    “Ülkemizin manevi hayatına, bilhassa iman hakikatlerinin anlatımına büyük emekleri geçen büyük şahsiyetlerden birini kaybettik. Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilmez ama insanlar hizmetleriyle bakidir. Cenabı Hak, hizmetlerini baki kılsın.”

    Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Başkanı)

    “Allah, Mustafa ağabeyden razı olsun. Fenafil nur bir insandı. Hizmetlerde fani olmuş birisiydi. Allah, Risale-i Nur’u şefaatçisi yapsın. Mustafa ağebeyin şefaatini de bizlere nasip etsin.”

    Abdullah Yeğin Ağabey

    “Bazı zamanlar namaz vakitlerini dahi karıştırdığı olurdu. Ama ne zaman Kur’an hakikatleri mevzu bahis olsa o zaman başka bir kişi oluyordu. Sanki hafıza sorunu yaşamayan birisi karşımızda duruyordu. Risale-i Nur’lardan o kadar net parçalar anlatıyordu ki Bediüzzaman’ın talebesi olmanın hakkını veriyordu.”

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan


    "Arşa değmek istidadında olanların ayakları altına, omuzlarımızı koyarız."

    Zübeyir Gündüzalp





  2. #2
    Vefakar Üye edafülibad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2009
    Mesajlar
    322

    Standart

    Mustafa Sungur Ağabey’in ardından

    Mustafa Sungur Ağabeyimiz 1929’da, Kastamonu’nun Safranbolu kazasının Eflani nahiyesinin Çalışlar köyünde doğmuştur.

    Gölköy Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra kendi köyüne öğretmen olarak tayin edilmiştir. Safranbolu’da Mustafa Osman, Ahmet Fuad ve Hüsnü Bayram Ağabeylerle beraber Hıfzı Bayram ile tanışmasından sonra Risale-i Nurlarla irtibatı kuvvetlenir. Nurları okudukça ruhunda manevî hazları, kalbinde iman zevklerini duyar ve gözyaşlarına hâkim olamaz. Bir gece rüyasında Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ni köylerinin camiinden çıkmış cübbeli ve sarıklı haliyle kendisine doğru gelmekte olduğunu görür. Üstad’la kucaklaşır. Üstad Hazretleri Sungur Ağabey’in ağzına bir şeyler üfler. Sonra yağmur yağar. Hz. Üstad kendisine orada bulunan bir kuyuya atlamasını söyler. O da emre uyarak kuyuya atlar. Orada kendini muhteşem manzaralı bir köşkün önünde bulur. Bu halde rüyadan uyanır. Daha sonra Üstad ile karşılaşınca, rüyada gördüğü cübbeyi Üstad Hazretleri, kendisine hediye eder. İlk ziyareti 1947 senesi Eylül ayında Emirdağ’da olur. Emirdağ ziyaretlerini şöyle anlatır:

    “Emirdağ’a gelinceye kadar yolda heyecanımız son hadde varırdı. Üstad’a kavuşabilmekteki sonsuz sevinç ve iştiyakımıza had yoktu. Evet, orada Emirdağ’da birisi vardı, birisi oturuyordu. Varlığımızın bütünü ile ona bağlı idik. Sanki o bizim her şeyimiz idi. Bizim kalplerimizi derinden derine ona yönelten onda gördüğümüz ŞEFKAT, MERHAMET idi. Evet ona, en MÜŞFİK MANEVİ BABA ve ANA gibi koşardık. O bizim sebeb-i hidayetimiz vesile-i necatımız, Büyük Üstadımız… Bu anları, bu günleri düşünürken ben, Emirdağ’a doğru yol alırken ve başındaki küçük tepecikte Emirdağ’ın evleri görünüp kasabaya girerken ben ve nihayet Çalışkanlar dükkânından ŞEFKATLİ SİNESİNE ulaşırken, o anları düşündüğümde, hatırlayışımda gözyaşlarımı tutamam… Şüphe yok ki, benim gibi onun nurundan hayat bulan herkes; bu tatlı gözyaşlarını tutamamıştır hiçbir zaman… Çünkü; onun huzurundaki anlar, dakikalar, saatler şüphe yok ki, âlem-i bekadan bir sahne idi. Sonsuzluğa doğru uzanan hayattar ve Nurlu sayfalar idi… Huzur-ı Muhammedî’nin (sas) bir yansıması idi.”
    Mustafa Sungur Ağabeyimiz, o güneşe seyyâre olduktan sonra öğretmenliği bırakıp Üstad’ın yanına nur hizmetine gitmek ister. “Bin öğretmenlik feda olsun.” der. Üstad’ın tabiriyle “NURUN KAHRAMANI” olur.

    1948’de Üstad Hazretleri 54 talebesiyle Afyon hapsine girince, Sungur Ağabey annesine “Ana, bana dua et, Üstad’ın yanına gideyim.” der. Arzusu kabul olur ve Afyon hapishanesine girer. Falakalara yatırılır. Tabanları şişer… Bütün bunlar vız gelir…
    Sungur Ağabey artık hayatını tamamen İman ve Kur’an hizmetine vakfeder… Artık hizmet için ihtiyaç olan her yere koşturur…
    Ankara’da Tarihçe-i Hayat kitabından dolayı Sungur Ağabey’in mahkemesi vardır. Onun için ayrılacaktır. Üstad Hazretleri’nin elini öper, o da onun yüzüne bakar, “Sungur, hayatınla HAYATIM DEVAM EDECEK!” der. Bu, Üstad’ın Sungur Ağabey’e söylediği son söz olur…

    Mustafa Sungur Ağabeyi 1963’ten beri tanıyorum. İzmir’de Mustafa Birlik Ağabey’in ve Halıcı Hüseyin Ağabey’in dükkânlarına gelirdi. Evlerdeki derslere katılırdı... 1966’da M.Fethullah Gülen Hocaefendi İzmir’e geldikten sonra onun ziyaretine gelirdi. Oğlu Muhammet Nur Sungur’u talebe olarak Hocaefendi’ye vermişti. Muhammet Nur bizimle aynı yurtta kalırdı. Dolayısıyla Sungur Ağabeyi görme fırsatımız çok olurdu.
    Birgün Çiğli’de Mustafa Sungur Ağabey, Hocaefendi’nin bulunduğu bir evde “Nur Aleminin Bir Anahtarı” kitapçığından ders okuyoruz. Orada manevi bir nura misal verirken Üstad Hazretleri kendi hafızasından misal getiriyor. 80 senelik ömrü boyunca görüp işittiği, ezberleyip hafızasına aldığı şeylerden bahsediyor ve işte bunların hardal tanesi kadar hafızada yerleştiğini ifade ediyor. Mustafa Sungur Ağabey dedi ki: “Üstad Hazretleri, bütün bunlardan başka ayrıca hâfızasında KIRKBİN MANEVÎ LEVHA bulunduğunu da bize anlattı.”

    1972 senesinde Konya’da idim. Bir ağabeyimizin validesi vefat etmişti. Cenazesini kıldıktan sonra tabutu alıp üçler mezarlığına doğru yöneldik. Tam sokaktan çıkıp karşımızda Mevlana Hazretleri’nin Yeşil Kubbeli Türbesi’ni görünce ben içimden “Ne olurdu, Üstad Hazretleri’nin de böyle bir türbesi olsaydı ve insanlar gelip ziyaret etseydi.” diye geçirdim. Üç dört adım arkadan Mustafa Sungur Ağabey geliyordu, birden seslendi: “Abdullah kardeş!.. Bazıları Üstadımızın da işte böyle Mevlana Hazretleri’nki gibi bir türbesi olsaydı, diyorlar. Üstadımız vasiyetnâmesinde bizzat bizlere benim kabrim belli olmasın diye tembih etti!..” dedi. Ben hayret ettim. Cenab-ı Hak haberdar etti demek. En azından “intâk-ı bilhakk” oldu; tevafukan aynı anda konuşturuldu… Çünkü hüsn-i zannımız o ki; Ağabeyimiz velâyet-i kübranın temsilcilerindendi…
    Bu mübarek ağabeyimiz, Üstadımızdan bizzat dinleyerek ders alarak Risale-i Nurlar üzerinde çok derin bir vukufiyet kazanmıştı…

    Sohbetlerinde, derslerde bunu hep görüyor fark ediyorduk. O kazandığı bu müktesebatını hep bizlere, yanına gelenlere, gittiği yerlerde karşılaştığı insanlara aktarmaya gayret ediyordu. O bir seyyare idi… O, muazzam bir güneşin etrafındaki nur halesinin yıldızlarındandı… Ömrü boyunca yol göstermeye devam etti ve aynı halkadan, aynı hâleden olan Zübeyir, Tahirî ve Bayram Ağabeyler gibi aramızdan ayrılıp muazzez Üstadımızın yanına, ruhunun ufkuna yürüdü…

    Allah rahmet eylesin… Evladlarına, dostlarına, akraba ve taallukatına Cenab-ı Hak sabr-ı cemîl ihsan etsin… Hepimizi ahirette beraber eylesin. Amin…



    Abdullah AYMAZ
    03 Aralık 2012, Pazartesi
    Zaman


  3. #3
    Vefakar Üye edafülibad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2009
    Mesajlar
    322

    Standart

    “Hiçbirimiz onun kadar hakikati imaniyeye ve Kur’aniyeye hizmet etmemişizdir. Onu 1960’lı yıllarda tanıdım ama ondan evvel duymuştum. Seyyid Salih Özcan’ı Ankara’da ziyaret ettiğimde Mustafa Sungur’u orada tanıdım. Zindandayken 2 defa ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. İzmir’e geldiği zaman da Kestanepazarı’na geldiğin de oğlu Muhammed Sungur’u talebe olarak verdi. O muallimliği bırakıp Üstadın talebeliğine girdi. Üstad hizmetinde abide gibi dimdik durmuştur.”

    “Herkes Sungur Ağabey için dua etsin ve şöyle desin:

    اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَلِمُصْطَفَى صُونْغُورْ

    Allahümme'ğfirlî ve li(Mustafa Sungur)

    'Allahım, beni ve Mustafa Sungur Ağabeyi mağfiretinle, rıdvanınla, rü'yetinle şereflendir!

    Mümkünse herkes yüz defa desin bunu; Arapçası tekrar edilebileceği gibi, Türkçesi de söylenebilir."

    M.Fethullah GÜLEN

  4. #4
    Global Moderator gamze-i_dilruzum - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2012
    Mesajlar
    4.232

    Standart



    Sungur ağabey Risale-i Nur’un termometresiydi

    Sungur ağabeyin vefatı nedeniyle Risale Haber'e açıklamada bulunan
    Hollanda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz,
    "Mustafa Sungur Ağabey Risale-i Nur’un Sofi Filozofu ve termometresiydi" dedi.

    Sungur ağabeyin vefatı nedeniyle Risale Haber'e açıklamada bulunan Akgündüz'ün sözleri şöyle:

    "Mustafa Sungur Ağabey Üstadın ifadeleriyle Sofi filozof ve benim ifademle de Risale-i Nurun termometresiydi.
    Sungur abiyi Risale-i Nur okurken, dinlerken veya namaza durduğunda ve onun simasını gördüğümde benim her zaman verdiğim karar şudur:

    O insandan Allah rızasına muhalif hiç bir hadise veya hareket zuhur etmez.
    Hataları olur. Beşeri hatalarını çocukça da yapabilir. Elbette ki Peygamberler dahi küçük hatalardan masun değil.
    Ama bu simadan Risale-i Nura ve onun ruhuna muhalefet ve hıyanet çıkmaz.

    Sungur Ağabeye Allah’dan rahmet diliyor ve onun yolundan yürümeyi Rabbimden niyaz ediyorum.


    "Arşa değmek istidadında olanların ayakları altına, omuzlarımızı koyarız."

    Zübeyir Gündüzalp





  5. #5
    Global Moderator gamze-i_dilruzum - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2012
    Mesajlar
    4.232

    Standart

    Hekimoğlu :Sungur Ağabey’in yanında bulduğum huzur
    Mustafa Sungur Ağabey’le Süleymaniye, Kirazlı Mescit sokak’taki dershanede tanıştım. Orada ders yapardı. Tavrı, durumu, çektikleriyle onun farklı bir manevi hali vardı.

    Peygamberimiz (sas) buyurmuş ki:
    “Ümmetimin alimleri İsrail peygamberleri mesabesindedir.” İslamiyet, alimlerle bugüne kadar gelmiş, alimlerle kıyamete kadar devam edecektir. Sungur Ağabey de bu alimlerden biridir…

    Köy enstitüsü mezunudur. Köy enstitülerinin hedefi şuydu: Gençlere hem pozitif bilgiler vermek hem de sanat öğretmek. Enstitüler eğer bu programa sadık kalsaydı, Türkiye’nin kalkınmasında önemli rol oynayacaktı amma eğitimin karma olması ve pozitivizm adına Allah’ı inkar dersleri verilmesi sebebiyle halk, köy enstitülerinin aleyhine döndü.

    Yıllar sonra Sungur Ağabey, Üstad’la beraber, okuduğu köy enstitüsünün önünden geçerken,
    “Sungur, bu mekteplerde okuduklarını yarın İslam’a hizmette kullanacaksın. O zaman bu seyyiatlar hasenata tebdil edilmiş olacak.”
    demişti. Gerçekten de Sungur Ağabey hem eskiye hem yeniye hakim bir şahıstı.

    Üstad kendisine
    , “Seni dünyaya vermeyeceğim!”demişti. Sungur Ağabey diplomasını, öğretmenliğini, makamını bu yolda feda etti. Fakir yaşayan başka biriydi. Çok zengin olabilirdi. Bu cihetle de muhterem yengemiz Emine Sungur Hanım’ı da tebrik ederim. O da sabretti, sadakatini esirgemedi.

    Risale-i Nurlara olan bağlılığını bir gün gevşetmedi. Normal bir hanım böyle bir hayata dayanamaz. Fakat yengemiz üstün bir hanım.Karşımda bir yangın var; içinde evladım yanıyor!”, diyen Üstad’ın hemşiresiydi. Sungur Ağabey, Üstad’ın peşinde hapishaneden hapishaneye, sürgünden sürgüne koşarken, muhtereme yengemiz dikiş dikip satarak çoluk çocuğuna bakmış, Üstad Bediüzzaman bunun üzerine,“Sungur, senin hizmetine ailen de ortak.” buyurmuştur. Sungur Ağabey’e yardım eden herkes, onun ibadetlerinden payını aldı...

    Sungur Ağabey’i en son geçtiğimiz sene Doğancılar’daki dershanede ziyaret ettim… Bir zamanlar natürizme, materyalizme karşı çıkıp küfrün belini kıran bu ağabey, tekerlekli sandalyede derse gelmişti.

    Fırıncı Ağabey’in dediği gibi, karşımda “mücessem bir nur” vardı. Yani Nur’un cisim haline gelmiş şekli, ayaklı Risale-i Nur… Elini öpmek istedim, amma öptürmedi. Birlikte ders dinledik.

    Dersten sonra dedi ki: “Üstad buyurdu ki, beni Risale-i Nur’un satır aralarında bulabilirsiniz.” O zaman anladım ki, Bediüzzaman’ı anlamak isteyen Risale-i Nur’ları okumalı.


    Şimdi Sungur Ağabey’le birlikte gittiğimiz dersleri hatırlıyorum…

    Ders yapmasa, konuşmasa bile onun duruşu ders gibiydi.“Ağabey, çok iyi oldu geldiniz. Ne olur yine gelin.” diyorlardı. Ben de, “Sungur Ağabey konuşmadı, ders yapmadı amma arkadaşlar yine istiyorlar.” diye düşünüyordum. Sonra anladım ki Sungur Ağabey’in yanında gezerken acayip bir huzur buluyordum, içim rahat ediyordu.

    Onu görmek bile yetiyordu…

    Kolay mı? Üstad’ın yanında yıllarca kalmış, görmüş, ondan ders almış. Hep onunla yaşıyor…
    Mehmed Kırkıncı Hocamın buyurduğu gibi, “Onların Üstad’a verdiği bir bardak suyu, bütün ömrümde yaptığım hizmetlerin ecrine değişmem!” Onlar böylesi insanlardı…


    Allah rahmet eylesin…


    "Arşa değmek istidadında olanların ayakları altına, omuzlarımızı koyarız."

    Zübeyir Gündüzalp





+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Merhum Mustafa Sungur Ağabey'in Ders Metodları
    By SeRDeNGeCTi in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07.12.12, 15:19
  2. Mustafa Sungur Ağabey için Hatim Kampanyası
    By HakanBa in forum Hatim Kampanyaları
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 04.12.12, 02:08
  3. Mustafa Türkmenoğlu Ağabey İçin Acil Dua
    By ali ihsan in forum Dualar
    Cevaplar: 13
    Son Mesaj: 08.03.07, 15:00

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0