+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 11

Konu: Bir Nur Talebesi Portresi (Mustafa Sungur)

  1. #1
    Yönetici SeRDeNGeCTi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    5.901

    Standart Bir Nur Talebesi Portresi (Mustafa Sungur)

    Bir Nur Talebesi Portresi


    Fenâ…

    Kullanılış şekline göre mânâsı değişen bir kelime bu.

    Fena kelimesi, tek başına söylendiği zaman insan zihninde kötülüğü tedai ettiren bazı menfi mânâlar hatıra getirse de mânevî mânâ derinliği taşıyan bir tabirle birlikte kullanıldığında tasavvufî ıstılah hâline gelir ve ulvî hakikatleri ifade etmek maksadıyla kullanılır.

    Istılah hâliyle, ‘fâni olma, kendi varlığından geçme, varlığını feda etme’ gibi mânâlar ifade ettiğinden, kendisinden sonra gelen kelimeye ‘uğrunda fâni olunacak kadar yüce değer taşıdığı’ mânâsı kazandırır.

    Böylece hem o kelimeyi, hem de kendisini yüceltir.

    Yani mânâ itibariyle o bâki isimde fâni olarak bekâ bulur.

    Meselâ Allah, resul gibi mukaddes kelimelerin önüne gelerek ‘fenâ-fillah, fenâ-firresul’ gibi ıstılahların teşekkülünü sağlar ve lügât mânâsının aksine, bekayı ifade eden ebedî bir mânâ derinliği kazanır.

    Nur kelimesi de onlardan biridir. Fenâ tabiri nur kelimesinin başına getirildiği zaman ‘Nur’da fâni olmak, nuranîleşmek’ mânâlarına gelen fenâ-finnur kelimesini teşekkül ettirir.

    Bu kelime, Nur Talebelerini tedai ettiren bir Risâle-i Nur ıstılahıdır. Mânâ itibariyle bütün Nur Talebelerini hatıra getirse de söylendiği zaman onlara emsal olan bir kişiyi hatırlatır.

    Mustafa Sungur’u.

    Zîra Said Nursî, “Sungur fenâ-finnur olmaya mecburdur” buyurmuştur.
    Sungur da Nur’da fâni olmuştur.

    ***

    Mustafa Sungur…

    1929 yılında Eflâni ilçesinin Çalışlar Mahallesi’nde dünyaya geldi. Soyu, Seyyid sıfatı taşıyan Mekke’li Abdüssamedoğulları ailesine mensup Mehmed Efendi ile geçmişi Buhara’ya dayanan Cemile Hanımın oğludur.

    Mustafa; çocukluk yıllarında annesinin, babasının yanı sıra dedelerinin, ninelerinin, dayılarının ve diğer yakın akraba çevresinin de itinası sayesinde oldukça sağlam bir aile terbiyesi gördü.

    Hepsi muttaki insanlar olan aile büyüklerinin teşvikiyle küçük yaşta temel dinî bilgileri ve Kur’ân’ı okumayı öğrendi. İlk zamanlar takliden de olsa hayatına tatbik etmeye çalıştığı dinî hakikatleri, büyüdükçe tahkikî hâle getirme ihtiyacı hissetmeye başladı.

    İlkokulu bitirdikten sonra 1942 yılında Kastamonu’daki Gölköy Köy Enstitüsüne girdi. Kendisinin, Afyon Mahkemesine yazdığı temyiz lâyihasında “Ben Kastamonu Gölköy Enstitüsünde okurken bazı muallimler tarafından bize dinsizlik dersi verilmişti” diyerek de ifade ettiği gibi okulda şiddetli dinsizlik telkinlerine maruz kaldı.

    O yıllarda, bütün okullarla ‘Biz dini toprağa gömdük’ diyerek kast-ı mahsusla yapılan ve milyonlarca vatan evlâdının iğfal edilmesine sebep olan dinsizlik propagandasına, Mustafa ailesinden aldığı o dinî bilgilerle mukavemet etti.
    Said Nursî’nin adını ilk defa aile büyüklerinin kendi aralarında yaptıkları sohbetler sırasında duydu. Anlatılanlardan çok etkilendiği için okula gittiğinde “Kastamonu’da bir hoca varmış, cenneti ve cehennemi görerek kitap yazarmış” diyerek sınıf arkadaşlarına sık sık ondan bahsetti.

    Enstitüyü bitirip kendi köyünde stajyer öğretmen olarak çalışmaya başladığında, muallim Şevket Bey de sık sık senakâr ifadelerle Bediüzzaman’dan bahsedince, ona ve eserlerine duyduğu merak arttı.

    1945 yılında, Mehmed Güngör’le Huriye Hanımın kızları olan Emine Hanımla evlenip aile reisi oldu. İlk çocukları dünyaya geldiği zaman da çocuk denecek yaşta baba mesuliyeti taşımaya başladı.

    Belki de bu hissin tesiriyle artan imanını tahkiki hâle getirme gayretinin neticesinde, Ahmed Fuad, Mustafa Osman ve Hıfzı Efendi gibi Nur Talebeleri ile tanıştı. Onlardan aldığı Yirmi Üçüncü Söz’ü ve Âyetü’l-Kübrâ’yı okuyunca büyük bir heyecan duydu.

    “Fâniden bâkiye ulaşmanın mânâsıdır” diye tarif ettiği bu yeni hayat hâlinin sâikiyle, Risâle-i Nurları ‘Hava gibi teneffüs edip su gibi içercesine’ okuyup yazmaya başladı.

    Risâle-i Nur’larla meşgul oldukça Said Nursî’ye hayranlığı arttı. Hayatında meydana gelen değişikliği, ona ‘Ben eski sefahat ve dalâletimden kurtuldum” gibi ifadelerin yer aldığı mektuplar yazarak anlattı.

    Ondan gelen cevabî mektuplar ve umuma hitap eden lâhikalar da ruhunu saran heyecanı teskin etmeye yetmeyince 1947 yılının Eylül ayında onu ziyaret etmek maksadıyla Emirdağ’a gitti.

    Bir ikindi vakti, Ceylan’ın refakatinde huzuruna çıktığında onu ‘manevî baba şefkatiyle’ karşılayan Said Nursi, “Ceylân bir Sungur, Sungur bir Ceylândır” diyerek onu da mânevî evlâtlığa kabul etti.

    Ona mânevî evlât olmayı büyük bir mazhariyet sayan Mustafa Sungur, bir Nur Talebesi hâlet-i ruhiyesi içinde memleketine döndüğü zaman sürurunu, önce kendisine Risâle-i Nur’u tanıtan insanlarla paylaştı.

    Ardından Kastamonu’ya gidip Mehmed Feyzi Efendiyi Çaycı Emin Beyi ve mahallin diğer Nur Talebelerini ziyaret ederek hizmet kadrosuna dahil oldu ve şevkle çalışmaya başladı.

    Bir süre sonra Afyon hadisesi vuku bulunca, bir mektupta adı geçtiği için onun evi de arandı, adliyede sorguya çekilip hapse atıldı. Kendisini götürecek jandarmaların yol parasını vermediği için otuz beş gün Safranbolu Hapishanesi’nde bekletildikten sonra devletin görevlendirdiği askerlerin nezaretinde Afyon’a sevk edildi.

    Safranbolu savcısının yaptığı gibi Afyon adliyesinde ifadesini alan sorgu hakimi de ona Said Nursî’yi nasıl tanıdığını sordu. Sungur da orada verdiği cevabı tekrarladı.

    “Kemalât-ı insaniyenin zirve-i balâsındadır.”

    Ondan böyle bir cevap beklemeyen sorgu hakimi kızarak Bediüzzaman hakkında asılsız iddialarda, mesnetsiz iftiralarda bulunmaya başlayınca, Sungur onun sözünü bitirmesini beklemedi.

    “O baştanbaşa bir nurdur” diye haykırdı.

    “Çııııkk!..” diye bağırdı sorgu hakimi de.

    Bir tek soru ve cevaptan ibaret olan bu sorgu safhasından sonra tevkif edilen Sungur Afyon Hapishanesi’ne hapsedildi. Üstadının orada bulunması hasebiyle zaten o da hep hapishaneye girmek için duâ ettiğinden, duâlarının kabul olduğunu görmenin sürurunu yaşadı.

    Diğer Nur Talebeleri gibi o da çıkarıldığı mahkemede “Hakkaniyeti, en yüksek âlimler tarafından tasdik edilen ve en yüksek bir mertebe-i imanî ve aşk-ı İslâmî kazandıran Risâle-i Nur, hiç şüphe yok ki onun bütün Sözleri ve Lem’aları ve Şuâları Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan’ın birer nuranî tefsiridir; mânevî hastalıkları ve mânevî karanlıkları izale eden gayet parlak bir güneştir” diyerek şahsından ziyade Risâle-i Nur’u müdafaa etti.

    Mahkeme tarafından altı ay hapse mahkûm edilen Mustafa Sungur, hüküm giydiği tarihte yirmi bir yaşını doldurmadığı için cezası beş aya indirildi. Bir ay kadar da Safranbolu Hapishanesi’nde kaldığından Afyon Hapishanesi’nde dört ay yattı.

    Kendi teşbihiyle ‘İnkişafa müheyya çekirdeklerin yer altında çatlayıp filiz vermesi’ misâli, orada Üstadını ziyaret ettikçe falakaya yatırıldığı için zahiren acılı, ıztıraplı, sıkıntılı gibi görünen ‘çok şahane günler’ yaşadı.

    Tahliye edilince hemen Eflâni’ye döndü. Lâkin tarih derslerinde Resulullahtan (asm) bahsettiği, İstiklâl Savaşı’nın Allah’ın inayetiyle kazanıldığını söylediği, Said Nursî’nin yanına gittiği, Risâle-i Nurları okuduğu ve Afyon Mahkemesi’nden beş ay ceza aldığı için vazifesine son verildiğinden öğretmenliğe başlayamadı.
    Bunun üzerine yaz mevsimini o havalide geçirmeye karar verdi ve hem evde kendisine tekabül eden işleri gördü, hem bol bol Risâle okuyup yazdı, hem de sâir Nur hizmetlerine devam etti.

    Afyon Mahkemesi’nin, Said Nursî hakkında verdiği mahkûmiyet kararının temyizde esastan bozulduğunu öğrenince çok sevindi. Onun tahliye edileceği tarih yaklaştıkça yanına gitme iştiyakı arttı.

    Kendisini Bediüzzaman’a vakfettikleri için onun taltifine, senâsına, duâsına mazhar olan annesinin ve eşinin muvafakatlarını alarak ‘on beş sene kadar Üstadının yanında kalma niyetiyle’ Afyon’a döndü.
    Zübeyir, Sungur, Ziya…

    İslam Yaşar - Yeni Asya
    http://www.yeniasya.com.tr/2008/07/20/yazarlar/iyasar.htm
    Anlamını Bilmediğiniz Kelimelerin Üzerine Çift Tıklayınız...

    Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?
    Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl...
    (Bediüzzaman Said Nursi)


    Ne hayal, ne kuruntu hakikat istiyorum.
    Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum!.. (Osman Yüksel SERDENGEÇTİ)




  2. #2
    Dost BERXUDANZLN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    2

    Standart

    ““Kemalât-ı insaniyenin zirve-i balâsındadır.”
    işte SUNGUR ABİ R.ALEYH ..ALLAH ondan ebeden razı olsun ve başımızdan ayırmasın .nurun kahramanı aziz sebatkar imam-ı rabbanin r.a makamına gıpta ile baktığı şahsiyet ..

  3. #3
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart


  4. #4
    Ehil Üye Ehl-i telvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    2.269

    Standart

    Allah ebeden razı olsun ağabey...Bu derece güzel ve beliğ vasfedilmiş olması takdire şayan...Rabbim şefaatlerinden mahrum eylemesin...

  5. #5
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


  6. #6
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


  7. #7
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


  8. #8
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


  9. #9
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


  10. #10
    Vefakar Üye Sağ Yolun Yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    Bazen Giresun; Bazen Manisa
    Mesajlar
    484

    Standart

    Ey nefsim! Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Mustafa Sungur ile Yapılan Röportajlar
    By SeRDeNGeCTi in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 16
    Son Mesaj: 08.04.13, 13:30
  2. Mustafa Sungur Abi - ilim ve Din
    By SeRDeNGeCTi in forum Sesli ve Görüntülü Risale-i Nur Sohbetleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07.10.07, 23:46
  3. Mustafa Sungur Ağabeyden
    By Ehl-i telvin in forum Sesli ve Görüntülü Risale-i Nur Sohbetleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 06.10.07, 06:28
  4. Mustafa Sungur Abi Bursa'da....
    By Ehl-i telvin in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.03.07, 22:10
  5. Mustafa SUNGUR
    By HakanBa in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 28.06.06, 19:23

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0