+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 9 ve 9

Konu: Ahmed Asım Önerdem (Binbaşı Asım)

  1. #1
    Ehil Üye muhibbülkurra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Mesajlar
    4.304

    Standart Ahmed Asım Önerdem (Binbaşı Asım)

    1877 de izmit'te doğdu.1. dünya şavaşında trablusgarb ve şam'da vazife yaptı.Cumhuriyetten sonra da muğla ve manisa gibi yerlerda görev yaptı.Gittiği yerlerde alimlerden istifade etmeye çalıştı.Burdur'da binbaşı olarak görev yaparken Nasuhizade Şeyh Mehmed Efendinin delaletiyle Orada nefiy olarak ikamet eden Bediuzzaman Hazretleriyle tanıştı.Hanımı Nigar ile risale-i nur'u tanıtmaya çalıştı.Hanımı ağır hastalığı sırasında 2. lemayı okuyarak teselli buldu.Cuma günleri evinde sohbet tertip etti.Bir ders esnasında yakalanarak Isparta'ya götürülüp sorgulandı.7 mayıs 1935 te Sorgu esnasında doğru dese Üstadına zarar gelecek, yalan dese 40 senelik şerefle yaptığı askerlik hizmetine ve mertliğine zarar gelecek diye "yarab:canımı al" dedikten sonra 10 dakika içinde istikamet şehidi oldu.Cenazesine korkudan hiçbir hoca gelemediği için hanımı nigar hanım yıkayarak 5-6 kişi ile kılınan cenaze namazının ardından Isparta gülcü mahallesinde bulunan alaaeddin dede mezarlığına defnenildi.Kabri alaaeddin dede türbesinin hemen doğu canibinde ve mezar taşında Üstadın lahika'da yazdığı taziye yazılıdır.Üstad'dan evvel vefatını halis bir niyet ile dua edip istemişti.
    Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidâyetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zebân edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurânî hikmeti neşreden odur.
    Kur’ân’a ve imana ait herşey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet, saadet-i ebediyeye yardım eden, küçük değildir.

  2. #2
    Ehil Üye hadema - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    1.622

    Standart

    Alıntı muhibbülkurra Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    1877 de izmit'te doğdu.1. dünya şavaşında trablusgarb ve şam'da vazife yaptı.Cumhuriyetten sonra da muğla ve manisa gibi yerlerda görev yaptı.Gittiği yerlerde alimlerden istifade etmeye çalıştı.Burdur'da binbaşı olarak görev yaparken Nasuhizade Şeyh Mehmed Efendinin delaletiyle Orada nefiy olarak ikamet eden Bediuzzaman Hazretleriyle tanıştı.Hanımı Nigar ile risale-i nur'u tanıtmaya çalıştı.Hanımı ağır hastalığı sırasında 2. lemayı okuyarak teselli buldu.Cuma günleri evinde sohbet tertip etti.Bir ders esnasında yakalanarak Isparta'ya götürülüp sorgulandı.7 mayıs 1935 te Sorgu esnasında doğru dese Üstadına zarar gelecek, yalan dese 40 senelik şerefle yaptığı askerlik hizmetine ve mertliğine zarar gelecek diye "yarab:canımı al" dedikten sonra 10 dakika içinde istikamet şehidi oldu.Cenazesine korkudan hiçbir hoca gelemediği için hanımı nigar hanım yıkayarak 5-6 kişi ile kılınan cenaze namazının ardından Isparta gülcü mahallesinde bulunan alaaeddin dede mezarlığına defnenildi.Kabri alaaeddin dede türbesinin hemen doğu canibinde ve mezar taşında Üstadın lahika'da yazdığı taziye yazılıdır.Üstad'dan evvel vefatını halis bir niyet ile dua edip istemişti.
    Allah Rahmet Eylesin. Allah şefaatine nail eylesin.
    AMİN
    bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyîye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir.


  3. #3
    Yasaklı Üye abdussamedfani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    kayseri
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1.195

    Standart

    Alıntı muhibbülkurra Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    1877 de izmit'te doğdu.1. dünya şavaşında trablusgarb ve şam'da vazife yaptı.Cumhuriyetten sonra da muğla ve manisa gibi yerlerda görev yaptı.Gittiği yerlerde alimlerden istifade etmeye çalıştı.Burdur'da binbaşı olarak görev yaparken Nasuhizade Şeyh Mehmed Efendinin delaletiyle Orada nefiy olarak ikamet eden Bediuzzaman Hazretleriyle tanıştı.Hanımı Nigar ile risale-i nur'u tanıtmaya çalıştı.Hanımı ağır hastalığı sırasında 2. lemayı okuyarak teselli buldu.Cuma günleri evinde sohbet tertip etti.Bir ders esnasında yakalanarak Isparta'ya götürülüp sorgulandı.7 mayıs 1935 te Sorgu esnasında doğru dese Üstadına zarar gelecek, yalan dese 40 senelik şerefle yaptığı askerlik hizmetine ve mertliğine zarar gelecek diye "yarab:canımı al" dedikten sonra 10 dakika içinde istikamet şehidi oldu.Cenazesine korkudan hiçbir hoca gelemediği için hanımı nigar hanım yıkayarak 5-6 kişi ile kılınan cenaze namazının ardından Isparta gülcü mahallesinde bulunan alaaeddin dede mezarlığına defnenildi.Kabri alaaeddin dede türbesinin hemen doğu canibinde ve mezar taşında Üstadın lahika'da yazdığı taziye yazılıdır.Üstad'dan evvel vefatını halis bir niyet ile dua edip istemişti.

    Allah razı olsun...

    Binbaşı Asım gibi hakiki nur talebelerinin ihlasından bir zerre de Rabbim bana nasip eyle.
    Allah rahmet eylesin. mekanı cennette üstada yakın olsun. bizi de şefaatlerine mazhar eylesin Amin.

  4. #4
    Ehil Üye Ahsen Nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2007
    Mesajlar
    3.286

    Standart

    istikamet şehidi ruhun şad olsun..rabbim bizleride takipçilerinden etsin.
    Dil kılıncım her an bu şekeri kesmekle meşgul olsun. Muhammed'in(sav) eşsiz güzellikteki endamına salavat olsun.

    Hz. Peygamber'(sav)in gül yüzüne zaman zaman salavat getirmek, ölünceye kadar bana farz-ı ayn olsun.

  5. #5
    Yasaklı Üye halenur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    2.932

    Standart

    Allah c.c. rahmet eylesin....

  6. #6
    Ehil Üye Müellif-e - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Zindan-ı dünya'da bir garib yolcu
    Mesajlar
    4.073

    Standart

    Rabbim cümlemizi ?stikametli yolundan ay?rmas?n...
    Binbaş? Ahmed As?m (r.h.) Ağabeyimizden de ebeden raz? olsun...
    Cümlemizi şefaatine nail eylesin...Amin..

  7. #7
    Ehil Üye Müellif-e - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Zindan-ı dünya'da bir garib yolcu
    Mesajlar
    4.073

    Standart



    İlk İstikamet şehidi



    ''Envâr-ı Kur'âniye mizan ve bürhanlarından ve kıymeti takdir edilemeyen Sözler namındaki risâle-i şerifler fakiri ihya ediyor, kalbimi nurlandırıyor. ''Bu Rabbimin fazlındandır.'' Çoktan beri aramakta iken, lehül'hamd Cenâb-ı Hak Sözleri bu fakire ihsan buyurdu. Kalp ve gönlüme âciz kalemim ve kâlim tercüman olamıyor.''


    Bir tenevvürün terennümü bu ifadeler.
    Kalem ve kelâm, okuduğu hakikatlerle mutmain olan bir kalbin tecessüslerine ve müsterih gönlün inşirahlarına tercüman olmaya çalışınca bu cümleler teşekkül etmiş.

    Paragraf zahiren küçük, cümleler şekil itibariyle kısa da olsa, anlatılmak istenen hakikat büyük, hissedilen iştiyak coşkun, duyulan sevinç sonsuz, yaşanan sürûr ebedî.

    Kelimelerde, mânen ihya olmaya müheyya asil bir ruhun, uzun süren arayışların neticesinde bulduğu hakikatler karşısında hissettiği sevinç, sürûr, iştiyak ve hayranlık hislerinin in'ikası var.

    Lâkin beşerî zaafların neticesi olan ve böyle zamanlarda tezahür eden riya, his, heves, gösteriş, tasannû temayülü sayılabilecek hâllerden, hareketlerden hiçbirinin en ufak bir emaresi bile yok.

    Zîra bu ifadeler umuma hitap eden bir kitapta, gazetedeki makalede, dergideki yazıda, internetteki mesajda geçmiyor. Radyo mikrofonlarında veya televizyon ekranlarında da söylenmiyor.

    Gönül ehli bir insanın, mürşidine yaptığı hususî hitabında geçiyor.
    Binbaşı Âsım Beyin, Bediüzzaman Said Nursî'ye yazdığı mektupta.
    ***
    Ahmed Âsım Önerdem...

    1877 senesinde İzmit'te dünyaya geldi. Çocukluğunun geçtiği yollar maddî, içtimâî ve siyasî yönden bir insanın yetişmesine pek müsait olmamasına rağmen ailesinin itinası sayesinde iyi bir eğitim aldı.

    Teşebbüs edeceği her işi başarı ile yapacak bilgi birikimi, istidat ve kabiliyetlere sahip olduğu hâlde, memleketin parçalanmaya yüz tutan vaziyetini nazara alarak o da pek çok akranı gibi meslek olarak askerliği seçti.
    Askerî okullardan mezun olup kıta eğitimini başarı ile tamamladıktan sonra genç yaşta muvazzaf subay olarak Osmanlı Ordusuna katıldı ve Birinci Cihan Harbi yıllarında Trablusgarp'ta, Şam'da bulundu.

    Osmanlı Devletinin yıkılıp Cumhuriyetin kurulmasından sonra da ordudaki vazifesine devam etti ve Muğla, Manisa gibi şehirlerdeki askerî birliklerde yıllarca çalıştı.

    Bu zaman içinde askerliğin bütün icaplarını yerine getirmesinin yanı sıra, sair istidatlarını da ihmal etmedi ve gittiği yerlerde mahallin âlimleri ile tanışarak ilmini, irfanını, hattını geliştirmeye gayret etti.

    Nitekim bu merakı ve hasleti sayesinde, binbaşı rütbesi ile Burdur'da vazife yaptığı yıllarda önce Şeyh Mehmed Efendi ile tanıştı. Onun delâleti ve tavassutu ile orada sürgünde bulunan Bediüzzaman Said Nursî'yi tanıdı.
    Askerlerin sürgünlerle görüşmesi pek hoş karşılanmadığı hâlde ''kâinatın muamma-yı tılsımını açan anahtarın'' onda olduğunu anlayınca sık sık yanına giderek o anahtarı almaya çalıştı.

    Bediüzzaman onun hattının güzel olduğunu görünce, ''Eski Said'le Yeni Said'in birbiriyle münâzara edip nefs-i emmareyi susturan ve Kur'ân-ı
    Mu'cizü'l-Beyan'ın âyetlerinin, âynelyakîne yakın şuhud derecesindeki hakikatlerini ihtiva eden on üç dersten'' müteşekkil Nur'un İlk Kapısı adlı eserini yazdırdı.

    Onu tanıdıkça meftun olan ve yazdığı her dersten ayrı bir feyiz alan Binbaşı Asım Bey, Bediüzzaman Burdur'dan Isparta'ya sürgün edildikten sonra da sık sık ona hâlini anlatıp himmetini isteyen mektuplar yazarak irtibatını devam ettirdi.

    Ondan aldığı müşfik mektuplardan ve yanından gelen insanlardan, Burdur�da başladığı telifâtına ''Risâle-i Nur'un tarlası olan Barla'da'' Sözler adını verdiği eserlerle devam ettiğini öğrenince büyük bir sevinç ve sürur duydu.
    Çeşitli vesilelerle temin ettiği risâleleri okudukça ruhunu saran karanlıkların dağıldığını, kalbinin nurlandığını, gönlünün aydınlandığını hissederek daha çok yazmaya ve okumaya başladı.

    İstinsah ettiği risâleleri tashih için Said Nursî'ye gönderirken duygularını, ''Bir gülistan-ı ferahfezâ, gayet nâdide ve hoş bu ezhâr-ı lâtife gûna-gûn bulunur bunda. Hangisini koparmaya, koklamaya, tercih etmeye mütehayyir kalıp da neticede hepsinden bir deste, bir demet yapmaya karar verdiği gibi; bu risâle-i şerifler de yazanı, okuyanı, dinleyeni nur bahçesine, nur deryasına gark edip de mütefekkir, mütehayyir edip hepsinden bir çiçek demeti yapmaz da ne yapar'' sözleri ile dile getirdi.

    Risâle-i Nur'un intişarına vesile olmak maksadıyla yaptığı çalışmalarda eşi Nigâr Hanımdan büyük destek ve yardım gördü. Telif edilen her risâleyi onunla birlikte günler, geceler boyu hem yazdılar, hem okudular.

    Risâle-i Nurlarla meşgul olmaktan o kadar büyük haz aldılar ki, eşinin hastalanıp yatağa düştüğü ve uzun zaman kalkamadığı zamanlarda bile ''Hakikat-i Kur'âniye olan risâle-i şeriflerin'' imdatlarına yetiştiğini hissederek hizmetlerine ara vermediler.

    Bilhassa Bediüzzaman'dan, ''Hizmet-i Kur'âniyede kuvvetli arkadaşım ve tarîk-ı hakta ve ebed yolunda enîs yoldaşım'' gibi mültefit hitaplarla başlayan müşfik mektuplar aldıkça daha da şevke geldiler.

    Nigâr Hanım biraz iyileşip ayağa kalkınca evlerini bir medrese-i nuriye hâline getirdiler ve istinsah çalışmalarının yanında Nurları daha çok okuyup daha fazla insana duyurma gayreti içine girdiler.

    Bu derslere iştirak eden insanların, âdetâ mânen ihya olduklarını gören Âsım Bey, bir mektupta ''Bütün okuduğum arkadaş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik ediyorlar ve kanaat-ı kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i Kur'ân'a şevk ve gayretleri tezayüd ediyor ve bu kafilede ve bu dairedekilere gıpta ediyorlar'' diyerek mutluluğunu Üstadı ile paylaşmak istedi.

    Bediüzzaman, cevâbî mektubunda onları tebrik ettikten sonra ''Ben öldüğümde sizi arkamda vâris bırakarak ferah ile kedersiz kabrime girmek Rahmet-i İlâhiyeden ümid ederim'' dedi.

    Bazı mânevî sırlar taşıdığını hissettiği bu ifadelerin tesirinde kalan Âsım Bey; Bediüzzaman'a vâris olmalarının, kendisi gibi insanları mesrur etse de beşeriyete pek bir şey kazandırmayacağını, ama onun yaşadıkça yazacağı eserlerin insanlığı ihyâ edeceğini düşünerek hemen kaleme kâğıda sarıldı.

    ''Bu fakir, Üstadımdan evvel kabre girsin ve siz, dâr-ı bekânın ilk kapısına gelinceye kadar dâr-ı dünyada bulununuz ki, bu fakir ve muhtaç olan talebenize arkasından göndereceğiniz duâ ve hediyenizle mütenaim, şâd ve mesrur olsun. Ve sizin teşrifinizle - ki erhamürrahimîn olan Rabbü'l-âleminden duâ ve niyazım budur - ruhum sizi istikbal etmek şerefi ile müşerref olabilmek gibi gönül arzu ve hayatı hâsıl oluyor'' diyerek tecessüslerini terennüm etti.
    Hâlis bir niyetle yaptığı bu duâ, ruhunu harekete geçirmeye yetti.


    Hem Üstadının kendisine atfen söylediği sıfatlara lâyık olabilmek, hem de daha çok insanın imanının kurtulmasını sağlamak için Cuma günleri evinde mutad dersler yapmaya başladı.

    O derslerden birinde evine baskın yapan polisler, derse gelenleri dağıttılar, evi arayıp bütün risâleleri topladılar, Binbaşı Âsım Beyi de yanlarına aldılar ve Isparta'ya götürdüler.

    Hapishâneye girdiğinde yalnız kendisinin değil, Bediüzzaman Said Nursî ile birlikte pek çok Nur Talebesinin de ilkelere, inkılâplara, cumhuriyete karşı çıkma, dini siyasete âlet etme, izinsiz neşriyat yapma, asayişi bozma gibi iddiâlarla hapsedildiklerini görünce şaşırdı.

    Sorgulama başlayınca, kendilerinin vereceği ifadenin, Bediüzzaman�a isnat edilen suçların delili sayılacağını ve cezasının o nisbette artacağını hisseden Âsım Bey çok üzüldü.

    Bilhassa devlete hâkim olan zihniyetlerin, ona karşı sinsi bir suikast hazırlığı içinde olduklarını, verecekleri ifadeyi bahane ederek menfur emellerini gerçekleştirmeye çalışacaklarını anlayınca tereddüt etmeye başladı.

    Çünkü sorgu hakiminin sorularına doğru cevap vererek Bediüzzaman'dan ders aldığını, ondan aldığı mektupların teşvikiyle Risâle-i Nurları okuyup yazdığını söylese, uğrunda her an can vermeye hazır olduğu Üstadına zarar gelebileceğini düşündü.

    Ona zarar vermelerine mâni olmak için her şeyi olduğu gibi söylemeyip çeşitli tevillerle bazı hadiseleri gizlemeyi de kırk yıllık askerlik mesleğinin şerefine ve mert fıtratına yakıştıramadı.

    Zihni o tereddüt noktasında düğümlenip kalınca, ölmekten korktuğundan dolayı öyle düşündüğünü zannederek endişelendi ise de o anda hareketlenen ruhunun iştiyakla bu uğurda ölmeyi beklediğini fark edince rahatladı.

    Said Nursî'nin ve Nur Talebelerinin, tağûtların hazırladığı bu dehşetli girdaptan sağ salim kurtularak iman, Kur'ân hizmetine devam edebilmeleri için bir kişinin, onun bedeline kendisini feda etmesi gerektiğini düşündüğü zaman içinde farklı bir ferahlık hissetti.

    ''Yâ Rabbi, canımı al!'' dedi sorgulama sırası kendisine geldiği esnada.
    Adâletin tecellîgâhı olması gereken mahkeme salonunu mezalim meydanı hâline getirmeye çalışan sorgu hakimi; ona doğru dönerek hiddetle, gazapla, öfkeyle ithamlarını sıralamaya hazırlanırken o yavaşça öne doğru eğildi ve secde edercesine yere kapaklandı.

    ''Lâ ilâhe illallah!...'' diyerek ruhunu Rahman'a teslim etti.
    Ve, Nur'un ilk ''istikamet şehidi'' oldu.
    ***

    7 Mayıs 1935 tarihinde vuku bulmuştu bu hâdise.

    Aynı gün orada, daha elim bir başka hadise daha yaşandı.
    Isparta havalisindeki Nur Talebelerinin hepsi hapiste olduğu, din görevlileri de hükümetin emriyle Ankara'dan gelerek şehri abluka altına alan emniyet kuvvetlerinin hışmından korkarak gelmedikleri için cenaze işlerini yapacak kimse çıkmadı.

    Bunun üzerine Nigâr Hanım, şehid eşine yakışır bir cesaret, metânet ve vakarla Binbaşı Âsım Beyin nâşını güzelce yıkayıp itina ile kefenledi, ferâset sahibi yedi sekiz kişinin kıldığı cenaze namazını müteakip onların da yardımı ile götürüp Isparta'daki Alaaddin Mezarlığına defnetti.
    Aradan tam yetmiş üç yıl geçti.

    O gün, Isparta'da cenazesine ancak beş altı kişinin katılabildiği istikamet şehidi Binbaşı Âsım Bey, bu gün yalnız orada değil, memleketin her yerinde ve dünyanın pek çok ülkesinde milyonlarca Nur Talebesi tarafından rahmetle anılıyor.

    Zîra hepsi onun kalbi ile ikrar, dili ile terennüm ve hayatı ile tasdik ettiği hakikati yaşıyor:


    ''Kasem ederim doğrudur, sözü özüyle beraber.

    Bu hakikati kabul ve tasdik etmeyen bedmâyeler,
    Kalır dalâlet ve vadi-i hüsranda nice seneler.
    Bunları irşad edip kurtarmaktır hüner;
    Hidayet erişse eğer, o vakit boyun eğer.
    Cümlenin ıslahına niyet edip Hâlık�a yalvaralım,
    Hep envâr-ı Kur'âniye olan Sözler'i okuyup anlatalım,
    Bu yolda bizler de feyz alıp dilşâd olalım,
    Fenâyı bekâya tebdilde rıza-i Bârî'ye kavuşalım.''

    11.05.2008
    İslam Yaşar
    Yeni Asya


  8. #8
    Yasaklı Üye Cennetâsâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Mesajlar
    5.827

    Standart

    Cenazesine korkudan hiçbir hoca gelemediği için hanımı nigar hanım yıkayarak 5-6 kişi ile kılınan cenaze namazının ardından Isparta gülcü mahallesinde bulunan alaaeddin dede mezarlığına defnenildi.
    Va esefa..Ne dünyaymış..

    Rabbim ölümle açılan nurlar aleminde, onların şefaatinden mahrum etmesin bizleri de..

  9. #9
    Pürheves bir_damla_nur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Mesajlar
    264

    Standart

    Ka'b Bin Malik geliyor aklıma. Doğruluk üzerine ayet-i kerime inişi..
    'Lezzetleri tahrib edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.'

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Asım'ın Nesli
    By Hümâ Sultan in forum Edebiyat
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.10.14, 23:26
  2. JİTEM'ci Binbaşı İntihar Etti
    By Alâ Nur in forum Gündem
    Cevaplar: 23
    Son Mesaj: 05.01.10, 20:06
  3. Ahmet Asım Önerdem Abinin Mezar Taşı - Isparta
    By esedullah_ali in forum Resim - Fotoğraf Galeri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 29.09.08, 11:06
  4. Binbaşı Asım Bey (Ahmed Asım Önerdem)
    By EnVaR in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.12.06, 22:29
  5. Binbaşı Ali Haydar
    By muntehab in forum Bediüzzaman'ın Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05.12.06, 08:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0