"Tahirî Mutlu Ağabeyin bu hizmetteki yeri büyüktür.
Üstadımız Tahirî Ağabey için, 'Tahirî'yi ben açmadım. O kendini bilmez. Eğer bilseydi, yaşayamazdı' demişti.
l900 yılında Isparta'nın Atabey kazasında doğdu. Bediüzzaman'ın yakın talebelerindendir. l943'de Denizli, l948'de Afyon hapislerinde Bediüzzaman'la birlikte bulundu.
l977'de vefat etti.
Güller beldesinin gülü
Fikrim ve gönlüm onun hatıralarıyla dolu... Makinadaki şeritten onu dinliyorum. Ötelerden. Nur âleminin derinliklerinden, ebedlerinden sesleniyor sanki...
Kur'ân için çırpınan, didinen, göz yaşı döken, mübarek hayali karşımda duruyor. Tebessüm ediyor, dosta kavuşmanın sevinci içinde "Yâr ile hemdem" olmanın bayramını ediyor.
Atabeyli Mehmet Tahirî Mutlu... l900-l977 Nisan!...
İşte güller beldesinin gülü Tahirî Mutlu..
Meleklerin gül demetleriyle karşıladıkları bir evliya... Ama kendisi velayetini bilmeyen bir bahtiyar veli...
Selâm olsun sana Tahirî Ağabey!
Defterdeki yoklamada bizi "yok" hanesine yazmayasın. Elinde yılların yıprattığı bir dua, niyaz ve münacat kitabı vardı. Burada isim isim insanları sıralamıştı. Hep dua ederdi, yalvarır, yakarırdı. Geceleri, seherleri...
İlâhî! Yoklama gününde, defterindeki listede bizi unutma, yoklar hanesine, hiçler sayfasına yazma. Devamsızlıktan sınıfta kalmayalım. O mahşerî kalabalıkta, şayet sesimiz boğuk ve kısık çıkarsa, bizi duy, buradayız dediğimizde bizi mevcut göster.
Gür sesinle, tâdat günü, ismimizi tam ve var'dır sayfasına yaz.
Tahirî Mutlu... Gerçekten mutlu bir insandı. Mutlu mes'ut bahtiyar Üstad'ın mutlu bir talebesi. Ne mutlu ona... Ne mutlu temiz Tahirî'ye...
Tahirî Mutlu'yu dinliyorum şu anda, geliniz isterseniz, size de dinleteyim bu mutlu sesi. Anatole France'in dediği gibi :
"Bu hatıra kırıntılarından da hoşlanabilecek kimseler bulunabilir."
Tahirî, Lütfi'nin yerini alır
"Üstad Hazretleri Barla'da bulunduğu yıllardaydı. Bizim Atabey'den ve civar köylerden yanına giden ve ona talebe olanlar vardı: Küçük Lütfi, Mesut, Hafız Ali, Küçük Zühtü. Bu arkadaşlar, daha sonra Eskişehir hapsine de gitmişlerdi.
"Küçük Lütfi, Eskişehir hapsinden döndükten sonra vefat etmişti. Kendisi Hafız Ali'nin akrabası olurdu. Vefatına biz de gitmiştik. Defnettikten sonra, merhum Hafız Ali, İmam H.Mustafa'ya beni göstererek, "Lütfi'nin yerini boş bırakalım. Tahirî, Lütfi'nin yerini alır" diyordu.
"Demek kısmetimiz varmış..... Cenab-ı Hak nasip etti. Daha önceleri, l930 yıllarında da tanırdım. Ama asıl Nur'un hizmetine girişim l935'den sonra oldu.
Üstad'a Lemeat'ı götürmüştüm.
"Kastamonu'da Üstad'ın ziyaretine gitmiştim. Bastırdığım eserleri, İstanbul'da Sahaflar çarşısında bulduğum Lemeat'ı götürmüştüm. Çok sevindi, Lemeat'ı Sözler'in arkasına yazdırdı. Dersler yaptı. O günkü sevinç içinde, bana, Mevlâna Halid Hazretleri'nin cübbesini giydirmişti."
***
Tahirî Mutlu, mektuplarda geçen bazı tabirleri şöyle anlatıyordu:
"Mübarekler heyeti : Kuleönü talebeleridir...
"Medrese-i Nuriye : Sav Köyü..
"Gül Fabrikası sahipleri : Hüsrev Altınbaşak, Rüştü Çakın, Refet Barutçu...
"Nur fabrikasının mensupları ise: H.Ali Ergün, Büyük Ruhlu Küçük Ali, H.Mustafa ve Tahirî Mutlu..."
İhtiyarların genci
Nur hizmetindeki müstesna sadakat ve doğruluğu ile, bir yıldız gibi parlamıştı. Eserlerin yazılmasında, matbaalarda basılmasında, her yerde çeşitli şartlar altında unutulmayan hizmetleri olmuştu.
İslâmköylü Hafız Ali'nin varisi, Nur fabrikası mensubu Tahirî Mutlu, Üstad'ın yine başka bir tabiriyle "İhtiyarların genci" şimdi hakiki gençlik diyarına gitmişti.
Uzun boylu, ak sakallı, iri, kalın kaşlı, gür maveraî bir sesi vardı. Konuşurken sanki, başka âlemlerden,ötelerden, ebediyetten gibi gelir sesi.
Huzur ve sükûnla dolu bir dünyası vardı. Zaman zaman onun bu huzurlu dünyasından huzur almaya giderdik.