Üstad?n mânevî tasarrufu
Geçen günlerde ç?kart?lan birtak?m as?ls?z haber ve dedikodularla Üstad mezar?nda dahi rahat b?rak?lm?yor.
28 sene sürgün ve hapislerde ömrü geçmesine rağmen, kendisine zulmedenleri Risale-i Nurlarla imanlar?n? kurtarmalar? şart?yla affetmiş, kimseye bir tek bedduâ bile etmeyerek, ayn? zamanda bütün insanlara karş? şefkat âbidesi olduğunu göstermiştir. Hem de öyle bir şefkat âbidesi ki, iman dâvâs? uğrunda b?rak?n dünyas?n?, âhiretini bile feda edecek kadar âlicenap davranm?şt?r.
Böyle olduğu halde, dünyay? sevenlerce ve ebedî âhiret hayat?n? fânî dünya hayat?na hiç düşünmeden feda edenlerce rahat b?rak?lmam?şt?r. S?tma nöbeti gibi, arada s?rada ortal?k endişe dumanlar?yla kar?şt?r?lmaya çal?ş?lmaktad?r. Çünkü onun varl?ğ? ve geride b?rakt?ğ? Risâle-i Nurlar, karanl?ğa meftun olanlar? rahats?z etmiş, her şeylerini fedâ ettikleri dünya lezzetlerini dahi alamaz olmuşlard?r.
Üstad?n kendisi zaten sağl?ğ?nda mezar?n?n gizli kalmas?n? vasiyet etmiştir: “Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâz?m geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünkü, dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefat?mdan sonra da o hakikat bu sûrette beni mecbur ediyor.” (Emirdağ Lâhikas?, s: 417) Önce Şanl?urfa’da herkesin görüp bildiği bir yere defnedilmiş, ama kaderin bir cilvesi olarak gizlice oradan al?narak Isparta’da bilinmeyen bir yere defnedilmiştir. Üstad madem öyle istemiş, o halde bir mesele yok. Her isteyen bulunduğu yerden ona duâ edebilir. Bu durumda mekân?n fazlaca bir önemi olamaz.
Üstad?n mezar?n?n gizli kalmas?n? isteme sebeplerinden birisinin, kabir ziyaretlerinin âdâb?na uygun olarak yap?lmay?ş?d?r. “Ölülerden medet ummay?n?z” emrine rağmen, insanlar taraf?ndan çok garip cehalet örnekleri gösterilerek iş şirk koşmaya kadar götürülmektedir. Türbelerde; ay?l?p bay?lmalar, örtüleri öpmeler, çaput bağlamalar, toprak almalar, dilek dilemeler, şifa istemeler gibi yanl?ş şeyler şirke gidiştir. Bu meselenin alt?nda asl?nda, tembellikleri yüzünden âdetullah kanunlar?na uymayan insanlar?n acelecilik ve kolayc?l?klar? yatmaktad?r.
?şte bütün bunlar? bilen Bediüzzaman, istenen şeylerin, türbelerde yatan mübarek zâtlar?n vesile edilerek doğrudan doğruya Allah’tan istenmesini tavsiye etmektedir. ?şin hassas noktas? da buras?d?r. Bu noktay? kaç?rmamak gerekir.
“Kabrinizi ziyaret etmeyi niçin men ediyorsunuz?” sorusuna, “Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunlar?n dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller, resimler ve mumyalarla beşerin nazar?n? kendilerine çevirmeleri gibi, enaniyet ve benliğin verdiği gafletle; heykeller, resimler ve gazetelerle nazarlar?, mânâ-y? harfîden mânâ-y? ismîye tamamen kendilerine çevirtmeleri ve uhrevî istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmalar? ile eski zamandaki lillâh için ziyarete mukabil, ehl-i dünya k?smen bu hakikate muhalif olarak mevtan?n dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verir. Öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risâle-i Nur’daki âzamî ihlâs? k?rmamak için ve o ihlâs?n s?rr?yla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum. Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okuduklar? Fatihalar o ruha gider” (Emirdağ Lâhikas?, s: 420-421) cevab?n? vererek, daha hayatta iken olacaklar?n fark?na var?p, halk taraf?ndan kendi şahs?na gösterilen aş?r? teveccühün yukar?da saymaya çal?şt?ğ?m?z garip tezahürlerinin önüne geçmiştir. Bunun doğru olduğu şimdi aç?kça görülmektedir.
Vefat?ndan 46 y?l geçmesine rağmen birtak?m insanlar, çeşitli vesile ve maksatlarla gündeme getirerek Üstad? hâlâ rahats?z etme ihtiyac? duyuyorlarsa, bu da, başlatm?ş olduğu iman hizmetinin, onun manevî tasarrufu alt?nda, bir Said değil, binler Said’lerle devam etmekte olduğunu gösterir.
ALINTIDIR