+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var 1 2 3 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 25

Konu: Şekerci Handa Sual Sormaya Gelenler

  1. #1
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Arrow Şekerci Handa Sual Sormaya Gelenler

    Bediüzzaman'ın "Her suâle cevap verilir" levhâsı astığına bizzat şahit olan pek çok değerli ilim adamı vardır. Şimdi bunlardan bâzılarının hâtıralarına yer verelim.,

    Cumhuriyet yıllarında Diyanet İşleri Müşâvere Kurulu azalığı yapan Hasan Fehmi Başoğlu o günleri şöyle anlatıyor:

    "Ben zaman-ı Meşrutiyette Fatih medresesinde okurken Bediüzzaman adında bir gencin [Bediüzzaman o sırada otuz iki yaşlarında idi> İstanbul'a gelip bir handa yerleştiğini ve hatta odasının kapısına: 'Burada her müşkül hallolunur, her meseleye cevap verilir. Fakat suâl sorulmaz' diye levha astığını işittim. Böyle bir iddia sahibinin ancak bir mecnun [deli> olabileceğini düşündüm.
    Bediüzzaman Hazretleri hakkında sitayişkâr tavsiyeler ve cemaatlerle ulemâ ve talebe gruplarının kendisini ziyaret ve hayranlıklarını işittikçe, bende de bir ziyaret arzusu yandı. Ve kat'i karar verdim ki, en güç ve en ince meselelerden sualler tertip edip sorayım. Ben de o zaman medresenin ileri gelenlerinden sayılıyordum.
    Nihayet bir gece ilâhiyat ilimlerinden bahseden gayet derin ve bir kaç kitapta ifâde edilebilen bâzı mevzular seçerek suâl halinde hazırladım. Ertesi gün kendisini ziyarete gittim. Aldığım cevaplar çok acayip ve harika olmuştu. Sanki o akşam beraber imişiz ve kitaba beraber bakıyormuşuz gibi suallerimin cevaplarını tam olarak verdi. Ben tamamen mutmâin oldum ve yakînen anladım ki, onun ilmi bizim gibi kesbî değil, vehbîdir [Çalışarak kazanılan bir ilim değil, Allah vergisidir>.

  2. #2
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    "Sonra bir harita çıkararak Şarkta dâru'l-fünun açılması icâbettiğini ve bunun ehemmiyetini izâh etti. O zaman Şarkta Hamidiye Alayları vardı. O suretle idâre ediliyordu. Şarkın bu şekilde idâre tarzının noksâniyetlerini ifâde ile mâarif, sanat ve fen noktasından Şarkın [Doğunun> uyandırılması lâzım geldiğini muknî olarak bize izâh ile, bu gayenin tahakkuku için İstanbul'a geldiğini anlattı ve diyordu ki: 'Vicdanın ziyâsı ulûm-u diniyedir. Aklın nuru fünûn-u medeniyedir. [Vicdan din ilimleri ile ışıklanır. Akıl da fen ilimleriyle nurlanır.>"(3)

  3. #3
    Yönetici SeRDeNGeCTi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Yaş
    38
    Mesajlar
    5.901

    Standart

    Örnek olarak bir bölüm:

    Said Nursî, kırk sene evvel İstanbul'da iken, "Kim ne isterse sorsun" diye, hârikulâde bir ilânât yapmıştır. Bunun üzerine o zamanın meşhur âlim ve allâmeleri, Bediüzzaman'ın hücresine kafile kafile gidip, her nevi ilimlere ve muhtelif mevzulara dâir sordukları en müşkül, en muğlâk suâlleri Bediüzzaman duraklamadan doğru olarak cevaplandırmıştır.
    Böyle had ve hududu tâyin edilmeyen, yani "Şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun" diye bir kayıt konulmadan ilânât yapmak ve neticede dâimâ muvaffak olmak, beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihâtalı ve yüksek bir ilme sahip böyle bir İslâm dâhîsi, şimdiye kadar zuhur etmemiştir; Asr-ı Saadet müstesnâ.
    Hattâ o zamanlarda, Mısır Câmiü'l-Ezher Üniversitesi reislerinden meşhur Şeyh Bahît Efendi, İstanbul'a bir seyahat için geldiğinde, Kürdistan'ın sarp, yalçın kayaları arasından gelerek, İstanbul'da bulunan Bediüzzaman Said Nursî'yi ilzam edemeyen İslâm ulemâsı, Şeyh Bahît'ten bu genç hocanın (Bediüzzaman'ın) ilzam edilmesini isterler. Şeyh Bahît de, bu teklifi kabul ederek bir münâzara zemini arar. Ve bir namaz vakti, Ayasofya Câmiinden çıkılıp çayhâneye oturulduğunda, bunu fırsat telâkkî eden Şeyh Bahît Efendi, Bediüzzaman Said Nursî'ye hitâben:


    yani: "Avrupa ve Osmanlı Devleti hakkında ne diyorsunuz? Fikriniz nedir?"

    Şeyh Bahît Efendi Hazretlerinin bu suâlden maksadı Bediüzzaman Said Nursî'nin şek olmayan bir bahr-i umman gibi ilmini ve ateşpâre-i zekâsını tecrübe etmek değildi. Zaman-ı istikbâle âit şiddet-i ihâtasını ve idâre-i âlemdeki siyâsetini anlamak fikrinde idi.
    Buna karşı Bediüzzaman'ın verdiği cevap şu oldu:



    yani, "Avrupa bir İslâm Devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa devletine hâmiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır."

    Bu cevaba karşı, Şeyh Bahît Hazretleri, "Bu gençle münâzara edilmez. Ben de aynı kanaatte idim; fakat bu kadar veciz ve beliğâne bir tarzda ifâde etmek, ancak Bediüzzaman'a hastır" demiştir. (Sözler, Konferans)
    Anlamını Bilmediğiniz Kelimelerin Üzerine Çift Tıklayınız...

    Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?
    Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl...
    (Bediüzzaman Said Nursi)


    Ne hayal, ne kuruntu hakikat istiyorum.
    Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum!.. (Osman Yüksel SERDENGEÇTİ)




  4. #4
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    Alıntı SeRDeNGeCTi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Böyle had ve hududu tâyin edilmeyen,

    yani "Şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun" diye bir kayıt konulmadan ilânât yapmak

    ve neticede dâimâ muvaffak olmak,

    beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihâtalı ve yüksek bir ilme sahip

    böyle bir İslâm dâhîsi, şimdiye kadar zuhur etmemiştir;

    Asr-ı Saadet müstesnâ.
    Müthiş bir iddiâ..!

  5. #5
    Ehil Üye Şahide - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    9.193

    Standart

    1907 yılının bir kış mevsiminde Van'dan İstanbul'a gelen Bediüzzaman Said Nursî hazretleri de Şekerci Hanı'nın bir odasına yerleşir. Ve kapısına şöyle bir levha asar: “Burada her soruya cevap verilir, her müşkil halledilir, fakat soru sorulmaz!” Bu ilan o zamanlar Şekerci Hanı'na devam eden herkesin dikkatini çeker. İlim adamlarını, medrese mensuplarını büyük bir hayrete düşürür.

    Bediüzzaman'ı merak edenlerin sayısı gittikçe çoğalmaya başlar. İşte bunlardan biri de, daha sonraki yıllarda Diyanet İşleri Müşavere Kurulu üyeliği yapan Hasan Fehmi Başoğlu'dur. Adı geçen zat olayı şöyle anlatır:

    “Ben Meşrutiyet devrinde Fatih medresesinde okurken Bediüzzaman adında bir gencin İstanbul'a gelip bir handa yerleştiğini, hatta odasının kapısına 'Burada her müşkil halledilir. Her meseleye cevap verilir. Fakat sual sorulmaz' diye levha astığını işittim.

    Böyle bir iddia sahibinin ancak mecnun olabileceğini düşündüm. Bediüzzaman hazretleri hakkında tevaî edilegelen sitayişkâr tavsiyeler, cemaatlerle ulema ve talebe gruplarının kendisini ziyaretlerini ve hayranlıklarını işittikçe, bende de bir ziyaret arzusu uyandı.

    Ve kat'î karar verdim ki, en güç ve ince mes'elelerden sualler tertip edip sorayım. Ben de o zamanlar medresenin ileri gelenlerinden sayılıyordum. Nihayet bir gece ilahiyat ilimlerinden bahseden gayet derin ve birkaç kitapta ifade edilebilen bazı mevzular seçerek sual halinde hazırladım.

    Ertesi gün kendisini ziyarete gittim. Suallerimi tevcih ettim. Aldığım cevaplar çok acayip ve harika olmuştu. Sanki o akşam beraber imişiz ve kitaba beraber bakıyormuşuz gibi suallerimin cevaplarını tam olarak verdi. Ben tamamen mutmaîn oldum ve yakînen anladım ki, onun ilmi bizim gibi kesbî değil, vehbîdir.

    Sonra bir harita çıkararak Şark'ta darülfünun açılması icabettiğini ve bunun ehemmiyetini izah etti. O zaman Şark'ta Hamidiye Alayları vardı. O suretle idare ediliyordu. Şarkın bu şekilde idare tarzının noksaniyetlerini ifade ile maarif, sanat ve fen noktasından Şark'ın uyandırılması lazım geldiğini muknî olarak bize izah ile bu gayesinin tahakkuku için İstanbul’a geldiğini anlattı. Diyordu ki: “Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir. Aklın nûru fünun-u medeniyedir. ''


    Dursun Gürlek





    Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
    Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!

    Mehmed Akif Ersoy


  6. #6
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    Bediüzzaman'a suâl soranlardan birisi de, Dehrî lakabıyla bilinen Hüseyin Kâmi Dehri (1878–1912) isimli,

    âlimlerle yaptığı münazaralarla tanınan bir zâttı.

    Bu zât Bediüzzaman'a sorduğu suâllerden tamamına istisnâsız cevap almıştır..

    Münâzara sonunda da, "Ya şimdi Bediüzzaman da bana bir suâl sorarsa, ben ne yaparım?" diye telaşa kapılmış,

    onun suâl sormasına fırsat vermeden müsâade isteyerek oradan uzaklaşmak isterken

    Bediüzzaman kendisine hitâben şöyle demiştir:

    "Kardeşim sen talebe misin, yoksa hoca mısın?"

    Dehrî Efendi o telaş içerisinde, "Efendim ben talebeyim" demiş ve sür'âtle oradan ayrılmıştır.

  7. #7
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    Said-i Nursi'nin 1907'de İstanbul'a geldiğinde kaldığı Şekerci Han'ın müdavimlerinden biri de

    İslamcı-Türk şiirinin usta kalemi Mehmet Akif (Ersoy) Bey'di.
    Mehmed Âkif merhum da suâl sormuş mu ki..?

  8. #8
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    1943'te başlayan Bediüzzaman ve talebelerinin Denizli Mahkemesi'nin Ağır Ceza Reisi, Ali Rıza Efendi,

    Hukuk Fakültesi'nde öğrencilik yıllarında İstanbul'da Fatih'te Şekerci Han'da görüşmüş.
    Suâl sorma tesbiti yapamadıklarımızdan..?

  9. #9
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    Peki niçin böyle fevkalade bir olaya mazhar olmuştur. Buradaki hikmet nedir?
    Bunun cevabını
    Bediüzzaman'ın kendisinden dinleyelim:

    "O eski zamanda, Said'in o çocukluk zamanında büyük âlimlerle münâzarasını

    ve o âlimlerin suallerine cevap vermesini,

    hattâ kendisi hiç sual etmeden

    âlimlerin en müşkül suallerine doğru cevap vermesini,

    ben kat'iyen itiraf ediyorum ve itikad ediyorum ki,

    o hal ne harika zekâvetimden ve ne de acip istidâdımdan neş'et etmiş değildir.

    Ben de biçare, müptedi, sersem, gürültücü bir çocuk iken,

    hiç böyle değil büyük âlimlere cevap vermek,

    belki küçük hocalara, hattâ küçük talebelere de mağlûp olur bir halde iken doğru cevap vermekliğim,

    kat'iyen istidâdımdan ve zekâvetimden gelmemiş olduğuna kanaat-i kat'iyem var.

    Yetmiş senedir de hayret ediyordum.

    Şimdi ihsân-ı İlâhî ile bir hikmetini anladım ki:

    Çekirdek gibi, medrese ilimlerine bir ağaç ihsan edilecek

    ve o ağacın hizmetinde bulunana karşı pek çok rakipleri ve muârızları bulunacak.

  10. #10
    Yasaklı Üye tename - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Mesajlar
    294

    Standart

    "İşte, bu zamanda, İslâmlar içinde muhtelif meşrepler ve meslekler sahipleri birbirisini tenkit etmek

    ve eserine mukâbil eserler neşretmek,

    Mûtezile ve Ehl-i Sünnet gibi birbirini kırmak âdetiyle

    bu zamanda o Nur ağacının hizmetkârının

    başına vuracak ve rekabet veya meşrep muhâlefetiyle en tesirlisi ve en müthişi

    medrese hocaları olmak lâzım gelirken,

    Cenab-ı Hakka yüz bin şükür olsun ki,

    eskiden beri devam etmekte olan o âdete muhalif olarak,

    Risale-i Nur en ziyade ulemânın damarlarına dokundurduğu halde

    hocaların Nurlara karşı tenkitkârâne eserler yazamadıklarının sebebi,

    o zamanda o çocuk Said'in ulemânın suallerine karşı doğru cevap vermesi ulemanın cesaretini kırmış ki,

    hiçbir yerde kıskanç hocalardan, hem meşrepçe Said'e çok muhalif oldukları halde

    Nur Risalelerine karşı mukabil çıkmamaları, bu halin bir hikmeti olduğuna kanaatim gelmiş.

    Yoksa böyle acip bir zamanda ehl-i medresenin itirazı başlasaydı,

    dinsizlik taraftarları olan gizli düşmanlarımız

    hem Nurları, hem ulemayı çürütmek için ehemmiyetli bir vesile yapacaklardı.

    Cenab-ı Hakka hadsiz şükrolsun ki, en ziyade Nurların dokunduğu resmî ulema, aleyhinde bulunamadılar." (1)

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Bu Gün Başıma Gelenler
    By _vatan_ in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 61
    Son Mesaj: 04.06.14, 11:52
  2. Şekerci Han
    By ErekNUR in forum Bediüzzaman'ın Hayatı (Eski, Yeni ve Üçüncü Said Dönemleri)
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 07.05.09, 20:48
  3. Şekerci Handa Sorulan Sualler Nelerdir?
    By tename in forum Bediüzzaman'ın Hayatı (Eski, Yeni ve Üçüncü Said Dönemleri)
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 07.05.09, 18:44
  4. Sormaya Çekindigimiz Sorular :)
    By tafly38 in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 20.09.08, 23:45
  5. Şekerci Hanı'nın Şeker İnsanları...
    By SeRDeNGeCTi in forum Tarih
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.06.07, 02:31

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0