Said Özdemir Ağabey, Menderes'in Üstad'ı bir türlü anlayamayışının hikayesini, Necmeddin Şahiner'e anlatmıştı. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Konya'ya hem uzun yıllardır görmediği kardeşi Abdülmecid Nursî'yi görmek hem de Mevlânâ Hazretleri'ni ziyaret etmek için gidiyor. Fakat, muhalefet lideri İsmet Paşa'nın, baskıları ve haksız tepkileri yüzünden bir türlü muktedir olamayan o zamanki iktidar hükümetinin telaşı ve yersiz tedbirleri yüzünden geri çevriliyor. Üçüncü defa Ankara'ya gitmek istiyor ama İnönü'nün "Menderes, Said Nursi'yi seçim propagandası olarak Ankara'ya getiriyor." şeklindeki yanlış ve haksız değerlendirmesi yüzünden İçişleri Bakanı'nın emriyle Gölbaşı'ndan geri döndürülüyor. Ankara'da bulunan talebesi Said Özdemir de önceden tedbir olarak evinden alınıp nezarete atılıyor... Olayın devamını Said Özdemir Ağabey'den dinleyelim:
"Daha sonra nezaretten çıkardılar. Tabii biz ne olduğunu anlayamamıştık. O gece hâdiseyi öğrenince, otobüse atlayıp Üstad'ın yanına gittim. Beni görünce, 'Menderes bizi anlamadı. Ben yakında gideceğim. Onlar -ellerini ters çevirerek- tepetaklak olacaklar' dedi. Ben Üstadın Menderes'e dua ettiğini biliyordum. Isparta'da bir sabah ders yaparken, 'Kardeşim, ben bu gece Menderes'e dua ettim.' dedi. Daha sonra öğrendik ki, Menderes o gece İngiltere'de uçak kazası geçirmiş, fakat kurtulmuştu."
Eğer Emirdağ Lâhikası'nın son kısmındaki mektupları okunursa bunların çoğunun tamamen Menderes'i muarızlarına karşı birer ikaz mâhiyetindedir ve neler yapması lâzım geldiğini de anlatmaktadır. Memurlara bir rüşvet olarak hâkimiyet zevkini ve devlet imkanlarını sunup onları kendilerine çekenlerle, ırkçılığın meşum zevkini sunanlara karşı, Kur'an'ın mânevî gücüne dayanmayı, iman ve Kur'an hizmetlerine sahip çıkıp iyilerin yollarını açmalarını devamlı tavsiye eden Bediüzzaman Hazretleri nihayet "Cenab-ı Hak sizleri İslâmiyet lehindeki hizmetlerinizde muvaffak kılsın ve mezkûr tehlikelerden muhafaza eylesin diye ben ve Nur Talebeleri kardeşlerimiz, yapacağınız hizmete ve mezkûr hakikatı kabul etmenize mukabil, (biz de) dua etmeye karar vereceğiz." diyerek meseleyi onların idrâklerine havale ediyor...
Evet bir rüya vardır ki, gerçekten görülmüştür:
Bakıyor, bir kartal onu öldürmek için harekete geçiyor. Hemen gidip, ona zarar vermesin diye kartalı boğazından yakalıyor. Fakat pençeleri çok dehşetli olan kartalın ayaklarını da zar zor kontrol altına alıyor. Elinde kartal onu aramaya başlıyor. Saatlerce zar zor taşıdığı kartalla dolaşıp nihayet onun bulunduğu yere geliyor. Fakat onun istirahat etmekte olduğunu söylüyorlar. Ama o bulunduğu odaya giriyor. Bakıyor, upuzun serilmiş yatıyor. Yorganı kaldırıp elindeki kartalı gösteriyor ve tehlikenin önemini anlatmaya çalışıyor. Fakat o, hiçbir şey anlamamış bir halde 'Bu da nesi?' diye mânasız mânasız bakıp sonra başını çeviriyor. Çok üzülen ve kırılan bu zat da orayı terk edip gidiyor...
Cenab-ı Erhamürrahimin bütün bu olanlardan idrak etmek ve ibret almak lütfu ile bizleri lütuflandırsın, vatanımızı, milletimizi ve devletimizi muhafaza buyursun.
Abdullah AYMAZ