Alıntı insirah Nickli Üyeden Alıntı
"Risâle-i Nur, yaln?z cüz'î bir tahribât? ve bir küçük hâneyi tâmir etmiyor; belki küllî bir tahribât? ve ?slâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşlar? bulunan bir muhît kal'ay? tâmir ediyor.
Ve yaln?z husûsi bir kalbi ve has bir vicdân? ?slâha çal?şm?yor; belki bin seneden beri tedârik ve terâküm eden müfsid âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umûmiyi ve efkâr-? âmmeyi ve umûmun ve bâhusus avâm-? mü'minînin istinadgâhlar? olan ?slâmî esaslar?n ve cereyanlar?n veşeâirlerin k?smen k?r?lmas?yla bozulmaya yüz tutan vicdân-? umûmiyeyi, Kur'ân'?n i'câz?yla ve geniş yaralar?n?, Kur'ân'?n ve îmân?n ilâçlâr?yla tedâvi etmeye çal?ş?yor. Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde, dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve binler tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir. ?şte bu zamanda, Kur'ân-? Mücizü'l-Beyân?n i'câz-? mânevîsinden ç?kan Risâle-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, îmân?n hadsiz mertebelerinde terakkiyât ve inkişâfâta medâr olmuştur ve olmaktad?r."
Bu paragraf?n lügatçesi:
Teraküm:Birikme,y?ğ?lma
Müfsid:Bozucu
Rahne:Yara
Mücerreb: Denenmiş

Risâle-i Nur, hem akl?, hem kalbi tenvir eder, nurland?r?r, hem nefsi musahhar eder. Bunun içindir ki, yaln?z ak?lla giden ehl-i mektep ve ehl-i felsefe ve kalb yoluyla giden ehl-i tasavvuf, Risâle-i Nur'a sar?l?yorlar. Ve ehl-i mektep ve felsefe anl?yorlar ki, hakîki münevverlik, ak?l ve kalb nûrunun mezciyle kabildir. Yaln?z ak?lla gitmek, akl? göze indiriyor. Bu hal ise, bir kanad? k?r?k olan?n mahkûm olduğu sukûtu netice veriyor. ?hlâsl?, hâlis ehl-i tasavvuf idrâk ediyor ki, demek zaman eski zaman değildir; böyle bir zamanda, hem kalb ile, hem ak?l ile bizi hakîkat yolunda götürecek ve hakîkate vâs?l edecek Kur'ânî bir yol lâz?md?r ki, biz zülcenâheyn olabilelim.

Risâle-i Nur, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin nûrânî meşrebini ve Sahabe-i Kirâm?n âlî seciyesini beyân eden bir nur ve feyiz hazînesidir.
Risâle-i Nur'daki akl?, kalbi, rûhu ve vicdân? celb eden ve hakîkate râm eden o ?lâhî câzibedendir ki, çoluğu, çocuğu, genci, ihtiyar?, avâm?, havass? o Nura koşuyorlar ve o câzibedar Nurun pervânesi oluyorlar. Bu hakîkatin parlak bir misâli olarak geniş bir talebe kütlesi, az zamanda din düşmanlar?n? titreten bir hale gelmiştir
................