+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 1 ve 1

Konu: Sivil Üniversite: Risale-i Nur Hareketi

  1. #1
    Ehil Üye Meyvenin Zeyli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Mesajlar
    3.341

    Standart Sivil Üniversite: Risale-i Nur Hareketi

    Bediüzzaman, kurulan yeni devletin kurum ve kuruluşlar?n?n yap?land?r?ld?ğ? bir s?rada, asr?n iman ve irfan hareketinin ilk ad?mlar?n? atar. Barla’da, ücra bir köşededir. Hiç alâkas? olmad?ğ? halde, Şeyh Said isyan? bahane edilerek Doğu’dan, Van’dan kopar?l?p al?nm?ş ve hiç tan?mad?ğ? bir çevrede ve tan?mad?ğ? insanlar aras?nda ikamete mecbur edilmiştir. 1926-1934 y?llar? aras?ndaki ülke şartlar? göz önüne al?nd?ğ?nda, yolu olmayan ve dağlar aras?nda kurulmuş küçük bir yerleşim birimindeki hayat şartlar?n?n ne kadar zor olduğu anlaş?l?r. Üstelik yabanc?d?r. Ve etrafa da, bu sürgünün Kürt ve tehlikeli olduğu propagandas? yap?lmaktad?r. Orada bulunan Jandarma Karakolu’na da, köylülerle temas?na mâni olunmas? için tâlimat verilmiştir. Fakat o, kendisini kuşatan bu kadar bask? ve zulüm halkalar?na hiç önem vermez. Zira onun için Allah’?n yâr olmas? kâfidir ve “O yâr ise herkes yârd?r.”
    48 yaş?nda Barla’ya getirilen Bediüzzaman, ilk olarak Yokuşbaş? Mescidi ?mam? olan Muhacir Haf?z Ahmed’in misafirhanesine yerleşir. Burada k?sa bir süre kal?r. Bu k?sa süre içerisinde, onun farkl?l?ğ?n? müşahede eden ve kendisi de bir ehl-i kalb olan Muhacir Haf?z Ahmed, büyük bir muhabbet ve hürmet duymaya başlar. Böylece Barla’daki ilk talebesi olur. 8,5 y?ll?k Barla sürgünü boyunca bütün aile efrad? ile birlikte her daim hizmetine koşar.
    1926 y?l?n?n hemen baş?nda ve soğuk bir k?ş gününde Barla’ya gelen Bediüzzaman’la birlikte bu belde, farkl? bir hüviyet kazanmaya başlar. ?lk olarak 10. Söz, ayn? y?l?n bahar aylar?nda yaz?l?r. Haşir bahsi, iman esaslar? içerisinde çok çetin ve önemli bir rükün olmakla birlikte, münaf?klar?n ehl-i iman? şüphe ve evhama düşürmek için çok s?k kulland?klar? bir meseledir. Barla’n?n yemyeşil dağlar?n? ve bağlar?n? gezerek k?sa bir süre içerisinde bu harika eseri tamamlar. Her hakikat? yaz?l?rken “yüzer âyât-? Kur’âniyyenin bariz yard?m ve himayesini” müşahede eder. Bu eserin el yazmas? bir nüshas? Barla’l? bir tüccar olan Bekir Dikmen Bey’e verilir. Bekir Bey, ticaret için ?stanbul’a gittiğinde bu eseri de beraber götürür ve orada Harf inkilâb?ndan önce bin adet bast?r?r. Böylece bu “Sivil Üniversite”nin ilk kitab? bas?l?r. Bediüzzaman bu olaya çok sevinir.
    Gaybî bir istihdam ile yazd?r?lan ve zor bir dönemde bas?lan bu eser, ayn? zamanda, Allah ve ahireti inkâr için başlat?lacak bir kampanyan?n ayn? dönemine tevafuk eder. Bediüzzaman, bas?lan bu Haşir Risâlesi’nden bir miktar?n? Ankara’ya gönderir. Bu risâlelerden bir tanesi de eski Van Valisi ve dostu Tahsin Bey vas?tas? ile yeğeni Abdurrahman’?n eline geçer. Yeğeni Abdurrahman, amcas? Üstad?n emrine muhalefet ederek ondan ayr?lm?ş ve Ankara’ya yerleşmiştir.1 O s?ralarda bir bunal?mda olduğu anlaş?lan Abdurrahman’a bu kitab tam bir ilâç olur. Abdurrahman, bu eseri okuyup tam mânâs?yla istifade ettikten üç ay sonra çok genç yaşta, daha otuzuna gelmeden vefat eder. Haşir Risâlesi’nin bu nüshalar?, Ankara’da önemli kişilere verilir. Bir nüshas? da, inkâr kampanyas?n?n aktörlerinden Abdullah Cevdet’in eline geçer. Bu kitab? okuyan Abdullah Cevdet, büyük bir hayal k?r?kl?ğ?na uğrar ve ahireti inkâr etmek maksad?yla yazmay? düşündüğü kitab? yazmaktan vazgeçer. Çünkü Haşir Risâlesi’nin yaz?lmas?yla birlikte, eserinin hiçbir etkisinin olmayacağ? kanaatine ulaşm?şt?r. Bu kitab?n ortaya ç?kmas?yla birlikte, Barla’daki bask? ve zulüm de artmaya başlar.
    Bu zulüm ve bask?lar artt?kça, insanlar?n ilgi ve teveccühü de o nisbette çoğal?r. Risâleler arka arkaya yaz?lmaya devam edilir. Barla ile birlikte çevre köy ve ilçelerde de risâleler okunmaya ve yaz?lmaya başlan?r. Bu muhteşem okuma ve yazma seferberliği, ?lâhî inayete tam mazhar bir şekilde, iman ve Kur’ân hizmetinin inkişaf?na vesile olur.
    ?nsanlar tam bir şevk ve heyecan içinde yeni telif edilen risâleleri yazmak ve okumak için gayret göstermektedirler. Bunlardan bir tanesi de ?slamköylü Haf?z Ali’dir. Yeni yaz?lan Risâleler, öncelikle Barla’n?n çok yak?n?nda bulunan ve Eğirdir’e bağl? bir köy olan Bedre’de imaml?k yapan Hoca Sabri’ye gönderilmektedir. Hoca Sabri kendisi için bir nüsha yazd?ktan sonra, genellikle ?slamköy’e, Haf?z Ali’ye göndermektedir. Risâlelerin kendisine ulaşmas? geciktikçe Haf?z Ali sab?rs?zlanmakta, evinin dam?na ç?karak Bedre’ye yönelmekte ve Hoca Sabri’ye hitaben “Keçeli ?mam, mes’ulsün, mes’ulsün” diye seslenmektedir. Haf?z Ali, bu hitablardan sonra, yeni yaz?lan risâlelerin daha k?sa bir sürede eline ulaşt?ğ?n? müşahede etmektedir. Haf?z Ali’nin yaşad?ğ? duygular?n benzeri, birçok köy ve beldede hamiyet sahibi insanlar taraf?ndan da yaşanmaktad?r. Dalga dalga yay?lan bu imana hizmet çal?şmalar? ve manevî seferberlik sonucu binlerce nüsha yaz?l?r ve perde alt?nda elden ele dolaşmaya başlar. Bu manevî cihad ve gayretlerin sonucunda yüzbinlerce risâle elle yaz?l?r. ?mkâns?zl?klar ve bask?lara muhatab olunsa bile, imana hizmetin en müşahhas örneğinin verilmesi sayesinde “?man, tekniğe meydan okur” ve “sivil itaatsizliğin” en destans? bir numunesi sergilenir.
    Her ne kadar Bediüzzaman’? ücra bir köye göndererek unutturmak için böyle bir sürgün planlanm?şsa bile, o Barla’ya s?ğmam?ş; daha doğrusu Barla bir hitab kürsüsüne dönüşmüş, Bediüzzaman da sab?r, azim ve kararl?l?kla büyük bir manevî mücahedeye girişmiş, maddî k?l?çlarla ve siyaset yoluyla neticeye ulaş?lamayacağ?n?, âhirzaman?n bu büyük fitne ve inkâr f?rt?nas?na karş? ancak müsbet iman hizmeti ile karş? konulup muvaffak olunacağ?n? hadislerden ç?kararak, bu yolu tercih etmiştir.
    Bu nurlar? söndürmek için yap?lan her hamle ve girişilen her faaliyet, tam aksi bir şekilde neticelenmiş, insanlar?n dikkatinin ve merak?n?n bu eserlere yönelmesine vesile olmuştur. Bu dikkat ve merak?n neticesinde, bu eserleri okuyarak iman?n? taklidîden tahkîkîye inkişaf ettiren insanlar, tam bir hizmet aşk? ve heyecan? ile dolmuşlard?r. Üstelik bu eserleri okuyan insanlar?n ilminde meydana gelen inkişaf, sosyal hayata yans?m?ş ve her biri mahallerinin en muteber insanlar? haline gelmişlerdir.
    1934 y?l?na kadar Risâle-i Nur’un mühim parçalar?n?n büyük bir ekseriyeti Barla’da yaz?lm?ş; bu 8,5 y?ll?k sürgün, k?yamete kadar ümmet-i Muhammediyeyi (asm) sahil-i selâmete ç?kar?p, şaşmaz bir Kur’ânî pusula olacak muhteşem Risâle-i Nur Külliyat?n yaz?lmas? için mümbit bir zemin olmuştur. Daha sonra ikamet ettiği Isparta’da, Eskişehir Hapishanesi’nde, Kastamonu’da, Denizli Hapishanesi’nde, Emirdağ’da ve Afyon Hapishanesi’nde yaz?lan diğer risâleler ile tamamlanan bu paha biçilmez Kur’ânî hazine; ehl-i iman için büyük bir istinadgâh, tükenmez bir ümit kaynağ? ve yan?lmaz bir rehber vazifesini deruhte etmiştir.
    “Bediüzzaman; gizli cemiyet kuruyor, rejim aleyhindedir; rejimin temel nizamlar?n? y?k?yor” gibi uydurma ve hükûmeti aldat?c? tertip ve ittihamlarla 1935 senesinde Eskişehir Ağ?r Ceza Mahkemesinde, îdam kast?yla ve muhakkak sûrette mahkûm edilmesi direktifiyle yarg?lanmak üzere2 Isparta’dan Eskişehir hapsine doğru götürülürken, binlerce insan yollara dökülmüş, duâlar ve gözyaşlar?yla uğurlanm?şt?r. Hükümetin bu meseleye verdiği ehemmiyeti göstermek ve halk?n üzerinde psikolojik bask? yapmak maksad?yla, bu s?rada ?çişleri Bakan? Şükrü Kaya ile Jandarma Genel Komutan? Kâz?m Özalp, yüz kişilik özel bir Jandarma Birliği ile Isparta’ya gelmiş ve bu operasyonu bizzat yönetmişlerdir. Etrafa Bediüzzaman ve talebelerinin idam edileceği söylentileri yay?lmas?na rağmen, bu korku ortam? bile halk?n alâka ve muhabbetine engel olamam?şt?r.
    Eskişehir Hapishanesi, ?smi Azam’?n alt? nuru olan Otuzuncu Lem’a’n?n telifiyle ayd?nlanm?ş, burada düşünülen her türlü plan ve suikast akim kalm?ş ve bu hapsin sonunda gönderildiği Kastamonu sürgününde, bask? ve zulmün dozu daha da artt?r?lm?ş, fakat her sürgün memleketi, yeni hizmet ve inkişaf merkezlerine dönüşmüştür. Öyle ki, sürgünde ikamet edeceği yerler özellikle emniyet karakollar?n?n hemen yan?baş?nda veya karş?s?nda olan meskenler olarak tesbit edilmiş, böylece sürekli tarassut ve kontrol alt?nda tutulmuştur. Kastamonu’da kendisinin ilk talebesi olan Çayc? Emin Bey’le görüşmek için, yatağ?n? ona satm?ş, satt?ğ? yatağ?n? ondan kiralayarak kiras?n? ödemeyi, bir görüşme vesilesi yapm?şt?r. Sekiz seneyi aşk?n bir süre Kastamonu’da kalan Bediüzzaman, burada hedef olduğu yalan ve iftira dolu suçlamalar ile Denizli Hapishanesine gönderilmiştir.
    Denizli Hapsinin bir hediyesi olan Meyve Risâlesi, hapishaneyi adeta bir medreseye çevirmiştir. Denizli Hapsinin ard?ndan getirildiği Emirdağ’da bir ara bask? ve şiddet o kadar artm?şt?r ki, kap?s?na bekçi konmuş, günlerce yan?na kimsenin gitmesine izin verilmediği gibi, hava almak için dahi d?şar? ç?kmas?na müsaade edilmemiştir. Bu duruma bir çare bulmak için, hizmetinde büyük bir gayret ve ihtimam gösteren Çal?şkanlar ailesi taraf?ndan komşu dükkân?n duvar? delinerek, zarurî ihtiyaçlar? bu şekilde karş?lanmaya çal?ş?lm?şt?r.
    Afyon hapsi, zulüm ve haks?zl?ğ?n zirveye ç?kt?ğ?, insan hak ve hürriyetleri ile insaf ve merhametin ayaklar alt?nda çiğnendiği muamelelere sahne olmuştur. Öyle ki, camlar?n birkaç milim buz tuttuğu soğuk Afyon k?şlar?nda, cam? k?r?k büyük bir hücreye tek baş?na konmuş ve yetmiş yaş?n? geçmiş ihtiyar âlim bir zat, böyle bir ortamda ölüme terk edilmiştir. Hayat?n?n her safhas?nda olduğu gibi, burada da tecellî eden ?lâhî inayet sonucu, dayan?lmaz zulüm ve işkencelerin uyguland?ğ? bu kara zindandan sağ olarak ç?km?ş ve art?k demokrasinin yavaş yavaş güzel yüzünü göstermeye başlad?ğ? bu ülkede, demokrasi, din ve vatan düşmanlar? kendi kah?rlar? ve mağlûbiyet sanc?lar? ile baş başa kalm?şlard?r.
    Hiçbir şekilde y?lmayan ve ümitsizliğe kap?lmayan Bediüzzaman, bu eşsiz mücadelesi ve manevî cihad? sonucu “büyük bir irfan ve iman üniversitesinin” kurulmas?na vesile olmuş, yüzbinlerce vatan evlâd?n?n bu gönüllü ve sivil üniversitede manevî bir ar?nma ve tekâmül eğitiminden geçmesine hizmet etmiştir. Bu büyük sosyolojik olgu, bugün Türkiye’nin olduğu kadar, bütün dünyan?n da bir gerçeği haline gelmiştir. Maddî ve manevî her türlü feragat ve fedakârl?k ile ulaş?lan bu görkemli muvaffakiyet, yirmi birinci yüzy?lda da, bütün ihtişam?yla tesirini ve varl?ğ?n? göstermeye devam edecektir inşallah.


    Dipnotlar:

    1- Barla Lâhikas?, Yeni Asya Neşriyat. Sayfa. 32 2- Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat. Sayfa. 191
    Abdülkadir MENEK / Yeni Asya
    Konu elff tarafından (05.06.07 Saat 22:35 ) değiştirilmiştir.

    Ve sen yine denendiğinde.. Ve yine kalbin daraldığında.. Ve yine bütün kapılar kapandığında.. Ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde.. Uzun uzun düşün.. Ve hatırla yaratanını!.. "ALLAH kuluna kafi değil mi?" [Zümer Suresi - 36]


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Risale Ofis - Bir gençlik hareketi..
    By fbsamet in forum Tavsiye Edilen Siteler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01.07.14, 01:11
  2. Tarik, Tarikat ve Risale-i Nur Hareketi
    By TeN_ZiH in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 110
    Son Mesaj: 27.07.08, 08:26
  3. En Küçük Sivil,İtaatsiz!
    By Müellif-e in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 27.04.08, 04:48
  4. Cevaplar: 35
    Son Mesaj: 17.04.08, 16:40
  5. Sivil Darbeciler!
    By hasandemir in forum Gündem
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 04.05.07, 00:18

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0