+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 1 ve 1

Konu: O Hala Bediüzzaman

  1. #1
    Dost herkul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Bulunduğu yer
    Isparta
    Mesajlar
    6

    Standart O Hala Bediüzzaman


    Bediüzzaman'dan Çağ? Aşan Çözümler


    Bediüzzaman Said Nursi şüphesiz çağ?m?z?n en büyük mütefekkiri. Eserleri ve fikirleri günümüz insan?na ?ş?k tutuyor. Özellikle ?slam aleminin içinde bulunduğu problemlerin çözümünü gösteren fikirleri hâlâ geçerli.

    23 Mart 1909’da tarihinde ?stanbul'da ç?kan Dinî Cerîde gazetesinde o zamanlar meşhur olduğu isimle Said-i Kürdî, "Dağ meyvesi ac? da olsa devad?r" başl?kl? bir makale yay?mlad?. "Bediüzzaman'?n fihriste-i makas?d? ve efkâr?n?n program?" alt başl?kl? makalenin yazar? henüz otuzlu yaşlarda olmas?na karş?n ?stanbul ilmî çevrelerinde ses getiren bir kalemdi. Makalede ?slam âleminin içinde bulunduğu geri kalm?şl?k problemine dokuz başl?k alt?nda çözümler sunuyordu.

    ?slam âleminde ilerleme meylinin uyar?lmas?, ilim camias?ndaki ayr?l?klar?n giderilmesi, vâiz ve nâsihlerin çağ?n gereklerine göre yetiştirilmesi ve toplumun Muhammedî ruh etraf?nda bütünleşmesi gibi başl?klar içeren makalede, Y?ld?z Saray?'n?n bir üniversite haline getirilmesi, akademik kurumlarda ilim hürriyetinin tesisi ve dinî eğitim veren medreselerde ihtisaslaşmaya gidilmesi gibi o zaman için duyulmam?ş gayet cüretkâr ifadelere yer veriliyordu. Dahas? "Kürtlerin kuvve-i cesîmesinden istifade" gibi mahiyeti, b?rak?n o dönemi bugün bile zor anlaş?lacak tedbirlerden bahsediyordu Bediüzzaman.

    ?stanbul'a gelişini gazetelerin 'Şark?n yalç?n kayal?klar?ndan, bir ateşpare-i zekâ, ?stanbul afak?nda tulû etti' şeklinde duyurduğu bu genç boş konuşmuyordu. Kurtuluşun sistem değişikliğinde veya Avrupa'n?n büyük devletleriyle ittifakta olduğunu zanneden zaman?n 'ak?ll?lar?n?n' aksine kalk?nmay?, dirilmeyi insanda ve ?slam'da görüyordu. Bilginin güç olduğunu Bat?l? oryantalistlerden bile önce keşfetmiş, kurtuluş program?n? üç büyük düşman?m?z dediği cehalet ağa, onun oğlu fakirlik efendi ve torunu husumet beyle mücadele üzerine kurgulam?şt?.

    ZAMANLARÜSTÜ REÇETE

    Bediüzzaman'?n asr?n problemlerine sunduğu çözümleri kitaplaşt?ran Prof. ?brahim Canan'a göre bu reçetenin umum insanl?ğ?n dertlerine devalar sunmas? hiç de şaş?rt?c? değil. 21. asr?n Bediüzzaman asr? olacağ?n? ve Risale-i Nurlar?n Doğu'nun ve Bat?'n?n hastal?klar?na deva, aranan eserler olarak inceleneceğini iddia eden Canan, Bediüzzaman'?n, sunduğu reçetenin âlemşümullüğünün fark?nda olduğunu söylüyor. Bediüzzaman'?n Örfî ?dare Mahkemesi'nde makalelerinde sunduğu çözümleri savunurken "Şayet geleceğin entelektüel eleştiri mahkemesi beni celbetse, yine bu hakikatleri, konjonktürün gereğince yeni bir elbise giydirerek orada da göstereceğim. Çünkü hakikat değişmez. Hakikat hakt?r." dediğini hat?rlat?yor: "Yaş? itibar?yla çok erken dönemde ortaya koyduğu fikirlerinde tashihe lüzum hissetmeyecek böylesi bir fikrî bütünlük insanl?k tarihinde nadir rastlanacak bir durumdur."

    KUR’ANî REÇETELER? ANLAM PROBLEM?

    Bediüzzaman'?n çözümlerindeki evrenselliği ve zamanlarüstülüğü onun dehas?ndan çok kaynağ?nda görmek gerektiğini söyleyen Fasl? akademisyen Dr. Mehdiyye Amnuh, Risale-i Nur'da asr?n diliyle ifade edilen çözümlerin Kur'an ve hadise ait çözümler olduğu görüşünde. Amnuh, Risale-i Nur'da Bediüzzaman'?n sürekli vurgulad?ğ? üzere; dinî ilimlerle modern ilimlerin imtizac?n?n Kur'an'?n sunduğu çözümlerle beşeri ilimlerin sunduğu çözümlerin kaynaşt?r?ld?ğ?n? söylüyor. Prof. Canan da Risale-i Nur'da geri kalm?şl?k gibi âr?zî problemlere sunulmuş aç?k reçetelerin ötesinde temel insan problemi iman meselesine deva sunan bölümlerin önemini vurguluyor. Canan'a göre Kur'an'?n eczanesinden derlenmiş Tabiat Risalesi ve Ayetül-Kübra gibi eserler, bütün insanl?ğ?n yaşayacağ? bir medeniyetin üzerine bina edileceği temel prensipleri sergiliyor.

    Bediüzzaman, Kur'an'?n her asra, her sosyal tabakaya, her insana hususi bir mesaj?n?n olduğuna inan?r ve bu mesaj?n tespitini en büyük vazife olarak görür. ?slam âleminin iktisadi, sosyal ve psikolojik bütün problemlerinin Kur'an'dan kopuk hayat yaşamaktan kaynakland?ğ? fikrini savunan Bediüzzaman'a göre, Kur'an'?n asr?n insan?na seslenen bir tefsirinin yaz?lmas? çözümlerin baş?d?r. Onun görüşünde Kur'an ve 'Kitab-? Kebir' dediği Kâinat kitab? birbirinden bağ?ms?z olarak okunamaz. Bu sebeple Kur'an'?n asra verdiği mesaj? anlayacak müfessir, zaman?n bütün fenlerine hâkim bir dahi olmal?d?r. Bilginin bunca artt?ğ? zamanda böyle bir dehan?n tek kişide bulunamayacağ?n?, dolay?s?yla başar?l? bir tefsirin ancak her ilimde mütehass?s ilim adamlar?n?n oluşturacağ? heyet taraf?ndan yaz?labileceğini söyler. Hayat?n?n iki büyük projesinden biri olarak gördüğü böyle bir tefsirin yaz?lmas? ne yaz?k ki onun zaman?nda mümkün olmam?ş, ancak ileride tesis edileceğini ümit ettiği bu heyete numune olmas? ümidiyle ?şarat'ul-?'caz tefsirini kaleme alm?şt?r.

    Bediüzzaman'?n tefsir heyeti idealinin gerçekleşememesinin temel sebebi bu idealin 'hayat?m?n ikinci ideali' dediği Medresetü'z-Zehra projesinden bağ?ms?z olarak ele al?namayacağ? gerçeği. Bediüzzaman dinî ilimlerle modern bilimlerin birlikte okutulacağ? bu medreseyi, her ilahiyat talebesinin bir alanda ihtisaslaşacağ?, ancak ayn? zamanda diğer bütün alanlar hakk?nda da iletişimi sağlayacak ölçüde bilgi edinebileceği şekilde planlam?şt?r. Son yüzy?l?n ilahiyat eğitim sisteminin bu anlamda gelişmeler kaydetmekle birlikte henüz çok yönlü eğitim verememiş olmas? söz konusu tefsir heyetinin tesisinin de bir başka bahar? beklemesini dayat?yor.

    Bediüzzaman'?n Medresetü'z-Zehra projesi o dönemin eğitim problemine bir çözüm önerisi olduğu kadar başta Doğu Anadolu'da olmak üzere bütün ?slam dünyas?nda millî birlik ve beraberliğin temini, akademik hürriyetin tesisi ve k?talar?n diyaloğu gibi sacayaklar? olan etrafl? bir projeydi. Doğu vilayetlerinde başlamak üzere aç?lmas? hayal edilen bu medreselerde dinî ilimlerin yan? s?ra modern bilimler öğretilecek, farkl? ?rk ve kültürlerden gelen öğrenciler burada fikirlerin bir havuzda yoğrulduğu atmosferin üretkenliği ile tan?şacak, bir taraftan ihtisaslaşma teşvik edilirken diğer taraftan farkl? bölümlerden dersler al?narak disiplinler aras? çal?şman?n önü aç?lacak, eğitimde interaktif metot benimsenerek öğrenme aşk? kamç?lanacak ve nihayet bu medreselerde sağlanan ilmî kaynaşma halka yans?t?larak cehalet ve ihtilaflara karş? umumî cihat ilan edilmiş olacakt?.

    Gerçekleşmiş olsayd? "Medresetü'z-Zehra üniversitesi hem ?slam'? çağ?n idrakine sunacak, hem de ?slam dünyas?n?n her taraf?ndan gelen talebeleri bir arada eğiterek onlar aras?nda kardeşlik, yard?mlaşma, iş birliği, sevgi bağlar?n? güçlendirecekti." diyen Suat Y?ld?r?m, bu üniversitenin ?slam medeniyetini ihya etmede önemli bir merkez olup cehaleti, dinsizliği, y?k?c? ak?mlar?, özellikle ?rk ayr?mc?l?ğ?n? önleyecek ve ?slam ülkelerinin maddeten de kalk?nmalar?nda rol oynayacak bir müessese olarak planlanm?ş olduğunu düşünüyor.

    CEHALET AĞA, ZARURET EFEND?, HUSUM ET BEY

    Y?ld?r?m'?n verdiği bilgiye göre böyle bir üniversiteye olan ihtiyaç Bediüzzaman'?n projeyi ortaya at?ş?ndan altm?ş y?l sonra, 1976'da Mekke'de toplanan Uluslararas? ?slam Eğitim Kongresi'nde dile getirilmiş ve böyle bir üniversiteye en lay?k yer ?stanbul olarak düşünülmüş. Fakat Türkiye bu projeye sahip ç?kmad?ğ?ndan 1983'te Malezya Uluslararas? ?slam Üniversitesi kurulmuş. Y?ld?r?m Hoca Türkiye'nin konumu ile Malezya'n?n konumu aras?ndaki büyük farka dikkat çekerek, projeye Türkiye'nin samimi olarak sahip ç?kmas? halinde, dünya çap?nda bir hadise olacağ?n?, adeta 'yüzy?l?n projesi'nin gerçekleşeceğini düşünüyor.

    Bediüzzaman'?n ilmi faaliyetlere bu kadar önem vermesinin sebebi imans?zl?k da dâhil olmak üzere bütün problemlerin kökeninde cehaleti görüyor olmas?yd?. Ona göre gerçek düşman?m?z yedi cephede savaşt?ğ?m?z Avrupa değildi. Bizim düşmanlar?m?z cehalet ağa, onun oğlu zaruret efendi ve torunu husumet beydi. Avrupa bunlardan istifade ile bizi kontrol alt?na alm?şt?. Avrupa'ya karş? değil, cehalet, fakirlik ve fikrî bölünmüşlüğe karş? cihat etmek gerekiyordu. Bu cihad?n da üç sacayağ? vard?: sanat, marifet ve ittifak.

    Bediüzzaman'?n toplumun farkl? kesimleri aras?ndaki husumet ve çat?şma potansiyelini incelediği sat?rlar da sosyal-psikolojinin bilim dal? olarak tan?nmad?ğ? bir dönem için çağ aşar mahiyettedir. Bu sat?rlar?nda Bediüzzaman cehaletten kaynaklanan iman zaaf?ndan tutun, en doğruyu ararken doğruyu kaybetme hastal?ğ?na, ondan hakikatin izafiliğini kabullenmeme gibi, bencillik ve bencillik neticesinde ortaya ç?kan muhalif ruh hali, soğuk ve yersiz taassub, haks?z da olsa galebe çalma meyli, taraftar olduğunun doğruluğuna hükmetme, başkalar?n? aşağ?layarak kendi büyüklüğünü izhar gibi hastal?kl? tav?rlar? inceler. Nihayet büyük işlerde yaln?z kusurlar? görerek bir kötülük hesab?na binlerce iyiliği görmezden gelmek diye tarif ettiği cerbezenin de toplumu birbirine düşüren bir hastal?k olduğunu kaydeder.

    FAK?RL?ĞE KARŞI ?KT?SAD? KALKINMA MODEL?

    Bediüzzaman'?n üç düşmana karş? mücadelesi her defas?nda cehalete karş? cihat ve iman kalesinin güçlendirilmesine dayan?r. ?mandan kaynaklanan muhabbet, ihtilaf?n giderilmesinde mühim bir düstur olarak öne sürülür. Fakat muhabbet de Allah ad?na olmal?d?r. Bediüzzaman toplumda kendi mesleğinin ve meşrebinin muhabbeti yerine başka meslekten nefret ve farkl? meşreplerin zemminin yayg?n olduğunu görmüş. Bunun önemli bir sebebinin 'birlik arzusu ve en doğruyu bulma sevdas?' olduğunu keşfetmiştir. Oysa 'mesâlikte ittihad mümkün olmad?ğ? gibi caiz de değildir Zira taklit yolunu açar ve nemelaz?m başkas? düşünsün sözünü söyletir.' Bediüzzaman'?n ?ttihad-? Muhammedî'nin kuruluş bildirgesinde işbirliği yap?lacak dernek ve cemiyetlere önşart olarak sunduğu şu maddeler onun meselelerin çözümüne getirdiği birlik beraberlik yaklaş?m?n? gözler önüne serer: Meşru s?n?rlar içinde bir hürriyeti esas ve asayişi muhafaza etmek; muhabbet üzerine hareket etmek, başka cemiyete leke sürmekle kendisine k?ymet vermeye çal?şmamak.

    Bediüzzaman'?n iktisadi kalk?nma modeli, ilerleme arzusunun i'la-y? kelimetullah arzusuna bina edildiği dinî bir nitelik taş?maktad?r. Ona göre bilhassa Doğu memleketleri ve Asya'da yaşayan insanlar?n ilerlemesi dine sahip ç?kmalar?na bağl?d?r. Doğu peygamber yatağ?d?r. Oysa Avrupa hayat?na hareket getiren şah?slar filozoflard?r. Doğu insan? için peygamberler hem maddi hem de manevi terakkinin önderleridir.

    B?Z HIZLANIRKEN MATERYAL?ST MEDEN?YET YAVAŞLAYACAK

    Bediüzzaman'?n inanç eksenli kalk?nma modelini çal?şan Prof. Canan, Bediüzzaman'?n dinin harekete geçirici ve kitleleri ayd?nlat?c? rolünden yararlanmak istediği kanaatindedir. Bediüzzaman'?n mücadelesi temelde cehalete karş? cihada indirgenebilir. Ancak Bediüzzaman gerçekçi bir insand?r. Akademik çal?şmalarla cehaletin giderilmesi ancak toplumun küçük bir k?sm?na nasip olabilir. Oysa toplumun ekser kesimi okuyarak ve ilmî tedebbürlerde bulunarak değil, dinî ve millî önderlerini takip ederek kararlar al?r. Bu aç?dan dinin vicdanlar?n ayd?nlanmas?nda yads?namayacak bir avantaj? vard?r. Bediüzzaman bu sebeple iktisadi kalk?nma ihtiyac?n? ilmen aç?klama yerine onu dinî bir vecibe olarak sunmay? tercih eder.

    Bediüzzaman'?n eserlerinde Avrupa ifadesinin 'küreselleşmiş vahşi kapitalizm' anlam?na kullan?ld?ğ? görüşünde olan Prof. Thomas Michel'e göre Risale-i Nur'un bu medeniyete getirdiği eleştiri bugünün Bat?l? insan? için de çok değerli. Mevcut medeniyetin h?zla artan bir tüketim al?şkanl?ğ? sebebiyle israf? teşvik ettiğini ve al?şveriş ç?lg?nl?ğ?yla mutlu olunacağ? mesaj? verdiğini söyleyen Michel, Bediüzzaman'?n kanaat, zühd ve insan?n gerçek ihtiyaçlar? olan manevi tatmin mekanizmalar?na endeksli çözümünün bütün dünya için geçerli olduğunu söylüyor.

    Bediüzzaman'a göre mevcut Bat? medeniyeti sahte ihtiyaçlar icat ederek insan? fakirleştirmektedir. Diğer taraftan iktisat ve kanaat yerine israf ve sefahet, çal?şma ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çald?ğ?ndan insanlar tembelleşmektedir. Bediüzzaman bu medeniyetin bir taraftan toplumsal tabakalar aras?nda çat?şmay?, diğer taraftan zulmü ve haram kazanc? teşvik ettiğini söyler. Bu yozlaşman?n çözümü ise Kur'an eczanesinde sunulan zekât müessesesinin tesisi ve faizin kald?r?lmas?d?r.

    ANARŞ? VE TERÖRÜN DE ?LACI ?NSAN VE ?MAN

    Bediüzzaman'?n israf ekonomisi ile tembellik aras?nda kurduğu irtibat kapitalist ekonomi teorilerini altüst eder mahiyettedir. Kapitalizm daha fazla harcamak isteyen insan?n daha fazla çal?şacağ?n? düşünürken, Bediüzzaman israf?n zamanla kanaatsizliğe, doyumsuzluğa sevk edeceğini, bunun da çal?şman?n şevkini k?r?p, hayattan şekva kap?s?n? açacağ?n? söyler. Diğer taraftan ?slam âleminin temel bir problemi olan fakirlik de zühd ve kanaatle birleştiğinde şevk ve çal?şman?n kamç?s?na dönüşecektir.

    ?brahim Canan Bediüzzaman'?n fakirliği değil fakirlikten doğabilecek ümitsizliği gerçek düşman olarak gördüğünü söylüyor. Prof. Canan'?n dikkat çektiği bir başka nokta Bediüzzaman'?n nüfus art?ş?n? da pozitif bir veri olarak görmesi. Aktard?ğ?na göre Bediüzzaman Avrupa'n?n kalk?nma sebeplerini analiz ederken, h?zla artan nüfusun ihtiyaçlar? da art?rd?ğ?n?, ihtiyaçlar?n ise sanat ve terakkiye hocal?k ettiğini söylüyor.

    Bediüzzaman'?n üç büyük düşmandan 'husumet bey' dediği ihtilaf ve anarşi ile alakal? gözlemi bir taraftan Doğu Anadolu'da tohumlar? at?lmakta olan terörle alakal? teşhislerine, diğer taraftan materyalist Bat? kapitalizminin insanl?ğ? ittiği toplumsal çat?şmalarla ilgili öngörülerine dayanmaktayd?. Ona göre anarşinin temel sebebi küfür, sefahet, cehalet ve baş?bozukluktur. Çözüm de iman, ahlak, ilim ve disiplinde aranmal?d?r. Bediüzzaman Risale-i Nur'un iman reçetelerinin sosyal hayatta merhamet, hürmet, emniyet, haram ve helali bilip haramdan çekinmek ve serseriliği b?rak?p itaat etmek gibi hasletleri teşvik etmekle anarşi ve teröre karş? en etkin mücadeleyi yürüttüğü kanaatindedir.

    ?brahim Canan, Bediüzzaman'?n terörle mücadele yöntemini dinin, vicdanlar? tenvir ve hürriyeti meşru s?n?rlar içinde tutan gücünde bulduğu kanaatinde. Bediüzzaman'a göre ?slamiyet dairesinden ç?kan bir Müslüman ancak anarşist olup, sosyal hayat için zehir hükmüne geçmektedir. Çünkü hususen ahiret inanc?n?n terki, güzel ahlak?n esaslar? olan ihlas, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârl?k, Allah'?n r?zas?, ahiret sevab? yerine kötü niyet, menfaat, sahtekârl?k, kendini beğenmişlik, yapmac?k hareket, riya, rüşvet, aldatmak gibi kötü huylar?n ikame edilmesine sebep olur.

    Bediüzzaman'?n Türk-Kürt kardeşliğine verdiği ehemmiyet, millî birlik ve bütünlük yolundaki çağr?lar? ve o dönemde Prens Sabahattin'in yapt?ğ? adem-i merkeziyet ve kendi kaderini tayin hakk? yönündeki çağr?lara yapt?ğ? eleştiriler herkesin malumudur. Bediüzzaman'a göre toplumda birlik ve beraberliği sağlayan bağlar güçlendirilmeden adem-i merkeziyete gidilmesi farkl? unsurlar?n merkezden kopmas?na sebep olacak, on üç as?r evvel ölmüş olan cahiliye dönemi ?rkç?l?ğ?n? canland?rarak fitneye sebebiyet verecektir.

    Bediüzzaman'?n içinden ç?kt?ğ? Kürtler için söylediği sözlerin, d?şa karş? dağ?n?k durumda olan bütün Müslüman cemaatlere yap?lm?ş bir çağr? olduğu kanaatinde olan ?brahim Canan, üstad?n "Kürtlerin kuvve-i cesimesinden istifade etmek gerek." sözünün sanki bu as?r için söylenmiş olduğunu kaydediyor. Güneydoğu meselesi yüzünden k?rk bine yaklaşan üretken yaşta, çoğu okumuş genç insan?m?z? toprağa verdiğimiz, çat?şman?n maddi faturas?n?n yüz milyar dolar? aşt?ğ? bir ortamda 'kuvve-i cesimenin' ne olduğunu daya iyi anlayabileceğimizi söyleyen Canan Hoca, Bediüzzaman'?n geri kal?ş?m?z?n sebepleri aras?nda zikrettiği 'bizi birleştiren manevi rab?talar? bilmemek' hastal?ğ?n?n da zamanla tedavi edilmeyip artm?ş olduğu kanaatinde. Canan Hoca, "Sizi eskiden yekpare bir bütün k?lan 'din harc?'na 'irtica' der, buna 'birinci tehlike' muamelesi yapar ve millî bünyede hâs?l olan hasar ve tahribat? ?rk çimentosuyla doldurmaya kalkarsan?z olacak olan budur. As?rlar boyu ?slam dünyas?n? Millet-i ?brahimiye şemsiyesi alt?nda birleştirip saadet içinde yaşatan atalar?n?z?n tevhit ilkesine ihanet ederseniz ne söyleyeceğinizi bile şaş?r?r bir keresinde 'Yüzde doksan dokuz Müslüman' dediğiniz milletinize yeri gelince mozaik demek tezad?na düşersiniz." şeklinde konuşuyor.

    MEDEN?YETLER ÇATIŞMASI TEVEHHÜMDEN ?BARET

    Bediüzzaman ?slam dünyas? ile Bat? dünyas? aras?ndaki çat?şman?n da bat?l bir tevehhümden kaynakland?ğ? kanaatindedir. Ona göre bizi dünya rahat?ndan, Bat?l?lar? da ahiret saadetinden mahrum eden, ?slam'?n nurlu yüzünü saklayan, yanl?ş anlamalar ve çat?şma tevehhümleriyle beslenen reaksiyoner tav?rd?r. Bediüzzaman ?slam'?n emniyet ve sulh mesaj?n?n hakk?yla ifade edilmesi ve hayata hayat k?l?nmas? halinde bu çat?şman?n defedilebileceği kanaatindedir. Bu mesaj?n verilmesini de müspet hareket doktrininde, medenilere galebenin ikna ile olduğunu benimsemekte ve ?slam'? dünyaya mahbup ve ulvi gösterme gayretinde görür.

    Bediüzzaman'?n ?slam ad?na kalk?ş?lan terörün sebep olacağ? imaj problemi ile alakal? tespitleri de zaman? delip geçen mahiyettedir: "Bu zamanda, hususan k?rk-elli sene sonra seyyie, fenal?k işleyenin üstünde kalmaz. Belki milyonlar nüfus-u ?slâmiyenin hukuklar?na tecavüz olur. K?rk-elli sene sonra çok misalleri görülecek." ?slam'?n bu imaj probleminden kurtulmas?n?n yolu da eski zaman?n meşru bir metodu olan k?l?ç ve silah ile düşman?n taassubunu parçalamak ve inad?n? k?rmak metodunun yerine, bu as?rda k?l?ç yerine hakiki medeniyet, maddi terakki, hak ve hakkaniyetin manevi k?l?çlar? ile düşmanlar? mağlup etmektir.

    Bediüzzaman'?n medeniyetler aras? çat?şma tevehhümüne bir çözüm olarak sunduğu diyalog son zamanlarda haks?z olarak eleştirilen dinleraras? diyalog kavram?n?n içine esir edildi. Bediüzzaman'?n diyalog reçetesi küfre karş? Müslüman-H?ristiyan dayan?şmas?yla s?n?rl?ym?ş gibi gösterildi. Bu çerçevede yeni bir ?slam ve insanl?k medeniyetinin tohumlar?n? atan diyalog faaliyetleri de yaftaland?. Oysa Bediüzzaman muhavere, münazara, münakaşa, telahuk-u efkar (fikirlerin birbirini besleyerek birbirine eklenmesi) ve müdavele-i efkar (fikirlerin el değiştirmek suretiyle zenginleşmesi) boyutlar? olan bir diyalogdan bahsediyordu.

    Medresetü'z-Zehra bu diyaloğun yaşanacağ? mekânlardan biri olarak öngörülmüştü. Burada farkl? milletlerin, farkl? kültürlerin, hatta farkl? k?talar?n birbiriyle karş?laş?p kaynaşacak, bu sayede ?rkç?l?k gibi hastal?klarla mücadele edildiği gibi fikrî münazara ve münakaşalarla ilmin katlanarak büyümesi sağlanacakt?. Yine ayn? proje çerçevesinde din ile pozitif bilimler diyaloğa girişecek, dinî ilimlerin farkl? ihtisas alanlar? aras?ndaki diyalogla disiplinler aras? çal?şmalar yap?labilecek, medrese ile mektep bar?şacak, Avrupa medeniyeti ile ?slam medeniyeti kaynaşacakt?. Bediüzzaman'da diyaloğ ufkunun tarih denilen ortam üzerinden as?rlar?n birbiriyle diyaloğuna kadar vard?ğ? ve bütün terakki ve fenlerin bu diyaloğun neticesi olduğu inanc? onun bu konudaki felsefi derinliğini göstermeye yetecektir.

    BED?ÜZZAMAN’DA D?YALOG ANLAYIŞI

    Bediüzzaman akademik çevrelerde yaşanacak bu diyaloğun toplumsal bir bar?ş? da beraberinde getireceğine inan?yordu. Onun farkl? kültürlerin ittifak? ve dayan?şmas?n? Müslüman-H?ristiyan diyaloğuna indirgemek ona yap?lm?ş bir haks?zl?k olur. Risale-i Nur'un sat?rlar?nda ?slam milletleri içinde ittifaktan, Sünni-Şii dayan?şmas?ndan, Alevilerle yak?nlaşmadan, hâs?l? Allah?m?z bir, Peygamberimiz bir, Kur'an?m?z bir olan bütün gruplarla vifak (bar?ş) tesis etmeden tutun, Ermenilerle ittifak ve dostluğun milletimizin saadet ve selameti için şart olduğu kayd?na kadar pek çok ifadelere rastlamak mümkündür. Bediüzzaman'?n bu diyaloglarda 'mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek müsalaha elini uzatmak' şart?n? ortaya koyduğunu hat?rlarsak bugün diyalog karş?tl?ğ? yapan kişilerin ne kadar boş konuştuğu anlaş?lacakt?r. Yine de Bediüzzaman'?n diyaloğ söyleminin din müntesiplerinin veya din kaynakl? kültürlerin diyalogu şeklinde bir boyutu olduğu da tart?ş?lmazd?r.

    Kendisi de Risale-i Nur'u okuyarak Müslüman olmuş bir ?ngiliz olan Şükran Vahide, Bediüzzaman'?n insan? insan olarak muhatap alan sunumunun, ?slam'? insanlar için f?trî bir din olarak tan?tan üslubunun Bat?l?lar? etkilediğini düşünüyor. Vahide'ye göre ?slam'?n sadece ahiret saadeti değil, ayn? zamanda dünya mutluluğu da sunduğunu anlatan Risale-i Nur, Bat?l? yaşam tarz?n?n s?n?r tan?mayan özgürlüğü, nihâî manas?zl?ğ?, insanlar aras? bağlar?n kopmas? ve ondan neşet eden yaln?zl?k, yabanc?laşma gibi açmazlar?n ağ?nda boğuşan insanlar?n ruhlar?na bir kurtuluş reçetesi sunuyor. Bahsedilen açmazlar?n bilhassa kad?nlar? etkilediğinden bahseden Vahide, Risale-i Nurlar? okuyarak Müslüman olmaya karar verenlerin ekser kesiminin kad?n olmas?n? da buna bağlayabileceğimizi söylüyor ve iman?n nihâî analizde bir lütuf olduğunu da unutmamam?z gerektiğini ekliyor.

    Şükran Vahide Risale-i Nur'un insana en s?cak gelen yönünün Kur'an'?n öğrettiği tevhid, nübüvvet, haşir gibi temel akidelerini, yine Kur'an'dan ald?ğ? yeni bir metotla ispat etmesi. Kâinat? (âfâkî) tefekkürü esas alan bu metot, kâinat ile Kur'an aras?nda tetâbuk ve karş?l?kl? münasebetler kuruyor. Kâinata Kur'anî bir tarzda (mâna-y? harfî ile) bak?l?rsa kâinat?n Kur'an'?n öğrettiği hakikatleri iktiza ettiğini gösteriyor. "Demek, ?slâm'?n özü olan temel iman hakikatleri, insan?n 'd?şardan' almas? gereken, yaşamdan ve realiteden kopuk soyut gerçekler değil, insan?n da parças? olduğu kâinat?n kendisinden doğal olarak f?şk?ran canl? hakikatlerdir." diyen Vahide'ye göre Bat?'da yetişmiş bir okuyucu bu nazarla kendisini, dünyas?n?, her şeyini tutarl?, anlaml? bir düzen içine koyabiliyor.

    ?NSAN PROBLEM?NE ?NSAN ENDEKSL? ÇÖZÜMLER

    Gerçekten de Bediüzzaman'?n dünya ve ahiret saadetini temin için öngördüğü çözümlerin tamam? insan endekslidir. Prof. Suat Y?ld?r?m, Bediüzzaman'?n insan?n özündeki sevgi ve mahiyeti sebebiyle daima hak ve hakikatin peşinde olduğu inan?ş?n? parmak bas?yor. Bediüzzaman'?n bat?l ve dalaleti ancak istenmeden, çağr?lmadan ve beklenmeksizin gelen belalar olarak alg?lamas?n? önemli bir veri olarak gören Y?ld?r?m'a göre, bu yaklaş?m yanl?ş fikirlerin giderilmesinde insana güven endekslidir. Bediüzzaman insan?n mahiyetindeki bu güzeli arama eğiliminin istimal edilmesi halinde yap?c?, tamir edici, dindar ve hamiyetli bir 'yeni nesil'in ortaya ç?kabileceği kanaatindedir. Bu nesil, karş?s?na ç?kacak her türlü problemi aşabilecek bir f?trat duruluğunda olacakt?r.

    Bediüzzaman'?n problemleri insan?n imanla şahlanmas? boyutunda çözme gayretini Ankara Üniversitesi ?lahiyat Fakültesi hocalar?ndan Dr. ?brahim Özdemir değerlendirirken, Risale-i Nur'da değinilmemiş gibi görülen pek çok problemin otomatik olarak çözüldüğünü söylüyor. Bediüzzaman'?n çevre problemleri başl?kl? bir çal?şmas?n?n olmad?ğ?n? kaydeden Özdemir, buna rağmen Risale-i Nur'un terbiyesini alm?ş insan?n çevre problemlerine bugünün radikal çevrecilerinden daha duyarl? olmas? gerektiği kanaatinde.

    YEN? ?NSAN DENGE ?NSANIDIR

    Bediüzzaman'?n yetiştirdiği bu yeni neslin hayvanlara kardeş nazar?yla bakabilecek, kar?nca, kurtçuk ve kartallar? çöpçülük yapan görevliler olarak görecek, kedinin m?r?lt?lar?nda 'Ya Rahim' dinleyecek, kâinat? büyük bir Kur'an olarak okuyacak ve yeşilin simas?nda Cenab-? Allah'?n isimlerinin tecellilerini seyredecek bir nesil olduğunu vurgulayan Özdemir, bu eşyaya iman endeksli ya da Bediüzzaman'?n ifadesi ile 'mana-y? harfî' ile yaklaşan neslin, ad? an?lmam?ş pek çok problemi çözecek donan?mda olduğunu söylüyor.

    Bediüzzaman'?n yetiştirdiği yeni insan için çok şey söylenebilir. O muhabbet fedaisidir, o doğruluk endeksli bir hayat yaşar, o her zaman yap?c? hareket eder, onun hayat?nda cidal ve çat?şmac?l?ğa yer yoktur, hadiseleri sadece bu dünyaya değil, ahirete de bakan yönleriyle değerlendirir, ama her şeyin ötesinde o denge insan?d?r.

    Bediüzzaman'?n insan davran?şlar?n? yönlendiren şehevi, gadabi ve ahlaki üç psikolojik kuvvet üzerine yapt?ğ? analizleri değerlendiren ?nsani Değerler ve Ruh Sağl?ğ? Vakf? Başkan? Psikiyatrist Prof. Nevzat Tarhan'a göre Bediüzzaman'?n bu kuvvetlerin ifrat ve tefritleri aras?nda bulduğu denge modern insan?n pek çok psikolojik problemine çözümler sunar. Modern dünyan?n cinsellikle ilgili problemlerinin ya ruhbanl?k seviyesinde şehvetten ar?nmadan veya haram-helal düşünmeden şehvetperest olmas?ndan kaynakland?ğ?n? söyleyen Tarhan, Bediüzzaman'?n Fatiha'da geçen 'Es-S?rad el Mustakim'in tefsirinde ortaya koyduğu iffetli cinsellik formülünün sadece Müslümanlar için değil, bütün dünya için değerli olduğunu söylüyor.

    Bediüzzaman'?n ifrat, tefrit ve denge üçlemesi uzun bir listedir. Çal?şma ahlak?nda maddeperestlik ve tembelliğin yerine merak ve hayretten doğan şevki tavsiye eder. Tüketici insana ifrat derecesinde hazc?l?k ve tefrit derecesinde çilecilik yerine kanaat ve iktisad? önerir. Kalbi sevme arzusunda olan insan nefsini seme (narsisizm) ve nefsine eziyet etme (sadamozohizm) yerine her şeyi Allah için sevme seçeneğini sunar. Haks?zl?k karş?s?nda şiddete başvurma veya pasifizm yerine sivil itaatsizlik boyutlu aktif sabr? önerir.

    Tarhan, Bediüzzaman'?n bu denge formülünü dinin hayata bakan her alan?nda uygulad?ğ?na dikkat çekiyor. Söz gelimi kaderciliğin cebriyeci fanatizmine de Mutezileci 'insan amelinin hal?k?d?r' yaklaş?m?na da karş?d?r. Bu karş?tl?k dini temelleri olduğu kadar, sosyal-psikolojik temelleri de olan bir karş?tl?kt?r. Bediüzzaman aktif kaderciliği savunur. Ona göre insan sonucundan korkmadan çal?şmal?, elinden gelen her şeyi yapt?ktan sonra sonuç istediği gibi olmasa dahi r?za göstermesini bilmelidir. Aktif kaderciliğin bugünün iş dünyas?nda yaşanan bütün psikolojik problemlere çözüm olduğu ortadad?r.

    TEŞH?S, REÇETE VE TEDAV? B?R ARADA

    Bediüzzaman'?n asra sunduğu reçetelerin en etkileyici yan?n? bu reçetelerin yazar?n?n hayat?yla mesaj? aras?ndaki bütünlük oluşturuyor. Fethullah Gülen Hocaefendi de ?brahim Canan'?n 'Bediüzzaman'dan asr?n meselelerine çözümler' adl? kitab?na yazd?ğ? önsözde Bediüzzaman'?n çağ? aşan ve zaman? delen düşünce ufku ile onun değişmeyen hayat çizgisi aras?ndaki uyuma dikkat çekiyor.

    Prof. Suat Y?ld?r?m, Bediüzzaman'?n çözümlerinin hayata geçirilmesini onda görülen bu mesaj-hayat uyumunun yaşant?lar?m?za rehber edilmesinde ve özellikle gençlerimizin ruh dünyalar?nda bir ink?lap yaparak ?slam'a hizmet idealinin, ihlas eğitiminin, hedef ve ideal insan? olma bilincinin verilmesine bağl? olduğunu söylüyor. Prof. ?brahim Canan da şimdilik sonuçlar? net olarak görülemeyen bu çözümlerin Türk insan?n?n başlatt?ğ? eğitim hamlesinin meyvelerinin al?nmas? ile daha iyi anlaş?lacağ?n? söylüyor.

    Yüz y?la yak?n bir süre önce ifade edilmiş bu çözümlerin hâlâ toplumun umumunda benimsenememiş olmas?n? içimizdeki ve d?ş?m?zdaki düşmanlar?n planl? faaliyetlerine bağlayan Canan, yine de bir gün musibetlerin sillesiyle uyan?p, Kur'an'?n eczanesinden derlenmiş bu çözümlere sar?lacağ?m?za inan?yor: 'Sadece son zamanlardaki uyan?şlar bile çekilen s?k?nt?lara değer!'

    BED?ÜZZAMAN ?Ç?N NE DED?LER?

    M. Fethullah Gülen:
    Eğer Bediüzzaman, soluk soluğa ülkenin dört bir yan?na mesajlar?n? sunduğu zaman, onu anlayacak birkaç yüz ayd?n, düşüncelerinde ona destek olabilseydi, ihtimal bugün en zengin ülkelerden daha zengin, en medenî milletlerden daha medenî hâle gelmiş ve daha sonralar? karş?m?za ç?kan her engeli aşabilecek güce ulaşarak, şimdilerde girilmiş gibi görülen o yola, tâ asr?n baş?nda girmiş ve bugünkü problemlerin pek çoğuyla karş?laşmam?ş olacakt?k.

    Prof. ?brahim Canan:
    Yirmibirinci as?r Bediüzzaman asr? olacak. Okullarda, evlerde o okunacak, televizyon radyo ve salonlarda o konuşulacak, araşt?rmalar, ilim adamlar? ona eğilip, onu tart?şacaklar, insanl?ğ?n içtimâi, siyasi ve hatta çevre meselelerine ondan çözümler, formüller arayacaklar.

    Prof. Thomas Michel:
    Said Nursî, saati geriye döndürmeye çal?şan inatç? gelenekçi bir kişi değildir. O, günümüz medeniyetinin pek çok faziletlerinin olduğunu kabul etmektedir. Müsbet değerlerin sadece Avrupa medeniyetinin ürünleri olmay?p tüm insanlar?n ve vahye dayal? dinlerin, özellikle de Hazreti Muhammed (sav) vas?tas?yla gönderilmiş olan ?slam medeniyetinin getirmiş olduğu kurallar?n bir ortak sonucu olduğu düşüncesindedir.


    BED?ÜZZAMAN D?YOR K?

    Mariz bir asr?n, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-? Kur'ân'd?r. Azametli, bahts?z bir k?t'an?n; şanl?, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-? ?slâmd?r.

    Vicdan?n ziyas?, ulûm-u dîniyedir. Akl?n nuru, fünun-u medeniyedir. ?kisinin imtizac?yla hakikat tecellî eder. ?ftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.

    Herbir mü'min i'lâ-y? kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâh?yla bizi istibdad-? mânevîleri alt?nda eziyorlar. Biz de, fen ve san'at silâh?yla i'lâ-y? kelimetullah?n en müthiş düşman? olan cehil ve fakr ve ihtilâf-? efkârla cihad edeceğiz.

    Evâmir-i şer'iyeye karş? itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karş? da itaat ve isyan vard?r. Birincisinde mükâfat ve mücâzât?n ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabr?n mükâfât? zaferdir; atâletin mücâzât? sefalettir; sa'yin sevab? servettir; sebat?n mükâfât? galebedir. Müsavats?z adalet, adalet değildir.

    Şu zamanda ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yaln?z dindaş?, meslektaş?, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki H?ristiyanlar?n hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-? ihtilâf noktalar? muvakkaten medar-? münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanlar? olan mütecaviz dinsizlere karş? ittifaka muhtaçt?rlar.

    Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharrî-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karş? olur.

    Allah'? bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşküldür. Öyle dinsizler idare-i hükûmete muz?r olduklar? gibi, terakkiye dahi mânidirler; terakki ve ticaretin esas? olan emniyet ve âsâyişi k?r?yorlar. Doğrusu, onlar meslekçe tahribatç?d?rlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin.

    Hakk?n şe'ni, ittifakt?r. Faziletin şe'ni, tesanüddür. Düstur-u teavünün şe'ni, birbirinin imdad?na yetişmektir. Dinin şe'ni, uhuvvettir, incizabd?r. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemalâta kamç?lamakla serbest b?rakman?n şe'ni, saadet-i dareyndir.

    KER?M BALCI
    AKS?YON DERG?S?
    Konu elff tarafından (07.06.07 Saat 02:22 ) değiştirilmiştir.
    Kelepçe vursan Kaç yazar hadi vur
    Önümde dursan kaç yazar hadi dur
    Bu dava hem nurdur hem kuvvet
    Eşsiz hazine ve Eşsiz davet...

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Eğer hala...
    By *SAHRA* in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.12.13, 20:38
  2. Anneniz Hala Sizinle İse...
    By Garip_Maznun in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 02.02.09, 03:39
  3. Kınası Ellerimde Hala
    By Ebu Rudeyha in forum Şiirler
    Cevaplar: 10
    Son Mesaj: 14.12.08, 17:33
  4. Hala Sizinleyse!!!
    By ZÜMRÜT in forum İslam'a Göre Kadın ve Aile
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 28.09.08, 18:15
  5. Hala Şükretmez misiniz?...
    By MuhammedSaid in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 16.07.06, 05:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0