ykaplan@yenisafak.com.tr
--------------------------------------------------------------------------------
Anahtar, Bediüzzaman/da/d?r
Son bir yüzy?lda Müslümanlar?n yetiştirdiği iki büyük düşünür var: Biri ?kbal, diğeri Bediüzzaman. Ancak Bediüzzaman, ?kbal'den daha büyük ve daha esasl? bir düşünürdür.
Bediüzzaman'?n popüler olmas?, esas itibariyle iyi bir gelişme değildir. Bilakis, bu, as?l iyi gelişmelerin önünde bir engeldir. Çünkü bu, Bediüzzaman'?n anlaş?lmas?yla değil, anlaş?lamamas?yla, hatta yanl?ş anlaş?lmas?yla sonuçlanacakt?r.
Buradaki problem, Bediüzzaman'?n herkes gibi okunmas?, herkes gibi tan?nmas? tehlikesidir. Herkes, hiçkimse demektir; hiçkimseyse, hiçbirşey.
Bediüzzaman'?n, herkese söyleyeceği çok esasl? şeyler var; bu muhakkak. Ama muhakkik olmayan herkes üzerinden Bediüzzaman'?n bize söyleyeceği şey, söyleyebileceği şey olmayacakt?r.
Bu nokta, önemli. Önemli çünkü Bediüzzaman'?n yazd?klar? ve yapt?klar? avâmî ve umûmî şeyler değildir. Avam? ve umûmu da hiç şüphesiz ki derinden ilgilendiren ama son derece husûsî şeylerdir; bir silkiniş, diriliş ve varoluş projesidir. O yüzden Bediüzzaman'?n as?l muhataplar? havass't?r. Bediüzzaman, heves için değil, havass için yazm?ş ve yaşam?şt?r.
Bediüzzaman'?n "söz"ü as?l muhataplar?na hitap ettiği ândan itibaren, Bediüzzaman bihakk?n anlaş?labilir ve anlat?labilir. Ondan sonra Bediüzzaman'?n popüler olmas?n?n hiçbir sak?ncas? olmaz.
Peki, Bediüzzaman neden son yüzy?l?n en büyük düşünürüdür ve Bediüzzaman'?n yapt?ğ? şey nedir?
Bediüzzaman'?n ayn? anda 4 çağ?n adam? olmas? ve iki esasl? dil kurmas?d?r. Bedizzaman, hem Osmanl?'n?n son çağ?n?n tan?ğ?d?r; hem Türkiye çağ?'n?n tan?ğ?d?r; hem ?slâm tarihi çağ?'n?n tan?ğ?d?r, hem de dünya çağlar?n?n tan?ğ?d?r. Hem bütün çağlar? tan?yan ve bütün çağlar?n tan?d?ğ?; hem de bütün çağlar?n tan?ğ? ve kendisine tan?k olduğu bir figür.
Bu, insana ne olduğunu hat?rlatan peygamberî sözü ve soluğu yaşayan ve yaşatan âlim, ârif ve hakîm figürüdür.
Bediüzzaman, ancak âlim, ârif ve hakîm figürlerinin özelliklerini üzerinde bar?nd?ran bir kişinin yapabileceği bir şeyi yapm?şt?r: ?ki dil geliştirmiştir. Birinci dil, kendine mahsûs geliştirdiği Türkçe'dir. Bu Türkçe, bugün Türkiye'de hiç kimsenin vâk?f olamad?ğ? ama en fazla vukûfiyet kesbetmeye ihtiyaç hissettiğimiz muhteşem ve muazzam bir Türkçe'dir; hem etimolojik, hem lingüistik, hem de semantik yap?s? aç?s?ndan sadece Bediüzzaman'a mahsus, sembolik ve metaforik dünyas? son derece derin ve zengin bir dildir ve Türkçe'nin bir an?t-eseri, bir şâhikas?d?r.
Bugünkü Türkçe, mana ve ruh-köklerinden, dolay?s?yla sembolik derinliğinden ve dünyas?ndan ar?nd?r?lm?ş, kendisiyle hiçbir özgün çaban?n ortaya konulmas? mümkün olmayan, sekülerleştirilmiş, s?ğ, hatta "***leştirilmiş" bir dildir. Oysa bir dil, sembolik ("rûhî") derinliği varsa, varolabilir; yoksa, yokolur gider.
Bediüzzaman'?n Türkçe'nin bir an?t-eserini, bir şâhikas?n? ortaya koymas?n? sağlayan as?l şey, kurduğu ikinci dildir. Birinci dil, vas?ta'd?r; ikinci dil, vasat'a aittir. Bu iki dil, birbiriyle kopmaz bir irtibat hâlindedir; biri olmadan, öteki de olmaz ve varolamaz. Bu ikinci dil, bütün bir ?slâm medeniyeti birikimini, münhas?ran da tefsir, hadis, akaid, f?k?h, kelam, tasavvuf, felsefe, tarih, gramer, mant?k, lisan gibi ilimlerden müteşekkil bütün bir ?slâm düşüncesi geleneğini harekete geçirerek kurulmuş bir dildir. Dünya ve hayat tasavvurumuzun kaynağ?n? oluşturan kavramlar?m?z?n ?slâmî bir düşünce inşas? ameliyesi ile şifrelenerek yeniden deşifre edilmesi çabas?d?r bu.
Bedizzaman, Osmanl?'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde düşüncesini kuran, hem ?slâmî ilimlere, hem de çağdaş dünyan?n bütün dünyay? büyük uçurumlar?n eşiğine f?rlatan felsefî sorunlar?na derinlemesine ve vukûfiyetle vâk?f, tek ve son düşünürdür: Yani anahtard?r. Ve her bak?mdan anahtar ondad?r.
?slâm'?n kap?s?n?, ?slâm düşüncesinin kap?s?n?, ?slâm medeniyetinin kap?s?n? ve bütün bunlar? mümkün k?lacak, her alanda, ?slâmî bir dil (bir varoluş ve söyleyiş biçimi) geliştirebilme çabas?n?n kap?s?n? Bedizüzzaman anahtar?yla açabiliriz ancak.
Medeniyetimizin solmaya yüztutan dilini, bu dile hayat?n? ve hayatiyetini kazand?ran ruhu, ruh-kökünü kavrayabilmek ve yeniden üretebilmek için Bediüzzaman'? tan?mak zorunday?z.
Bir dil, t?pk? Bediüzzaman'?n iki dil'i gibi, bir medeniyeti ifade ediyorsa ve bir medeniyetin -bütün boyutlar?yla- ifadesiyse hakîkî bir dildir; ve o dil üzerinden yeni yemişler devşirebilmek için yürünebilir ve yeni koridorlar aç?labilir ancak.