+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Bediüzzaman Perspektifinde "Diyalog"

  1. #1
    Gayyur ahmetsaid - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    109

    Standart

    Alıntı nefis Nickli Üyeden Alıntı
    Bediüzzaman perspektifinde "D?YALOG" Yazar Dr. Emin Şimşek Birçok ehl-i tahkik , ehl-i ilim ve ekser müminlerin kabul gördüğü üzere , Hicri 13. asr?n müceddidi olan Bediüzzaman Hazretleri , Ehl-i Kitab ile diyalogtan öte bir “?ttifak”? tavsiye etmiş , özellikle ?sevi ruhaniler veya Hristiyanlar?n dindarlar?n? nazara vererek asr?m?zda faal olan "Dinleraras? Diyalog" çal?şmalar?n? bireysel olarak başlatan ilk kişi olma özelliğine sahib olmuştur.

    A) Dinler Aras? Diyaloğun , Asr?m?zdaki Mimar? Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri

    1940'l? y?llardan itibaren Said Nursi, müslümanlar?, ?nkar-? uluhiyeti f?trat haline getiren (ateistlerin), sald?r?s?na karş? mücadele etmek için dindar (samimi) H?ristiyanlarla ittifak kurmaya teşvik ediyordu. (63)

    1953 May?s at?nda , Müslümanlar ve Hristiyanlar aras?nda mütecaviz dinsizliğe karş? işbirliği temini için, ?stanbul’da Patrik Athenagoras’? ziyaret etmiştir. Bediüzzaman'?n Patrik Athenagoras'la görüşmesi Istanbul'un 500. Fetih y?ldönümünde gerçekleşen bu görüşme de geçen Diyalogta, Bediüzzaman Hazretleri: “H?ristiyanl?ğ?n dini hakikîsini kabul etmek, Hazreti Muhammed'i peygamber ve Kur'an? Kerîmi de Kitabullah kabul etmek şart?yla ehl-i necât olacaks?n?z (kurtuluşa ereceksiniz) .” der. Patrik, cevaben: 'Ben kabul ediyorum! ' deyince, Bediüzzaman: 'Pekâlâ, siz bunu dünyan?n diğer mânevî reislerine de söylüyor musunuz? ' diye sorar. Patrik: 'Söylüyorum; fakat onlar kabul etmiyorlar.' diye cevap vermiştir.(64) Hadiseyi iyi tahlil eden gözlemciler , Patrik Athenagoras'? ziyarete gidenin Bediüzzaman olmas?n?n , Efendimiz (SAV) 'in Ebu Cehili, 100 kezi aşk?n ziyaretine gitmesi kadar normal karş?lar. ?kincisi, o görüşmede, Bediüzzaman , ateizme karş? Hristiyan alemi ile nas?l bir işbirliği yap?labileceğini konuşmuş ve asr?m?zda "Dinleraras? Diyaloğu" ferdi olarak ilk başlatan kişi ünvan?na sahib olmuştur. Bu diyaloğun sürekliliği ad?na olsa gerek Bediüzzaman Hazretleri Fener semtinde ikamet etti ve bu durum Rum Patrik Atenagoras ile görüşmelerini kolaylaşt?rd?.(65) Ayn? Bediüzzaman, Patrikten , Efendimiz (SAV)'e ve Kur'an’a iman etmiş olmas?na rağmen bunu dünya medyas?na aç?klamas?n? istememiş, çünkü ileride detayl? izah edileceği üzere, ahirzamanda Ehl-i Kitab?n dinlerini bütün bütün terk etmesini beklemek yerine, itikatlar?n? tadil ve revize etmelerini beklemenin daha doğru bir yaklaş?m olacağ?ndan bahsetmiştir.

    1950 y?l?nda, Roma’ya Papa XII. Pius’a, Risale-i Nur Külliyat?n? (Zülfikar adl? eseri) göndermiş , ve buna mukabil 22 Şubat 1951 y?l?nda şahsi bir teşekkür mektubu alm?şt?r. (66.a.) Roma'daki Papa'ya gönderdiği mektubunda k?saca: 'Biz Allah'a inan-anlar küfre karş? beraberiz..' demiştir.(66.b.) Netice olarak , Bediüzzaman Hazretlerinin , günümüzde faaliyetlerini devam ettiren Dinler aras? Diyalog çal?şmalar?n? bireysel olarak başlatan ilk kişi olduğunu rahatl?kla ifade edebiliriz.

    B) Diyalogtan da öte "ittifak"

    Bediüzzaman Hazretleri kendi yaşad?ğ? dönemden sonraki bir dönemde, Hristiyan – Müslüman Diyaloğunun ötesinde , bir ittifaktan , Risale-i Nurlarda tam 8 yerde bahsetmektedir :

    1-) "Hattâ, hadis-i sahihle (67.a.) , âhirzamanda ?sevîlerin hakikî dindarlar? ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanlar? olan z?nd?kaya karş? dayanacaklar? gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yaln?z dindaş?, meslektaş?, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki H?ristiyanlar?n hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-? ihtilâf noktalar? muvakkaten medar-? münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanlar? olan mütecaviz dinsizlere karş? ittifaka muhtaçt?rlar. (67.b.)"

    Ahirzaman ile ilgili Sahih bir Hadisi tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri , Hristiyanlar?n Hakiki Dindarlar? ile Müslümanlar , ?nkar-? Uluhiyet güden Ateizme karş? ?ttifak'a muhtaç olduklar?ndan , değil sadece müslümanlar ile , hakiki dindar ?sevi Ruhaniler ile bile gereksiz münakaşa ve münazara konular?na girilmemelidir demektedir. Bediüzzaman hakiki Hristiyan Ruhaniler derken , ?slama düşman olmayan , belki ?slam?n Ana kaidesi olan Allah?n "Birliği” ve Hz.Muhammed (SAV)’in Peygamberliğini kabul etmeye yatk?n veya kabul eden ?sevilerden bahsetmektedir ki , günümüzde bir çok ?sevi Ruhaniler art?k , Allah’?n üç değil "Bir" olduğuna , ve Hz.?sa (AS) m?n Allah’?n oğlu değil , Allah’?n bir peygamberi ve Hz.Muhammed’in (SA) tarihi aç?dan son peygamber olduğunu kabul etmektedir. Bunlar?n baş?nda , ?stanbul’un Vatikan Temsilcisi Mr. Monsenyör George Marovitch gelmektedir. Kendileri yapm?ş olduklar? bir mülakatta (67.c) , Allah’?n üç değil bir olduğunu , Hz.?sa’(AS) m?n bir oğul değil , peygamber olduğunu , ve Hz.Muhammed’in peygamberliğini kabul ettiklerini Vatikan pratikteki bir yaklaş?m? olmas?na rağmen şimdilik bunu ilan edemediklerini belirtmiş olmas? , Dinler aras? Diyalog faaliyetlerinini nekadar doğru bir çizgide seyrettiğini tescil etmektedir.

    2-) "Alem-i ?slam?n tam intibahiyle ve yeni dünyan?n, H?ristiyanl?ğ?n hakiki dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve alem-i ?slamla ittifak etmesi ve ?ncil, Kur’ân a ittihad edip tabi olmas?, o dehşetli gelecek iki cereyana karş? semavi bir muavenetle dayan?p inşaallah galebe eder." (68.a.)

    Bediüzzaman Hazretleri , yine Haristiyanlar?n Hakiki dindarlar? ile bir ittifaktan bahsediyor ve bu ittifak?n neticesi olarak , ?ncil’in Kur’ana tabi olacağ?n? beyan ediyor. Allahu Alem bissevab , bunun gerçekleşmesi için , bahse konu asl?na uygun ?ncilin bulunmas? gerekirki , buda Asr?m?zda yeni bulunmuş olan Barnaba ?nciline bir işaret olsa gerek. Bu ?ncil'in bir nüshas? y?llar önce bulundu ve Arapça ve Farsçaya da tercüme edildi. Barnaba ?ncil'inin içerdiği k?ssalar , Genel olarak Kur'an'?n Meryem oğlu ?sa Mesih ile ilgili olarak aktard?ğ? k?ssalarla örtüşmekte (68.b.) ve dört ?ncil' den ayr?ld?ğ? en önemli noktalar şunlard?r:

    a- Barnaba ?ncili, Hz. ?sa'n?n ilâh veya Allah'?n oğlu olduğunu kabul etmez.

    b- Hz. ?brahim'in kurban olarak takdim ettiği oğlu Tevrat'ta belirtildiği ve hristiyan inançlar?nda anlat?ld?ğ? gibi ?shak değil, ?smâil (a.s.)'d?r.

    c- Beklenen Mesih(Son Peygamber) Hz. ?sa değil Hz. Muhammed'dir.

    d- Hz. ?sa çarm?ha gerilmemiş, Yahuda ?skariyoth ad?nda biri ona benzetilmiştir. (68.c.)

    Ayeti Kerimede geçen : “ Onlar?n Tevrat’taki misâli buna benzer; ?ncil’deki misallerine gelin­ce...” (Fetih, 48/29) diyerek Tevrat’ta ve ?ncil’de Resûlul­lah’tan (s.a.s) ve O’nun ashâb?ndan bahsedildiğini ha­ber vermekle beraber,bir gün gereken tetkikler yap?ld?ğ?nda -inşaallah- sahih olduğu ortaya ç?kacak olan Barnabas ?ncili’nde zaten apaç?k Efendimiz’in (s.a.s) isminden bahsedilmektedir.(68.d.) Yap?lan Karbon tahlillerinde 16.-17.As?r öncesinin olduğu kesinleşen bu ?ncilin , bir gün bulunan bu ?ncil nüshas? gün yüzüne ç?kt?ğ?nda, tarihin yeniden yaz?lmas? da kaç?n?lmaz olacak.. (68.e.)

    3-) "Misyonerler ve H?ristiyan ruhanileri, hem Nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhalde şimal cereyan?, ?slam ve ?sevi dininin hücumuna karş? kendini müdafaa etmek fikriyle, ?slam ve misyonerlerin ittifaklar?n? bozmaya çal?şacak."(69)

    Bediüzzaman Hazretleri , Şimal cereyan? diye nitelendirdiği o dönemki ?nkar-? Uluhiyetin (Ateismin) temsilcisi olan Kominizmin , kendinini korumak ve rejiminin ömrünü uzatmak maksad?yla, Müslümanlar?n ve Hristiyanlar?n ittifak etmelerini önlemek istiyebileceğini , bir uyar? mahiyetinde beyan ediyor !

    4-) "Risale-i Nur’un ?hlas Lem alar?nda denildiği gibi, şimdi ehl-i iman, değil Müslüman kardeşleriyle, belki H?ristiyan?n dindar ruhanileriyle ittifak etmek ve medar-? ihtilaf meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor." (70)

    Mutlak Küfür olan Ateismin hücumlar?na karş? mukavemet edebilmek için , değil sadece Müslümanlar?n , Hakiki dindar Hristiyanlar?n ruhanileri ile bile ittifak?n gerekliliğine işaret etmektedir. Bu , ittifak?n zedelenmesini önlemek için, bir tak?m ihtilafl? meseleleri dahi gündeme getirmemek , getirilmişse şayet konuyu derhal kapatman?n gerekliliğine işaret var ! Üstad?n Risalelerde kulland?ğ? “belki” kelimesi ,çoğu yerde kesinlilik arz etmektedir.

    5-) "O Zat?n üçüncü vazifesi, hilafet-i ?slamiyyeyi, ittihad? ?slama bina ederek, ?sevi ruhanileri ile ittifak edip din-i ?slama hizmet etmektir." (71)

    Bediüzzaman , kendisinden sonra gelecek olan Zat’?n , bir tak?m vazifelerinden bahsettikten sonra , üçüncü vazifesi olarak , Sahabeyi Kiram veya Osmanl? dönemindeki Devleti idare şekli olan Hilafet Sistemini rehber edinmiyeceğini , bunun yerine ?slam Birliğini (belki Osmanl? Milletler Birliği benzeri bir teşekkülü ) kurmay? hedefliyeceğini belirtmiştir. Bu Hedef doğrultusunda , ?sevi ruhanilerle ittifak?n gerçekleşeceğini ve bu ittifak?n ?slam dinine Hizmet şeklinde semerelerini vereceğini söylemektedir.

    6-) "?şte böyle bir s?rada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i ?sâ Aleyhisselâm?n şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî ?sevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i ?lâhiyenin semâs?ndan nüzul edecek, halihaz?r H?ristiyanl?k dini o hakikate karş? tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan s?yr?lacak, hakaik-i ?slâmiye ile birleşecek, mânen H?ristiyanl?k bir nevi ?slâmiyete ink?lâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o ?sevîlik şahs-? mânevîsi tâbi ve ?slâmiyet metbû makam?nda kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacakt?r. Dinsizlik cereyan?na karş? ayr? ayr? iken mağlûp olan ?sevîlik ve ?slâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyan?na galebe edip dağ?tacak istidad?nda iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-? ?sâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyan?n?n baş?na geçeceğini, bir Muhbir-i Sad?k, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, hakt?r. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacakt?r." (72.a.)

    Ateizmin Dünyada çok güçlü olduğu bir dönemde , Allah’?n Rahmeti ile Hristiyanl?k Dini tahriflerden s?yr?larak asl?na dönecek ve Hz.?sa (AS)’m?n şahs-? manevisini temsilen , ?slam?n hakikatleri ile birleşerek , bir nevi ?slamiyete ink?lap etmiş olacakt?r ! Demekki , Hz.?sa’m?n (AS) Şahs-? Manevisinin oluşmas? , Hristiyanl?ğ?n asl?na dönüp Müslümanlarla birleşmesine bağl? ! Hak Din olan ?slamiyete tabi olan Hristiyanl?k dini, bu birleşme ile , büyük bir güçlenme dönemine girmiş olacak. Dinsizlik fikrine karş? ,ayr? ayr? mücadele ettiklerinde muvaffak olamayan ?sevilik ve ?slamiyet , ittihat sonucu dinsizliği yenecek istidada kavuşmuş olacakt?r. ?şte tam bu s?rada , Cismaniyeti ile 3.Hayat Tabakas?nda bulunan (72.b.) Hz.?sa (AS) güç kazanan Hak Dinin baş?na geçeceğini , Allah Resulu (SAV) herşeye Kadir olan Allah( C.C.) ‘nun vaadine istinaden haber vermiştir. Madem vaad etmiş ,elbette yapacakt?r !

    7-) “Şahs-? ?sa Aleyhisselâm?n k?l?nciyle maktul olan şahs-? Deccal?n, teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-? mânevîsini öldürecek ve inkâr-? ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak ?sevî ruhânileridir ki, o ruhâniler din-i ?sevînin hakikatini hakikat-i ?slâmiye ile mezc ederek o kuvvetle onu dağ?tacak, mânen öldürecek. Hattâ, "Hazret-i ?sa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdîye namazda iktida eder, tâbi olur" diye rivayeti (73.a.), bu ittifaka ve hakikat-i Kur’âniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder." (73.b.)

    Hz.?sa (AS) m?n Şahs? manevi k?l?nc? ile öldürülecek Deccal?n Şahs-? manevisi sonras?nda , dehşetli ve güçlü olan Materyalizm ile Dinsizlik Fikride öldürülmüş olacakt?r. Bunu (Ateism fikrininin öldürülmesini) hakiki Dindar ?sevi Ruhaniler gerçekleştirecektir. Bu Ruhanilerin o güce ulaşmas? ve bunu başarmas? , ancak Hr?stiyanl?k Dinini ?slam Hakikatleri ile ink?lab ettirmeleri neticesinde olabilir ! Hz.?sa (AS) m?n , Ahirzamanda Hz.Mehdiye namazda tabi olacağ? Hadisi şerifide , bu ?ttifaka ve ?sevi ruhanilerinin Kur’ana tabi olmalar?na işaret etmektedir.

    8-) "Ey Câmi-i Emevîde kardeşlerim! Ve yar?m as?r sonraki âlem-i ?slâm camiindeki ihvanlar?m! Baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki: ?stikbalin k?t’alar?nda hakikî ve mânevî hâkim ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yaln?z ?slâmiyettir ve ?slâmiyete ink?lâp etmiş ve tahrifattan ve hurafattan s?yr?lacak ?sevîlerin hakikî dinidir ki, Kur’ân’a tâbi olur, ittifak eder." (74.a.)

    Bediüzzaman Hazretleri , Hicri 1327 (M. 1909 ) ‘de Şam'da Emevi Camii'nde içlerinde 100 Alim olmak üzere toplam on bin kişiye verdiği hutbesinde, Hicri 1371'den (M.1952) sonraki ?slam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapm?şt?r (74.b.) ?fadelerde geçen , yar?m As?r sonras?ndaki (Hicri 1421 - M.2001) ?slam alemine hitab ederken , bu y?llarda ?slamiyetin dünyada Hüküm sürme eğilimine gireceğini , hem Dünya hemde Ahiret Saadetine vesile olacağ?na , ayn? zamanda Hr?stiyanl?ğ?n tahrifatten ve hurafelerden s?yr?l?p , ?slamiyete ink?lab etmeye başl?yacağ?na , bunu yaparkende Kur’ana tabi olmay? kendilerine Rehber edinip , ?slamiyet ile ?ttifak edeceklerine işaret etmiştir. Cay-? Dikkat bir diğer husustur ki , Bediüzzaman Hazretleri “Allah'?n nurunu ağ?zlar?yla söndürmek istiyorlar, Allah da raz? olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamay? diliyor.” (Tevbe /9:32) Ayetinin tefsirinde , Hicri 1324 senesine işaret ettiğini beyan ettikten sonra , bir vecihle eğer şeddeli “lam”lar ve “mim” ler ikişer say?lsa, bundan bir as?r sonra zulümat? dağ?tacak zatlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir. “ (74.c.) diyerek , Hicri 1424 ( M.2003 ) y?l?na remzen parmak bas?p , bahse konu ?sevi Ruhanilerinin Kur’ana tabi olup , ?slamiyetle ittifak etmelerine vesile olacak Şahs-? manevinin , Mehdinin şakirtleri olduğu izlenimini vermektedir.

    C) Hz.?sa (AS) ‘m?n Nuzülü ve Peygamberimiz'e(SAV) ümmet olma Keyfiyeti :

    Hz. ?sa’n?n nüzulü meselesinde, onun bedenen yeryüzüne ineceği, ümmet-i Muhammed aras?nda telakki bi’l kabule mazhar olmuş (kabul edilebilinir) bir meseledir. Hz. Üstad’?n Onu şahs-? manevî olarak anlamas? ise, bu anlay?şa, bu hissiyata ters değildir. (75.a.)

    ?slam alimlerinden baz?lar?, Hz. ?sa'n?n şahsen nüzûlünü, Cenâb-? Hakk'?n hikmetine ayk?r? bularak, bu nüzûle “şahs-? mânevî” nüzûlü olarak bakm?şlard?r. Baz?lar? da âyet ve hadisleri daha değişik şekilde te'vil etmişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri ise, Hz. Mesih'in nüzûlünün şahsen olacağ?n? nefyetmemekle beraber, daha çok şahs-? mânevî üzerinde durmuş ve Hz. Mesih'in nüzûlünü, Hristiyanl?k âleminin ?slâm'a iktida etmesi şeklinde anlam?şt?r. Hristiyanl?ğ?n tasaffisi için Hz. Mesih'in şahsen nüzûlünü de uzak görmemek gerektiğini ifade ederek, “evet, her vakit melekleri semâvattan yere gönderen, baz? vakitte Hazret-i Cibril'in D?hye suretine girmesi gibi onlar? insan suretine vaz' eden, ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretinde temessül ettiren, hattâ ölmüş velilerin ruhlar?n? cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hz. ?sâ'y?, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset giydirip dünyaya gönderirdi.” (75.b.) demektedir.

    Üstad, temelde meseleye böyle yaklaş?rken, nüzûl keyfiyetiyle alâkal? hadislerde zikredilen Şam'da Ak Minare'ye inmesi, bir at?n üzerine binmesi.. vb. hususlarda da kat'iyen tafsilata girmemiştir. Meselenin dinî temellerine gelince; Hz. Mesih'in âhir zamanda tekrar dünyaya döneceğini ve bu nüzûl keyfiyetini bildiren yaklaş?k yüz kadar hadis-i şerif vard?r. Bu hadislerden en az k?rk kadar?, hadis kriterleri aç?s?ndan sahih say?l?r, yani erbab?nca itimat edilen hadislerdir. Yirmi kadar? da hasen kabul edilmektedir, yani, ondan bir derece düşük de olsa s?hhatine güven duyulan hadislerdir. Kur'an'da bu konuyu sarih (aç?ktan) olarak ifade eden bir ayet yoktur. Fakat baz? büyük alimler, mesela bu mevzudaki hadisleri de cem' eden Hindistan'l? Allâme Keşmirî, dört ayetin ahir zamanda Hz. Mesih'in ineceğine işaret ettiğini söylemişlerdir. Bu ayet-i kerimeler şunlard?r: “Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacakt?r.” (Âl-i ?mran, 3/46); “Kitap ehlinden her biri ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir.” (Nisâ, 4/159); “Doğduğum gün, öleceğim ve diri olarak gönderileceğim gün bana selâm olsun.” (Meryem, 19/33) ve “O, k?yamete bir alâmettir.” (Zuhruf, 43/61). (75.c.)

    H?ristiyan âleminin ?slâm’a iktidâ etmesi meselesine gelince; Allah Resûlü (sav) âhir zamanda yeryüzünü işgal edecek insanlar?n fizyonomilerini çizip resmederken, daha ziyade baz? Uzak Doğu insanlar?n? âdeta resm ve tarif etmektedir. Bu tariflerde daha çok ablak suratl?, kalk?k çeneli, elmac?k kemikleri d?şar?ya ç?k?k, burunlar? bas?k, gözleri çukur insanlar nazara çarpmaktad?r. Ayr?ca yine bu hadislerde Hz. Mesih ve Mehdi’nin ortaya ç?kmas? ve H?ristiyanlarla Müslümanlar?n bir bütün olarak hareket etmesinin de, yeryüzünün bu insanlar taraf?ndan işgal edildiği zamana rastlayacağ? vurgulanmaktad?r. Bu hadisle ilgili yorumlara göre, H?ristiyanl?ğ?n iktidâs?, tamamen ?slâmiyet’e dehalet şeklinde olabileceği gibi, içinde bulunduklar? kar?ş?k, bulan?k ve kaoslu bir ortamdan s?yr?l?p, ?st?fâ (saflaş?p) edip tekrar Hz. Mesih çizgisine gelmeleri şeklinde de olabileceği ak?ldan uzak değildir. O halde onlar, ihtimal tam mânâs?yla Şeriat-? ?slâmiye’yi benimsemeyecekler ama, başlar? s?k?şt?ğ? an Müslümanlar?n vesâyetini kabul edecek ya da günümüzde baz? bölgelerde olduğu gibi, gelip toplu halde Müslümanl?ğa gireceklerdir.

    Dolay?s?yla, bu birlik ve beraberliği sadece ahir zamanda dünyan?n işgal edildiği âna has k?lmak yanl?ş olur. Zira günümüzde de, ayn? tür vifak ve ittifak, cüz’î ölçüde de olsa var say?labilir. Nitekim biz bunu, komünizmin y?k?lacağ? âna kadar belli ölçüde yaşad?k; H?ristiyanl?kta sabit kalanlarla bir araya gelerek, inkâr-? Ulûhiyet’e, ateizme karş? bir pakt kurduk. Gelecekte daha değişik tehlikelere karş?, başka birleşmeler de söz konusu olabilir.(75.d.)

    Bediüzzaman’a göre; H?ristiyanl?k, Teslis inanc?ndan kaynaklanan şirk dairesinde kal?c? kalmay?p , birgün, as?llar?nda olduğu gibi hâlis tevhid inanc?na geri dönecektir. Tarihsel gelişmelerin de bunu doğrulad?ğ?n?, o şu şekilde ifade etmiştir: “Nasrâniyet ya intifâ, ya ?st?fâ bulacak. ?slâm’a karş? teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren y?rt?ld?, Prutluğa tâ geldi. Prutlukta görmedi ona salâh verecek. Perde yine y?rt?ld?, mutlak dalâle düştü. Bir k?sm? lâkin bâz? yak?nlaşt? tevhide; onda felâh görecek. Haz?rlan?r şimdiden, y?rt?lmaya başl?yor. Sönmezse, safvet bulup ?slâm’a mal olacak. Bu bir s?rr-? azîmdir. Ona remz ve işaret: Fahr-i Rüsûl demiştir: ‘?sâ, Şer'im ile amel edip ümmetimden olacak.’(76)Hz.?sa’n?n(a.s.) hakikî dini ile ?slâm hakikatlerini bir araya getirmeye çal?şacak olan bu topluluğa Bediüzzaman, “Müslüman ?sevîleri” unvan?n? vermiştir.(77)

    Bu aç?klamalardan hareketle, asl?nda Hz. Mesih'in nüzulü, "Mesihiyet şeklinde değil; Mehdilik ve Muhammedilik şeklinde olacakt?r." denebilir. Böyle bir gerçeğin tahakkuk keyfiyeti ne şekilde olursa olsun, bence mühim olan, her Müslüman'?n Kur'an'?n ruh ve ma'nas?n? ar?zas?z temsil edip her zaman bu "menheli'l-azbi'l-mevrud = tatl? su kaynağ?"n?n baş?nda durup o temiz, o pak, o nezih kaynaktan yararlan?p ve başkalar?n? da yararland?rmakt?r. Bir diğer önemli husus da, bütün bunlar? belli şah?slara bağlama yerine konuyu bir şahs-? manevi konusu olarak değerlendirmektir. Yine de bu mesele çok münakaşas? yap?lacak bir meseledir. Zira, bu konuda öteden beri "sevad-? azam"?n kabul ettiği baz? esaslar var. Bu esaslar çiğnendiğinde ciddi iftiraklar doğabilir. Zaten Üstad da, belki elli yerde bu nüzul ve temsili anlatm?ş ve "ancak onu nur-u firasetle bakanlar sezebilir" demiştir. O halde, bütün bunlar? nazar-? itibara alarak, ahirzamanda Hz. Mesih'in gökten inmesini intizar etmenin bizim vazifemiz olmad?ğ?n? ifade edebiliriz. (78.a.)

    Konu ile ilgili Bediüzzaman?n Talebelerinden Dereli Mutâf Haf?z Ahmed’in Üstad’a yazd?ğ? bir mektubta rüyas?n?n tabirinde : "Allahu a’lem, bu rüyan?n bir tabiri şudur ki: Üstad?m?z?n Kur’ân-? Hakîmden ald?ğ? ve neşrettiği Risale-i Nur vas?tas?yla Nasârân?n bir k?sm? ?slâmiyeti kabul edecek ve Nasârâ Müslümanlar? veya H?ristiyan mü’minleri hükmüne geçip Üstad?m?z?n sözlerini ?sâ Aleyhisselâm?n sözleri nev’inden hüsn-ü kabul edeceklerine işârettir." (78.b.) diyerek , Bediüzzaman?n Risale-i Nurlarda konu ile alakal? Vaaz ettiği prensiblerin , ileride Dindar ?sevi Ruhaniler taraf?ndan hüsn-ü kabul göreceğini beyan etmiştir.

    D) Ehl-i Kitab'?n Dini ile Dost olmak yasaklanm?şt?r !

    Bediüzzaman Hazretleri , Kur’anda men edilen “Yahudi ve hristiyanlarla dost olmay?n (Maide, 5/51) Ayeti Kerimesinin tefsirinde , “Delil, katiü'l-metin olduğu gibi katiü'd-delalet olmak gerektir,” diyerek, yahudiler ve h?ristiyanlarla diyalog ve dostluk kurman?n yasak olduğuna dair delilin Kur’an’?n ayetleri gibi sağlam bir metne dayand?r?lmas?na rağmen, kastedilen anlam?n kesin olmad?ğ?n? belirterek , Yahudi ve Hristiyanlarla dost olmaya men değil , tahrif olan yahudilik dini ile yine tahrif olan hristiyanl?k dinine dost olmaya men olduğunu belirtmektedir. Şayet bu Ayeti Kerimeyi böyle bir anlam verilmemiş olunursa , yine Bediüzzaman?n “Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!” ifadesinde dediği üzere , Ehl-i Kitab han?mlar? ile evlenmeye ruhsat? belirten (Maide .5/5 ) Ayeti ile çelişeceğine vurgu yapmaktad?r. Çünkü , hem dost edinmeyin hemde Han?mlar? ile evlenmenizde bir sak?nca olmaz anlay?ş? , Kur’an?n siyak ve sibak bütünlüğünü zedelemektedir. Tefsirin devam?nda , Asr-? Sadet döneminde, ?slam?n yeni nuzülü ile meydana gelen yeni bir Din'in manevi bir ink?laba sebebiyet verdiğini, bundan dolay? Sahabeyi Kiram bütün k?staslar?n? "Din" noktas?ndan yapmaktalar ve bu noktadan muhabbet veya düşmanl?k beslerlerdi . Buna istinaden , Asr? Saadet döneminde gayri müslimlere muhabbette bir nifak endişesi vard? . Ancak , günümüzde yaşanana ink?labat manevi değil bir nevi medeni ve dünyevi bir ink?labat olduğundan , k?stas olarak medeniyeti nazara almak esast?r. Zaten , gayri müslimlerin çoğu da dinlerine bağl? olmad?klar?ndan , onlarla dost olmak , hem medeniyet ve gelişmişlikleri noktas?na hemde Dünyevi Bar?ş ve Huzurun temini içindir. Bundan dolay? , Kur’andaki nehiy bunun kesinlikle kapsamamaktad?r ! (79)

    Bediüzzaman Hazretleri , değişik ?rklardan müteşekkil bir milletin saadet ve selametinin dostluktan geçtiğini belirterek, bunun ölçüsünü de; “Fakat mütezellilane (alçalarak) dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, müsafaha elini uzatmakt?r,” şeklinde koymaktad?r.(80 ) "Hattâ değil Müslümanlarla, belki dindar H?ristiyanlarla dahi dost olup adâveti b?rakmaya çal?ş?yorum"(81) demektedir. ?nkar-? Uluhiyete karş? , Amerika gibi dine önem veren devletlerle Diyaloğun olmas? gerektiğine işaret eden Bediüzzaman , bu ülkelerle ?slam Kimliğimizi öne ç?kararak Hakiki dostluklar?n sağlanabileceğine vurgu yapm?şt?r. (82) ( O dönemki Nüfüs oranlar?na göre ) 800 milyonluk H?ristiyan Aleminin , 400 milyonluk Müslüman Aleminin Sulh ve selametine şiddetle ihtiyac? olduğunu ve bu vesile ile diğer dinlerinde bu Milletin dostluğunu kazanacağ?n? bildirmiştir. (83)

    Eskiden H?ristiyan devletlerinin ittihad-? ?slâma taraftar olmad?klar?n? , fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik ç?kt?ğ? için, hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur’ân’a ve ittihad-? ?slâma taraftar olmaya mecburdurlar , demiştir. (84)

    ?slam dininin , Hakiki H?ristiyanl?kla bir sorunun olmad?ğ?n? , belki günümüz H?ristiyanl?ğ? ile başta tevhid noktas?nda bir sorunun olduğunu , yani ?slamiyette sebebler nazara al?nmad?ğ?ndan , enaniyetlerin izalesinin kolay olduğunu , halbuki h?rsitiyanl?kta vas?talara kutsiyet atfedildiğinden , Allah ile kul aras?nda giren vas?talara bir nevi enaniyet verildiğini , bunun neticesinde h?ristiyanlar içinde birçok Reisicumhurun enaniyetini b?rakmak zorunda kalmad?klar?ndan , ayn? zamanda dindar olabildiğini (Amerikan Cumhurbaşkan? Wilson ile ?ngiliz Cumhurbaşkan? vekili Lloyd George gibilerin dindar papaz olmalar? gibi ) , halbuki Hakiki bir müminin enaniyeti terk etmesi gerektiğinden , o makamlara gelip Dindarl?ğ?n? muhafaza etmesinin müşkilat?ndan da bahsetmiştir.(85)

    Sonuç olarak , ehl-i kitapla “din” dostluğu değil, “güzel s?fat ,faydal? sanat , teknoloji ve ahlak-? hasene ” dostluğu, âyetin nehyinin şümulüne girmemektedir. Elbette bir ehl-i kitab?n dinine muhabbet duymak, iman?n zaafiyetini gösterir. Ama onlar?n meselâ “doğruluk , dürüstlük, emanete sadakat ” gibi s?fatlar?na sevgi beslenebilir, teknolojileri hoş karş?lanabilir, işbirliğine gidilerek istifade edilebilir. Bunlar, Kur’ân'?n kastettiği “dostluk” kavram?n?n içine girmemektedir.

    E) Bir Mümin , “ateist” olabilir ama asla Kalben “H?ristiyan” olamaz !

    Bediüzzaman Hazretlerine göre , bir ?sevi (H?ristiyan) Müslüman olsa , Hz.?sa (AS) m? bir mümine oranla daha fazla sever , bir Musevi (yahudi) Müslüman olsa , Hz.Musa(AS) m? bir mümine oranla daha fazla sever , ancak bir müslüman Hz.Muhammed (SAV) ‘in zincirinden ç?ksa yani ?slam dinini terk etse , hiçbir dine giremiyeceğini , ruhunun maneviyata kapanacağ?n? ya anarşist,ya da ateist olacağ?ndan bahsetmektedir. (86) Bunun nedeni olarak , ?slamiyete inanan bir müslüman?n , zaten Hz.?sa(AS) ‘ma ve Hz.Musa (AS) ‘ma inand?ğ?n? , bundan dolay? Hz.Muhammed (SAV) mi inkar eden bir müslüman?n bu peygamberlerin tahrif olmuş dinlerine girmesinin yeni bir inan?ş olm?yacağ?ndan , ayr?ca Hz.Muhammed (SAV) vesile ile tüm peygamberleri sevmiş olduğundan , kalben diğer dinlere girmesinin mümkün olmad?ğ?ndan bahsetmektedir. (87)

    Dinsiz bir milletin uzun ömürlü olam?yacağ?n? beyan eden Bediüzzaman , 2 büyük Dünya savaş? görmüş milletlerin dinsizliği kabullenmiyeceklerini , Rusya’n?n ne dinsiz kalabileceğini nede H?ristiyanda olabicağ?n? , akl? ve kalbi ikna eden Kur’an ile sulha girip , tabi olacağ?n? müjdelemiştir. Bu vesile ile ileride ?slam Alemi ile bir Savaş yapm?yacağ?na hükmetmiştir. (88)

    ?slamiyete zarar veren 3 cereyan?n baş?nda koministlik ve dinsizlik cereyan? olduğunu , bu cereyanlar içinde en hafifinin bat?l?laşma ve h?ristiyanlaşmay? teşvik eden Siyasi bir yaklaş?m?n olduğunu , yani gayri müslimlere özentiden ziyade , dinsizliğin ?slama zarar vereceğinden bahsetmektedir. (89) Bediüzzaman bunun nedenini aç?klarken : “Madem o cereyan?n yüzde ancak birisini belki binden birisini Purutlar (Protestan mezhebi) ve H?ristiyan gibi yapmaya çevirebilirler. Çünkü, ?ngiliz iki yüz sene zarf?nda, tahakküm ettiği iki yüz milyon ?slamdan iki yüz adam? Purutluğa çevirememiş ve çeviremez. Hem hiçbir tarihte bir ?slam, H?ristiyan olduğunu ve kanaatle başka bir dini ?slâmiyete tercih etmiş olduğu işitilmediğinden” bahsetmektedir. (90)

    F) Bediüzzaman, her zaman sulhu ve müsbet Hareket etmeyi önermiştir!

    Bediüzzaman vefat?ndan önce Nur talebelerine vermiş olduğu son nasihat?nda , vazifelerinin asayişi temin ederek , müsbet hareket etmek olduğunu , menfi yollar? tasvib etmediğini , ve müsbet iman hizmeti doğrultusunda hertürlü s?k?nt? ve meşakkat karş?s?nda sab?r etmek olduğunu beyanetmiştir (91)

    Meclis-i Mebusanda , Hristiyan ve yahudilerin oy kullanma haklar?n?n olmas?ndan rahats?zl?k duyanlara verdiği cevabta , ?slamda meşveretin esas olduğunu , meşverette çoğunluğun görüşünün önem arz ettiğini , ve mecliste çoğunluğun müslümanlardan müteşekkil olmas? hasebi ile bir sak?nca teşkil etmediğinden bahsederek sulh ve sükuneti sağlam?şt?r. (92)

    Gayrimüslim bir erkeğin , müslüman bir k?z ile evlenmesi tarz?nda ç?kan spekülasyonlara , itibar edilmemesi gerektiğini , yeni kurulmakta olan cahil ve perişan vaziyetteki bir millet içinde bu tür spekülasyonlar?n büyütülmemesi gerektiğini , Bak?ml? bir bahçenin kenar?nda bulunan bir parça kirin , umuma mal edilemiyeceğini ve bahçeyi necis k?lam?yacağ? örneğini vererek, itidale davet eder : “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayat?ndan lezzet al?r."(93.a.) Bediüzzaman döneminde yaşanm?ş bu hadiseye benzer bir spekülasyonda ilginçtirki , günümüzde yaşanm?ş , ve teskin etme görevi yine Bediüzzaman?n talebelerine düşmüştür.(93.b.)

    "Gayr-i müslimlerle nas?l müsavi olacağ?z?" sorusuna cevaben ; Eşitliğin fazîlet ve şerefte değil , Hukukta olduğuna , Hukukta ise Padişah ve vatandaş?n eşit olduğunu , "Kar?ncaya bilerek ayak basmay?n?z" hassasiyetinde olan ?slam Hukukunun bir Kar?ncaya verdiği değeri, ?nsanlara vermemiş olmas?n?n beklenemiyeceğini ifade etmiştir. Konuya Örnek olarak , Hz. Ali’nin (r.a.) adi bir Yahudî ile muhakemesi ve Salahaddin-i Eyyûbî’nin miskin bir H?ristiyan ile mürafaas? “ olduğunu belirtmiştir. (94)

    ?dareye ve âsâyişe ilişmeyen muhalif görüşlerin her Devlet ?daresinde olabileceğini belirten Bediüzzaman , Hazret-i Ömer’in (r.a.) Hilafeti döneminde H?ristiyanlara Şer’i kanunlar? ve Kur’ân’? inkâr ettikleri halde ilişilmediğini delil göstererek , yine itidali tavsiye etmiştir.(95)

    Yine Şeyh Said ayaklanmas?nda , kendisinde destek isteyen Şeyh Saide yazd?ğ? Uyar? mektubunda Fitneye sebeiyet vermemesini öğütlemiştir : "Türk Milleti, as?rlardan beri islamiyetin bayraktarl?ğ?n? yapm?şt?r. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlar?na k?l?ç çekilmez. Biz müslüman?z, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarp?şt?rmay?n?z. Bu şer’an câiz değildir. K?l?ç, haricî düşmana karş? çekilir. Dâhilde k?l?ç kullan?lmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’an ve iman hakikatlar?yla tenvir ve irşâd etmektir. En büyük düşman?m?z olan cehaleti izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akîm kal?r. Bir kaç cani yüzünden binlerce kad?n ve erkekler telef olabilir" (96)

    Muhabbete en lây?k şey muhabbettir ve husumete en lây?k s?fat husumettir. Yani hayat-? içtimaiye-i beşeriyeyi temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek s?fat? en ziyade sevilmeye ve muhabbete lây?kt?r.” (97) diyerek tan?mlad?ğ? Muhabbet – Husumet denklemini "Benim yüz ruhum olsa âsâyişe feda ediyorum." (98) şeklinde özetliyerek, son noktay? şu muhteşem tesbiti ile koymaktad?r : "Zîra, medenilere galebe çalmak ikna iledir; söz anlamayan vahşîler gibi, icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur." (99)

    G) Hristiyanlar dinlerini terk değil, tadil etmelidir

    Bediüzzaman’?n -Peygamber Efendimiz’in(a.s.m.) müjdesi üzerine- H?ristiyanl?k’ta vuku bulmas?n? beklediği tasaffi (asl?na dönmesi - tevhid inanc?na dönmesi) , h?ristiyanlar?n dinlerini bütünüyle terk ederek ?slâmiyet’e girmeleri şeklinde bir beklenti değildir. Çünkü, ?slamiyet eski dinlerin güzelliklerini ve şeriatlar?n?n prensiplerini bar?nd?rd?ğ? için, ta’dil ve tekmil edicidir. Yaln?zca, zaman ve mekan?n değişimiyle hükmü kalmayan fürüat k?sm?nda yenilikler getirmiştir. Bu s?r gereğince, h?ristiyanlar zaten sahip olduklar? dinlerinin esaslar?na dayanmakla ve inançlar?n? tekmil etmekle asli dinlerine kavuşacaklard?r.” Ey ehl-i kitap! ?slamiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağ?r gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, itikadat?n?z? ikmal ve yan?n?zda bulunan esasat-? diniye üzerine bina ediniz" (100) diye teklifte bulunuyor.

    H) Fetret devrinde mazlumen ölen H?ristiyanlar Şehit’tir ... !

    Baz? kesimler taraf?ndan , iyice tahlil edilmeden , ilmi delilden yoksun bir şekilde eleştiri konusu yap?lan bu hususta , Bediüzzaman Hazretleri : “Çünki âhir zamanda mâdem fetret derecesinde din ve dîn-i Muhammedi'ye Aleyhissalâtü Vesselama bir lâkaydl?k perdesi gelmiş ve madem âhir zamanda Hazret-i ?sa'n?n (A.S.) dîn-i hakikîsi hükmedecek, ?slâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanl?kta kalan ve Hazret-i ?sa’ya (a.s.) mensup H?ristiyanlar?n mazlumlar?, çektikleri felâketler onlar hakk?nda bir nevi şehadet denilebilir.” tesbiti ile Ahirzaman?n bir Fetret devri olduğunu beyan ediyor.

    Yaz?n?n devam?nda özellikle ihtiyarlar,musibetzedeler, fakir ve zay?flar?n , müstebit büyük zalimlerin Şiddetleri alt?nda musibet çektiklerini , buna istinaden 15 yaş?n alt?nda olan (Baliğ olmayan) çocuklar?n Şehid olduklar?na , 15 yaş?n üstünde olan (Baliğ olan) kişilerinde masum ve mazlum olmalar? durumunda , inşallah cehennemde kurtulacaklar?na işaret etmektedir. (101)

    “Biz peygamber göndermedikten sonra azap edicilerden değiliz.” (?srâ, 17/15) ayetine istinaden, ?mam Maturidî ve taraftarlar?na göre, kâinatta, her biri bir kitap binlerce delil varken Allah’? bilmeyen mâzur olamaz derler. Eş’arîler ise: “Biz peygamber göndermeden azap edecek değiliz..” meâl-i âlîsiyle ifade edilen âyete dayanarak, azaba müstahak olman?n, tebliği müteakip olacağ? hususunu esas alarak , Fetret Dönemindeki insanlarsa bir ölçü getirmişlerdir. (102) ?şte Bediüzzaman?n bu tesbiti , Ehl-i Sünnet ?tikad? aç?s?ndan yerinde birer tesbittir ! Fakat inkâr mesleğine girerek puta da tapmam?ş olmas?n?n gerekliliğide vard?r. (103)

    ?) Ehl-i Kitab ve Yahudilik

    Kur’an?n “Ey Ehl-i Kitab” davetine , günümüz Ehl-i Kitab?n?n?n diğer As?rlara göre daha çok muhtaç olduğunu ifade eden Bediüzzaman , Ehl-i Kitab ile ayn? zamanda Ehl-i Mektebinde (?lim Sahiblerinin) kast edildiğini ifade etmektedir. (104)

    Kur’an? Kerim , Kafirler içinde , Ehl-i Kitab a farkl? bir konum verirken , Ehl-i Kitab içindende H?ristiyanlara Farkl? bir statü vermektedir :

    "?man edenlere karş? düşmanl?k yönünden insanlar?n en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanlar? bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bak?m?ndan en yak?n olarak da: "Biz h?ristiyanlar?z" diyenleri bulursun. Çünkü onlar?n içlerinde keşişler ve rahipler vard?r. Ve onlar büyüklük taslamazlar."(Maide:82)

    Aç?kças?, her H?ristiyan?m diyen de, mü’minlere ‘sevgice en yak?n’ olmamas?na karş?n , Ayeti Kerime aç?kça ?slama meyletme yönü itibari ile H?ristiyanlardan bahsetmektedir.

    Bediüzzaman, H?ristiyanl?k aleminde beklenilen gelişmelere benzer şekilde, Yahudiliğin de tasaffi edeceğinden, ?slâm’a teslim olacağ?ndan bahsetmemekle beraber , “Bir Musevi Müslüman olsa Musevi Müslüman olur” (105) diyerek , Yahudiler içindede ?slam ile müşerref olacak insanlardan bahsederek , onlar? tamamen Diyalog d?ş?nda tutmamaktad?r ! Diğer yandan , dinsizlik cereyan?na karş? tek başlar?na mukavemet edemeyen H?ristiyanl?k ve ?slamiyet’in , asl?na dönene H?ristiyanl?ğ?n ?slam ile birleşeceklerine dikkat çeken Bediüzzaman, yahudilerin ise hem Deccal’?n hemde Süfyan’?n en büyük kuvveti, destekçisi ve gönüllü takipçisi olacaklar?na Hadislerin işaretinden nakletmiştir. (106) Nitekim, yahudiler Alman milletinden intikamlar?n? almak için komünist komitesin tesisinde mühim bir rol oynam?şlar ve kendilerinden olan Troçki nam?ndaki dehşetli bir adam? Rusya’n?n baş?na geçirmeyi başarm?şlard?r.(107)

    Bediüzzaman , her nekadar , Kur’ân’?n dehşetli darbelerinden intikam besleyen Yahudilerden ve mağrur bir k?s?m H?ristiyanlardan bahsetmiş olsada , Ehl-i Kitab?n bu zararl? k?sm?na karş?n , her as?rda Kur’ân’?n pek çok kahramanlar? ve mânevî kalelerinin mukavemet edeciğine işaret ederek (108) Diyaloğun Ehl-i Kitab?n makul k?sm? ile yap?lmas?na vurgu yapm?şt?r.

    J) Kafirlerin hepsi bir değildir !

    Bir insana karş? muhabbet beslerken , o kişinin Zat?na karş? değil , ahlaki s?fatlar?na veya Sanat?na karş? bir muhabbet beslenildiği belirten Bediüzzaman Hazretleri , “Nas?l ki her Müslüman?n her s?fat? müslüman olmad?ğ? gibi , her bir kafirinde her S?fat? ve San’at? kafir olmas? gerekmez “ diyerek , bir Kafirin Müslüman bir s?fat?na veya bir San’at?na karş? muhabbet beslenmesinde bir sak?nca olmad?ğ?n? belirtmiştir. (109)

    Bediüzzaman Hazretleri , Kur’an? Kerimde geçen “Kafir” hitab?na muhatab olan iki zümreden bahsetmektedir :

    1-) Allah’? inkar eden dinsiz Kafir : “Bu anlam ile Ateistler kast edilmektedir”. Çünkü Ameli yönden Küfre düşmüşlerdir.

    2-) Peygamberimiz ve ?slamiyeti ?nkar eden Kafir : “Bu anlam ile Ehl-i Kitab kast edilmektedir. Çünkü ?tikat yönü ile Küfre düşmüşlerdir.

    Kafir olan bir kişiye kafir diye hitab edilmesini doğru bulmayan Bediüzzaman , örnek olarak : “Kör adama, hey kör demediğiniz gibi... Çünkü eziyettir. Eziyetten nehiy var. “Kim zimmî olan birine eziyet ederse..." Hadis-i şerifin devam? "Ben onun hasm? olurum ; şeklindedir." (110) diyerek ?slamiyetin tahkir ve eziyet dini olmad?ğ?n? vurgulam?şt?r. Geleneksel olarak , Kafir dendiğinde akla hemen birinci tasnifteki kafir geldiğinden , özellikle Ehl-i Kitaba karş? kafir deyiminin kullan?lmas?n?n , mana itibari ile doğru olsa bile , yüklediği anlam itibari ile tahkir içerdiğinden bu şekilde hitab edilmesini doğru bulmamaktad?r! (111)

    Ayn? tasnifi , Avrupa içinde yapan Bediüzzaman Hazretleri , sert bir dil ile hitab ettiği Avrupa’dan bahsederken :

    Yanl?ş anlaş?lmas?n, Avrupa ikidir. Birisi, ?sevîlik din-i hakikîsinden ald?ğ? feyizle hayat-? içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atlar? ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunlar? takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiât?n? mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muz?r bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, beşerin saadeti bu ikisiyledir , senin bu iki elin k?r?ls?n ve şu iki pis hediyen senin baş?n? yesin ve yiyecek! "diyerek , hakiki H?ristiyanl?ktan feyizlenen ve toplumsal Hayata gerek San’at gerek adalet ve gerekse Hakkaniyeti uygulayan , ve bu doğrultudaki Fen ?limlerini kendine Rehber edinen Avrupaya bu sert mülahazalar?n?n d?ş?nda tutmuştur ! (112)

    Yine ikinci Avrupa’ya seslendiği bir başka yerde : “Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve ?sevî dininden uzaklaşm?ş Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taş?yan kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. “ şeklinde hitab etmiştir. (113)

    Bediüzzaman Hazretleri , bu tasnife delil olarak ?slam F?kh?ndan örnek getirmiştir : “Onun için, ?slâmiyet, fâs?k? hain bilir, şehadetini reddeder. Mürtedi zehir bilir, idam eder. H?ristiyan bir zimmîyi ve kâfir muahidi ibka eder (olduğu gibi kabullenir) . Hanefî mezhebi zimmînin şehadetini kabul eder”. (114)

    K) Günümüz H?ristiyanlar?na samimi bir davet

    Hüseyin-i Cisrî’nin “Risale-i Hamidiye”sinde yüz on dört işareti semavi kitaplardan bulduğunu belirten Bediüzzaman , onca tahrifattan sonra bile hâlâ Resûl-ü Ekrem’le(A.S.M.) ilgili müjdeli haberlerin yer almas?n?n , daha önceleri daha aç?k işaretlerin olduğuna bir delil olduğunu ve madem semavi kitaplarda geçen hakikatlere mutlaka inanmak gereklidir, o halde ?seviliğin Hakiki dindarlar?, kendi kitaplar?nda aç?kça geçen bu müjdeleri dikkate al?p tasdik edecekler ve Kur’ân-? Hakîm’in hakikatlerini de kabul ederek onun da ilâhî bir kaynaktan geldiğine inanacaklar?na beşaret vermektedir. (115)

    Bediüzzaman?n bahsettiği , Hüseyin Cisri'nin tahrif olmuş ?ncil ve Tevrattan , Peygamberimiza (SAV) ait bulduğu işaretlerden birkaç?n? örneklendirelim :

    “Onlar için kardeşleri aras?ndan, senin gibi bir peygamber ç?karacağ?m ve sözlerimi onun ağz?na koyacağ?m” (Kitab-? Mukaddes, Tesniye Bâb?, Âyet: 18).

    “Gerçek, Mûsa demiştir: “Rab size kardeşleriniz aras?ndan benim gibi bir peygamber ç?karacak, her ne söylerse onu dinleyeceksiniz. Ve bütün peygamberler, Semuel (?smail) ve s?ra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilân ettiler” (Rasullerin ?şleri, Bâb: 3, Âyet: 22).

    “... ve Rabbin... Mûsa gibi bir peygamber daha ?srail’de ç?karmad?.” (Tesniye, Bâb: 34, Âyet: 12).

    Kitab-? Mukaddes’in Ahd-i Atik (Tevrat) ve Ahd-i Cedid (?ncil) bölümlerinden al?nan yukar?daki âyetlerde ç?kan deliller :

    Delil 1-) Hz. ?brahim’in oğlu Hz. ?shak’?n soyundan gelen ?srail Oğullar?’na Hz. Mûsa’n?n “kardeşleriniz” şeklindeki hitab?, Hz. ?shak’?n kardeşi Hz. ?smail’in soyuna, yani ?smail Oğullar?’na işarettir. ?smail Oğullar?’ndan gelecek olan peygamber ise ancak Hz. Muhammed (sav) olabilir; çünkü ?smail soyundan yaln?zca Efendimiz (sav) gelmiştir. Hz. Yûşa ve Hz. ?sa, Hz. ?smail’den değil, ?srail Oğullar?’ndand?r.

    Delil 2-) Hz. Mûsa, “benim gibi” sözüyle Peygamberimizi kasdetmektedir; çünkü, cihad, getirdiği kanun ve hükümler, koyduğu cezalar, cemaati aras?nda sözünün dinlenir olmas?.. gibi yirmi kadar hususta Hz. Mûsa’ya benzeyen, Hz. Yûşa ve ?sa değil, Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (sav).

    Delil 3-) Hz. Mûsa gibi bir nebînin ?srail Oğullar?’ndan bir daha ç?kmayacağ? aç?kça ifade olunmaktad?r.

    Delil 4-) “Sözlerimi ağz?na koyacağ?m” ifadesi, Efendimizin ümmî olup, okuma-yazmas? bulunmad?ğ? halde Allah’?n Kelâm?’n? kolayca h?fzedip insanlara okuyacağ?na işarettir.

    “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlar?nda parlad? ve mukaddeslerin onbinleri içinden geldi. Onlar için sağ?nda ateşli ferman vard?” (Tesniye, Bab: 33, Âyet: 2).

    Delil 5-) “Sina’dan gelme”, Hz. Mûsa’ya Tûr-? Sîna’da ilâhî hükümlerin verilmesini; “Sâir’den doğma”, Hz. ?sa’ya ?ncil’in verilmesini ve “Paran dağlar?nda parlama” ise, Efendimizin Mekke’de ç?kacağ?n? ifade eder. Paran, Arapça okunuşuyla Faran, Mekke’nin eski isimlerinden olduğu gibi, Kitab-? Mukaddes’in Tekvin Bölümünde de Hz. ?smail’in Paran çölünde oturduğu anlat?lmaktad?r (Bâb: 21, Âyet: 21).

    Delil 6-) ?çinden gelindiği belirtilen mukaddeslerle, Peygamberimizin her türlü ay?ptan uzak bulunan Âli’ne, Ehl-i Beyt’ine ve Ashâb?’na işaret olunmaktad?r.

    Delil 7-) “Sağda ateşli ferman”, ?slâm Dini’nde Cihad’a işarettir.

    “Taş, köşenin baş? oldu... ve o, gözlerimizde şaş?lacak iştir... Allah’?n melekûtu sizden al?nacak ve O’nun meyvelerini yetiştirecek bir millete verilecek ve bu taş?n üzerine düşen parçalanacak; o da kimin üzerine düşerse onu toz gibi dağ?tacakt?r” (Matta, Bâb: 21, Âyet: 42).

    Delil 8-) Yukar?daki âyette geçen “köşe taş?” Hz. ?sa (as) olamaz; çünkü, Hz. ?sa ve getirdikleri alt?nda parçalanma, toz gibi olma meydana gelmemiş, bu Peygamberimizle olmuştur. Zâten, hükmeden Hz. ?sa değil, Efendimizdi (sav); hükmetmek için gelmediğini söyleyen de bizzat Hz. ?sa’n?n (as) kendisidir. (Yuhanna, Bâb: 12, Âyet: 47).

    Delil 9-) Buharî ve Müslîm’in rivâyetlerinde, Peygamberimiz (sav), kendisinin Peygamberlik binas?n?n köşe taş? olduğunu bizzat ifade etmekte ve dolay?s?yla köşe taş? konmakla, yani Peygamberimizle (sav) Peygamberlik tamamlanm?ş olmaktad?r.

    “Rab, size başka bir Faraklit verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun” (Yuhanna, Bâb: 14, Âyet: 15).

    “O, size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hat?r?n?za getirecektir.” (Yuhanna, Bâb: 14, Âyet: 26).

    “Benim için o şehâdet edecektir...” (Yuhanna, Bâb: 15, Âyet: 26)

    “Gitmezsem, Faraklit gelmez... ve O geldiği zaman günah, salâh ve hüküm için dünyay? ilzâm edecektir” (Yuhanna, Bâb: 15, Âyet: 7-8).

    Delil 10-) Yukar?daki âyetlerde Faraklit olarak geçen kelimenin asl? Yunanca’da ‘Piriklitos’ olup, Arapça ‘Ahmed’ kelimesinin karş?l?ğ?d?r. ‘Ahmed’, Efendimizin (sav) ismi olduğu gibi, Kur’ân-? Kerim’de de O’nun ?ncil’de ‘Ahmed’ olarak geçtiği aç?kça ifade edilir. Ve, burada say?lan bütün vas?flar sadece Efendimizde (sav) vard?r. (116)

    ?lerlemiş medeniyete ait güzelliklerin H?ristiyanlar?n mal? olmad?ğ? gibi , ?slamiyetin de Maddi ve mânevi gerilemeye sebeb bir din olmad?ğ?na deyinen Bediüzzaman (117) , H?ristiyanl?ğ?n tahrif olmuş olmas? sebebiyle günümüzde Ruhbanl?k fikrine inanmas? ve Allah’a oğulluk isnad etmiş olmas?, dünyadaki hadiselere mana-y? ismiyle bakmalar?na , dolays?yla kendi Ruhani Liderlerine (Azizlerine) bir nevi Makam tahsis ettiklerini belirtmiştir. Halbuki biz müslümanlar?n, Hay?r ve Şerrin Allah’tan geldiğini bilmemiz hasebi ile kendi Evliyaullah ve Hak Dostlar?m?za mana-y? harfiyle bakarak , onlara H?ristiyanlar gibi bir makam vermemkteyiz. Bu da onlarla aram?zdaki belirgin farklardan birtanesidir. (118)

    SONUÇ :

    Risale-i Nurlardaki tüm bu gerçekler karş?s?nda , Bediüzzaman Hazretlerini bir Mürşid-i kamil , bir Müceddid-i Kebir, bir Kutb-ul Azam kabul etmesine rağmen , hala "Dinler aras? Diyalog" faaliyetlerini eleştirmeyi kendine huy edinen din kardeşilerimizin , Bediüzzamana bağl?l?klar?n?n gözden geçirmelerini önermekteyiz.

    Kaynaklar:

    63 Bkz. Köprü, S. 2, s. 116, Kas?m 1997

    64 Necmeddin Şahiner, 'Bilinmeyen Taraflar?yla Bediüzzaman Said Nursî', Nesil Bas?m Yay?n, s.405.. Necmettin Şahiner, Son Şahitler, IV, 307, 344; Bediüzzaman Said Nursi, Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdulkadir Bad?ll?.

    65 Yard. Doç. A. Emre Öktem (Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi)

    66.a. Emirdağ Lahikas?, Sayfa 303

    66.b. www.ispartanur.net (Zübeyir Gündüzalp Hat?ralar?ndan)

    67.a. Buhari, 4:205, Müslim, 1:136, Fethul kebir, 2:235

    67.b. Lem'alar, Haşiye, Sayfa 155

    67.c. M. ?smail TEZER, Yeni Asya gazetesi, 31.03.2005 tarihli Röportaj.

    68.a. Emirdağ Lahikas?, Sayfa 53

    68.b. Bu ?ncil, ?talyanca el yazmas? olarak bulundu. 1907'de Oxford Üniversitesi matbaas?nda bas?ld? ve yay?mland?. ?ngilizce çevirinin hemen tamam? aniden ve gizemli bir şekilde piyasadan kayboldu. Bu çeviriden yaln?z ikisinin varl?ğ? bilinmektedir: Biri British Museum'da, diğeri de Washington Kongre Kütüphanesi'ndedir. (Muhammed Ataurrahim, Jesus Prophet of ?slâm, England 1977, s. 42) . Son zamanlarda ülkemizde de ?ncil'in izlerine rastland?ğ? ve üzerinde baz? çal?şmalar?n yap?ld?ğ? bilinmektedir: Bunlardan biri, Abdurrahman Aygün'ün '?ncil-i Barnaba ve Hz. Peygamber Efendimiz Hakk?ndaki Tebşîrât?' isimli bas?lmam?ş eseridir. Eser 1942'de yaz?lm?şt?r. (bk. Osman Cilac?, 'Barnaba ?ncili Üzerine Bir Türkçe Yazma ', Diyanet Dergisi, Ekim-Kas?m-Aral?k,1983, cilt:19, say?: 4, s. 25-35) Yine 1984'te Hakkari civar?nda bir mağarada, Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yaz?lm?ş bir kitap bulunduğu ve bunun Barnaba ?ncili olduğu, yurt d?ş?na kaç?r?lmak istenirken yakaland?ğ? da bilinmektedir. (bk. ?lim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, say?: 6, s. 91-94) . Ayr?ca, 'Barnaba ?ncili' ad?yla Mehmet Y?ld?z taraf?ndan ?ngilizce'den dilimize çevrilen bir eser de 1988 y?l? içerisinde Kültür Bas?n Yay?n Birliği taraf?ndan neşredilmiştir.

    68.c. (Muhammed Ebu Zehre, Hristiyanl?k Üzerine Konferanslar, Trc. Âkif Nuri, ?stanbul 1978, s. 105-107) .

    68.d. M.Fethullah Gülen, Sonsuz Nur

    68.e. M.Fethullah Gülen, Fas?ldan Fas?la – II,

    69 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 139

    70 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 179

    71 Sikkeyi Tasdiki Gaybiyye, Sy.11

    72.a. Mektubat, Sayfa 60

    72.b. Mektubat, Sayfa 12

    73.a. Buhari, Enbiya: 49; Müslim, ?mân:244, 245, 247; ?bn-i Mâce, Fiten: 33; Müsned, 2:336, 3:368

    73.b. Şualar, Sayfa 506

    74.a. Hutbe-i Şamiye, Sayfa 38

    74.b. Hutbe-i Şamiye, Sayfa 28 (Haşiye)

    74.c. Şualar, Sayfa 620

    75.a. M.Fethullah Gülen, Fas?ldan Fas?la –II, Bir Zaviyeden Hadis

    75.b. Mektubat,Sayfa: 60

    75.c. M.Fethullah Gülen, “Mesih Nerede, Mehdi Kim? ”, herkul.org, 11.10.2004

    75.d. M.Fethullah Gülen, Prizma, Hz.Mesih ve Nuzül keyfiyeti

    76 Sözler, Sayfa 644

    77 Mektubat, sy.426

    78.a. M.Fethullah Gülen, Akademi 03.04.2000

    78.b. Barla Lahikas?, Sayfa 111

    79 Münazarat, Sayfa 71

    80 Münazarat, sy.66-67

    81 Barla Lahikas?, Sayfa 10

    82 Emirdağ Lahikas?-II, ss. 423-424

    83 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 438

    84 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 297

    85 Mektûbat, ss. 422-423

    86 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 458

    87 Sözler, Sayfa 132

    88 Emirdağ Lahikas?, Sayfa, 310-311.

    89 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 423

    90 Emirdağ Lahikas?, Sayfa, 423-424

    91 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 455

    92 Beyanat ve Tenvirler, Sayfa 84

    93.a. Münazarat, Sayfa 73-74

    93.b. http://groups.yahoo.com/group/fethul...en/message/536

    94 Münâzarât, s.66.

    95 Şualar, Sayfa 307

    96 Beyanat ve Tenvirler, Sayfa 137

    97 Hutbey-i Şamiye, sy.57

    98 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 450

    99 Tarihçe-i Hayat, Sayfa 52

    100 ?şaratü'l-?'caz, Sayfa 52

    101 Kastamonu Lahikas?, Sayfa 79; Şualar, Sayfa 304

    102 Fethullah Gülen Hocaefendinin 24.02.1978 Tarihli Sohbeti

    103 http://groups.yahoo.com/group/fethul...len/message/87

    104 Sözler, Sayfa 371

    105 Emirdağ Lahikas?, Sayfa 458

    106 Şualar, Sayfa 513

    107 Şualar » Sayfa: 507

    108 Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 105

    109 Münazarat, Sayfa 71

    110 El-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr: 6:19, hadis no: 8270

    111 Münazarat, Sayfa 72

    112 Lem'alar, Sayfa 119

    113 Lem'alar, Sayfa 120

    114 Hutbe-i Şamiye, Sayfa 151

    115 Sözler, Sayfa 215

    116 M.Fethullah Gülen, ?nanc?n Gölgesinde, (Peygamberlik)

    117 Hutbe-i Şamiye, Sayfa 127

    118 Hutbe-i Şamiye, Sayfa 145
    kardeşim;
    bu yazar kardeşimiz olay? sapt?rm?ş.
    günümüzde bir grubun yağt?ğ? diyalog değil, zillettir.

    Üstad ise ?zzetle ?slam? tebliğ etmek için ittifak tavsiye etmiş.

    lütfen şu forumu Fetullah Hoca Reklam? formuna çevrimeyin
    Konu HakanBa tarafından (07.06.07 Saat 23:58 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Gayyur ahmetsaid - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    109

    Standart

    Alıntı nefis Nickli Üyeden Alıntı
    Alıntı ahmetsaid Nickli Üyeden Alıntı
    kardeşim;
    lütfen şu forumu Fetullah Hoca Reklam? formuna çevrimeyin

    Ben yaz?y? müsait bir zamanda ayr?nt?l? ve çok dikkatli olarak baştan sona okurum ve bu itham?n?za karş?n gerekli düşüncelerimi paylaş?r?m inş...Uhuvvet ad?na Cemil abinin dediği gibi de ufak meselelerden tart?şma ç?kmas?n...Yukar?daki al?nt?ya cevab?m:sükut!!!

    kardeşim sen bu yaz?y? okumadan m? buraya aktard?n.

    daha ilk paragraf bile maksad? anlat?yor:
    Birçok ehl-i tahkik , ehl-i ilim ve ekser müminlerin kabul gördüğü üzere , Hicri 13. asr?n müceddidi olan Bediüzzaman Hazretleri , Ehl-i Kitab ile diyalogtan öte bir “?ttifak”? tavsiye etmiş , özellikle ?sevi ruhaniler veya Hristiyanlar?n dindarlar?n? nazara vererek asr?m?zda faal olan "Dinleraras? Diyalog" çal?şmalar?n? bireysel olarak başlatan ilk kişi olma özelliğine sahib olmuştur.

    Alıntı nefis Nickli Üyeden Alıntı
    Alıntı nefis Nickli Üyeden Alıntı
    Ben yaz?y? müsait bir zamanda ayr?nt?l? ve çok dikkatli olarak baştan sona okurum ve......

    Yaz?y? yüzeysel olarak okumuştum...Baştan sona kelimesi kelimesine dikkatlice özenti göstermedim.?çinde birşey bulamad?ğ?m için ekledim.Hesab?m bitti san?r?m!...
    Konu HakanBa tarafından (08.06.07 Saat 00:00 ) değiştirilmiştir.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Yalnızca "La İlahe İllallah" Demek Yeterli midir? "Muhammedür Resulullah" Demeden?
    By ZÜMRÜT in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 10
    Son Mesaj: 25.04.17, 13:15
  2. "Ene" ve "Zerre"den İbaret Bir "Elif" Bir "Nokta"dır.
    By Ene-Zerre in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 29
    Son Mesaj: 21.04.17, 20:29
  3. Hayatıyla bir "Elif" yazar, "Vav" vuslatıyla yürür, yüreği "Hu" okur..
    By gamze-i_dilruzum in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 21.04.17, 20:28
  4. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 05.09.08, 13:57
  5. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.10.07, 11:22

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0