ne yapmam lazım...
ne yapmam lazım...
'' Hiç ALLAH kuluna yetmez mi'' Zümer 36
Önemli bir mesele var,bilen kardeşlerim yardımcı olursa sevinirim.Altınbaşak ve Hayrat neşriyatı tercih ediyorum.10. ve 12. sözler Altınbaşak neşriyatta siracinnura girmiş.Dİğer neşriyatlarda Sözlerde görünüyor.Aynı şekilde 11. söz Tılsımlara girmiş.Bunlar sadece birkaç misal.Bunun gerekçesi nedir?
bu konuyu yayınevini arayıp sorsanız daha sağlıklı bilgi edinirsiniz
Güzel bir derleme olmuş
FİHRİST RİSALESİ
( ONUNCU ŞUA) KAYIP RİSALE…188-189-190-191.sayfalar
Fehm-i kâsırânem ve idrak-i âcizânemle Risale-i Nur'un medhini yapacak kudrette olmadığımı müdrikim. Nasıl yapabilirim ki, onun hakikatları-nı medheden Kur'ân-ı Mu'cizi'l-Beyandır. Haydar-ı Kerrâr-ı Şâh-ı Cihan'dır. Hazret:i Bâzü'l-Eşheb Gavsü'1-Geylan-ı Âsumân'dır.
Ey nur! Sana canan ile canım da fedadır Firdevs-i muallâ diye ansak da sezadır Ey lutf-u Huda.. zemzeme-i berk-i güzinin Şakirdine bir nur; kâfire bir şey f-i Huda'dır.
Risale-i Nur madem ki Kur'an-ı Mu'cizi'l-Beyân'ın i'câz-ı manevisinden süzüldü; elbette semavidir. Öyle ise deriz:
Ey ilham-ı kudsî! Güneş mücellâ camlarda ma'kes bulur. Öyle ise, nü-zulgâhın olan kalbler de senin gibi eşsizdir. Elbette sen verâset-i Nebeviye-nin âyinedarlığına mazhar bir âyine-i mücellâdan in'ikas ettin.
Alem-i İslamın asırlardır beklediği, İnşaALLAH elli sene sonra gelecek olan Mehdi-i Muntazır'ın değil, belki Müceddid-i Ekberin bir irtisam'mı senin sath-ı mücellanda görüyoruz. Sen öyle bir makam-ı Münevverden nev-i beşere ve afak-ı İslamiyete tulu' ettin ki, ey tuhfe-i ilahi, senin güzel kokula-rın yetiştiğin hadikanın misilsizliğine şahiddir. Rayiha-i tayyibenin hasiyeti ait olduğu çiçeği işmam eder. Mânâ işaretiyle parmağını ona uzatır. İşte sen de yetiştiğin bir kalb behçesini seni görenlere temaşa ettiriyorsun ki, şu dehşetli asırda, ey Risâle-i Nur; bir vâris-i Peygamber i'sin, bir dellâl-ı Kur'ân'-sın, bir hâdim-i imansın, bir vekil-i Nebiyy-i Zîşân'sın.
Madem ki, âhirzamandaki o beklenilen zâtın üç vazifesinden en mühim, en kudsî, en azametli vazifesi imanı kurtarmaktır. O vazife ise Risâle-i Nur ile tamamen yapılmıştır. Bu da'vânm şâhidleri milyonlardır.
Güneş harâretiyle, ziyasıyla, elvân-ı seb'asıyla güneştir. Biz bu güneşi gördük, gündüze erdik, öyle ise, o ileride gelecek zâtın o iki vazifesi, güne-şin, bulunduğumuz arz-ı medarımıza gelişiyle olacaktır. Geçmiş asırlardaki müceddidler de bu en mühim vazife ile müstahdem olmakla beraber, onlar imanın ve marifetin neticelerinden, meyvelerinden ve feyizlerinden bahsederek imanı kuvvetlendirmeye uğraşmışlardı. Fakat onların zamanında imanın esâsâtına ve köklerine hücum yoktu. Ve erkân-ı imaniye sarsılmıyordu. Şimdi ise imanın köklerine ve erkânına şiddetli ve cemâatli bir surette taarruz var. Bu küllî tahribatı Kur'ân-ı Mu'cizi'l-Beyân'ın mucize-i maneviyesinden tereşşuh eden Risâle-i Nur tamamiyle önlediğinden., ve hakâik-ı imâniyenin esaslarını kalblere yerleştirdiğinden, o beklenilen zâtın o mühim vazifesinin yapılmış olduğunu körler bile görmektedirler. O intizar edilen Zât'ın nâşir-i efkârı Risale-i Nur olacak.
Tevafukat-ı latife Risâle-i Nur'un silsile-i kerâmâtından olduğu cihetle, Beşinci Şua'ın Ondokuzuncu Meselesinde o Âl-i Beyt'ten olan Seyyid Zât-ı Muntazır'ın cümle-i vezâifinden olarak,
1- Siyaset âleminde,
2- Diyanet âleminde,
3- Saltanat âleminde,
4- Cihad âleminde olmak üzere icra ettiği vazife dâireleri Risâle-i Nur'
un tarihçe-i hayatıyla tam müşabeheti ve iltibassız tevafukâtı çok ehemmi
yetlidir. Demek Nur Risaleleri o gelecek Zât'ın bir müjdecisi, bir talebesi-
dir. Çabuk gelen bir neferidir. Biz de o hayat-ı mübarekin dört ayrı safaha
tında aynen bu daireleri müşâhade ediyoruz...
“Ey derde derman isteyen, yetmez mi dert derman sana” diyen zat gibi bizde “Ey bu asrın manevi elemini nefsine çektiren ...kardeş; Yetmez mi Kur’an ve iman hizmeti sana?”diyoruz.
Hulusi Ağabey
FİHRİST RİSALESİ... Selef keşfen beyan etmektedirler ki, Risale-i Nur tercümanının otuz küsur senelik esaret hayatını aynen göstermektedir. Demek Tercümen-ı Nur, ilerde gelecek o Zatın bir müjdecisi, bir talebesidir.
Ehl-i kalbin latif keşiflerinden biriside; “O beklenilen Zat bir kitap yazacak. Geçmişte hiç kimse ona benzer bir kitap yazmamış olacak” denilmektedir. El-hakk, risale- Nur bunun güneş gibi delilidir. Evet, onun şakirtleri kat’iyyen iman ediyorlar ki, şimdiye kadar böyle eser görülmemiştir. Ve ta beta kıyamet yazılmayacaktır...
“Ey derde derman isteyen, yetmez mi dert derman sana” diyen zat gibi bizde “Ey bu asrın manevi elemini nefsine çektiren ...kardeş; Yetmez mi Kur’an ve iman hizmeti sana?”diyoruz.
Hulusi Ağabey
FİHRİST RİSALESİ Ehl-i keşf; “O nurun tercümanı olan Zat-ı Nurani, mescun’in- nisa yani müteehhil olamayacak, ihtiyar yaşında olacak” diye bahsediyorlar. Bu tevafukun herhalde başka bir vecihle izah ve teviline luzum yoktur. Maziden , yani bulundukları zamandan istikbale nazar eden ve bu zaman-ı hali tarassut eden eden ehl-i keşfin keşfe müstenid daha çok beyanlaı vardır. Kısa keserek sözü onlara bırakıyoruz. İşte Risale-i Nur’u yalnız ben medh etmiyorum. Onu Hazret-i Kur’ an medhediyor.Hazret-i Ali(R.A) Medhediyor. Gavs’ul-A’zam(Ra.A) Medhediyor. Hazret-i Murtaza (R.A) Celcelutiye’sinde Risale-i Nur’”bedi” diyor. Şu halde elbette ki, o Bediü-z Zaman’dır, Fahrü’d- Devran’dır...
“Ey derde derman isteyen, yetmez mi dert derman sana” diyen zat gibi bizde “Ey bu asrın manevi elemini nefsine çektiren ...kardeş; Yetmez mi Kur’an ve iman hizmeti sana?”diyoruz.
Hulusi Ağabey
FİHRİST RİSALESİ:
Risale-i Nur’un bütün hakikatları Risale-i Nur’un Tercüman-ı Pak’ının bütün hayatları boyunca adeta bir proğram hükmünde bütün o esasat-ı Kur’aniyye tam bir intibak ile meşreb-i Muhammed (S.A.M) ‘in nümune ve tecessüm etmiş misali halinde o Nur Tercümanı , has Nur şakirdleriyle süne-i Peygamberi’yi (A.S.M) görülmemiş zulümkar bir asrı eşedd-i zulmüne ve işkencesine maruz kalarak ,(Tahalluku bi ahlakakı Rasulullahi) hadisinin mahzar-ı ekmeli halinde revnüma (gösterici) olmuş. Ve tereşşuhat-ı Kur’aniye olan telifatla ve gerekse ef’al ve harekatlarıyla eşeddd-i küfre karşı tam mkabele ve mücadele ederek , celadet-i Haydaraneleriyle ve harika şecaatleri ile , ellerinde , Kur’an-ı Mu’cizi’l- Beyan’ın elmas kılıcı olan Risale-i Nur’iyle küfr –ü mutlakı her yerde taki etmişler ve müdhiş bir cemiyetin iman ve Kur’an’a olan azgınca tecavüzatını önlemiler. Ve milyonlar insanların Risale-i Nur’laimanlarının takviyesine ömürlerini vakfetmişlerdir.
Birinci Şua’ hakikatlarında beyan edilen ayat-ı Kur’aniyenin bir kısım remizleri ve bazı işarat-ı Rasulullah’ın (A.S.M) Risale-i Nur üzernde toplanması…Hazret-i Ali’nin (R.A) ve Gavs-ı A’zam’ın (Ra.A) sarahatli ve beşaretli haberlerinin ictimaı… erbab-ı kalb ve ukulde kat’iyyen şüphe bırakmıyor ki ümmetin intizar ettiği zat geldiği zaman bir asır evvel yazılan bu Risale-i Nur’u kendine bir proğram ve naşir-i efkar yapacak...
“Ey derde derman isteyen, yetmez mi dert derman sana” diyen zat gibi bizde “Ey bu asrın manevi elemini nefsine çektiren ...kardeş; Yetmez mi Kur’an ve iman hizmeti sana?”diyoruz.
Hulusi Ağabey
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)