Konu Kapatılmıştır
1. Sayfa - Toplam 16 Sayfa var 1 2 3 11 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 156

Konu: Cübbeli Ahmet Hoca’ya Cevap

  1. #1
    Ehil Üye muhibbülkurra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Mesajlar
    4.304

    Standart Cübbeli Ahmet Hoca’ya Cevap

    Cübbeli Ahmet Hoca’ya Cevap

    13 Aralık 2009 Pazar günü Habertürk Televizyonunda “Teke Tek” programına konuk olan Cübbeli Ahmet Hoca olarak da tanınan Ahmet Ünlü, Fatih Altaylı’nın “Risale-i Nur nedir?” sorusuna verdiği cevapta, birkaç sayfası dışında Risale-i Nur’u okumadığını ifade etmekle birlikte üç konuda Risale-i Nur’a yönelik iddialarda bulunmuştur.






    Cübbeli’nin iddiaları şu şekilde özetlenebilir: (1) Risale-i Nur’un dili ağır ve anlaşılmazdır. (2) Risale-i Nur tefsir değildir. (3) Said Nursi gayr-i Müslimlerin de –mesela Anzaklar- “şehit” olabileceğini ileri sürmüştür.
    Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki, bütün ömrünü “Kur’an’ı ve İslami ilimleri en detayına varıncaya kadar öğrenmek ve öğretmek” için vakfettiğini beyan eden Hoca’nın Risale-i Nur’u okumamış olması onun noksanıdır. Zira Risale-i Nur, çağımız İslam dünyasında -Hoca’nın da ilgi alanına giren konuları kapsayacak şekilde- telif edilmiş en kapsamlı ve etkin metinlerden oluşan bir tefsir külliyatıdır. Ne demek istediğimizi şu örnekle açıklayabiliriz: Şayet Hoca, 26. Söz olan Kader Risalesi’ni okumuş ve anlamış olsaydı, söz konusu programda Fatih Altaylı’nın kader konusundaki soruları karşısında bocalamazdı.
    Cübbeli Ahmet Hoca’nın iddialarına karşı cevaplarımız şu şekildedir:

    İddia 1: “Risale-i Nur’un dili ağır ve anlaşılmazdır.”

    Cevap 1: Risale-i Nur, 20. yüzyılın ilk yarısında Osmanlıcanın hâkim dil olduğu bir dönemde kaleme alınmıştır. Dolayısıyla o günlerden bugüne dilimizdeki fukaralaşma Risale-i Nur’la ilk defa karşılaşanlarda iddia edildiği gibi bir izlenim bırakabilmektedir. Ancak bu yargının doğru olmadığı dönemin diğer dini ve seküler metinleriyle yapılan kıyaslamada hemen anlaşılacaktır. Risale-i Nur'da Osmanlıca bir tabir ya da terkibin hemen ardından, o zamana göre fazlasıyla sadeleştirilmiş bir "tercümesi"nin kullanılması, müellifinin eserlerindeki dili, özel bir seçimle kullandığını gösterir. Said Nursi isteseydi, meselâ, "levh-i mahv isbat" yerine "yazar-bozar tahta", "irae eder" yerine "gösterir", "beyder" yerine "harman" kelimelerini kullanabilirdi. Aynı cümlenin içinde bu kelimeleri ardarda sıralayabilen biri olarak, "eski" dil ile "yeni" dili birarada kullanmak istemiştir, yeni dilden habersiz olduğu için eski dile mecbur kalmış değildir. Bu tercih, dile zenginlik kattığı kadar, okuma ve anlamaya da akıcılık ve kolaylık katmaktadır.
    Risale-i Nur'un dilinin bir başka özelliği ise Kur'ân’daki kelimelerin konuşma diline aktarılması, Nebevî kavramları Türkçe konuşanlar başta olmak üzere her insanın zihnine yerleştirmesi gibi bir misyonu yerine getirmesidir. Gerçekten de, Risale-i Nur'u okuyanlar özel bir Arapça eğitimi almadıkları halde, pek çok vahyî kavramı, Kur'ân kelimelerini dağarcıklarına almış ve konuşma diline aktarmışlardır. Şu halde, Risâle-i Nur diğer dilleri konuşan milletler için, Kur'an kelimelerinin ve Nebevî terminolojinin konuşma diline aktarılması konusunda, bir prototip, bir çalışma örneği olarak değerlendirilmeli.
    Cübbeli Ahmet Hoca okumak ve anlamak için emek sarf etmediği Risale-i Nur’u “dili ağır ve anlaşılmaz” diyerek zamanın dışında bırakma gayretlerinden vazgeçmelidir. Kendisinden beklenen, seküler saldırılarla iğdiş edilen zihnimizi Asr-ı Saadetle, Kur’an ve Peygamber lisanıyla aşina kılan Risale-i Nur’u okuması ve anlamaya gayret etmesidir.

    İddia 2: “Risale-i Nur tefsir değildir.”

    Cevap 2: Bu da yeni bir iddia değildir. Risale-i Nur'un bilinen klasik tefsirler şeklinde –Cübbeli Hocanın ifadesiyle- Fatihayla başlayıp Nâsla biten sıra içinde kelime ve cümlelere mana verip yorumlayan bir kitap olmadığını gören bir kısım hocalar ve bazı muhalif insanlar "Risale-i Nur bir tefsir değildir" demişlerdir. Bu iddialar karşısında "Risale-i Nur Kur'ân'ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir" diyen Said Nursi, bu itiraza açıklık getirmek için iki kısım tefsir bulunduğunu ifade eder.

    Özetle şöyle der:

    "Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'ân'ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti vardır. Zahir malûm tefsirler bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevî tefsirdir."
    Kur'ân'ın kelimelerini ayrı ayrı inceleyerek lûgat ve ıstılahî manalarını araştıran ve bu şekilde Kur'ân cümlelerine mana vermeye çalışan pek çok klasik tefsir vardır. Ancak çağın asıl problemi olan iman zaafına Kur'ân'dan reçeteler sunan tefsirlere şiddetle ihtiyaç vardır. İşte Risale-i Nur, Kur'ân'ı Kerim'in asrımızın ihtiyaçlarına cevap veren ayetlerini tefsir etmiş ve bu konuda orijinal yorumlar ortaya koymuştur.

    İddia 3: “Said Nursi gayr-i Müslimlerin de –mesela Anzaklar- “şehit” olabileceğini ileri sürmüştür.”

    Cevap 3: Risale-i Nur’un hiçbir yerinde Anzaklar’ın şehit sayılabileceğinden bahsedilmez. Evet, Said Nursi bir mektubunda “kâfir” de olsalar bazı kişilerin ölümlerini “bir nevi şehadet mertebesi” olarak nitelendirmiştir. Ancak bu kişiler Çanakkale’ye savaşmak için gelen Anzak askerler değildir. Said Nursi’nin şefkat ve merhamet hissi ve “adalet-i mahza [tam adalet]” anlayışıyla bahsettiği şartlar/kişiler şu şekilde tasnif edilebilir:
    1. Felâket, helâket, sefalet ve açlık gibi semavi musibetlere maruz kalanlar
    a. On beş yaşından küçük iseler hangi dine mensup olursa olsun zaten masumdurlar, bir nevi şehit sayılırlar.
    b. On beş yaşından büyüklerin hepsi aynı kategoride değerlendirilmemiştir. Burada, “masum ve mazlum” Hıristiyanlardan bahsedilmiştir. Masum ve mazlum olan Hıristiyanlardan kastedilen de Hz. İsa’nın din-i hakikisine sarılan Hıristiyanlardır. Zaten Ahirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisinin İslamiyetle omuz omuza geleceği, tevhid inancında birleşeceği dikkate alınırsa, Hıristiyanların cehennemden kurtulması ya da ölümlerinin “bir nevi şehadet” olarak değerlendirilmesi daha doğru anlaşılabilir.
    2. Mazlumların yardımına koşanlar, insanlığın rahatı, huzuru, güveni ve sağlığı için mücadele edenler, dini ve mukaddes değerleri korumak için çalışanlar ve insan hakları mücadelesini sürdürenlerin başlarına gelen musibetler onlar için dünyevi ve uhrevi şeref vesilesidir.
    Söz konusu programda Cübbeli Hoca’nın verdiği örnekte de olduğu gibi, bir gemide dokuz cani bir masum olsa, o bir masumun hakkı için o gemi batırılamaz hükmünü koyan Allah, hiçbir suçu, günahı, sorumluluğu olmadığı halde zalimlerin zulmüne maruz kalan veya umumun günahlarına binaen başına gelen felaketlerden zarar gören masumların hukukunu da koruyacaktır.
    Said Nursi’nin bahse konu mektubunda ifade ettiği hususlar da bundan ibarettir.

    Dipnotlar
    1Risale-i Nur'da metnin akışı içinde gizli bir lûgatçe ile Kur'an kelimelerinin sade karşılıklarını da verir. Aşağıda, Sözler'den seçilmiş 'iç lûgatçe' örnekleri sunulmaktadır.
    ".... o Sultana muhâtab ve halîl ve dost ol!"
    halîl = dost
    "O rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celbeder, kendine çeker."
    celbetmek = kendine çekmek.
    "Nihayet ihtilât içinde ve karışmış oldukları halde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirinden ayrılıyor."
    ihtilât = karışıklık
    imtiyaz = fark = ayrı durmak
    "Hakikî istib'ad, hakikî muhaliyet ve akıldan uzaklık..."
    istib'ad = muhaliyet = akıldan uzaklık
    "Merdâne kabre bak, dinle ne taleb eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak ne ister."
    merdâne = erkekçesine
    ne taleb eder = ne ister
    "Onu bütün hakaikına temel taşı ve üssü'l esas yapıyor."
    üssü'l esas = temel taşı
    "... levh-i mahv ve isbat namında yazar-bozar tahtası hükmündedir."
    levh-i mahv ve isbat = yazar-bozar tahta
    "Mahşer ise bir beyderdir, harmandır."
    beyder = harman
    2Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, s. 917.
    3“Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevi ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:
    Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
    Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa’da, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevi ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:
    O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.
    On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsa’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elim elem ve şefkatten teselli buldum.
    Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
    Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın manevi ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir.”
    (Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, s. 146-148)
    Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur’ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidâyetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zebân edelim. Evet, söz odur ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurânî hikmeti neşreden odur.
    Kur’ân’a ve imana ait herşey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe büyüktür. Evet, saadet-i ebediyeye yardım eden, küçük değildir.

  2. #2
    Dost ıtır - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Mesajlar
    31

    Standart

    muhibbulkurra kardeş allah razı olsun bu kendini hoca zanneden şahıs lalegülfm.de yine çıkmış defalarca aynı cümleleri söylemiştir.bu cesareti nereden alıyorlar.ya insan hiç okumadığı bir kitap hakkında yorum yaparmı?birde koca cemaatin başısın sen yazık yazık kafirlere din düşmanlarına karşı savaşacağına din kardeşlerine laf söylüyor....

  3. #3
    Vefakar Üye ÖmerCAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2009
    Bulunduğu yer
    İsparit= Nurlar Diyarı
    Mesajlar
    520

    Standart

    Muhterem Mahmut Hocamızın hem müritleri ve hem de ders hocaları arasında ihtilaflar ve fikir ayrılıklarının mevcudiyeti bu konuşmalarla ortaya çıkmıştır..

    Ebubekir Sifil Hoca risale-i nurlar için MÜRŞİT olarak kabul edebiliriz demekle kalmayıp Bediüzzaman Hazretlerini kelam alanında müceddid olarak kabul etmektedir.. demek ki hem risale-i nurları okumuş ve hem de Üstad (RA) Hazretlerini biraz yakınen tanımıştır..

    Cübbeli Ahmet Hoca ise risale-i nurları tam okumadığını osmanlıcasından biraz okuduğunu ve/ fakat başka bir inceleyen şahıstan 20 yerde ehl-i sünnete göre uygun olmayan yerlerin olduğunu söylemektedir.. bu şahıs kimdir bilemiyoruz ama risale-i nura reddiye yazan marmara üni. Ayvalı soy isimli amcamız olabilir..

    Hem tam okumuyor muhteremler hem de değerlendirmeye tabii tutuyorlar ve başkasını değerlendirmesini de alıp tüm izleyicilere aktarıyorlar.. olmuyor kardeşlerim çünkü bilmediğiniz konularda ahkam ve yorum getirmemak gerekir.... kulak dolgunluğu ile - duyumlarla yola çıkarsanız hata edersiniz...hadis-i şerifde Efendiler Efendisi ve Alemlerin Efendisi fahr-i Kainat Efendimiz (SAV) ne buyuruyorlar..

    "Her duyduğunu söylemesi, kişiye günah olarak yeter “

    Dinimiz ve ahlakımız bize bir mesele hakkında detaylı ve güvenilir kati bir delilimiz olmadan insanlar hakkında hüküm vermemizi yasaklar.

    ...Rabbim (CC) günahlarımızı ve kusurlarımızı affetsin...


    ***Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bâkıyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır***

    ***mescid-i aksa'yı gezelim..http://www.360tr.com/kudus/mescidiaksa_tr/index.html***

    ***Evet, bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı***

  4. #4
    Vefakar Üye fütüvvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2008
    Mesajlar
    333

    Standart

    Arkadaşlar
    acizane minik bir uyarıda bulunmak istiyorum..
    Eğer hata edersem mutlaka beni uyarınız..

    üstadımızın açtığı kapıları kapatmayın..
    üstadımız o kadar şefkatle kollarını açmışken siz daraltmayın
    bir kişi bile dışarda kalmasın..
    Bırakın onlar ne derse desinler..
    Lütfen kendinizi tutun..

  5. #5
    Vefakar Üye myd38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2009
    Mesajlar
    471

    Standart

    bir kelamın değeri öncelikle kimden geldiğine bağlıdır,kelam cübbeli bir şahıstan gelmiştir yani mesleğimizle meşrebimizle alakası olmayan bir şahıstan gelmiştir o yüzden cevap verilmeye değer değildir

  6. #6
    Vefakar Üye fütüvvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2008
    Mesajlar
    333

    Standart

    Alıntı myd38 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    bir kelamın değeri öncelikle kimden geldiğine bağlıdır,kelam cübbeli bir şahıstan gelmiştir yani mesleğimizle meşrebimizle alakası olmayan bir şahıstan gelmiştir o yüzden cevap verilmeye değer değildir
    lütfen...

  7. #7
    Vefakar Üye myd38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2009
    Mesajlar
    471

    Standart

    Alıntı fütüvvet Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    lütfen...
    değerli abim insan mahduttur yani sınırlıdır ki onda ki hasselerde sınırsız gibi algılansa da sınırlıdır kabiliyeti miktarıncadır,şefkat yani acımak,korumak hisside sınırlıdır.o şefkati adilane dağıtıp hakedene vermek ise muktezayı insaniyettir.haketmeyene şefkat göstermek hakedenlere göstermeye mani olduğundan hayır değil şerdir,o insana acımak yerine o şefkate muhtaç olanlara şefkat etsek o kabiliyetimizi o yöne tevcih edip yönlendirsek diyoruz eğer farkında olmadan bir hata yapmış isem uyarınızı bekliyorum

  8. #8
    Gayyur Dilfiruz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Bulunduğu yer
    Dünyanın En Eski Şehri
    Mesajlar
    67

    Standart

    Benim sıkıntıda olan bir Arkadaşıma risalelerden ders yapmaya sıkıntısının ilacı ancak risalelerde var diye ona okumaya çalıştırılıyordum. Fakat bu arkadaşım Ahmed hocayı biraz seven biridir. Geçen akşam bu konuşmayı izlemiş ve kafası karışmıştı. Bende çok üzüldüm ve dedim: Biz Risale-i nur'un tefsir olduğunu iddia etmiyoruz EMİNİZ!
    Ve emin olanlar milyon kadardır. Başta Kur'an- kebir ayetleriyle ve hz Ali(r.a) ile imam-ı gazali(k.s) risale-i nur'a işaret etmiş.
    O şaşırdı ve kızdı -ne yani Kur'an risaleleri habermi vermiş sen şimdi risalenin ikinci kuran vazifesi gördüğünümü söylemek istiyorsun dedi..
    Ben dedim Kur'an madem insanlara indi elbette insanlığı alkadar edecek olaylardan bahsedecek. Nasıl ki efendimiz fatih sultanı haber vermiş çünkü o bir kurtarıcı idi elbet bahsetti. Kur'an daha ziyade insanların başına gelecek iyi şeyleri müjde edecek kötü şeylerden kaçınmamız için onlardan dahi bahsedecek ikaz edecek. (ye'cüc ve me'cüc gibi)
    İşte Risale-i nur'da bu dehşetli asrın iman kurtarıcısı olduğu için Kur'an ona işaret etmiştir.
    Abiler ve ablalarım birazda fevri konuştum arkadaşımla acaba yanlışmı ettim_? yardımcı olurmusunuz_?

    Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akıl ile onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz?



  9. #9
    Ehil Üye Piri Reis - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    1.662

    Standart

    cübbeli ahmet hoca kıymetli bir şahıstır... lakin nur cemaatı hakkındaki mezkür ifadeler ise talihsizliktir...
    ''Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâmın zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır.” (Lem’alar, İkinci Lem’a)

  10. #10
    Vefakar Üye myd38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2009
    Mesajlar
    471

    Standart

    Dilfruz arkadaşım,Allah serçe kuşuna atmacayı musallat edermiş ki istidadı ortaya çıksın

Konu Kapatılmıştır

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Cübbeli Ahmet Hoca-Noel tehlikesi
    By Zilkade-i gece in forum Kitap, Dergi, Albüm Tanıtımları ve E-Kitap Paylaşımları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.11.12, 21:08
  2. Hasan Akar'ın Cübbeli Ahmet Hocayı Ziyareti
    By LÜBB'ÜL - LÜB in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 16
    Son Mesaj: 20.09.12, 12:56
  3. Ahmet Davutoglu Hoca Kimdir?
    By düsünceye özgürlük in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 02.06.11, 01:14
  4. Cübbeli Ahmet Hoca'nin Nurculara Mesaji
    By halenur in forum Klip, Video, Film ve Animasyon
    Cevaplar: 113
    Son Mesaj: 27.02.09, 12:26
  5. Ben Ahmet Hoca
    By ahmet_hoca in forum Tanışma
    Cevaplar: 19
    Son Mesaj: 18.06.08, 09:50

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0