İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.
Selamunaleyküm
Aynı pragrafın altında, bu tefekkürlere ait bir izahat var,şöyleki;
Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.
Bunu nakl ettikten sonra,Emirdağ lahikasından, bu meseleyi hem özelleştiren hem de afaki icmal eden ,tefekkürdeki maksadın"Marifetullah" olduğuna nazaran;
Evet, nasıl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsî ve âfâkî ile mârifet-i İlâhiyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itminanlı yolunu enfüsîde, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuşlar. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, mârifet ve tasavvur değil, belki ondan çok âlî ve kıymetli olan iman ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.
Biri: Kitab-ı kâinatı mütalâa ile, Âyetü'l-Kübrâ ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfâka bakmaktır.
Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalâa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş.
Şeklinde ifadesiyle,aldığımız ve hususi istifademiz nezninde,bu mütalaaya iştirak niyetiyle;
Tefekkürden maksat,Marifetullah bürhanlarını İman aynasına inikas ettirmek.Ve Nazari şuhuduyla, kendi alemi marifetine, istidadına münasip itikadını tezyin etmek, süslemek ve o fiille süslenmektir...
Maksadın esası marifet olunca;hem bizlere edilen tebliğde,Alemle ilgili babında icmal kullanılmış.İnsan ile ilgili bölümünde en ince hissiyata kadar,muhlelif yollarla izah edilmiş.Hem irşad da en temel husus;Avamı esas aldığından ve beşerin ekseriyeti avam olduğundan,icmali fezlekeler üzerinde durulmuş ki,istifade geniş olsun ve herkes tarafından anlaşılsın...İşaret-ül i'caz da bakara suresinin tefsinde Üstadımız bu hususu gayet güzel izah etmiş...
Maksada uyygun hareketlilik bütün yaklaşımların istikametidir.Her ne müşahade edilirse yerinde etmek,öğrenmenin ve bilmenin en hakiki tahkikatı demektir...
Hilkatin bize bakan yönüyle Halıkımıza bakan yönü arasındaki fark ilgi alanımızın hudutlarını belirlememize yardımcı olur...Ahvalinden ve hikmetinden haberimiz olmayan nice meseleler ve tanımadığımız nice gayeler için halk edilmiş mahluklar,mahiyetlerinden haberimizin olmadığı ve olsada anlayamayacağımız nice ayrıntılar,atomlar,mikrobik varlıklar,göçmen kuşlar vs.vs.
Bilmediğimiz bir çok gayeler için döndürülen şu kainat...İşte bize karşı bütün görünen bu alemde,Rüzgarlar.bulutlar,yağmur,kış bahar vs.Nazarımıza nasıl görünüyorsa;öyle blok manada irtibatlandırmak...Yani aşağıdaki ölçülerele:
"Biri: Kitab-ı kâinatı mütalâa ile, Âyetü'l-Kübrâ ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfâka bakmaktır."
İnsan aleminin teferruatlı ihatası mümküm olmadığından,burada kendine hem luzumu olmayacak ve kendine bakmayan binlerce hikmeti kavrayamayacağından,bütün bir nazara da sahip olamayacaktır.Bu faaliyeti azimeyi çözemediğinden şüpheler vesveseler o şahsı boğacaktır...
Aslında manzaranın bütünlüğü nazarın da bütünlüğünü ister...Onun için dağlar uzaktır Denizler derin...okyanuslar karanlıktır...Mikrobik canlılarla beslenir gözümüzün görmediği balıklar...Çok perdelidir alemler,torba torba içinde,karanlık karanlık altında...
Zaten bu bütünlük açısısnı kavrayamayanların asıl meselesi ve inkara düşme sebeblerinin,tabiat ilişkisinde,çarpıldıkları yerdir"Azamet ve Kibriya"perdeleridir...
O vakitte kendilerini kainatla savaşır bulurlar.Tek taraflı olan ve imtihanın meydanında,güya idrakleriyle keşşaf olurlar...Malumdur ki;Akla kapı açılır,irade elden alınmaz...
Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.
İkinci mesele ise;
İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap.
İnsanın mahiyetinin en müsait ve bütün alemlerin numunelerine müstait fıtratı,Marifetullahın en bariz ayinesidir...Hakikat-ı eşya olan Esma-i İlahinin en münasebettar miratıdır...Bu mesele;
Yine Üstadımızın İfadeleriyle ilgili yerlerde izah edilmiş,Şöyle ki;
"Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalâa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş."
İnsanın kendine en yakın gelen kendidir...Ve İnsan kendinde gördüğünü inkar edemez.Bu sebeble kendinde ki tefekkürü onu istikamete taşır...Ve Müstakim kılar...
Risale-i Nur,marifetullahın ve istikametli tefekkürün ölçüleriyle dolu bir keşşaftır...İrşadda hattı mufasalayı sağlayarak,beşerin dehşetli yolunu tenvir ediyor...İman ile ve imanın ziyadeleşmesiyle,her şeyden bir şua bir nur bulup gösteriyor.Ve imanın hadsiz mertebelerine ders veriyor...
Yatılıştaki maksatla,yaratılmış olmaktaki vazifeyi en eslem şekliyle ifade ediyor...Yormuyor,dolaştırmıyor,Rızaya doğru isale ediyor...Yolu kısa ediyor...
İşte nazarların istikametsizliği,insanları zülme ve abesiyete,hadden aşmaya taşımış.Onun için,Dersleredeki tekrarlar ve hassasiyet ön plana çıkıyor...
Yaşadıkça imtihan devam edeceğinden,İmanımızın ziyadeleşmesi için say etmeliyiz.Risale-i Nurdaki ölçülerle kainata ve Kendimize bakmalıyız...
Allah bu Ebedi seferimizde,Nazarımıza niyetimize,fiillerimize istikamet versin...Amin
Selam ve dua ile...