+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Tefekkür Gafleti İzale Eder.

  1. #1
    Müdakkik Üye m_safiturk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Mesajlar
    773

    Standart Tefekkür Gafleti İzale Eder.

    İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.

    Selamunaleyküm

    Aynı pragrafın altında, bu tefekkürlere ait bir izahat var,şöyleki;

    Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.

    Bunu nakl ettikten sonra,Emirdağ lahikasından, bu meseleyi hem özelleştiren hem de afaki icmal eden ,tefekkürdeki maksadın"Marifetullah" olduğuna nazaran;


    Evet, nasıl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsî ve âfâkî ile mârifet-i İlâhiyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itminanlı yolunu enfüsîde, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuşlar. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, mârifet ve tasavvur değil, belki ondan çok âlî ve kıymetli olan iman ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.

    Biri: Kitab-ı kâinatı mütalâa ile, Âyetü'l-Kübrâ ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfâka bakmaktır.

    Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalâa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş.

    Şeklinde ifadesiyle,aldığımız ve hususi istifademiz nezninde,bu mütalaaya iştirak niyetiyle;


    Tefekkürden maksat,Marifetullah bürhanlarını İman aynasına inikas ettirmek.Ve Nazari şuhuduyla, kendi alemi marifetine, istidadına münasip itikadını tezyin etmek, süslemek ve o fiille süslenmektir...

    Maksadın esası marifet olunca;hem bizlere edilen tebliğde,Alemle ilgili babında icmal kullanılmış.İnsan ile ilgili bölümünde en ince hissiyata kadar,muhlelif yollarla izah edilmiş.Hem irşad da en temel husus;Avamı esas aldığından ve beşerin ekseriyeti avam olduğundan,icmali fezlekeler üzerinde durulmuş ki,istifade geniş olsun ve herkes tarafından anlaşılsın...İşaret-ül i'caz da bakara suresinin tefsinde Üstadımız bu hususu gayet güzel izah etmiş...

    Maksada uyygun hareketlilik bütün yaklaşımların istikametidir.Her ne müşahade edilirse yerinde etmek,öğrenmenin ve bilmenin en hakiki tahkikatı demektir...


    Hilkatin bize bakan yönüyle Halıkımıza bakan yönü arasındaki fark ilgi alanımızın hudutlarını belirlememize yardımcı olur...Ahvalinden ve hikmetinden haberimiz olmayan nice meseleler ve tanımadığımız nice gayeler için halk edilmiş mahluklar,mahiyetlerinden haberimizin olmadığı ve olsada anlayamayacağımız nice ayrıntılar,atomlar,mikrobik varlıklar,göçmen kuşlar vs.vs.

    Bilmediğimiz bir çok gayeler için döndürülen şu kainat...İşte bize karşı bütün görünen bu alemde,Rüzgarlar.bulutlar,yağmur,kış bahar vs.Nazarımıza nasıl görünüyorsa;öyle blok manada irtibatlandırmak...Yani aşağıdaki ölçülerele:

    "Biri: Kitab-ı kâinatı mütalâa ile, Âyetü'l-Kübrâ ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfâka bakmaktır."


    İnsan aleminin teferruatlı ihatası mümküm olmadığından,burada kendine hem luzumu olmayacak ve kendine bakmayan binlerce hikmeti kavrayamayacağından,bütün bir nazara da sahip olamayacaktır.Bu faaliyeti azimeyi çözemediğinden şüpheler vesveseler o şahsı boğacaktır...

    Aslında manzaranın bütünlüğü nazarın da bütünlüğünü ister...Onun için dağlar uzaktır Denizler derin...okyanuslar karanlıktır...Mikrobik canlılarla beslenir gözümüzün görmediği balıklar...Çok perdelidir alemler,torba torba içinde,karanlık karanlık altında...

    Zaten bu bütünlük açısısnı kavrayamayanların asıl meselesi ve inkara düşme sebeblerinin,tabiat ilişkisinde,çarpıldıkları yerdir"Azamet ve Kibriya"perdeleridir...

    O vakitte kendilerini kainatla savaşır bulurlar.Tek taraflı olan ve imtihanın meydanında,güya idrakleriyle keşşaf olurlar...Malumdur ki;Akla kapı açılır,irade elden alınmaz...


    Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.

    İkinci mesele ise;

    İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap.

    İnsanın mahiyetinin en müsait ve bütün alemlerin numunelerine müstait fıtratı,Marifetullahın en bariz ayinesidir...Hakikat-ı eşya olan Esma-i İlahinin en münasebettar miratıdır...Bu mesele;

    Yine Üstadımızın İfadeleriyle ilgili yerlerde izah edilmiş,Şöyle ki;

    "Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalâa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş."



    İnsanın kendine en yakın gelen kendidir...Ve İnsan kendinde gördüğünü inkar edemez.Bu sebeble kendinde ki tefekkürü onu istikamete taşır...Ve Müstakim kılar...

    Risale-i Nur,marifetullahın ve istikametli tefekkürün ölçüleriyle dolu bir keşşaftır...İrşadda hattı mufasalayı sağlayarak,beşerin dehşetli yolunu tenvir ediyor...İman ile ve imanın ziyadeleşmesiyle,her şeyden bir şua bir nur bulup gösteriyor.Ve imanın hadsiz mertebelerine ders veriyor...

    Yatılıştaki maksatla,yaratılmış olmaktaki vazifeyi en eslem şekliyle ifade ediyor...Yormuyor,dolaştırmıyor,Rızaya doğru isale ediyor...Yolu kısa ediyor...

    İşte nazarların istikametsizliği,insanları zülme ve abesiyete,hadden aşmaya taşımış.Onun için,Dersleredeki tekrarlar ve hassasiyet ön plana çıkıyor...

    Yaşadıkça imtihan devam edeceğinden,İmanımızın ziyadeleşmesi için say etmeliyiz.Risale-i Nurdaki ölçülerle kainata ve Kendimize bakmalıyız...

    Allah bu Ebedi seferimizde,Nazarımıza niyetimize,fiillerimize istikamet versin...Amin

    Selam ve dua ile...

  2. #2
    Dost vahdet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Mesajlar
    32

    Standart

    Selamün aleyküm...

    Mecmu-u mahlukatta tecelli eden vahidiyet hususunda Risale-i Nur’un muhtelif k?s?mlar?ndan edindiğim baz? fikirlerimi, konu ile taalluk etmesi sebebiyle ve sizlerle paylaşmak için bu bölüme ekledim.

    Şiddet-i zuhurundan ve hiçbir isminin, s?fat?n?n şümulünü kay?t alt?na alacak, s?n?rlayacak bir z?dd?n, hiçbir yerde bulunmamas?ndan dolay? göremediğimiz, mahiyetini bilemediğimiz şu alemlerin müdebbiri olan Allah’?n kudsi s?fatlar?n?n ve isimlerinin şualar?n?n yetmiş perde geçtikten sonra ancak gölgelerinin gölgeleri olan tecellilerini müşahade etmekteyiz.
    Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nurda vahidiyet ve ehadiyet ile alakal? yerlerde güneş misalini çokça kullanm?şt?r. Ondördüncü leman?n ikinci makam?ndan al?nan aşağ?daki parçada da Üstad vahidiyet ve ehadiyete ilişkin elmastan daha değerli bilgileri bizlere vermiştir. Orada şöyle demiştir:
    Kur'ân-? Mu'cizü'l-Beyân, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezâhür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, dâimâ o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor. Yani, meselâ, nas?l ki güneş, ziyâs?yla hadsiz eşyay? ihâta ediyor. Mecmû-u ziyâs?ndaki güneşin zât?n? mülâhaza etmek için, gayet geniş bir tasavvur ve ihâtal? bir nazar lâz?m olduğundan, güneşin zât?n? unutturmamak için, herbir parlak şeyde güneşin zât?n?, aksi vâs?tas?yla gösteriyor. Ve her parlak şey, kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber ziyâs?, harareti gibi hâssalar?n? gösteriyor. Ve her parlak şey, güneşi bütün s?fat?yla, kabiliyetine göre gösterdiği gibi; güneşin ziyâ ve hararet ve ziyâdaki elvân-? seb'a gibi keyfiyâtlar?n?n herbirisi dahi, umum mukabilindeki şeyleri ihâta ediyor.
    Öyle de, -4- (temsilde hatâ olmas?n) ehadiyet ve samediyet-i ?lâhiye, herbir şeyde, hususan zîhayatta, hususan insan?n mahiyet-i aynas?nda bütün esmâs?yla bir cilvesi olduğu gibi; vahdet ve vâhidiyet cihetiyle dahi, mevcudât ile alâkadar her bir ismi, bütün mevcudât? ihâta ediyor.
    ?şte vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak ve kalpler Zât-? Akdes’i unutmamak için, dâimâ vâhidiyetteki sikke-i ehadiyeti nazara veriyor ki, o sikkenin üç mühim ukdesini irâe eden "Bismillahirrahmanirrahim" 'dir. (Ondördüncü Lem’a n?n ikinci makam?ndan)
    Evet Zat’? Akdes’in esmas?n?n cilveleri, güneşin dünyadaki mevcudat? ihata ettiğinden hadsiz derecede büyük bir kuşat?c?l?k ile bütün kainat? müştemilât? ile beraber ihata etmiş durumdad?r.
    Evet, güneşin cilveleri toprak alt?ndaki kar?ncada tecelli etmez ama, Zat-? Akdes’in esmas?n?n cilveleri mahlukat?n en küçük zerrelerini dahi kuşat?r. Toprağ?n alt?da, üstüde, kainat?n öbür ucundaki bir zerrede Esma-i ?lahiye’nin cilvelerden nasibini al?r.
    Cenab-? Hakk’?n s?fatlar?n?n ve esmas?n?n bütün kainatta birden tecellisine “vahidiyet “ denmektedir.
    Bu kainatta müşahade edilen vahidiyet tefekkür edilirken sathi, icmali düşünmemiz gerektiğini Üstad Mesnevi-i Nuriye de şöyle ifade etmiş:
    “Lâkin nefsinde, bât?n?nda, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan k?ymet ve güzellik tafsilât?nda yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. ?çine dalma, boğulursun.”
    Ve ayr?ca yine Ondördüncü Lem’a n?n bir yerinde;
    “Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellîsi, hitâb-? "?yyake na'büdü" -1- demekle herkese kâfi gelmiyor; fikir dağ?l?yor. Mecmûundaki vahdet arkas?nda Zât-? Ehadiyeti mülâhaza edip, "?yyake na'büdü ve iyyake neste?yn" -2- demeye küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâz?m geliyor. Ve bu s?rra binâen, cüz'iyâtta zâhir bir sûrette sikke-i ehadiyeti gösterdiği gibi, herbir nev'de sikke-i ehadiyeti göstermek ve Zât-? Ehadi mülâhaza ettirmek için, hâtem-i Rahmâniyet içinde bir sikke-i ehadiyeti gösteriyor. Tâ, külfetsiz, herkes her mertebede "?yyake na'büdü ve iyyake neste?yn" deyip, doğrudan doğruya Zât-? Akdese hitâb ederek müteveccih olsun.
    ?şte Kur'ân-? Hakîm bu s?rr-? azîmi ifade içindir ki, kâinat?n daire-i âzam?nda, meselâ semâvât ve arz?n hilkatinden bahsettiği vakit, birden, en küçük bir daireden ve en dakîk bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zâhir bir sûrette hâtem-i ehadiyeti göstersin. Meselâ, hilkat-i semâvât ve arzdan bahsi içinde, hilkat-? insandan ve insan?n sesinden ve sîmâs?ndaki dekâik-? nimet ve hikmetten bahis açar; tâ ki fikir dağ?lmas?n, kalb boğulmas?n, ruh Ma'budunu doğrudan doğruya bulsun. Meselâ,
    -3-

    âyeti mezkûr hakikati mu'cizâne bir sûrette gösteriyor.” diyerek kesret-i mahlukat içerisinde vahidiyeti tefekkür etmek için meselelerin çok derinine inilmesinin fikrin boğulmas?na sebep olacağ?n? ifade etmiş.

    Bunu biraz daha açmaya çal?şal?m. Örneğin bir adam güneşin cilvesinin arz?n tamam?nda görünen tecellisini müşahade etmek için ve güneşin dünyay? nas?l nurland?rd?ğ?n? görmek için ve güneşin azametini mütalaa için, ya dünyadan uzaklaş?p başka bir gezegene gidip dünyaya oradan bakacakt?r, gidemiyorsa da gidip bakan birisinin çektiği fotoğraflar?, edindiği kay?tlar? kullanarak dünyan?n içindeki varl?klara olan tecellisine değil tüm dünya yüzeyindeki tecellisine bakacakt?r. Yada dünyada iken dünyan?n her bir yerini dolaş?p varl?klar? tek tek inceleyip varl?klardaki tecellisini görüp her bir varl?ktaki tecellisini zihninde tutmal? ki, sonra bütün dünyay? gözünün önüne getirebilsin(!), güneşin azametini anlayabilsin. Varl?klar? tek tek incelemenin ne kadar müşkülatl? bir iş olduğu malumdur. Böyle bir işi yaparken temel amac? unutup, teveccühünü varl?klara yöneltebilir.

    Aynen bunun gibi, vahidiyeti anlamak isteyen biri, Esma-i ?lahiyeyi tefekkür ederken kainat? göz önüne getirmelidir. Fakat kainata sathi, yüzeysel bakmal?d?r, tafsilata girmemelidir, derine inmemelidir ki fikirleri kar?şmas?n. Esas gayeyi şaş?r?p, yüzünü Allahtan masivaya çevirmesin. Varl?k içinde boğulup bedbaht olmas?n. Sathi ve yüzeysel bakmak için kainat? zihnimize s?ğ?şt?rabilmemiz gerekiyor, bunu da yapam?yorsak yapan alimlerin tefekkürlerini, birikimlerini kullanmal?y?z. En başta Kur’an-? Mucizül Beyan’? dinlemeliyiz.

    Sual: Kesret-i mahlukata derinlemesine bak?p, tafsilata girenlerin fikirleri neden dağ?labilir, kalbleri neden boğulabilir? ?cmali ve sathi nas?l bak?labilir?

    Cevap:
    Cenab-? Hakk’?n esmas?n? bütün kainatta olan tecellisini(vahidiyet) görebilmek için varl?klar? ve varl?klar aras?ndaki münasebetleri iyice anlamak, ve kainat? tek bir varl?k gibi görmek, zihnimizde bütünleştirmek gerekiyor. ?lk önce kainat? zihnimizde tek bir varl?k gibi yap?land?rmal?y?z. Sonra o tek varl?k üzerinde parlayan cilveyi görebilelim. Bunun iki yolu var. Ya bütün yönleriyle, derinlemesine kainat? olduğu gibi göz önüne getirmek, yada yüzeysel bir bak?şla, anahatlar? ile bir nevi kainat?n özetini, modelini göz önüne getirmek. Biri uzun, müşkilatl? ve tehlikelidir. Bu yolda hikmetini bilemediğimiz baz? zahiri su-i halleri görmek, örneğin merhamete ayk?r? gibi görünen fakat ayn-? adalet olan bir hadise bizi şeytan?n da vesveseleri ile Cenab-? Hakk’?n merhameti hakk?nda vehme düşürebilir. Buna binaen ise insan gurura düşer. Enaniyeti büyür. Ve nihayetinde Firavuna inkilab edebilir.
    Diğer yol ise selametli ve k?sad?r. ?cmali ve sathi bak?ş için mecmu-u kainat?n hepsine değil bir özetine veya anahatlar? ile bir modelin tasavur edilerek o modele nazar-? dikkatin çevrilmesidir.
    Bunu şöyle bir hikayecik ile fehme takribine çal?şal?m.

    * * *
    “?ki adam yaşad?klar? ülkenin padişah?n? tan?mak ve ülkesinde ne ölçüde muktedir olduğunu ve ülkesinin bütününde tecelli eden kudretini, adaletini, merhametini vesaire hasiyetlerini görmek için araşt?rma yapmaya koyulurlar.Onlardan birisi der ki “Ben padişah hakk?nda tam bir kanaat sahibi olmak için ülkenin tamam?n? gezeceğim, tek tek her yeri, herkesi göreceğim, ahvalini soracağ?m.”
    Diğeri der, “Bu senin dediğin hem uzun, hem müşkilatl? hem de tehlikelidir. Ben her yeri kar?ş kar?ş dolaşmayacağ?m, Her vilayetteki beş farkl? yere gidip oralardan birer kişiyi görüp o kişilere soracağ?m. Şüphesiz bu daha k?sa ve tehlikesiz bir yoldur.”
    Anlaşamay?p ikisi de akl?na uyan yöntemi denemek için yola koyulurlar. Bütün ülkeyi dolaşacağ?m diyen adam daha bir iki vilayeti tamamen gezip durumu öğrenmeden diğeri bütün ülkeyi dolaş?p işini bitirir, amac?na ulaş?r. Görür ki padişah bütün ülkeyi mükemmel idare ediyor. Padişaha hürmeti artar, intisab? ziyadeleşir. Onun kap?kulu neferi olabilmek için var gücü ile çal?ş?r.
    Diğeri ise birkaç vilayet dolaşt?ktan sonra bir vilayete var?r. Sonra git gide vilayetin bir kazas?na gelir. Burada bir tak?m insanlar?n zindanda olduklar?n? ve başlar?nda ise devletin askerleri bulunduğunu görür. Askerlere durumu sorar. Askerler bir şey söylemezler. Sonra yan?na önceden tan?mad?ğ? eşk?ya gibi bir adam yanaş?r. “Görmüyormusun padişah?n insanlara zulüm ediyor der.” Zindandaki insanlar?n zulüm gördükleri zann?na kap?l?r. “Padişah?n merhameti bu mu? ?nsanlara azab ediyor.” der. Bilmez ki işin gerçeği insanlar suç işlemiş, adalet gereği cezalar?n? çekiyorlar, o eşk?ya gibi adam onu kand?r?yor.
    Sonra bir köye var?r. Bakar ki devletin bir k?s?m memurlar? köy halk?n?n evlerine tek tek gidip, evlerinden çuvallara doldurulmuş tah?llar? topluyorlar. Yan?na yine o eşk?yaya benzeyen adam sokulur. “Bak padişah?n insanlar?n elindeki erzaklar? zorla gaspediyor” der. Bu iftiraya inanan o zavall? adam, memulara, “Siz bu insanlar?n elindeki yiyeceklerini ne için al?yorsunuz, gaspediyorsunuz? Bu insanlar ne yiyip ne içecek” diye sorar. Onlar da cevaben “Bizi bu gibi hezeyanlar?nla uğraşt?rma. Bizim işimiz gücümüz var. Haydi defol git!” diyerek azarlay?p kovarlar. Bunun üzerine iyice su-i zanna kap?l?r. San?r ki, padişah bu köy halk?n?n erzaklar?n? vermediği gibi, ellerinde olup biteni de al?yor, gaspediyor. O insanlara zulmediyor. Ama bilemez ki işin gerçeği, o memurlar insanlar?n tah?llar?n? devlet nam?na sat?n al?yorlar. Hemde padişah?n emriyle hakk? olan fiyat?n?n iki üç misli fiyat veriyorlar. Fakat ücretlerini ertesi günü verecekler.Padişah halk?n geçimini sağlamas?na fazlas? ile yard?m ediyor. Ve bunun gibi gittiği baz? yerlerde gördüğü baz? zahiri su-i halleri padişah?n iktidar?n?n noksanl?ğ?na verir. Hem de Padişah?n muktedir olduğu yerlerde insanlara zulmettiğine inan?r. Padişaha intisab? azal?r. Gurura yenik düşer düşer. Padişah?n gücünün yeterli olmad?ğ?n? düşündükçe kendinde bir güç tevehüm eder. Enaniyeti kal?nlaş?r ve bir süre sonra enaniyet onu bedbaht bir firavuna kalb eder.
    Sonra git gide bir çöle gelir. Çölde devlet ve padişah düşman? muz?r bir eşk?ya taifesine rast gelir. “Siz ne için böyle eşk?yal?k yap?yorsunuz?” diye sorar. Onlar da derler ki: “Biz asl?nda eşk?ya değiliz. Padişaha ve onun devletine düşman?z. Halk? onun zulmünden kurtaracağ?z. Bizim yapt?ğ?m?z şu soygunlar, gasplar kuvvetimizi art?rmak içindir. Bizler devletin baş?na gelince bu ülkeyi kurtaracağ?z” diye o zavall?y? kand?r?rlar. Fikri bozulan zavall? bedbaht o eşk?yalar taifesine dahil olur. ?nsi şeytana dönüşür.
    Art?k padişah düşman? bir anarşiste dönüşen o biçare adam yapt?ğ? eşk?yal?klardan dolay? suçlu durumuna düşer. Bir gün tüm arkadaşlar? ile beraber yakalan?rlar. Padişah adaleti gereği o bedbaht anarşisti zindana att?r?r. Padişah? tan?mak için ç?kt?ğ? yolda kap?ld?ğ? şüphe ve evhamlarla padişah düşman? olmuş, şeytan gibi eşk?yalara kat?lm?ş ve hayat?n? mahvetmiştir.”

    * * *
    Hikayedeki temsilat? hikayeden önceki paragrafta zikredilen hakikatlere uyarlarsan?z mesele daha iyi anlaş?lacakt?r. ?nşallah.

    Sual: “Çünkü icmalde, fezlekede olan k?ymet ve güzellik tafsilât?nda yoktur.” Sözü ile Üstad neyi kasdetmişdir.

    Cevap: Bu soruya vereceğim cevap bir tevilden ibarettir. Benim kanaatimdir. Kanaate itiraz edilmez.
    Örneğin gözümüz elimizde bulunan bir elman?n üzerinde gezen mikroskobik canl?lar? görebilecek kadar teferruatl? bir görüş kabiliyetinde olsa idi elma ne kadar güzel olursa olsun iştah?m?z? kabartmazd?. O küçük canl?lara dikkat ederek elman?n bütünündeki güzelliği göremezdik.
    Veya gece, dolunay var iken aya güneşin ?ş?ğ?n?n ay?n tamam?ndaki tecellisini müşahede için bakt?ğ?m?zda ay üzerindeki bir k?s?m dagl?k ve çukurluk alanlar? birer karalt? gibi görürüz. Eğer gözümüz normalden daha keskin görse idi bir kaç yerinde karalt? görmektense onlarca yerinde karalt?lar görecektik. Bu ise karalt?lar?n mahiyetini bilemeyen ilimde eksik insanlar?n, güneşin tecellisinin oralara ulaşmad?ğ? zann?na kap?lmas?na vesile olabilir yada tecelliyi görmek maksad?yla bakanlar?n dikkatini karalt?lara yöneltebilirdi. Fakat dolunaya gözünü k?sarak biraz bulan?klaşt?rarak, teferruat? izale ederek bakan bir zat ise karalt?lar?n hiçbirini görmez. Pasparlak tam bir tecelliyi müşahade eder. Bütünlüğü yakalar.
    Veya bundan önceki suale ilişkin verilen cevaptaki hikaye çok fazla tafsilata girilse idi bir kaç ciltlik bir kitap dahi olabilirdi. Çünkü tafsilat? ile o iki adam?n hayat hikayeleri, giydikleri, yiyip içtikleri, gittikleri yerlerin tasviri, karş?laşt?klar? insanlar?n tasviri, kar?laşt?klar? insanlar?n hayat hikayeleri gibi derinlere inilse idi hikayeyi okuyan birisinin hikayedeki bütünlüğü yakalamas? gayet zor olurdu. Hikaye şu hali ile vermesi gereken dersi veriyor. Ne kadar tafsilata inilirse hikayenin verdiği derse ulaşmas? güç olur. Çünkü okuyan birisi ya adamlardan birinin yada karş?laşt?klar? insanlar?n hayat hikayelerine önem verecek, ya giysilerini, yiyip içtiklerini, hikayedeki insanlar?n günlük işlerini düşünecek ve bütünde verilen mesaja ulaşmas? bir hayli güçleşecekti. Fakat tafsilatland?rmak yerine hikaye biraz daha icmalen(özetlenerek) yaz?lsa idi, hikayeyi okuyan birisi, hikayeden almas? gereken dersi daha k?sa bir zamanda alacakt?. Demekki hikayenin tafsilatl? olmas?, hikayeden al?nacak dersi geciktirdiği gibi, dikkat? dağ?t?p dersin al?namamas?na da yol açabilir. Özetlenmesi ise gözü ayr?nt?lardan ana temaya bakt?r?r. Hem zamandan kazan?l?r, hem de bütünlük yakalan?r.



    Selametle. Bizlere dua edin.

  3. #3
    Müdakkik Üye m_safiturk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Mesajlar
    773

    Standart

    Alah cümlemizi R?zas? dairesinde ?stihdam etsin...

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Zamane Aşkların Virane Gafleti -
    By BiRDüNYaUMuT in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 25.05.12, 23:09
  2. Bayramlarda Gafleti İzale Edin.
    By uhuvvet-i islamiye in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.09.08, 17:28
  3. Yaz Mevsiminde Dünya Gafleti Ziyade Hükmeder
    By elff in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 04.08.07, 23:28
  4. Yaz Mevsiminde Dünya Gafleti Hükmeder
    By dertas in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 05.08.06, 15:52
  5. Yaz Gafleti ve Bazı Düşünceler
    By vedAA in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.06.06, 17:26

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0