+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Bir Soru: Kainatın Kapıları....

  1. #1
    Ehil Üye karatoprak1975 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Yaş
    48
    Mesajlar
    1.126

    Standart

    Kâinat kap?lar? zâhiren aç?k görünürken, hakikaten kapal?d?r. ...











    Risale i nurda geçen bu tabirden ne anlamal?y?z ?
    Konu HakanBa tarafından (04.06.07 Saat 00:31 ) değiştirilmiştir.

  2. #2
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart



    Ene yi anlatıyor,


    Ene mahiyetini bilmediğinden kapalı olunca,kainat kapısıda kapalı oluyor.


    Ene açılınca kainat kapısıda açılıyor.


    Önce eneyi açmak lazımdır.


    Allah isim ve sıfatlarını anlamak için insana ene vermiştir.


    İşte ene vazifesi Allahın isim ve sıfatlarını anlamak olduğunu bilse,kainattaki isim ve sıfatlarda açılır,


    kendi mahiyetinin ne olduğunu bilse ene,kainatın mahiyetinide anlar.


    hani bir söz vardır;kendini bilen rabbini bilir.


    31.pencereye bakılabilir,


    2.şuada tevhidin 3.meyvesine bakılabilir,


    4.şuada 5.mertebei hasbiyeye bakılabilir,


    11.söze bakılabilir,


    23.sözde ikinci makamının son nüktesine bakılabilir.


    bunlar hepsi okunuca,hakikaten iyi anlarsak,herşeyi anlamış olacağız.


    selam.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  3. #3
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Cenâb-? Hak taraf?ndan insanlara verilen benlik ve hürriyet, uluhiyet s?fatlar?n? fehmetmek üzere bir vâhid-i k?yasî vazifesini görüyor. Maalesef sû’-i ihtiyar ile hâkimiyet ve istiklaliyete âlet ederek tam bir firavun olur.Vâhid-i kiyasî; mukayese unsuru, ölçek demektir.



    ?nsanoğlu çoğu zaman, sözlerine “ben” diye başlar ve “şunu yapt?m, bunu ettim” diye sürdürür konuşmas?n?. Yapt?ğ? işlere sahip ç?kmakla, onlar? kendi hür iradesiyle tercih ettiğini ve öylece icra sahas?na koyduğunu ifade etmiş olur. Hürriyet nimeti olmaks?z?n, kendisine zorla yapt?r?lan işlere ise sahip ç?kmaz. Onlar hakk?nda konuşurken, “ben yapt?m” demez ve o işlerde bir sorumluluğu olmad?ğ?n? savunur.



    Demek ki, bu ve benzeri işlerde, konuşmalarda iki unsur birlikte iş görürler: Benlik ve hürriyet.



    ?nsan, benlik ve hürriyet sayesinde kendisine tak?lan ?lâhî hediyeleri kendine nispet edebiliyor; “benim gözüm, benim akl?m, benim kalbim” diyebiliyor. Ve bunlar? dilediği gibi kullanma serbestisine sahip. Ama gözden ?rak tutmamas? gereken bir gerçek var: Bütün bunlar birer ?lâhî emanet. Gerek organlar?n? ve ruh dünyas?n?, gerekse, mal?n?, mülkünü ve makam?n? sadece ve sadece Allah’?n raz? olduğu sahalarda kullanmak durumunda.



    ?nsanoğlu, benlik ve hürriyet sermayesini nas?l kullanacakt?r? Bu sorunun cevab?nda iki ş?kla karş? karş?ya bulunuruz: Biri doğru, diğeri yanl?ş.



    ?nsan kendi ruhuna tak?lan s?fatlar?, hisleri, duygular? hür olarak kullanmakla bir tak?m işler görüyor ve kendisine verilen benlikle de bu işlere sahip ç?k?yor. ?şte, bu kabiliyetini ?lâhî marifet sahas?nda kullanabilirse, soruya doğru cevap vermiş olur. Bunu nas?l başaracağ? Nur Külliyat?nda çok güzel bir misâlle ortaya konuluyor. Bu misâl bir anahtard?r ve bizi çok gerçeklere kavuşturabilir.



    “Meselâ: Bir adam Cenâb-? Hakk’?n kudretini anlamak için bir taksimat yapar: “Buradan buraya benim kudretimdedir, bundan o yan? da Onun kudretindedir” diye vehmî bir çizgi çizmekle mes’eleyi anlar. Sonra mevhum hatt? bozar, hepsini de ona teslim eder.” (Mesnevî-i Nuriye)





    ?nsan, elli kilograml?k bir taş? havaya kald?rd?ğ?nda, bu işi kendisine ihsan edilen kuvvet sayesinde yapt?ğ?n? bilir; ama yine de “ben bu taş? kald?rd?m” diyerek o işe sahip ç?kar. Zira o işi irade eden ve yapan kendisidir; bir başkas? değil.



    ?şte insan, bu kuvvetini vahid-i k?yasî yaparak der ki “Allah da şu üzerinde durduğum dünyay? ?lâhî kudretiyle döndürüyor.”



    ?nsan, kendisine ihsan edilen kuvvet sayesinde bu hükme varabiliyor. Sonra ‘mevhum hatt?’ bozuyor. Yani, dünyay? döndüren kudretin, onu ve elindeki taş? da birlikte döndürdüğünü düşündüğünde kendi kuvvetinin vehim kadar zay?f olduğunu anlayarak, bütün kuvvet ve kudretin Allah’a ait olduğunu tasdik ediyor.



    Bu konu üzerinde düşünürken, öncelikle, Allah’?n varl?ğ?n?n “vacip”, insan varl?ğ?n?n ise “mümkin” olduğu dikkatten uzak tutulmamal?. ?nsan mahlûk olduğu gibi, s?fatlar? da mahlûktur. ?nsan mümkin olduğu gibi, s?fatlar? da mümkindir. Ve nihayet bir mahlûk olan insan?n Hâl?k’?na benzemesi düşünülemeyeceği gibi, onun mahlûk s?fatlar?n?n da, meselâ, iradesinin, ilminin, kudretinin de Allah’?n ilim, kudret ve iradesine hiçbir cihetle benzemeyeceği unutulmamal?d?r.



    Sözler’de benlik için, “rububiyetinin s?fât ve şuunat?n?n hakikatlar?n? gösterecek, tan?tt?racak, işarat ve nümuneleri câmi’ bir ene” ifadesi kullan?l?r.





    Önce işaretten başlayal?m: Bir insan, parmağ?yla güneşi işaret edebilir, ama parmakla güneş aras?nda da hiçbir benzerlik yoktur. Keza, haritadaki bir nokta da bir şehre işaret eder. Ama o noktada söz konusu şehrin ne yollar?n?, ne binalar?n?, ne de insanlar?n? bulabiliriz.



    Bize tak?lan s?fatlar da ?lâhî s?fatlara birer işaret... Bunlarla o vacip, sonsuz ve mutlak s?fatlar?n varl?klar?n? bilebiliriz. Ama haritadaki noktalara benzeyen bu s?fatlar?m?zla, ?lâhî kudret aras?nda hiçbir benzerlik olamayacağ?n? da hat?rdan ç?karmay?z. Bunlar birer işarettirler, o kadar.



    Numuneye gelince:



    ?nsanoğlu, meselâ, bir ev yapacağ? zaman önce onun plan?n? zihninde kurar ve bunu bir kâğ?da döker. ?kinci safhada ise irade ve kudretini sarf ederek o plana uygun bir ev koyar ortaya. ?şte bütün bunlar birer numunedirler.



    Biz bu numuneye bakarak as?l hakk?nda bir derece fikir sahibi olur ve deriz ki:



    Şu kâinat saray? önce takdir edilmiş ve bu takdire uygun olarak inşa edilmiştir.



    Ene, hem işaret hem de numuneleri cami olduğuna göre, ondaki numuneler de işaretler gibi mahlûktur, kişinin kendine hast?r ve bunlar?n da ?lâhî takdir, irade ve kudretle hiçbir benzerlikleri düşünülemez.



    Şimdi şöyle bir düşünelim: ?nsanda bu numuneler yarat?lmam?ş olsayd? insan?n ?lâhî s?fatlar? tan?mas?, bilmesi nas?l mümkün olacakt??



    Meselâ, insana irade verilmeseydi ve insan bu iradeye benliğiyle sahip ç?k?p onu hür olarak kullanamasayd? Allah’?n irade s?fat?n? bilebilir miydi?



    ?nsan?n o cüzi kuvveti ve kudreti olmasayd?, Allah’?n Kudret s?fat?n? ve Kadir ismini bilmesi mümkün olabilir miydi?





    Merhamet nedir, gazap nedir bilmeseydi, Allah’?n rahmet ve gazab? olduğunu hayal bile edemezdi.
    Konu HakanBa tarafından (04.06.07 Saat 00:31 ) değiştirilmiştir.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. ...ona manevî Cennetlerin kapıları açılır.
    By fanidünya... in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 31.03.14, 04:14
  2. Kapıları Kapanınca İnsanın...
    By ıslak seccadem in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 19.06.11, 19:22
  3. İsrail’e Kapıları Aç Çağrısı
    By Bîçare S.V. in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.02.09, 07:09
  4. İkinci El Bir Gelişle Çalmak Kapıları...
    By insirah in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 25.01.09, 12:45
  5. Sema Kapıları Açıldı...
    By KAPGAN in forum Dualar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 12.01.09, 16:23

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0