+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 20
Like Tree10Beğeni

Konu: Şükür Risalesi

  1. #1
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart Şükür Risalesi

    Yirmisekizinci Mektub/

    Beşinci Risale olan Beşinci Mes'ele
    Şükür Risalesi
    ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
    ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻻ َّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
    (Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.)

    Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan, tekrar ile
    ﺍَﻓَﻼ َ ﻳَﺸْﻜُﺮُﻭﻥَ ٭ ﺍَﻓَﻼ َ ﻳَﺸْﻜُﺮُﻭﻥَ ٭ ﻭَﺳَﻨَﺠْﺰِﻯ ﺍﻟﺸَّﺎﻛِﺮِﻳﻦَ ٭ ﻟَﺌِﻦْ ﺷَﻜَﺮْﺗُﻢْ َﻻ َﺯِﻳﺪَﻧَّﻜُﻢْ ٭ ﺑَﻞِ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻓَﺎﻋْﺒُﺪْ ﻭَ ﻛُﻦْ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺸَّﺎﻛِﺮِﻳﻦَ
    ("Hâlâ şükretmezler mi?" Yâsin Sûresi, 36:35, 73. "Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız." Âl-i İmrân Sûresi, 3:145. "Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım." İbrahim Sûresi, 14:7. "Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol." Zümer Sûresi, 39:66.)

    gibi âyetlerle gösteriyor ki: Hâlık-ı Rahman'ın ibadından istediği en mühim iş, şükürdür. Furkan-ı Hakîm'de gayet ehemmiyetle şükre davet eder. Ve şükür etmemekliği, nimetleri tekzib ve inkâr suretinde gösterip
    ﻓَﺒِﺎَﻯِّ ﺍَﻻ َٓﺀِ ﺭَﺑِّﻜُﻤَﺎ ﺗُﻜَﺬِّﺑَﺎﻥِ ("Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?" Rahmân Sûresi, 55:13.)fermanıyla, Sure-i Rahman'da şiddetli ve dehşetli bir surette otuzbir defa şu âyetle tehdid ediyor. Şükürsüzlüğün, bir tekzib ve inkâr olduğunu gösteriyor. ...

    Mektubat

    ----------------------------------
    Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan: Anlatma tarzı mucize olan Kur'an.
    Âyet: Kur'an-ı Kerimden her bir cümle.
    Hâlık-ı Rahman: Merhametli ve rızıklandırıcı yaratıcı Allah(cc).
    İbad: Kullar.
    Mühim: Önemli.
    Furkan-ı Hakîm: Doğru ile yanlışı birbirinden ayıran hikmetli Kur'an.
    Ehemmiyetle: Önemle.
    Tekzib: Yalanlama.
    Ferman: Buyruk, emir, yazılı emir.
    Sure-i Rahman: Rahman suresi. Kur'anda 55. suredir.
    Tehdid: Korkutma, tehdit, gözdağı verme.
    *SAHRA* bunu beğendi.

  2. #2
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Evet Kur'an-ı Hakîm nasılki şükrü netice-i hilkat gösteriyor; öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki: Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi, şükürdür. Ve şu kâinat fabrikasının çıkardığı mahsulâtın en a'lâsı, şükürdür. Çünki hilkat-i âlemde görüyoruz ki; mevcudat-ı âlem bir daire tarzında teşkil edilip, içinde nokta-i merkeziye olarak hayat halkedilmiş. Bütün mevcudat hayata bakar, hayata hizmet eder, hayatın levazımatını yetiştirir. Demek kâinatı halkeden zât, ondan o hayatı intihab ediyor. ...

    Mektubat
    *SAHRA* bunu beğendi.

  3. #3
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Sonra görüyoruz ki; zîhayat âlemlerini bir daire suretinde icad edip, insanı nokta-i merkeziyede bırakıyor. Âdeta zîhayatlardan maksud olan gayeler onda temerküz ediyor; bütün zîhayatı onun etrafına toplayıp, ona hizmetkâr ve müsahhar ediyor, onu onlara hâkim ediyor. Demek Hâlık-ı Zülcelal, zîhayatlar içinde insanı intihab ediyor, âlemde onu irade ve ihtiyar ediyor.
    Zîhayat: Hayat sahibi, canlı.
    Nokta-i merkeziye: Merkeze ait nokta, merkezle ilgili nokta, merkezdeki nokta.
    Maksud: Kasdedilen, kasdedilmiş, istenen.
    Temerküz: Merkezleşme, yığılma, birikme.
    Hizmetkâr: Hizmetçi.
    Müsahhar: Emir ve isteğe bağlı, emir dinler, isteneni yapmaya hazır.
    Hâlık-ı Zülcelal: ''Celal, azamet ve kibriya sahibi yaratıcı'' anlamında Allah'ın(cc) bir sıfatı.
    İntihab: Seçme.
    İrade: İsteme, dileme, serbestçe karar verme yeteneği, dilediği şekilde karar verme serbestliğini sağlayan güç.
    İhtiyar: Seçme serbestliği.

    Sonra görüyoruz ki; âlem-i insaniyet de, belki hayvan âlemi de bir daire hükmünde teşkil olunuyor ve nokta-i merkeziyede rızık vaz'edilmiş. Bütün nev'-i insanı ve hattâ hayvanatı rızka âdeta taaşşuk ettirip, onları umumen rızka hâdim ve müsahhar etmiş. Onlara hükmeden rızıktır. Rızkı da o kadar geniş ve zengin bir hazine yapmış ki, hadsiz nimetleri câmi'dir. Hattâ rızkın çok enva'ından yalnız bir nev'inin tatlarını tanımak için, lisanda kuvve-i zaika namında bir cihaz ile, mat'umat adedince manevî ince ince mizancıklar konulmuştur. Demek kâinat içinde en acib, en zengin, en garib, en şirin, en câmi', en bedî' hakikat rızıktadır. ...
    Âlem-i insaniyet: İnsanlık dünyası.
    Rızık: Yaşamak için gerekli olan şeyler, maddi ve manevî bütün nimetler.
    Vaz'edilmiş: Koyulmuş.
    Nev'-i insan: İnsan türü.
    Hayvanat: Hayvanlar.
    Taaşşuk: Çok fazla ve ileri derecede sevgi besleme.
    Umumen: Bütünüyle.
    Hâdim: Hizmetçi.
    Hadsiz: Sınırsız, sayısız.
    Câmi': Kendinde toplayan.
    Enva': Türler, çeşitler.
    Kuvve-i zaika: Tat alma duygusu.
    Namında: Adında.
    Mat'umat: Yemekler, yenecek şeyler.
    Bedî': Hayret verici güzellikte, eşsiz ve benzersiz.
    Hakikat: Gerçek.

    Mektubat
    *SAHRA* bunu beğendi.

  4. #4
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Şimdi görüyoruz ki: Herşey nasılki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün enva'ıyla manen ve maddeten, halen ve kàlen şükür ile kaimdir, şükür ile oluyor, şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünki rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-ı şuurî bir şükürdür ki, bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalalet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor; şükürden, şirke gidiyor. ...

    Mektubat
    *SAHRA* bunu beğendi.

  5. #5
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Hem rızık olan nimetlerde gayet güzel süslü suretler, gayet güzel kokular, gayet güzel tatmaklar; şükrün davetçileridir, zîhayatı şevke davet eder ve şevk ile bir nevi istihsan ve ihtirama sevkeder, bir şükr-ü manevî ettirir. Ve zîşuurun nazarını dikkate celbeder, istihsana tergib eder. Nimetleri ihtirama onu teşvik eder; onun ile kàlen ve fiilen şükre irşad eder ve şükür ettirir ve şükür içinde en âlî ve tatlı lezzeti ve zevki ona tattırır. Yani gösterir ki: Şu lezzetli rızık ve nimet, kısa ve muvakkat bir lezzet-i zahiriyesiyle beraber daimî, hakikî, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmanîyi şükür ile kazandırır. Yani: Rahmet hazinelerinin Mâlik-i Keriminin hadsiz lezzetli olan iltifatını düşündürüp, şu dünyada dahi Cennet'in bâki bir zevkini manen tattırır. İşte rızık, şükür vasıtasıyla o kadar kıymetdar ve zengin bir hazine-i câmia olduğu halde, şükürsüzlük ile nihayet derecede sukut eder. ...

    Mektubat
    *SAHRA* bunu beğendi.

  6. #6
    Global Moderator *SAHRA* - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2009
    Mesajlar
    10.782

    Standart

    çok değerli bir hizmet paylaşıyorsunuz
    Rabbim razı olsun inşallah
    fanidünya... bunu beğendi.









  7. #7
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Altıncı Söz'de beyan edildiği gibi: Lisandaki kuvve-i zaika Cenab-ı Hak hesabına, yani manevî vazife-i şükraniye ile rızka müteveccih olduğu vakit, o dildeki kuvve-i zaika, rahmet-i bînihaye-i İlahiyenin hadsiz matbahlarına şâkir bir müfettiş, hâmid bir nâzır-ı âlîkadr hükmündedir. Eğer nefis hesabına olsa, yani rızkı in'am edenin şükrünü düşünmeyerek müteveccih olsa; o dildeki kuvve-i zaika, bir nâzır-ı âlîkadr makamından, batn fabrikasının yasakçısı ve mide tavlasının bir kapıcısı derecesine sukut eder. Nasıl rızkın şu hizmetkârı şükürsüzlük ile bu dereceye sukut eder, öyle de rızkın mahiyeti ve sair hademeleri dahi sukut ediyorlar. En yüksek makamdan, en edna makama inerler. Kâinat Hâlıkının hikmetine zıd ve muhalif bir vaziyete düşerler. ...

    Mektubat
    *SAHRA* bunu beğendi.

  8. #8
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    ... Elhasıl:
    En a'lâ ve en yüksek tarîk olan tarîk-ı ubudiyet ve mahbubiyetin dört esasından en büyük esası şükürdür ki; o dört esas şöyle tabir edilmiş:

    Der tarîk-ı acz-mendî lâzım âmed çâr çîz:
    Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz...

    Mektubat

    -----------------------
    Elhasıl: Kısacası, sözün kısacası ve özü, özetle.
    A'lâ: En yüksek, en iyi.
    Tarîk: Yol.
    Tarîk-ı ubudiyet: Ubediyet tarîkı, Allah'a(cc) kulluk yolu.
    Mahbubiyet: Sevilen olmak, sevilirlik, mahbubluk.
    Esas: Temel, kök, şart.
    Tarîk-ı acz-mendî: Acz-mendî tarîkı, acizlik yolu, güçsüzlük yolu.
    Çâr çîz: Dört şey.
    Acz-i mutlak: Sınırsız ve sonsuz güçsüzlük.
    Fakr-ı mutlak: Sayısız ihtiyaçları olup hiçbirini elde edemeyerek Allah'ın(cc) sonsuz zenginliğine sonsuz muhtaç olma durumu. Son derece fakirlik ve sınırsız yoksulluk.
    Şevk-i mutlak: Tam kuvvetli istek.
    Şükr-ü mutlak: Tam ve sınırsız şükür.
    *SAHRA* bunu beğendi.

  9. #9
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    "Hâlâ şükretmezler mi?" Yâsin Sûresi, 36:35, 73.
    "Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız." Âl-i İmrân Sûresi, 3:145.
    "Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım." İbrahim Sûresi, 14:7.
    "Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol." Zümer Sûresi, 39:66.

    *SAHRA* bunu beğendi.

  10. #10
    Ehil Üye fanidünya... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2013
    Yaş
    43
    Mesajlar
    4.292

    Standart

    Abdullah İbnu Gannâm el-Beyâzi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman: "Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder." Ebu Dâvud, Edeb 110, (5073).
    *SAHRA* bunu beğendi.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Şükür
    By *reşha* in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 03.02.09, 10:26
  2. Şükür Etmiyoruz
    By NurTalebesi in forum Resim - Fotoğraf Galeri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 01.02.09, 21:18
  3. Şükür...
    By Garip_Maznun in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 16.01.09, 16:39
  4. Şükür...
    By ebu_zer in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.10.08, 14:39
  5. Şükür Edelim
    By Hüsn-ü Sermedi in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 14
    Son Mesaj: 21.02.08, 17:21

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0