Harama bakmak unutkanl?k verirRisâle-i Nur talebelerinden bir genç hâf?z, pek çok adamlar?n dedikleri gibi dedi: "Bende unutkanl?k hastal?ğ? tezayüd ediyor, ne yapay?m?"
Ben de dedim:
Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünkü rivayet var. ?mam-? Şâfiî'nin (ra) dediği gibi, “Haram-? nazar, nisyan verir.”
Evet, ehl-i ?slâmda, nazar-? haram ziyadeleştikçe, hevesat-? nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, t?bben kuvve-i hâf?zas?na zaaf gelir.
Evet, bu as?rda aç?k saç?kl?k yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su-i nazardan su-i istimalât, umumî bir unutkanl?k hastal?ğ?n? netice vermeye başl?yor. Herkes, cüz'î, küllî o şekvâdad?r. ?şte, bu umumî hastal?ğ?n tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: "Âhirzamanda, hâf?zlar?n göğsünden Kur'ân nez' ediliyor, ç?k?yor, unutuluyor." (Süyûtî, el-Havî Li'l-Fetevâ, 2:253) Demek bu hastal?k dehşetlenecek, h?fz-? Kur'ân'a bu sû-i nazarla baz?larda set çekilecek; o hadisin tevilini gösterecek. Lâ ya’lemü’l-gaybe illâllah (Gayb? Allah’tan başka kimse bilmez).
Kastamonu Lâhikas?, s. 96
***
Tarihçe-i hayat?m? bilenlere mâlûmdur; elli beş sene evvel, ben yirmi yaşlar?nda iken, Bitlis’te merhum vali Ömer Paşa hânesinde, iki sene, onun ?srâr?yla ve ilme ziyâde hürmetiyle kald?m. Onun alt? adet k?zlar? vard?: üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hânede kald?ğ?m?z halde, birbirinden tefrik edip tan?m?yordum. O derece dikkat etmiyordum ki, bileyim. Hattâ bir âlim misâfirim yan?ma geldi, iki günde onlar? birbirinden fark etti, tan?d?. Herkes bendeki hale hayret ederek, bana sordular:
“Neden bakm?yorsun?”
Derdim:
“?lmin izzetini muhâfaza etmek, beni bakt?rm?yor.”
Hem, k?rk sene evvel, ?stanbul’da Kâğ?thâne şenliğinin yevm-i mahsûsunda, köprüden tâ Kâğ?thâne’ye kadar Haliç’in iki taraf?nda binler aç?k saç?k Rum ve Ermeni ve ?stanbullu kar? ve k?zlar dizildikleri s?rada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Tâhâ ve mebus Hac? ?lyas ile beraber bir kay?ğa bindik; o kad?nlar?n yanlar?ndan geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki, Molla Tâhâ ve Hac? ?lyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassud ettiklerini bir saat seyahat sonunda îtiraf edip, dediler:
“Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmad?n.”
Dedim:
“Lüzûmsuz, geçici, günahl? zevklerin âk?beti elemler, teessüfler olmas?ndan istemiyorum.”
Tarihçe-i Hayat, s. 448