Nasılki bir sultanın kendi hükûmetinin dairelerinde ayrı ayrı ünvanları ve raiyetinin tabakalarında başka başka nam ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır. Meselâ: Adliye dairesinde hâkim-i âdil; ve mülkiyede sultan; ve askeriyede kumandan-ı âzâm; ve ilmiyede halife... Daha buna kıyasen sâir isim ve ünvanlarını bilsen anlarsın ki; birtek pâdişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükûmet mertebelerinde bin isim ve ünvana sahib olabilir. Güya o hâkim, herbir dairede şahsiyyet-i ma’nevîyye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcûd ve hâzırdır; bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizâmıyla, mümessiliyle meşhud ve nâzırdır, görünür, görür. Ve herbir mertebede perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle mutasarrıf ve basîrdir; idare eder, bakar. Öyle de: diye devam eder.
şimdi burada ki misalde; bir sultanın, devletin farklı farklı yapılanmalarında farklı farklı isim ve ünvanlarla tecellisi, aslında günümüz demokratik yapılanmasında pek geçerli olamıyor.
günümüzde, cumhurbaşkanı ayrı; başbakan ayrı; genelkurmay başkanı ayrı; yargı ayrı vs....
mesela: başbakan burada sultana tekabül ediyorsa, başbakan adliye dairesinde hakim-i adil olarak görünemiyor. orada çünkü farklı bir vazifedar var. mesela, yargıtay başkanı, danıştay başkanı gibi...
keza, mülkiyede burada tamam sorun yok! devlet kademelerinde her halükarda başbakan her yerde görünür!
ya askeriye ye ne demeli? orada da görünür mü? gerçi, "cunhurbaşkanı var" diyeceksiniz ama, o da bir vazife ayrı mı değil mi başbakanla arasında?
peki ya ilmiye ye ne diyeceğiz. onca rektörden, profesörden, başbakana veya cumhurbaşkanına yer kalır mı? orada da onlar bir isimle görünür mü?