1kul Nickli Üyeden Alıntı
Dördüncü Mesele
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden ........
.....hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. .........
...........Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var?
Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?”
dediler.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır;
lüzumlu işler pek çoktur.
Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi,
her insanın kalb ve
mide dairesinden ve
ceset ve
hane dairesinden,
mahalle ve
şehir dairesinden ve
vatan ve
memleket dairesinden ve
küre-i arz ve
nev-î beşer dairesinden tut,
tâ zîhayat ve
dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var.
Herbir dairede, herbir insanın bir nev’î vazifesi bulunabilir.
Fakat
en küçük dairede
en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var.
Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir.
Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
....... küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp, lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden,
bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise: Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hadise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından
daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dâvâ açılmış ki,
her adam, eğer
Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
...... iman mukabilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor.
Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risâle-i Nur şakirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatimiz var.
Hâşiye: Parantez içindeki not, 1946 senesine aittir.
Şuâlar, 11. Şuâ, 4. Mesele
Bediuzzaman Said Nursi
31.03.2009