Şiddet-i Zuhur
Üç ayaklı iki başlı bir çocuk dünyaya gelse mucize diyorlar. Asıl mucize normal bir bebeğin o başdönürücü organları ve sistemleri ile dünyaya gelmiş olmasıdır. Anne karnındaki her anı ayrı bir mucizedir. (13. Söz)
Her an vücuda gelen milyonlarca canlı birer mucizedir.
Her şey binlerce ihtimalden en uygun hal ve keyfiyette bulunuyor. Her şeyde nihayetsiz gayelere ve maslahatlara dikkat görünüyor. İnsan da, bu muhteşem harikulade hadiselere alışkanlık perdesine büründükleri için sıradan nazarıyla bakıyor.
Dikkat-I nazar, teemmül çok önemli. Her zaman karşılaştığımız hadiselerdeki harikuladeliği görmek çok önemli.
Mesela bugün güneş doğmasa ne kadar harikulade bir şey olurdu. Ama yüzelli milyon kilometre uzaktan her an güneş ışıkları gönderiliyor ve hayat bu ışıklarla hayat buluyor. Daha uzak olsa donardık, yakın olsa yanardık.
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş Zat-I Akdes.. Yani görünmesi çok şiddetli olduğu için (Haktan ayan bir nesne yok Gözsüzlere pinhan-saklı- imiş.) gizleniyor. Nasıl ki güneş bütün gökyüzünü kaplasa görünmez, şiddet-i zuhurundan gizlenir.Günde üç öğün yemek yediğimiz zaman yemek nimetine şükrediyoruz ama yemekten daha önemli bir nimet hava nimeti şiddeti zuhurundan gizleniyor, alışkanlıklar perdesine gömülüyor.(Hikmet Pırıltıları M. Kırkıncı)
Öyleyse insana düşen alışkanlıklar perdesini delmek.
- Dikkatle bakmak
- Sıradan görülen şeylerdeki sıradışılığı görmek.
- Nizamı görmek
- Nizamın mükemmeliğini ve hassasiyetini görmek
- Nizamın yeniden yeniye tazelendiğini görmek
- Aynı nizamın mikrodan makroya herşeyi kuşattığını görmek
- Nizam varsa Nazım da vardır demek, yani eserden müessire sanattan sanatkara geçmek.
- Sanatkarın sair esmasını da kainattan okumak ve marifetini artırmak.
Tabiki bu tefekkürden önce esbabın ve tabiatın mahiyetinin anlaşılması, icada kabiliyetlerinin olmadığına tam izan gereklidir. Evet önce Lailahe sonra illalah. Yoksa fikir dağılır, değişik vartalara düşülebilir.. Tam marifete ulaşılamaz...