+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var 1 2 3 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 22

Konu: Açıklayabilirmisiniz...?

  1. #1
    Ehil Üye Beste-i Rana - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Bulunduğu yer
    Doğanın Derinlikleri
    Mesajlar
    4.539

    Standart Açıklayabilirmisiniz...?

    Tarikatin gayet mühim bir meşrebi olan "vahdetü'l-vücud" namı altındaki vahdetü'ş-şuhud, yani, Vâcibü'l-Vücudun vücuduna hasr-ı nazar edip, sair mevcudatı, o vücud-u Vâcibe nispeten o kadar zayıf ve gölge görür ki, vücut ismine lâyık olmadığını hükmedip, hayal perdesine sarıp, terk-i mâsivâ makamında onları hiç saymak, hattâ mâdum tasavvur etmek, yalnız cilve-i esmâ-i İlâhiyeye hayalî bir ayna vaziyeti vermek kadar ileri gider.




    Hest-i Nist-Nümâ



    "Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır" sırrıyla espri yapıyorum...


    Hepimiz Cennette Kavuşalım...


  2. #2
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Sadece Allahın varlığına bütün dikkatlerini vererek..diğer yaratılanların Allahın varlığı yanında gölge varlık hatta hayal olup,varlık ismine layık olmadıklarını düşünüyorlar..Allahdan başkasını terk etmek makamında onları hiçe sayıp,Allahın isimlerinin cilvelerinide hayali bir ayna vaziyetini veriyorlar.

    Yani Allaha kendilerini o kadar kaptırıyorlar ki artık,yaratılanları görmez oluyorlar..görselerde hayaldir,gölgedir..derler...mesela;şimdi odada sen bir şeye çok dikkat etsen ,o şeyin yanındakiler kaybolmaya başlıyorlar...bu manada kıyas et.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  3. #3
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    İŞİN HAKİKATI İSE ŞÖYLE OLMALIDIR.Sadece var olan Allah..vacibül vucuddur.varlığı vacibdir.kendindendir.diğer yaratılanlar ise ise Varlıklarını Allah yaratmış olduğundan,Allah sayesinde onlarda esmanın yani Allahın isimlerinin tecellisine mazhar oldukları için hayal değiller..gölge varlıktırlar.isimlerinin aslı tecellisine ahirette mazhar olacağız.iSİMLERİN DÜNYADAKİ TECELLİSİ ,ASLININ GÖLGESİ MERTEBESİNDEDİR.Allahın baki olduğundan esmasıda baki,dolayısıyla esmanın tecellisine ve cilvesine mazhar olanlarda gerçektirler..onlarda bekaya mazhar oluyorlar...HERŞEY ALLAHDANDIR...AMA HERŞEY O DEĞİLDİR.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  4. #4
    Ehil Üye Beste-i Rana - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Bulunduğu yer
    Doğanın Derinlikleri
    Mesajlar
    4.539

    Standart

    Alıntı yunusyavuz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Sadece Allahın varlığına bütün dikkatlerini vererek..diğer yaratılanların Allahın varlığı yanında gölge varlık hatta hayal olup,varlık ismine layık olmadıklarını düşünüyorlar..Allahdan başkasını terk etmek makamında onları hiçe sayıp,Allahın isimlerinin cilvelerinide hayali bir ayna vaziyetini veriyorlar.
    Alıntı yunusyavuz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yani Allaha kendilerini o kadar kaptırıyorlar ki artık,yaratılanları görmez oluyorlar..görselerde hayaldir,gölgedir..derler...mesela;şimdi odada sen bir şeye çok dikkat etsen ,o şeyin yanındakiler kaybolmaya başlıyorlar...bu manada kıyas et.
    Alıntı yunusyavuz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İŞİN HAKİKATI İSE ŞÖYLE OLMALIDIR.Sadece var olan Allah..vacibül vucuddur.varlığı vacibdir.kendindendir.diğer yaratılanlar ise ise Varlıklarını Allah yaratmış olduğundan,Allah sayesinde onlarda esmanın yani Allahın isimlerinin tecellisine mazhar oldukları için hayal değiller..gölge varlıktırlar.isimlerinin aslı tecellisine ahirette mazhar olacağız.iSİMLERİN DÜNYADAKİ TECELLİSİ ,ASLININ GÖLGESİ MERTEBESİNDEDİR.Allahın baki olduğundan esmasıda baki,dolayısıyla esmanın tecellisine ve cilvesine mazhar olanlarda gerçektirler..onlarda bekaya mazhar oluyorlar...HERŞEY ALLAHDANDIR...AMA HERŞEY O DEĞİLDİR.

    Allah razı olsun abi akşam okurken birkaç defa okumama rağmen birtürlü anlayamadım...Peki bir sorum daha olacaktı ağabey...Allaha kendilerini bu denli kaptırırken diğer yaratılanları yok saymalarıda bir nevi inkara girmiyormu...?Sonuçta tüm yaratılanlarda Allahın varlığının bir delili değilmi...?




    Hest-i Nist-Nümâ



    "Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır" sırrıyla espri yapıyorum...


    Hepimiz Cennette Kavuşalım...


  5. #5
    Ehil Üye Müellif-e - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Zindan-ı dünya'da bir garib yolcu
    Mesajlar
    4.073

    Standart

    Aynen öyle de, şu mevcudât-ı seyyâle, vücudlarıyla ve hayatlarıyla Vâcibü'l-Vücudun vücûb ve vücuduna ve Ehadiyetine şehâdet ettikleri gibi, zevâlleriyle, ölümleriyle o Vâcibü'l-Vücudun ezeliyetine, sermediyetine ve Ehadiyetine şehâdet ederler.

    Evet, gece-gündüz, kış ve yaz, asırlar ve devirlerin değişmesiyle gurûb ve ufûl içinde teceddüd eden ve tazelenen masnuât-ı cemîle, mevcudât-ı latîfe, elbette bir âlî ve sermedî ve dâimü't-tecellî bir Cemâl Sahibinin
    vücud ve bekâ ve vahdetini gösterdikleri gibi;
    o masnuât, esbâb-ı zâhiriye-i süfliyeleriyle beraber zevâl bulup ölmeleri, o esbâbın hiçliğini ve bir perde olduğunu gösteriyorlar.

    Şu hal katiyen ispat eder ki, şu sanatlar, şu nakışlar, şu cilveler bütün
    esmâsı kudsiye ve cemîle olan bir Zât-ı Cemîl-i Zülcelâlin tazelenen sanatlarıdır, tahavvül eden nakışlarıdır, taharrük eden aynalarıdır, birbiri arkasından gelen sikkeleridir, hikmetle değişen hâtemleridir.

  6. #6
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Birinci suali: Muhyiddin-i Arabî, Fahreddin Râzî'ye mektubunda demiş: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır." Bu ne demektir? Maksat nedir de soruyor?

    Evvelâ: Ona okuduğun Yirmi İkinci Sözün Mukaddimesinde tevhid-i hakikî ile tevhid-i zâhirînin farkındaki misal ve temsil, maksada işaret eder. Otuz İkinci Sözün İkinci ve Üçüncü Mevkıfları ve Makasıdları, o maksadı izah eder.

    Ve saniyen: Usulüddin imamları ve ulema-i ilm-i kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcibü'l-Vücud ve tevhid-i İlâhîye dair beyanatları Muhyiddin-i Arabî'nin nazarında kâfi gelmediği için, ilm-i kelâmın imamlarından Fahreddin Râzî'ye öyle demiş.

    Evet, ilm-i kelâm vasıtasıyla kazanılan marifet-i İlâhiye, marifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor. Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın tarzında olduğu vakit, hem marifet-i tammeyi verir, hem huzur-u etemmi kazandırır ki, inşaallah, Risale-i Nur'un bütün eczaları, o Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın cadde-i nuranîsinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlar.

    Hem, Muhyiddin-i Arabî'nin nazarına Fahreddin Râzî'nin ilm-i kelâm vasıtasıyla aldığı marifetullah ne kadar noksan görülüyor. Öyle de, tasavvuf mesleğiyle alınan marifet dahi, Kur'ân-ı Hakîmden doğrudan doğruya, verâset-i Nübüvvet sırrıyla alınan marifete nisbeten o kadar noksandır. Çünkü, Muhyiddin-i Arabî mesleği, huzur-u daimîyi kazanmak için Lâ mevcude illâ Hû deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş. Ve sairleri ise, yine huzur-u daimîyi kazanmak için, Lâ meşhûde illâ Hû deyip kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi acip bir tarza girmişler.

    Kur'ân-ı Hakîmden alınan marifet ise, huzur-u daimîyi vermekle beraber, ne kâinatı mahkûm-u adem eder, ne de nisyan-ı mutlakta hapseder. Belki, başıbozukluktan çıkarıp Cenâb-ı Hak namına istihdam eder; herşey mir'ât-ı marifet olur. Sadi-i Şirazî'nin dediği gibi,"Uyanık nazarlar için her bir yaprak, Allah'ın mârifetine dâir bir defterdir." herşeyde Cenâb-ı Hakkın marifetine bir pencere açar.(Yirmi Altıncı Mektup )

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  7. #7
    Pürheves gumus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2008
    Bulunduğu yer
    istanbul/ konya
    Yaş
    49
    Mesajlar
    242

    Standart

    yunusyavuz kardeş güzel özetlemiş . hüvel ahsen kardeşin 2.sorusuna şunu derim . evet o düşüncede olanlar , zamanla dediğniz br nevi inkara giriyorlar. o tarz düşünce çok hassas . heran vartaya düşme ihtimali söz konusu.

  8. #8
    Ehil Üye Beste-i Rana - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Bulunduğu yer
    Doğanın Derinlikleri
    Mesajlar
    4.539

    Standart

    Rabbim sizlerden razı olsun abi gerçekten çok aydınlatıcı olmuş açıklamalarınız...Risalede bu tür konularda duraksıyorum ve anlayamıyorum o noktada şevkim kırılıyor...Yinede anlamasamda okuyorum onun için bu kısmı sizlere sorup aydınlanmak istedim...




    Hest-i Nist-Nümâ



    "Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır" sırrıyla espri yapıyorum...


    Hepimiz Cennette Kavuşalım...


  9. #9
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    Üçüncü suâl: "Tarîkatler, hakikatlerin yollarıdır. Tarîkatlerin içerisinde en meşhur ve en yüksek ve cadde-i kübrâ iddiâ olunan tarîk-ı Nakşibendî hakkında, o tarîkatin kahramanlarından ve imamlarından bâzıları, esâsını böyle tarif etmişler, demişler ki:


    Yani, 'Tarîk-ı Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım: hem dünyayı, hem nefis hesâbına âhireti dahi maksud-u hakiki yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucba, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir.' Demek, hakiki mârifetullâh ve kemâlât-ı insaniye terk-i mâsivâ ile olur?"

    Elcevap: Eğer, insan yalnız bir kalbden ibâret olsaydı, bütün mâsivâyı terk, hattâ Esmâ ve Sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenâb-ı Hakkın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi. Fakat, insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi pek çok vazifedar letâifi ve hasseleri vardır. İnsan-ı kâmil odur ki, bütün o letâifi, kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubûdiyette, hakikat cânibine sevk etmek ile, Sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir sûrette; kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün. Yoksa kalp, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medâr-ı iftihar değil, belki netice-i ıztırârdır.

  10. #10
    Ehil Üye Beste-i Rana - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2008
    Bulunduğu yer
    Doğanın Derinlikleri
    Mesajlar
    4.539

    Standart

    Alıntı MuM Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Üçüncü suâl: "Tarîkatler, hakikatlerin yollarıdır. Tarîkatlerin içerisinde en meşhur ve en yüksek ve cadde-i kübrâ iddiâ olunan tarîk-ı Nakşibendî hakkında, o tarîkatin kahramanlarından ve imamlarından bâzıları, esâsını böyle tarif etmişler, demişler ki:


    Yani, 'Tarîk-ı Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım: hem dünyayı, hem nefis hesâbına âhireti dahi maksud-u hakiki yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucba, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir.' Demek, hakiki mârifetullâh ve kemâlât-ı insaniye terk-i mâsivâ ile olur?"

    Elcevap: Eğer, insan yalnız bir kalbden ibâret olsaydı, bütün mâsivâyı terk, hattâ Esmâ ve Sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenâb-ı Hakkın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi. Fakat, insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi pek çok vazifedar letâifi ve hasseleri vardır. İnsan-ı kâmil odur ki, bütün o letâifi, kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubûdiyette, hakikat cânibine sevk etmek ile, Sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir sûrette; kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün. Yoksa kalp, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medâr-ı iftihar değil, belki netice-i ıztırârdır.
    Allah razı olsun abi bu kısmıda açıklayabilirmisiniz...?

    İşte bu meşrebin ehemmiyetli bir hakikati var ki: Vâcibü'l-Vücudun vücudunu, İmân kuvvetiyle ve yüksek bir velâyetin hakkalyakin derecesinde inkişafıyla, vücud-u mümkinat o derece aşağıya düşer ki, hayal ve ademden başka onun nazarında makamları kalmaz; adeta Vâcibü'l-Vücudun hesabına kâinatı inkâr eder.




    Hest-i Nist-Nümâ



    "Müslümanın müslümana gülümsemesi sadakadır" sırrıyla espri yapıyorum...


    Hepimiz Cennette Kavuşalım...


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0