Azîz, sıddîk, çalışkan kardeşim,
Senin gördüğün vazife-i Kuraniyenin hepsi mübarektir. Cenab-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütûr vermesin, şevkinizi arttırsın.
Uhuvvet için bir düstur beyan edeceğim; o düsturu cidden nazara almalısınız. Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkarane ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider. işaret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar.
Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür, tesanüd-ü adedî ile yazılsa yüz on bir kıymetinde olduğu gibi; sizin gibi üç-dört hadim-i Hak, ayrı ayrı ve taksimü'l-a'mal olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır.
Eğer hakîki bir uhuvvetle birbirinin fazîletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefani sırrıyla hareket etseler, o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler. Sizler, koca Isparta değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz... Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur; birbirini kıskanmak değil, belki bilakis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farzettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse, memnun olur; çünkü, vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakîkatin, Kur'an ve îmanın hizmeti olan büyük bir hazîne-i aliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe, iftihar eder, minnettar olur, şükreder.
Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakkî ediyorum; siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız, adeta herbiriniz, ötekinin fazîletlerine naşir olunuz.
Bediüzzaman