+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 5 ve 5

Konu: Vahdetü'l-Vücud

  1. #1
    Ehil Üye düğüm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Bulunduğu yer
    Altıncı Şehir
    Mesajlar
    1.007

    Standart Vahdetü'l-Vücud

    İKİNCİ MES’ELE-İ MÜHİMME:Suâl: Vahdetü’l-vücûd mes’elesi, çoklar tarafından en yüksek makam telâkki ediliyor. Halbuki, velâyet-i kübrâda bulunan başta Hulefâ-yı Erbaa olmak üzere Sahabeler ve hem başta Hamse-i Âl-i Aba olarak Eimme-i Ehl-i Beyt ve hem başta Eimme-i Erbaa olarak müçtehidîn ve tâbiînden bu çeşit vahdetü’l-vücûd meşrebi sarihan görülmemiş. Acaba onlardan sonra çıkanlar daha ileri mi gitmişler, daha mükemmel bir cadde-i kübrâ mı bulmuşlar?

    Elcevab: Hâşâ! Şems-i Risâlet’in en yakın yıldızları ve en karîb vereseleri bulunan o asfiyadan hiç kimsenin haddi değil, daha ileri gidebilsin. Belki cadde-i kübrâ onlarındır.

    Vahdetü’l-vücûd ise, bir meşreb ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neş’eli olduğundan, seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar, orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar.

    İşte şu meşreb sâhibi, eğer maddiyattan ve vesâitten tecerrüd etmiş ve esbab perdesini yırtmış bir ruh ise, istiğrakkârane bir şuhuda mazhar ise; vahdetü’l-vücûddan değil, belki vahdet-üş şuhuddan neş’et eden, ilmî değil, hâlî bir vahdet-i vücûd onun için bir kemâl, bir makam te’min edebilir. Hatta Allah hesabına kâinatı inkâr etmek derecesine gidebilir. Yoksa esbab içinde dalmış ise, maddiyata mütevağğil ise, vahdetü’l-vücûd demesi, kâinat hesabına Allah’ı inkâr etmeye kadar çıkar.

    Evet Cadde-i Kübrâ, Sahabe ve Tâbiîn ve Asfiya’nın Caddesidir.

    cümlesi, onların kaide-i külliyeleridir. Ve Cenâb-ı Hakk’ı

    mazmûnu üzere, hiçbir şey ile müşâbeheti yok. Tahayyüz ve tecezzîden münezzehtir. Mevcûdâtla alâkası, hâlıkıyettir. Ehl-i vahdetü’l-vücûdun dedikleri gibi; mevcûdât, evham ve hayalât değil. Görünen eşya dahi, Cenâb-ı Hakk’ın âsârıdır. “Heme Ost” değil, “Heme Ezost”tur. Yâni, herşey O değil, belki herşey Ondandır. Çünkü hâdisat, ayn-ı Kadîm olamaz. Şu mes’eleyi iki temsil ile fehme takrib edeceğiz:

    Birincisi: Meselâ bir pâdişâh var. O pâdişâhın hâkim-i âdil ismiyle bir adliye dâiresi var ki, o ismin cilvesini gösteriyor. Bir ismi de halifedir. Bir meşihat ve bir ilmiye dâiresi, o ismin mazharıdır. Bir de Kumandan-ı A’zam ismi var. O isim ile devâir-i askeriyede faaliyet gösterir. Ordu, o ismin mazharıdır. Şimdi biri çıksa dese ki: “O pâdişâh, yalnız hâkim-i âdildir; devâir-i adliyeden başka dâire yok.” O vakit bilmecburiye, adliye me’murları içinde, hakîki değil i’tibârî bir sûrette, meşihat dâiresindeki ulemânın evsafını ve ahvalini onlara tatbik edip, zıllî ve hayalî bir tarzda, hakîki adliye içinde tebaî ve zıllî bir meşihat dâiresi tasavvur edilir. Hem dâire-i askeriyeye ait ahval ve muamelâtını yine farazî bir tarzda, o me’murîn-i adliye içinde i’tibâr edip, gayr-ı hakîki bir dâire-i askeriye i’tibâr edilir ve hâkeza... İşte şu halde, pâdişâhın hakîki ismi ve hakîki hâkimiyeti, hâkim-i âdil ismidir ve adliyedeki hâkimiyettir. Halife, kumandan-ı a’zam, sultan gibi isimleri hakîki değiller, i’tibârîdirler. Halbuki pâdişâhlık mâhiyeti ve saltanat hakîkatı, bütün isimleri hakîki olarak iktiza eder. Hakîki isimler ise, hakîki dâireleri istiyor ve iktiza ediyorlar. İşte saltanat-ı ulûhiyet Rahmân, Rezzâk, Vehhâb, Hallâk, Fa’al, Kerîm, Rahîm gibi pek çok esmâ-i mukaddeseyi hakîki olarak iktiza ediyor. O hakîki esmâ dahi, hakîki âyineleri iktiza ediyorlar. Şimdi ehl-i vahdetü’l-vücûd mâdem

    der, hakâik-i eşyayı hayâl derecesine indirir. Cenâb-ı Hakk’ın Vâcibü’l-Vücûd ve Mevcûd ve Vâhid ve Ehad isimlerinin hakîki cilveleri ve dâireleri var. Belki âyineleri, dâireleri hakîki olmazsa; hayâlî, ademî dahi olsa, onlara zarar etmez. Belki vücûd-u hakîkinin âyinesinde vücûd rengi olmazsa, daha ziyâde safî ve parlak olur. Fakat Rahmân, Rezzâk, Kahhâr, Cebbâr, Hallâk gibi isimleri ise, tecellileri hakîki olmuyor, i’tibârî oluyor. Halbuki o esmâlar, Mevcûd ismi gibi hakîkattırlar, gölge olamazlar; aslîdirler, tebeî olamazlar.

    İşte sahabe ve asfiyâ-i müçtehidîn ve eimme-i Ehl-i Beyt,
    derler ki, Cenâb-ı Hakk’ın bütün esmâsiyle hakîki bir sûrette tecelliyatı var. Bütün eşyanın, O’nun îcadiyle bir vücûd-u ârızîsi vardır. Ve o vücûd çendan Vâcibü’l-Vücûd’un vücûduna nisbeten gayet zaîf ve kararsız bir zıl, bir gölgedir; fakat hayâl değil, vehim değildir. Cenâb-ı Hak, Hallâk ismiyle vücûd veriyor ve o vücûdu idame ediyor.
    İkinci Temsil: Meselâ şu menzilin dört duvarında dört tane endam âyinesi bulunsa, herbir âyine içinde her ne kadar o menzil öteki üç âyine ile beraber irtisam ediyor.. fakat herbir âyine, kendinin hey’etine ve rengine göre eşyayı kendi içinde ihtiva eyler; kendine mahsus misâlî bir menzil hükmündedir. İşte şimdi iki adam o menzile girse; birisi birtek âyineye bakar, der ki: “Herşey bunun içindedir.” Başka âyineleri ve âyinelerin içlerindeki sûretleri işittiği vakit, mesmûâtını o tek âyinedeki iki derece gölge olmuş, hakîkatı küçülmüş, tegayyür etmiş o âyinenin küçük bir köşesinde tatbik eder. Hem der: “Ben öyle görüyorum, öyle ise hakîkat böyledir.” Diğer adam ona der ki: “Evet sen görüyorsun.. gördüğün haktır; fakat vâkîde ve nefsülemirde hakîkatın hakîki sûreti öyle değil. Senin dikkat ettiğin âyine gibi daha başka âyineler var; gördüğün kadar küçücük, gölgenin gölgesi değiller.”
    İşte esmâ-i İlâhîyenin herbiri, ayrı ayrı birer âyine ister. Hem meselâ: Rahmân, Rezzâk hakîkatlı, asıl oldukları için, kendilerine lâyık, rızka ve merhamete muhtaç mevcûdâtı ister. Rahmân nasıl hakîki bir dünyada rızka muhtaç hakîkatlı zîruhları ister; Rahîm de, öyle hakîki bir Cennet’i ister. Eğer yalnız Mevcûd ve Vâcibü’l-Vücûd ve Vâhid-i Ehad isimleri hakîki tutulup öteki isimler onların içine gölge olmak haysiyetiyle alınsa, o esmâya karşı bir haksızlık hükmüne geçer.
    İşte şu sırdandır ki: Cadde-i Kübrâ, elbette velâyet-i kübrâ sâhibleri olan sahâbe ve asfiya ve tâbiîn ve eimme-i Ehl-i Beyt ve eimme-i müçtehidînin caddesidir ki, doğrudan doğruya Kur’ânın birinci tabaka şakirdleridir.



    18.MEKTUB...

    ...

    kainatı değiştiren simyanın peşindeyim

    ...

    ...nazarım simyamdır...

    ...


  2. #2
    Müdakkik Üye vakti_nehar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Mesajlar
    969

    Standart

    hak razı olsun...

    " Eğer şu fânî dünyada bekâ istiyorsan, bekâ fenâdan çıkıyor, nefs-i emmâre cihetiyle fenâ bul ki, bâkî olasın...."

    Anlam demek, Allah demektir.

    Sonuç, sevgi Allah demektir.

    "İnşallah" derse Yakaran...

    "İnşa" eder YARADAN.

    SaFLaRı eZeNi aSLaN SaNMA aSıL NeFSiNi eZeBiLeN aSLaNDıR
    MEVLANA


  3. #3
    Ehil Üye düğüm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Bulunduğu yer
    Altıncı Şehir
    Mesajlar
    1.007

    Standart

    ecmain...

    ...

    kainatı değiştiren simyanın peşindeyim

    ...

    ...nazarım simyamdır...

    ...


  4. #4
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Yâni, herşey O değil, belki herşey Ondandır. Çünkü hâdisat, ayn-ı Kadîm olamaz.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  5. #5
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    Ehl-i vahdetü’l-vücûdun dedikleri gibi; mevcûdât(varlıklar), evham (vehim kuruntu)ve hayalât değil. Görünen eşya dahi, Cenâb-ı Hakk’ın âsârıdır.(eseridir)
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Vücud-u Harici ?
    By Müellif-e in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 13
    Son Mesaj: 25.04.21, 11:43
  2. Vücud ve Adem
    By Pir-i Fani in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 16
    Son Mesaj: 18.07.09, 08:34
  3. Bir An-ı Seyyâle Vücud-u Münevver, Milyon Sene Bir Vücud-u Ebtere Müreccahtır
    By BiKeS_ in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 30.07.08, 00:42
  4. Vahdet-i Vücud
    By gulsah in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 19
    Son Mesaj: 19.02.07, 08:28
  5. Kur'an ın Gölgesinde Yek Vücud!
    By sinang in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.02.07, 15:01

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0