+ Konu Cevaplama Paneli
7. Sayfa - Toplam 7 Sayfa var BirinciBirinci ... 5 6 7
Gösterilen sonuçlar: 61 ile 67 ve 67

Konu: 3. Lem 'a

  1. #61
    Ehil Üye hadema - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    1.622

    Standart

    Dünyaperestlik esâsâtı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et. Fâni ol! Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, Mahbub-u Hakikî yolunda fedâ et. Mevcûdatın adem-nümâ akibetlerini gör. Çünki. Şu dünyadan bekaya giden yol, fenadan gidiyor.
    bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyîye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir.


  2. #62
    Müdakkik Üye aczmendi reşha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    652

    Standart

    ve bihi nesteinu

    Allah"im bizlere Man-i harfi ile olan muhabbetinden bolca ver amin.


    ÜÇÜNCÜ NÜKTE:
    Cenab-ı Hakk'ın esmasına karşı olan muhabbetin tabakatı var:
    Sâbıkan beyan ettiğimiz gibi;
    bazan âsâra muhabbet suretiyle esmayı sever.
    Bazan esmayı, kemalât-ı İlahiyenin ünvanları olduğu cihetle sever.
    Bazan insan, câmiiyet-i mahiyet cihetiyle hadsiz ihtiyacat noktasında
    esmaya muhtaç ve müştak olur ve o ihtiyaçla sever.

    DÖRDÜNCÜ NÜKTE:
    Diyorsun:
    Benim taamlara, nefsime, refikama, vâlideynime, evlâdıma, ahbabıma, evliyaya, enbiyaya, güzel şeylere, bahara, dünyaya müteallik ayrı ayrı muhtelif muhabbetlerimin (Kur'anın emrettiği tarzda olsa) neticeleri, faideleri nedir?


    Elcevab: Bütün neticeleri beyan etmek için büyük bir kitab yazmak lâzımgelir. Şimdilik yalnız icmalen bir iki neticeye işaret edilecek. Evvelâ, dünyadaki muaccel neticeleri beyan edilecek. Sonra âhirette tezahür eden neticeleri zikredilecek. Şöyle ki:

    .............
    ........................
    ..............................

    Eğer o muhabbetler, Kur'anın irşad ettiği tarzda ve Cenab-ı Hakk'ın

    hesabına ve muhabbet-i Rahman namına olsalar,
    o zaman hem dünyada, hem âhirette güzel neticeleri var.
    Amma dünyada ise leziz taamlara,
    güzel meyvelere muhabbetin,
    elemsiz bir nimet ve ayn-ı şükür bir lezzettir.

    Nefsine muhabbet ise: Ona acımak, terbiye etmek, zararlı hevesattan men'etmektir. O vakit nefis sana binmez, seni hevasına esir etmez. Belki sen nefsine binersin. Onu hevaya değil, hüdaya sevkedersin.

    Refika-i hayatına muhabbetin, madem hüsn-ü sîret ve maden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş. O refikaya samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder. İkiniz ihtiyar oldukça o hal ziyadeleşir, mes'udane hayatını geçirirsin. ..


    Peder ve vâlideye karşı muhabbetin, Cenab-ı Hak hesabına olduğu için hem bir ibadet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyadeleştirirsin. En âlî bir his ile, en merdane bir himmet ile onların tul-ü ömrünü ciddî arzu edip bekalarına dua etmek, tâ onların yüzünden daha ziyade sevab kazanayım diye samimî hürmetle onların elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhanî almaktır...


    Evlâdına muhabbet ise: Cenab-ı Hakk'ın senin nezaretine ve terbiyene emanet ettiği sevimli, ünsiyetli o mahluklara muhabbet ise; saadetli bir muhabbet, bir nimettir. Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle me'yusane feryad edersin. Sâbıkan geçtiği gibi; onların Hâlıkları hem Hakîm, hem Rahîm olduğundan, onlar hakkında o mevt bir saadettir dersin. Senin hakkında da, onları sana veren zâtın rahmetini düşünürsün, firak eleminden kurtulursun.


    Ahbablara muhabbetin ise: Madem "Lillah" içindir. O ahbabların firakları, hattâ ölümleri, sohbetinize ve uhuvvetinize mani olmadığı için, o manevî muhabbet ve ruhanî irtibattan istifade edersin. Ve mülâkat lezzeti daimî olur. ..


    Enbiya ve evliyaya muhabbetin ise:
    Ehl-i gaflete karanlıklı bir vahşetgâh görünen âlem-i berzah,
    o nuranîlerin vücudlarıyla tenevvür etmiş menzilgâhları suretinde sana göründüğü için
    o âleme gitmeğe tevahhuş, tedehhüş değil;
    belki bilakis temayül ve iştiyak hissini verir;
    hayat-ı dünyeviyenin lezzetini kaçırmaz. ..

    Evvelki nazarda ise: Cisim libasını mazide bırakıp, kendileri istikbal salonu olan berzah âleminde kemal-i rahatla ikametlerini düşünür, mezaristana ünsiyetkârane bakar.

    Hem güzel şeylere muhabbetin, madem Sâni'leri hesabınadır. "Ne güzel yapılmışlar" tarzındadır. O muhabbetin bir leziz tefekkür olduğu halde, hüsün-perest, cemal-perest zevkinin nazarını daha yüksek, daha mukaddes ve binler defa daha güzel cemal mertebelerinin definelerine yol açar, baktırır. Çünki o güzel âsârdan ef'al-i İlahiyenin güzelliğine intikal ettirir. Ondan esmanın güzelliğine, ondan sıfâtın güzelliğine, ondan Zât-ı Zülcelal'in cemal-i bîmisaline karşı kalbe yol açar. İşte bu muhabbet bu surette olsa, hem lezzetlidir, hem ibadettir ve hem tefekkürdür.


    Gençliğe muhabbetin ise: Madem Cenab-ı Hakk'ın güzel bir nimeti cihetinde sevmişsin; elbette onu ibadette sarfedersin, sefahette boğdurup öldürmezsin. Öyle ise o gençlikte kazandığın ibadetler, o fâni gençliğin bâki meyveleridir. Sen ihtiyarlandıkça, gençliğin iyilikleri olan bâki meyvelerini elde ettiğin halde, gençliğin zararlarından, taşkınlıklarından kurtulursun. Hem ihtiyarlıkta daha ziyade ibadete muvaffakıyet ve merhamet-i İlahiyeye daha ziyade liyakat kazandığını düşünürsün. ..


    Bahar gibi zînetli meşherlere muhabbet ise: Madem san'at-ı İlahiyeyi seyran itibariyledır. O baharın gitmesiyle, temaşa lezzeti zâil olmaz. Çünki bahar yaldızlı bir mektub gibi, verdiği manaları her vakit temaşa edebilirsin. Senin hayalin ve zaman, ikisi de sinema şeridleri gibi sana o temaşa lezzetini idame ettirmekle beraber o baharın manalarını, güzelliklerini sana tazelendirirler. O vakit muhabbetin esefli, elemli, muvakkat olmaz. Lezzetli, safalı olur.


    Dünyaya muhabbetin ise: Madem Cenab-ı Hakk'ın namınadır. O vakit dünyanın dehşetli mevcudatı, sana ünsiyetli bir arkadaş hükmüne geçer. Mezraa-i âhiret cihetiyle sevdiğin için, her şeyinde, âhirete faide verecek bir sermaye, bir meyve alabilirsin. Ne musibetleri sana dehşet verir, ne zeval ve fenası sana sıkıntı verir. Kemal-i rahatla o misafirhanede müddet-i ikametini geçirirsin...


    İşte bazı mahbubların, Kur'anın irşad ettiği surette olduğu vakit,
    herbirisinden yüzde ancak bir letafetini gösterdik.
    Kur'anın gösterdiği yolda olmazsa,
    yüzden bir mazarratına işaret ettik.
    Şimdi şu mahbubların dâr-ı bekada, âlem-i âhirette,
    Kur'an-ı Hakîm'in âyât-ı beyyinatıyla işaret ettiği neticeleri işitmek ve anlamak istersen,
    işte o çeşit meşru muhabbetlerin dâr-ı âhiretteki neticelerini
    bir Mukaddeme ve dokuz İşaret"le yüzden bir faidesini icmalen göstereceğiz:


    ila ahir devam eder- 32. söze bakablilirsiniz.
    Konu aczmendi reşha tarafından (17.04.09 Saat 16:06 ) değiştirilmiştir.

    اِهْدِنَاالصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

    aczmendi reşha


  3. #63
    Müdakkik Üye aczmendi reşha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    652

    Standart

    ve bihi nesteinu

    yukardaki bölümde alıntı yaptığımız kısım sadece MANA-İ HARFİ olan kısımdır, dünyaya ait faideleri verilmiş uhrevi olan kısım aktarılmadı. mana-i ismi ile olan kısmını almadık.

    Ehl-i tasavvuf özelliklede nakşibend
    terk-i dünya
    terk-i ukba
    terk-i hest
    terk-i terk leri mesleklerinde bir kaide kabul ettiklerinden, onların o ayetten aldıkları tesir ve amelat-ı cerrahiyye farklıdır.

    Hakikat mesleğinde Dünyanın 3 yüzüne bakılır.
    1- Esma-i ilahiyenin tezgahlarıdır, nakışlarıdır, ayineleridir bu yüz itibarı ile tahkire değil muhebbete layıktır ve sevilir.
    Sahabe r.a hum ecmainler bu yüze böyle bakmışlar.


    Risale-i nur Mesleği Hakikat olmasından ve MANA-İ HARFİ ile zahirden hakikate yol açması ile ..
    HUZUR ağırlıklı olduğundan..
    Ehli tarik (tasavvuf) gibi o uzun berzahlara ameliyatlara girmez.


    3.lem'ada

    İşte bu istidada binaen hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlahiye ve muhabbet-i Rabbaniye ve ubudiyet-i Sübhaniye ve marziyat-ı Rahmaniye cihetiyle bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intac eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer. Evet Bâki-i Hakikî'nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye, bir senedir.

    O sözden daha meşhur şu söz var:

    اَرْضُ الْفَلاَتِ مَعَ اْلاَعْدَاءِ فِنْجَانٌ سَمُّ الْخِيَاطِ مَعَ اْلاَحْبَابِ مَيْدَانٌ



    ''Düşmanla beraber sahra bir fincan kadar dar olur. Ahbabla beraber iyne deliği bir meydan kadar geniştir''
    hükmümüzü teyid ediyor. ..




    Şu mes'ele münasebetiyle deriz:
    Ey insanlar! Fâni, kısa, faidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz?
    Madem istemek insaniyetin iktizasıdır, Bâki-i Hakikî'nin yoluna sarfediniz. Çünki Bâki'ye müteveccih olan şey,
    bekanın cilvesine mazhar olur.
    Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister,
    bekaya âşıktır ve madem bu fâni ömrü, bâki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür.
    Elbette insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek.
    İşte o çare budur:
    Allah için işleyiniz,
    Allah için görüşünüz,
    Allah için çalışınız.
    "Lillah, livechillah, lieclillah" rızası dairesinde hareket ediniz.


    Konu aczmendi reşha tarafından (17.04.09 Saat 16:39 ) değiştirilmiştir.

    اِهْدِنَاالصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

    aczmendi reşha


  4. #64
    Ehil Üye hadema - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    1.622

    Standart

    Alıntı aczmendi_resha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    ve bihi nesteinu

    yukardaki bölümde alıntı yaptığımız kısım sadece MANA-İ HARFİ olan kısımdır, dünyaya ait faideleri verilmiş uhrevi olan kısım aktarılmadı. mana-i ismi ile olan kısmını almadık.

    Ehl-i tasavvuf özelliklede nakşibend
    terk-i dünya
    terk-i ukba
    terk-i hest
    terk-i terk leri mesleklerinde bir kaide kabul ettiklerinden, onların o ayetten aldıkları tesir ve amelat-ı cerrahiyye farklıdır.

    Hakikat mesleğinde Dünyanın 3 yüzüne bakılır.
    1- Esma-i ilahiyenin tezgahlarıdır, nakışlarıdır, ayineleridir bu yüz itibarı ile tahkire değil muhebbete layıktır ve sevilir.
    Sahabe r.a hum ecmainler bu yüze böyle bakmışlar.


    Risale-i nur Mesleği Hakikat olmasından ve MANA-İ HARFİ ile zahirden hakikate yol açması ile ..
    HUZUR ağırlıklı olduğundan..
    Ehli tarik (tasavvuf) gibi o uzun berzahlara ameliyatlara girmez.


    3.lem'ada

    İşte bu istidada binaen hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlahiye ve muhabbet-i Rabbaniye ve ubudiyet-i Sübhaniye ve marziyat-ı Rahmaniye cihetiyle bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intac eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer. Evet Bâki-i Hakikî'nin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye, bir senedir.

    O sözden daha meşhur şu söz var:

    اَرْضُ الْفَلاَتِ مَعَ اْلاَعْدَاءِ فِنْجَانٌ سَمُّ الْخِيَاطِ مَعَ اْلاَحْبَابِ مَيْدَانٌ



    ''Düşmanla beraber sahra bir fincan kadar dar olur. Ahbabla beraber iyne deliği bir meydan kadar geniştir''
    hükmümüzü teyid ediyor. ..




    Şu mes'ele münasebetiyle deriz:
    Ey insanlar! Fâni, kısa, faidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz?
    Madem istemek insaniyetin iktizasıdır, Bâki-i Hakikî'nin yoluna sarfediniz. Çünki Bâki'ye müteveccih olan şey,
    bekanın cilvesine mazhar olur.
    Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister,
    bekaya âşıktır ve madem bu fâni ömrü, bâki ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür.
    Elbette insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek.
    İşte o çare budur:
    Allah için işleyiniz,
    Allah için görüşünüz,
    Allah için çalışınız.
    "Lillah, livechillah, lieclillah" rızası dairesinde hareket ediniz.

    Allah Razı Olsun.
    bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyîye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir.


  5. #65
    Ehil Üye seyyah_salih - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Şan(S)lıUrfa'DaN
    Yaş
    55
    Mesajlar
    15.435

    Standart

    Alıntı seyyah_salih Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ve kalbin bâtınına başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur.

    (Allah'ım, bize sevgini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle.)
    de.
    Görmüyor musun ki, mecâzî aşklarda yüzde doksan dokuzu mâşukundan şikâyet eder. Çünkü, Samed aynası olan bâtın-ı kalb ile, sanem-misâl dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakîldir ve istiskâl eder, reddeder. Zîrâ fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.
    Marifet ufku....

    Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir

  6. #66
    Ehil Üye seyyah_salih - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Şan(S)lıUrfa'DaN
    Yaş
    55
    Mesajlar
    15.435

    Standart

    Bir cihet kaldı ki, en mühimi de odur ki, ey nefis, sen muhabbetini kendi nefsine sarf ediyorsun! Sen, kendi nefsini kendine ma'bud ve mahbub yapıyorsun. Her şeyi nefsine fedâ ediyorsun. Âdetâ bir nevi rubûbiyet veriyorsun
    Marifet ufku....

    Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir

  7. #67
    Ehil Üye seyyah_salih - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Bulunduğu yer
    Şan(S)lıUrfa'DaN
    Yaş
    55
    Mesajlar
    15.435

    Standart

    Alıntı seyyah_salih Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Bir cihet kaldı ki, en mühimi de odur ki, ey nefis, sen muhabbetini kendi nefsine sarf ediyorsun! Sen, kendi nefsini kendine ma'bud ve mahbub yapıyorsun. Her şeyi nefsine fedâ ediyorsun. Âdetâ bir nevi rubûbiyet veriyorsun

    Zâten sana, sende senin nefsine olan şedid muhabbetin, Onun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen sû-i istimâl edip kendi zâtına sarf ediyorsun.24.söz
    Marifet ufku....

    Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0