+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var 1 2 3 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 24

Konu: Hz. İsa A.s Şeriat-ı Muhammediye İle Amel Etmesi..

  1. #1
    Ehil Üye Medresetü'zZehra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Bulunduğu yer
    Eskişehir
    Yaş
    35
    Mesajlar
    1.934

    Standart Hz. İsa A.s Şeriat-ı Muhammediye İle Amel Etmesi..

    “Âhirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) ile amel edecek” meâlindeki hadîsin sırrı şudur ki:

    Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür. Öyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek.


    Arkadaşlar şu kısmı izah edebilir misiniz?

    Burada takılıp kalıyorum hep.İsevilik dininin tasaffi ederek,İslamiyete inkılap etmesi ve İsevilik Şahs-ı Manevisini anlayamıyorum.
    Hüsn-ü Aşk...



    Gayr-ı Meşru Bir Muhabbetin Neticesi Merhametsiz Bir Adavettir.


  2. #2
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    Mehdî hakkında Şiîlerin "On iki imamdan birisi hayatta iken gizlenmiş, âhirzamanda çıkacak" demelerine mukabil, Ehl-i Sünnetin bir kısmı "İmam-ı Muntazır akîdesi bâtıldır" demişler. Az bir kısım Hanefî uleması da demişler. Bunda hem Denizli'deki ehl-i vukufun bir kısmı, hem makam-ı iddia yanlış mânâ vermişler. Her asırda mehdî mânâsına ümmetin fıtrî bir ihtiyacına binaen beklemişler. Ve birkaç vecihte, rivayetlerin delâletiyle birkaç mehdi, belki her asırda bir nevi mehdî sâdât-ı Ehl-i Beytten geleceği ümmetçe kabul edilmiş. Buna hatâ diyen bir kaç cihette yanlış eder.

    İsa'dan (a.s.) başka mehdi yoktur. el-Berzenci, el-İşâa' fi Eşrâti's-Sâa': s.112.


  3. #3
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    bir sual:

    Âhirzamand yani bu zamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyet fikrine karşı delillerle, onları fikirlerini çürüten, (mesela tabiat risalesi, mesela ayetül kübra) en kuvvetli delil ve müellifi kimdir?

  4. #4
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    mesela felsefe-i tabiiyyenin verdiği cerayan-ı küfriye karşı risalei nurun bu fikri aşağıdaki izahlar gibi öldürmesi...:

    Birkaç işaretle başka yerlerde yani, Yirmi İkinci, On Dokuzuncu, Yirmi Altıncı Sözlerde izah edilen birkaç meseleye işaret ederiz.
    Birinci İşaret:
    Hikâyedeki sersem adamın, o emîn arkadaşıyla üç hakikatleri var:
    • Birincisi: Nefs-i emmârem ile kalbimdir.
    • İkincisi: Felsefe şâkirdleriyle, Kur'ân-ı Hakîm tilmizleridir.
    • Üçüncüsü: Ümmet-i İslâmiye ile millet-i küfriyedir.
    Felsefe şâkirdleri ve millet-i küfriye ve nefs-i emmârenin en müthiş dalâleti Cenâb-ı Hakkı tanımamaktadır. Hikâyede, nasıl emîn adam demişti: "Bir harf kâtipsiz olmaz, bir kanun hâkimsiz olmaz." Biz de deriz:

    Nasıl ki, bir kitap, bâhusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış, her harfi içinde ince kalemle muntazam bir kasîde yazılmış; kâtipsiz olmak, son derece muhâldir. Öyle de, şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhâl ender muhâldir. Zîrâ, bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sayfası çok kitapları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi içinde bir kitap vardır, her bir harfi içinde bir kasîde vardır. Yeryüzü bir sayfadır; ne kadar kitap, içinde var. Bir ağaç bir kelimedir; ne kadar sayfası vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. İşte böyle bir kitap, evsâf-ı celâl ve cemâle, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek, âlemin şuhuduyla, bu İmân lâzım gelir; illâ ki, dalâletten sarhoş olmuş ola. ...

    ila ahir...

  5. #5
    Vefakar Üye muhayrık - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    351

    Standart

    değerli kardeşim mum bende sizin gibi düşünüyorum

  6. #6
    Ehil Üye nurhanali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Bulunduğu yer
    istanbul
    Mesajlar
    3.463

    Standart

    Sual: Rivayetlerde gelmiş ki: "Deccal'ın bir yalancı Cennet'i var; kendine tâbi' olanları ona atar. Hem yalancı bir Cehennemi var; tâbi' olmayanları ona atar. Hattâ o kendi merkebinin de bir kulağını Cennet gibi, bir kulağını da Cehennem gibi yapmış. Azamet-i bedeniyesi bu kadardır, şu kadardır..." diye tarifat var?

    Elcevab: Deccal'ın şahs-ı surîsi insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan; surî, cebbarane olan hâkimiyetine, uluhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır. Fakat şahs-ı manevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi, pek cesîmdir. Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifat-ı müdhişe ona işaret eder. Bir vakit Japonya'nın başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhit'te, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Artür Kal'asında tasvir edilmiş. O küçük Japon Kumandanı'nın bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı manevîsi gösterilmiş.

    Amma Deccal'ın yalancı Cennet'i ise, medeniyetin cazibedar lehviyatı ve fantaziyeleridir. Merkebi ise, şimendifer gibi bir vasıtadır ki bir başında ateş ocağı bulunur, kendine tâbi' olmayanları bazan ateşe atar. O merkebin bir kulağı, yani diğer başı Cennet gibi tefriş edilmiş, tâbi' olanları oraya oturtur. Zâten sefih ve gaddar medeniyetin mühim bir merkebi olan şimendifer, ehl-i sefahet ve dünya için yalancı bir Cennet getirir. Bîçare ehl-i diyanet ve ehl-i İslâm için medeniyet elinde Cehennem zebanisi gibi tehlike getirir, esaret ve sefalet altına atar.

    İşte İsevîliğin din-i hakikîsi zuhur ile ve İslâmiyete inkılab etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nurunu neşreder. Fakat yine kıyamet kopmasına yakın tekrar bir dinsizlik cereyanı başgösterir, galebe eder ve "El-hükmü lil-ekser" kaidesince, yeryüzünde "Allah Allah" diyecek kalmayacak, yani ehemmiyetli bir cemaat, Küre-i Arz'da mühim bir mevkiye sahib olacak bir surette "Allah Allah" denilmeyecek demektir. Yoksa ekalliyette kalan veyahut mağlub düşen ehl-i hak, kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı anında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i imanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
    (Mektubat - 58)

    Bu mektupta şahsı manevi kavramı iyi anlaşılıra meseleye yakin hasıl olur.
    Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
    Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.



  7. #7
    Ehil Üye Medresetü'zZehra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Bulunduğu yer
    Eskişehir
    Yaş
    35
    Mesajlar
    1.934

    Standart

    Alıntı MuM Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    bir sual:

    Âhirzamand yani bu zamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyet fikrine karşı delillerle, onları fikirlerini çürüten, (mesela tabiat risalesi, mesela ayetül kübra) en kuvvetli delil ve müellifi kimdir?
    Anlıyorum inşaallah Allah razı olsun..
    Hüsn-ü Aşk...



    Gayr-ı Meşru Bir Muhabbetin Neticesi Merhametsiz Bir Adavettir.


  8. #8
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    "Yüz binlerce îmanlı talebeleriniz size âtî için ümit ve tesellî vermiyor mu?"


    "Evet, büsbütün ümitsiz değilim... Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan Garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir vebâ, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sâri illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa, İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. Îman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesâimi teksif etmiş bulunuyorum.

    "Risâle-i Nur'u anlamıyorlar, yahut anlamak istemiyorlar. Beni skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müsbet ilimlerle, asr-ı hâzır fen ve felsefesiyle meşgul oldum.Bu HUSUSTA EN DERİN MESELELERİ HALLETİM.. Hattâ bu hususta da bâzı eserler telif eyledim. Fakat, ben öyle mantık oyunları bilmiyorum, felsefe düzenbazlıklarına da kulak vermem. Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve îmânını terennüm ediyorum, yalnız Kur'ân'ın tesis ettiği Tevhid ve îman esâsı üzerinde işliyorum ki; İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.

    "Bana, 'Sen şuna buna niçin sataştın?' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. Içinde evlâdım yanıyor, îmânım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmânımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!..

    "Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmânını kurtarmak yolunda dünyamı da fedâ ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki nâmına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esâret zindanlarında, yâhut memleket hapishânelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefâ, görmediğim ezâ kalmadı. Dîvân-ı harblerde bir câni gibi muâmele gördüm, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyâde, ölümü tercih ettim. Eğer dînim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.

    "Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. Izzet ve şehâmet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle meneder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zâlim bir cebbâr, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yâhut îdam sehpâsına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur. Nitekim öyle oldu. Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdânı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve mâsumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.


  9. #9
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    Alıntı nurhanali Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    İşte İsevîliğin din-i hakikîsi zuhur ile ve İslâmiyete inkılab etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nurunu neşreder. Fakat yine kıyamet kopmasına yakın tekrar bir dinsizlik cereyanı başgösterir, galebe eder ve "El-hükmü lil-ekser" kaidesince, yeryüzünde "Allah Allah" diyecek kalmayacak, yani ehemmiyetli bir cemaat, Küre-i Arz'da mühim bir mevkiye sahib olacak bir surette "Allah Allah" denilmeyecek demektir. Yoksa ekalliyette kalan veyahut mağlub düşen ehl-i hak, kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı anında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i imanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
    (Mektubat - 58)


    Otuz birinci ayetin birinci mukaddemesi olan -2- . cümlesi, bin beş yüz küsur olan makam-ı cifrîsiyle, ehl-i dalâlet tarafından aşılanan manevi hastalıkların kısm-ı âzamı Risaletü'n-Nur'un Kur'ani ilaçlarıyla izale edilebilir diye işaret etmekle beraber; maatteessüf iki yüz sene kadar dünyanın ömrü bâki kalmışsa, bir fırka-i dâlle dahi devam edeceğine ima ediyor. . cümlesi, mana-yı işarisinde, ikinci emarenin birinci noktasında "sin" harfi "sad" harfinin altında gizlenmesi ve "sad" görünmesinin iki sebebi var.
    Birisi: Said, tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; ta ki Risaletü'n-Nur'u bulandırmasın, tesirini kırmasın.
    İkincisi: Şimdiki bataklığa ve manevi tauna sukutun sebebi ise, terakki fikrinden neşet ettiği cihetle onların hatalarını gösterip, suud ve terakki, Müslüman için ancak İslamiyette ve imanlı olmakta olduğuna işaret etmektir.

  10. #10
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    Alıntı nurhanali Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    İşte İsevîliğin din-i hakikîsi zuhur ile ve İslâmiyete inkılab etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nurunu neşreder. Fakat yine kıyamet kopmasına yakın tekrar bir dinsizlik cereyanı başgösterir, galebe eder ve "El-hükmü lil-ekser" kaidesince, yeryüzünde "Allah Allah" diyecek kalmayacak, yani ehemmiyetli bir cemaat, Küre-i Arz'da mühim bir mevkiye sahib olacak bir surette "Allah Allah" denilmeyecek demektir. Yoksa ekalliyette kalan veyahut mağlub düşen ehl-i hak, kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı anında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i imanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
    (Mektubat - 58)
    Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis
    -1-.
    Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.


    -şedde sayılır, tenvin sayılmaz-fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 ederek nihayet devamına ima eder. -şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra ta '42'ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. Ve'l-ilmû indallah; , - şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah.

    Câ-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil'ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette 1506'dan ta '42'ye, ta '45'e kadar üç inkılâb-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat'î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir. ashabının taife-i kübrâsını tarif eden -2- fıkrası, şeddesiz 1506 veya 7 ederek, tam tamına fıkrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku ve şedde sayılsa fıkrasına üç mânidar farkla tam muvafakatı ve manen mutabakatı, bu hadisin imasını teyid edip remiz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddit âyât-ı Kur'aniyede sırât-ı müstakim kelimesi, bir mana-yı remziyle Risaletü'n-Nur'a manaca ve cifirce ima etmesi remze yakın bir ima ile, Risaletü'n-Nur şakirtlerinin taifesi, ahirzamanda o taife-i kübrâ-i âzamın ahirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işâret eder diye def'aten birden ihtar edildi.






    1 "Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır." Bu hadis-i şerif, hadis kaynaklarında bu lafızlarla rivayet edildiği gibi, aynı manayı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir (Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137)

    2 "Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kimseler." Fâtiha Sûresi: 1:7.


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Tahkikî imanı elde etmesi...
    By *SAHRA* in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.10.13, 11:21
  2. Tasavvuf Kültüründe Hakîkat-ı Muhammediye ve Nûr-ı Muhammedî...
    By HüZnÜ HaZan in forum Hz. Muhammed (S.A.V)
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 10.02.09, 11:17
  3. Tasarrufun Devam Etmesi Ne Demektir?
    By acizizfakiriz in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 16.01.08, 00:10
  4. Kafirlerin Bazen Galebe Etmesi
    By eyyubi in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 21.11.07, 17:04
  5. Dağların Hareket Etmesi
    By miracle in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 14.11.07, 06:23

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0