+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 27 Sayfa var 1 2 3 11 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 263

Konu: Risale-i Nurda Sırr-ı Akrebiyetin İnkişafı...?

  1. #1
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart Risale-i Nurda Sırr-ı Akrebiyetin İnkişafı...?

    İkinci Vecih: Sahabelerin kurbiyet-i İlâhiye noktasındaki makamlarına velâyet ayağıyla yetişilmez. Çünkü, Cenâb-ı Hak bize akrebdir ve herşeyden daha ziyâde yakındır. Biz ise, ondan nihayetsiz uzağız. Onun kurbiyetini kazanmak iki sûretle olur:

    Birisi, akrebiyetin inkişafıyladır ki, nübüvvetteki kurbiyet ona bakar ve nübüvvet verâseti ve sohbeti cihetiyle Sahabeler o sırra mazhardırlar.



    İkinci sûret, bu'diyetimiz noktasında kat-ı merâtib edip bir derece kurbiyete müşerref olmaktır ki; ekser seyr ü sülûk-u velâyet ona göre ve seyr-i enfüsî ve seyr-i âfâkî bu sûretle cereyan ediyor.



    İşte, birinci sûret sırf vehbîdir, kisbî değil; incizabdır, cezb-i Rahmânîdir ve mahbubiyettir. Yol kısadır, fakat çok metin ve çok yüksektir ve çok hâlistir ve gölgesizdir. Diğeri kisbîdir, uzundur, gölgelidir; acâib hârikaları çok ise de, kıymetçe, kurbiyetçe evvelkisine yetişemez. Meselâ, nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için, iki yol var: Birincisi, zamanın cereyânına tâbi olmayarak, bir kuvvet-i kudsiye ile fevka'z-zaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi, bir sene kat-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp, düne gelmektir; fakat yine dünü elde tutamıyor, onu bırakıp gidiyor. Öyle de, zâhirden hakikate geçmek, iki sûretledir. Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizâbına kapılıp, tarîkat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtibden seyr ü sülûk sûretiyle geçmektir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmâreyi öldürürler; yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden, nefsin mahiyetindeki cihazât-ı kesîre ile ubûdiyetin envaına ve şükür ve hamdin aksâmına daha ziyâde mazhardırlar. Fenâ-i nefisten sonra ubûdiyet-i evliyâ besâtet peydâ eder.

    ......................
    ...............................
    ...............
    ...........
    ..............

    Sual: Peki mesleği sahabe mesleği olan risalei nur talebelerinde sırr-ı akrebiyet ne surette tecelli eder...?

    sahabe mesleği kavramının içine neler girebilir neler giremez?



    muhabbetle...






  2. #2
    Ehil Üye nurhanali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Bulunduğu yer
    istanbul
    Mesajlar
    3.463

    Standart

    Alıntı MuM Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İkinci Vecih: Sahabelerin kurbiyet-i İlâhiye noktasındaki makamlarına velâyet ayağıyla yetişilmez. Çünkü, Cenâb-ı Hak bize akrebdir ve herşeyden daha ziyâde yakındır. Biz ise, ondan nihayetsiz uzağız. Onun kurbiyetini kazanmak iki sûretle olur:

    Birisi, akrebiyetin inkişafıyladır ki, nübüvvetteki kurbiyet ona bakar ve nübüvvet verâseti ve sohbeti cihetiyle Sahabeler o sırra mazhardırlar.



    İkinci sûret, bu'diyetimiz noktasında kat-ı merâtib edip bir derece kurbiyete müşerref olmaktır ki; ekser seyr ü sülûk-u velâyet ona göre ve seyr-i enfüsî ve seyr-i âfâkî bu sûretle cereyan ediyor.



    İşte, birinci sûret sırf vehbîdir, kisbî değil; incizabdır, cezb-i Rahmânîdir ve mahbubiyettir. Yol kısadır, fakat çok metin ve çok yüksektir ve çok hâlistir ve gölgesizdir. Diğeri kisbîdir, uzundur, gölgelidir; acâib hârikaları çok ise de, kıymetçe, kurbiyetçe evvelkisine yetişemez. Meselâ, nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için, iki yol var: Birincisi, zamanın cereyânına tâbi olmayarak, bir kuvvet-i kudsiye ile fevka'z-zaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi, bir sene kat-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp, düne gelmektir; fakat yine dünü elde tutamıyor, onu bırakıp gidiyor. Öyle de, zâhirden hakikate geçmek, iki sûretledir. Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizâbına kapılıp, tarîkat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtibden seyr ü sülûk sûretiyle geçmektir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmâreyi öldürürler; yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden, nefsin mahiyetindeki cihazât-ı kesîre ile ubûdiyetin envaına ve şükür ve hamdin aksâmına daha ziyâde mazhardırlar. Fenâ-i nefisten sonra ubûdiyet-i evliyâ besâtet peydâ eder.

    ......................
    ...............................
    ...............
    ...........
    ..............

    Sual: Peki mesleği sahabe mesleği olan risalei nur talebelerinde sırr-ı akrebiyet ne surette tecelli eder...?

    sahabe mesleği kavramının içine neler girebilir neler giremez?



    muhabbetle...




    Sual: Peki mesleği sahabe mesleği olan risalei nur talebelerinde sırr-ı akrebiyet ne surette tecelli eder...?

    Risale-i nur talebelerinde bu sırr-ı akrebiyet şöyle tecelli eder;Nasıl ki
    < Birisi, akrebiyetin inkişafıyladır ki, nübüvvetteki kurbiyet ona bakar venübüvvet verâseti ve sohbeti cihetiyle Sahabeler o sırra mazhardırlar. >

    Peygamberimiz a.s.m sohbeti cihetiyle oluyor.Risale-i nurların okunması ve sohbeti cihetiyle ve tesiriyle olur.

    İkincisi;Risale-i nurların bu iksirini anlamayıp kendi metodları ile seyr-i sulukla uğraş kardeşim uğraşki hakikate vasıl olasın.
    Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
    Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.



  3. #3
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    5.mektub da izahı vardır.

    bakılmalı..orda hatta 40 dakikada hakikata çıkılacak yol bulunsa diyor..dikkat edelim..risalede bu vardır.

    15 senede medresede kazanılan hakikatlar, risalei nurla kimi için 15 gün,kimi için 15 hafta..da kazanılıyor.

    işte akrebiyetin inkişafı..
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

  4. #4
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    "yüksek ehl-i hakikat dahi, marifet ve tasavvur değil, belki ondan çok ali ve kıymetli olan İmân ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.
    Biri: Kitab-ı kainatı mütalaa ile, Ayetü'l-Kübrâ ve Hizbü n-Nuriye ve Hülasatü l-Hülasa gibi afaka bakmaktır.

    Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakin derecesinde vicdani ve hissi, bir derece şuhudi olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsi tefekkür-ü imani hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş." emr. Lahk

  5. #5
    Ehil Üye _MerHeM_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Bulunduğu yer
    Alem-i şehadet
    Mesajlar
    2.225

    Standart

    Alıntı MuM Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster


    Sual: Peki mesleği sahabe mesleği olan risalei nur talebelerinde sırr-ı akrebiyet ne surette tecelli eder...?

    muhabbetle...


    İşte bu kısa şifreyi, yine gayet muhtasar bir şifre ile tercüme ve izah edeceğim. Bunu Hülasatü l-Hülasa ya bir haşiye yapınız.
    Evet ben, Hülasatü l-Hülasa yı okuduğum zaman, koca kainat, nazarımda bir halka-i zikir oluyor. Fakat her nevin lisanı çok geniş olmasından, fikir yoluyla sıfat ve esma-i İlahiyeyi ilmelyakin ile iz an etmek için akıl çok çabalıyor, sonra tam görür. Hakikat-ı insaniyeye baktığı vakit, o cami mikyasda, o küçük haritacıkta, o doğru nümunecikte, o hassas mizancıkta, o enaniyet hassasiyetinde öyle kat i ve şuhudi ve iz ani bir vicdan, bir itminan, bir İmân ile o sıfat ve esmayı tasdik eder. Hem çok kolay, hem hazır yanındaki aynasında hiç uzun bir seyahat-ı fikriyeye muhtaç olmadan iman-ı tahkikiyi kazanır ve hakiki bir manasını anlar. Çünkü, Cenab-ı Hak hakkında suret muhal olmasından, suretten murat, sirettir, ahlak ve sıfattır.
    Evet, nasıl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsi ve afaki ile marifet-i İlahiyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itminanlı yolunu enfüside, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuşlar. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, marifet ve tasavvur değil, belki ondan çok ali ve kıymetli olan İmân ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.




    Biri: Kitab-ı kainatı mütalaa ile, Ayetü'l-Kübrâ ve Hizbü n-Nuriye ve Hülasatü l-Hülasa gibi afaka bakmaktır.



    Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakin derecesinde vicdani ve hissi, bir derece şuhudi olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsi tefekkür-ü imani hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş.





    Hayatı, hissiyatı, seciyeleri, mikyaslığı ve ayineliği kelimeleriyle, ve sigatları, ahlakı, halifeliği, firhisteliği ve eneniyeti kelimeleriyle; ve cami mahlukiyeti, mütenevvi ubudiyeti, ihtiyacatı kesiresi, fakrı, aczi, gayr-i mahdut naksı, gayr-i mahsur istidatlar kelimeleriyle lisan-i hakikat-ı insaniyenin şehadetiyle, Vâcibü'l-Vücud ve Vahidü l-Ehad olan Allah'tan başka hiçbir ilan yoktur.

    Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.

    Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.

    Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.


  6. #6
    Ehil Üye _MerHeM_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Bulunduğu yer
    Alem-i şehadet
    Mesajlar
    2.225

    Standart

    Mübarek aynı anda tavaffuk etti..

    Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.

    Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.

    Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.


  7. #7
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    "Biz elimizdeki kıymettar nimet-i İlâhiyeyi tam takdir etmediğimizden, tokat yediğimize bir delil şudur ki:

    En kudsî bir mücâhede-i mâneviyeyi tazammun eden

    ve sırr-ı verâset-i nübüvvetle velâyet-i kübrânın feyzine mazhar

    ve sahâbenin sırr-ı meşrebine medâr olan Risâle-i Nur ile hizmet-i kudsiye-i Kur'âniyemize kanâat etmeyip, menfaatı şimdilik bize pek az ve bu vaziyetimize mühim zararı muhtemel tarikat hevesinin birkaç defa şiddetle ihtarımla önü alınmasıdır." Latif nükteler

  8. #8
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    "Bir adam, elindeki bir aynayı güneşe karşı tutar. O ayna, kendi miktarınca bir ışık ve yedi rengi hâvi bir ziyâyı, bir aksi, şemsten alır; onun nisbetinde güneşle münâsebettar olur, sohbet eder. Ve o ışıklı aynayı karanlıklı hânesine veya dam altındaki küçük, hususi bağına tevcih etse, güneşin kıymeti nisbetinde değil, belki o aynanın kabiliyeti miktarınca istifade edebilir.


    Diğeri ise, aynayı bırakır, doğrudan doğruya güneşe karşı çıkar, haşmetini görür, azametini anlar. Sonra pek yüksek bir dağa çıkar, güneşin pek geniş şâşaa-i saltanatını görür ve bizzat perdesiz onunla görüşür.

    Sonra döner, hânesinden veya bağının damından geniş pencereler açar, gökteki güneşe karşı yollar yapar, hakiki güneşin dâimî ziyâsı ile sohbet eder, konuşur.

    Ve böylece minnettarâne bir sohbet edebilir ve diyebilir: "Ey yeryüzünü ışığıyla yaldızlayan ve zeminin vechini ve bütün çiçeklerin yüzlerini güldüren dünya güzeli, gök nazdarı olan nâzenin güneş! Onlar gibi benim hâneciğimi, bahçeciğimi ısındırdın ve ışıklandırdın-bütün dünyayı ışıklandırdığın ve yeryüzünü ısındırdığın gibi." Halbuki, evvelki ayna sahibi böyle diyemez. O ayna kaydı altında güneşin aksi ise, âsârı mahduttur, o kayda göredir.


    İşte, Şems-i Ezel ve Ebed Sultanı olan Zât-ı Ehadve Samedin tecellîsi mahiyet-i insaniyeye hadsiz merâtibi tazammun eden iki sûretle tezâhür eder:

    Birincisi: âyine-i kalbe uzanan bir nisbet-i Rabbâniye ile bir tezâhürdür ki; herkes istidadına ve tayy-ı merâtibde seyr ü sülûkuna esmâ ve sıfâtın tecelliyâtına nisbeten cüz'î ve küllî o Şems-i Ezelînin nuruna ve sohbetine ve münâcâtına mazhariyeti var. Gâlib-i esmâ ve sıfâtın zılâlinde giden velâyetlerin derecâtı bu kısımdan ileri gelir.

    İkincisi: İnsanın, câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olduğundan, bütün kâinatta cilveleri tezâhür eden Esmâ-i Hüsnâyı birden âyine-i ruhunda gösterebilmesi cihetiyle, Cenâb-ı Hak, tecellî-i Zâtıyla ve Esmâ-i Hüsnânın âzamî mertebede nev-i insanın mânen en âzam bir ferdine tecellî-i âzam tezâhür eder ki; bu tezâhür ve tecellî Mi'rac-ı Ahmedî (a.s.m.) sırrıdır ki, onun velâyeti risâletine mebde' olur.

    Velâyet ki, zıllden geçer; ikinci temsilin birinci adamına benzer. Risâlette zıll yoktur. Doğrudan doğruya Zât-ı Zülcelâlin Ehadiyetine bakar; ikinci temsilin ikinci adamına benzer." 31. söz

  9. #9
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    İ'lem eyyühe'l-aziz! Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor.

    Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap.

    Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.

    Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur." Mes. Nur

  10. #10
    Ehil Üye nurhanali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2007
    Bulunduğu yer
    istanbul
    Mesajlar
    3.463

    Standart

    Alıntı Biz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    "Biz elimizdeki kıymettar nimet-i İlâhiyeyi tam takdir etmediğimizden, tokat yediğimize bir delil şudur ki:

    En kudsî bir mücâhede-i mâneviyeyi tazammun eden

    ve sırr-ı verâset-i nübüvvetle velâyet-i kübrânın feyzine mazhar

    ve sahâbenin sırr-ı meşrebine medâr olan Risâle-i Nur ile hizmet-i kudsiye-i Kur'âniyemize kanâat etmeyip, menfaatı şimdilik bize pek az ve bu vaziyetimize mühim zararı muhtemel tarikat hevesinin birkaç defa şiddetle ihtarımla önü alınmasıdır." Latif nükteler
    Teşekkürler güzelmiş!.....
    Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
    Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.



+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Risale-i Nurda Zikir
    By hasretdenizi in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 23.11.19, 12:35
  2. Risale-i Nurda Bülbüller :)
    By emaneten in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 05.10.09, 15:55
  3. Risale-i Nurda Şefkat...
    By Teenni in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 28.04.09, 10:16
  4. Risale-i Nurda Bir Risale Var ki Bir Kutb-u Azamdan Beklenen Feyzi Verebilir....?
    By MuM in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 22.02.09, 00:47
  5. Risale-i Nurda Alevilik
    By HAMIYETKAR in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 81
    Son Mesaj: 05.07.08, 10:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0