+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var 1 2 3 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 30

Konu: "Ene" ve "Zerre"den İbaret Bir "Elif" Bir "Nokta"dır.

  1. #1
    Yasaklı Üye Ene-Zerre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Kainat Mescidi...
    Mesajlar
    2.452

    Standart "Ene" ve "Zerre"den İbaret Bir "Elif" Bir "Nokta"dır.

    30.Sözün başında geçen "“Ene” ve “zerre”den ibaret bir “elif” bir “nokta”dır" sözünde "elif" ve "nokta"dan kasıt nedir?

  2. #2
    Yasaklı Üye Lebid24 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2007
    Bulunduğu yer
    alem-i muhabbet
    Mesajlar
    2.298

    Standart

    "Ene" kelimesi elif harfiyle başlar, nokta ise küçüklüğe bir remizdir. Bilindiği üzere, atom da son derece küçüktür.

    Ayrıca, "Allah" lafza-i celali de elifle başlar. Elif harfi Allaha bir sembol olarak da değerlendirilir. Böylece "eneden hüve" görülebilir. Yani, kişi "ben yaptım" dediği şeylerin gerçekte ilahi kudret ile vücuda geldiğini görür ve "mülk Onundur, hamd de Ona mahsustur" der.

  3. #3
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    61
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Alıntı Ene-Zerre Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    30.Sözün başında geçen "“Ene” ve “zerre”den ibaret bir “elif” bir “nokta”dır" sözünde "elif" ve "nokta"dan kasıt nedir?
    Ene” ve "Tabiat"
    • Otuz seneden beri iki tâğut ile mücadelem vardır. Biri insandadır, diğeri âlemdedir.
    • Biri ene'dir, diğeri tabiattır.
    • Birinci tâğutu gayr-ı kastî, gölgevâri bir ayna gibi gördüm.
    • Fakat o tâğutu kasten veya bizzat nazar-ı ehemmiyete alanlar, Nemrud ve Firavun olurlar.
    • İkinci tâğut ise, onu İlâhî bir san'at, Rahmânî bir sıbğat, yani nakışlı bir boya şeklinde gördüm.
    • Fakat gaflet nazarıyla bakılırsa, tabiat zannedilir ve maddiyunlarca bir ilâh olur.
    • Maahaza, o tabiat zannedilen şey, İlâhî bir san'attır.
    • Cenab-ı Hakka hamd ve şükürler olsun ki, Kur'ân'ın feyziyle, mezkûr mücadelem her iki tâğutun ölümüyle ve her iki sanemin kırılmasıyla neticelendi.
    • Mevhum olan tabiat perdesi parçalanarak altında şeriat-ı fıtriye-i İlâhiye ve san'at-ı şuuriye-i Rahmâniye güneş gibi ortaya çıkmıştır.
    • Ve keza, firavunluğa delâlet eden ene'den, Sâni-i Zülcelâle râci olan Hüve tebârüz etti. ( Mesnevî-i Nuriye)
    Demek ki ene miftahıyla künuz-u mahfiye olan ilahi hazineler açılarak “ene'den, Sâni-i Zülcelâle râci olan Hüve” ye kavuşarak enfüsi tefekkür ile kendisi de muğlak bir ölçek olan ene kıyas-ı vahidi ile ilahi sanatlar bilinebilir ve marifetulah delilleri ile insan yaratılış sırrına ulaşabilir.

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  4. #4
    Yasaklı Üye Ene-Zerre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Kainat Mescidi...
    Mesajlar
    2.452

    Standart

    Allah razı olsun İsmail kardeş.

    Bu konuda tüm kardeşlerimin görüşünü duymak isterim...

  5. #5
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    61
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Ene, haddizatında bir hava, bir buhar gibi iken, verilen ehemmiyete göre mâyi haline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Hâlıkın evâmirine mübarezeye başlar. Küçük âlemde, yani insanda ene, büyük insanda, yani kâinatta tabiata benziyor. İkisi de tâğutlardandır.( Mesnevî-i Nuriye - Şemme)

    Evet, küçük alemin zerresi ene ve büyük insanın enesi zerre .Bu bahsi birde bu bakış açısı ile mütalaa edebilir miyiz?
    Sanırım insanın ve kainatın sırlarının açılması bu iki sırrın anlaşılması ve doğru kullanılmasına bağlı olsa gerek.İşte o zaman insanda ve kainatta tezahür eden ilahi şuunat-ı ilahi tecellileri anlaşılacak ve o tezahurların anlaşılması için ise yukarıya aldığımız tefekküri yolları kullanmamız gerekir diye düşünüyorum.
    Rabbim bizleri enenin birinci vechini anlayıp kullanabilenlerden eylesin. Nefsimize takılan ene miftahını doğru olarak kullanmayı nasip etsin.

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  6. #6
    Yasaklı Üye Ene-Zerre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Kainat Mescidi...
    Mesajlar
    2.452

    Standart

    Alıntı Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ene, haddizatında bir hava, bir buhar gibi iken, verilen ehemmiyete göre mâyi haline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Hâlıkın evâmirine mübarezeye başlar. Küçük âlemde, yani insanda ene, büyük insanda, yani kâinatta tabiata benziyor. İkisi de tâğutlardandır.( Mesnevî-i Nuriye - Şemme)

    Evet, küçük alemin zerresi ene ve büyük insanın enesi zerre .Bu bahsi birde bu bakış açısı ile mütalaa edebilir miyiz?
    Sanırım insanın ve kainatın sırlarının açılması bu iki sırrın anlaşılması ve doğru kullanılmasına bağlı olsa gerek.İşte o zaman insanda ve kainatta tezahür eden ilahi şuunat-ı ilahi tecellileri anlaşılacak ve o tezahurların anlaşılması için ise yukarıya aldığımız tefekküri yolları kullanmamız gerekir diye düşünüyorum.
    Rabbim bizleri enenin birinci vechini anlayıp kullanabilenlerden eylesin. Nefsimize takılan ene miftahını doğru olarak kullanmayı nasip etsin.

    Amin.Peki hocam üstadın eneye "elif",tahavvülat-ı zerrata ise "nokta" demesinin hikmeti nedir?Noktanın nur-u muhammedi ile alakası var mı?Aklıma öyle geldi...

  7. #7
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    61
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Alıntı Ene-Zerre Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Amin.Peki hocam üstadın eneye "elif",tahavvülat-ı zerrata ise "nokta" demesinin hikmeti nedir?Noktanın nur-u muhammedi ile alakası var mı?Aklıma öyle geldi...
    Evet, Cenab-ı Hak insana bir benlik, bir nevi hürriyet vermiştir ki, Cenab-ı Hakkın rububiyetine ait evsafı bilmek için mevhum, farazî bir vahid-i kıyasî yapsın.
    Mahiyet-i beşerde pek ince bir ip, insanın vücudunda şuurlu bir kıl, şahsın kitabında bir elif kıymetinde ve miktarında olan ene'nin iki vechi vardır. Biri hayra bakar. Bu vecihle yalnız kabil-i feyizdir, fâil değildir. Diğer veçhi ise şerre bakar. Bu vecihle kendisini fâil bilir.(Mesnevî-i Nuriye - Şemme)

    Üstadımız ene için "mahiyet-i beşeriyede ince bir ip" diyor.Önce buna bakalım.İp insan mahiyeti için neyi ifade ediyor.Sanırım bu mecazi bir cümle ve ip insan mahiyeti için kurtuluşu ifade ediyor olmalıdır.Yani Ene insan mahiyeti için ince bir ip ile verilen mesaj bu ipe insan nübüvvet cephesinden yapışırsa kutuluşa erebilir.

    Yine Üstad ene için "insanın vücudunda şuurlu bir kıl" tabirini kullanıyor.Demek ene şuur ile kullanılırsa ve gafletten sıyrılırsa Enbiyanın yolunu şuur ile idrak edebilirse yine kutuluşa erebilir.

    Üstad ene için üçüncü olarak "şahsın kitabında bir elif kıymetinde ve miktarında " cümlesini kullanır.Burada ise şahsın yani insan kitabının basit olmadığı ve nasılki elif Kur'anın giriş harfi ise ve bu harf ile Kur'an kıraatine başlanılıyor ve diğer harflerin mahiyeti anlaşılıyor ve elifin üzerine bina ediliyorsa ene de insan denilen kitab-ı samadaniyenin elifi hüknündedir.İnsanda kendine dercedilen ene elifi ile kendini ve kainatı okuyabilir ve Rabbini bilebilir.Böylece marziyat-ı ilahi ene elifinin istimali ile tahakkuk edebilir.

    Nasıl ki insan kendi alemini ene ipi,şuurlu kılı ve elif kıymetinde ve miktarında kabul ediyor ise ve bunların istimali ile insan ve kainat okunacaksa,kainatın okunması da zerre ile olmalıdır.Çünkü kainat zerre üzerine teşekkül ettirilmiştir.Zaten zerrenin kuyusuna inildiğinde bir enerjiye ulaşılıyor ki işte o enerji Nur-u Muhammedi(asm)'dir. Kainat zerre olan ve kainatın çekirdeğini teşkil eder Nur-u Muhammadi(asm) üzerine yaratılmıştır.Çünkü "kainatın çekirdeği Nur-u Muhammedi(asm),kainatın neticesi Zat-ı Muhammedi(asm)'dir." Demek ki insandaki ene ile kainattaki zerreye ulaşmak maksad olmalıdır.Yani sır ene ve zerrededir.


    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  8. #8
    Yasaklı Üye Ene-Zerre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Kainat Mescidi...
    Mesajlar
    2.452

    Standart

    Allah razı olsun abi.Yazıla yazıla,okuya okuya ene ve zerreyi daha iyi anlıyacağız inşaAllah...

  9. #9
    MuM
    MuM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Guest MuM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Mesajlar
    3.600

    Standart

    peki insanın nefsi insanın neresindedir?

    mesela lümme-i şeytaniye..kalbe yakın bir yerde...

    peki nefs?

    peki ene?

  10. #10
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    61
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Alıntı MuM Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    peki insanın nefsi insanın neresindedir?

    mesela lümme-i şeytaniye..kalbe yakın bir yerde...

    peki nefs?

    peki ene?
    İslam ulaması bu konuda çok farklı görüşler ileri şürmüşlerdir.Mesela:
    • Nefs ya da ruh, kendi özüyle varolan bir cevherdir. Bu cevher basit varlıkları kavrar. Yeri kalptir. Bu nefs insanın özünü oluşturur.
    • Nefs, bedenle birlikte onaya çıkan canlılıktır.
    • Nefs, beyinde güç, kalpte fiildir.
    • Nefs üç ayrı cisimden oluşan bir bileşiktir.Nefsi oluşturan bileşiklerden birisi buhar gibi sıcak ve latif bir cisimdir. Yeri kalptir. İkincisi, yine latif, buhar gibi bir cisimdir. Bunun yeri karaciğerdir. Buna da nefs-i tabii ya da ruh-ı tabii denir. Üçüncüsü de yine buhar gibi latif bir cisimdir. Yeri beyindir. Buna da nefs-i insani ya da ruh-ı insani adı verilir.
    • İnsanın gerçekliğini oluşturan nefs, insanın maddi bedenidir.
    • Nefs, mutedil ölçüdeki kandır.
    • Nefs, mahiyet bakımından maddi bedene muhalif, ama gül suyunun gülde, zeytin yağının zeytinde yayılması gibi bedene yayılan nurani, yüce, diri ve hareketli bir cisimdir. Bu cisim ayrışmaz, değişmez, parçalanmaz. Maddi beden oluşarak kendisine yetenek kazandığı zaman bu nurani latif cisim bedene nüfuz eder, yayılır. Beden bu yayılmaya uygun olduğu sürece canlı kalır; yayılmaya engel olan bir durum belirirse, nefsin yayılması sona erer ve ölüm ortaya çıkar.
    İslam ulaması yukarıdaki gibi bir çok görüş ileri sürmüştür nefs için.Bana en sonuncusu çok ilginç geldi.

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Yalnızca "La İlahe İllallah" Demek Yeterli midir? "Muhammedür Resulullah" Demeden?
    By ZÜMRÜT in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 10
    Son Mesaj: 25.04.17, 14:15
  2. Hayatıyla bir "Elif" yazar, "Vav" vuslatıyla yürür, yüreği "Hu" okur..
    By gamze-i_dilruzum in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 21.04.17, 21:28
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.05.14, 14:06
  4. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 05.09.08, 14:57
  5. "Vücudunu, Mucidine Feda Et" ve "Ruhumu Rahmana Teslim Eyledim" Ne Demektir?
    By sahabe86 in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 24.07.08, 16:22

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0