âlem-i gayba nüfuz eden ruhânîlerin maarifi
Sözler | Yirmi Beşinci Söz | 404
Alem-i gayba nüfuz nasıl mümkün ve bu ruhanilerden murad kimlerdir?
Ve o ruhanilerin maarifinden murad nedir?
âlem-i gayba nüfuz eden ruhânîlerin maarifi
Sözler | Yirmi Beşinci Söz | 404
Alem-i gayba nüfuz nasıl mümkün ve bu ruhanilerden murad kimlerdir?
Ve o ruhanilerin maarifinden murad nedir?
Abla ruhanilerden kasıt bir kısım evliyaullahın terakki edip mekanın ve zamanın kaydından kurtulan ruhları da olabilir...
Ayrı olarak yaratılmış ruhaniler de olabilir...Yani aslında belki şunu bilmeliyiz insan,hayvan,bitki.cin,melek diye bitmez bunlara ek olarak bir de ruhaniler vardır onlarda bir nevdir....Onlarda kendi alemlerinde kendilerine has vazifelerle tavzif edilmiş...
Alem-i gayba nüfuz derece i ruhun mertebelerine çıkmak kalp hayatına girmek cismaniyetten kurtulmakla mümkündür...
Sanırım konuyu bütün olarak tefekkür edersek belki bazı sırları aralayabiliriz.
Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyân'ın hak ve hakikat olduğuna en sâdık deliller:
1. Tevhidin bütün iktizâlarını ve lâzımlarını mertebeleriyle muhafaza etmesidir.
2. Esmâ-i Hüsnânın tenasüp ve iktizası üzerine hakaik-i âliye-i İlâhiyedeki muvazeneyi müraat etmesidir.
3. Rububiyet ve ulûhiyete âit şuûnatı kemâl-i muvazeneyle cem etmesidir.
Kur'ân'ın bu hâsiyeti beşerin eserlerinde bulunmadığı gibi, melekût cihetine geçen evliya ve sair büyüklerin netaic-i fikirlerinde de bulunamamıştır. Ve eşyanın bâtınına dalmış olan İşrâkiyun ve âlem-i gayba nüfuz eden Rûhâniyun dahi Kur'ân'ın bu hâsiyetini bulamamışlardır. Zira onların nazarları mukayyet olduğundan, hakikat-i mutlakayı ihata edemez. Bunlar ancak hakikatin bir tarafını bulur ve ifrat-tefritle tasarrufa başlarlar. Bunun için tenasübü bozup muvazeneyi ihlâl ediyorlar.(Mesnevî-i Nuriye - Zeylü'l-Habbe)
Ne melekûta geçen evliyaların eserinde, ne umurun bâtınlarına geçen işrâkıyyunun kitaplarında, ne âlem-i gayba nüfuz eden ruhanîlerin maarifinde hiç bulunmuyor. Güya bir taksimü'l-a'mâl hükmünde, herbir kısmı hakikatin şecere-i uzmâsından yalnız bir iki dalına yapışıyor, yalnız onun meyvesiyle, yaprağıyla uğraşıyor. Başkasından ya haberi yok, yahut bakmıyor.(Yirmi Beşinci Söz)
Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)
O zaman âlem-i gaybdan ayrı başka bir âlem daha mı var ruhanilerin de nüfuz edemedikleri?
ruhaniler diyor alemi gayba geçtikleri halde, abdulbaki abinin alıntı olarak verdiği yukardaki parçada üç özelliği ,kuran tarzında açıklayamamışlardır.
aklıma gelen; peygamber efendimiz sav,alemi gayba gidip gezseydi,kur'an gibi tevhidin bütün mertebelerini izah edemezdi.
bu bize kur'an'ın Allahın kelamı olduğunu ve insanın taklid edemiyeceğine delildir.
diye anlıyorum...
iman insanı insan eder, belki sultan eder..
"Erkân-ı imâniyenin hakâikını göz ile görüp, melâikeyi, Cenneti, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelâli göz ile müşâhede etmek,"
Daha ne kadar gezsin be aziz kardeşim.
Bu sırra mazhar olduğu için zaten KUr'an'a birinci muhatap olabilmiş. Muhatap olabilmek için o kapasitenin olması gerekir. Onun için de Kur'an bir yönü ile peygamberimizin mazhar olduğu yaşayan bir mu'cize.
Peygamberimiz Allah'ın ehadiyetine azami derecede mazhar olduğu için tevhidin bütün mertebelerini da rahatlıkla ifade edebilirdi. Ve Bu istidadi ve hali ve fiili duası karşılığını Kur'anla bulmuştur.
Mesela cevşen normalde Cebrail (a.s) vasıtası ile gelmiştir. Ama bu münacaatı biz peygamberimizin emsalsiz duası olarak kabul ediyoruz neden? Çünkü o duanın bütün mana tabakalrını kaldırabilecek kişi O'dur(a.s.m) da ondan O'nun (a.s.m) münacaatı diyoruz. Yoksa cevşenin de aslı cebrail vasıtasıyla gelmiştir.
"Nazarı âmm ve şuuru küllî zât ise, o San'atkâr-ı Zülcemâle muhatap olup görüşen ve küllî şuurunu ve âmm nazarını tamamen Sâniinin perestişliğine ve san'atının istihsanına ve nimetinin şükrüne sarf eden en yüksek, en parlak bir ferd olabilir." 18. söz
peygamber efendimiz sav Allahı gördü.peki Allahı anlata bildimi.hayır.
çünkü kendisi cevap veriyor.diyor sen kendini övdüğün gibisin.ben Seni anlatamam.manasında cevap vermiş.
Allahın kelamı gibi,tevhidin mertebelerini anlatır mı diyorsun nahnü?
iman insanı insan eder, belki sultan eder..
Zât-ı Ahmediye (a.s.m.), kamerin açılmış iki nûrânî kanadı gibi, risâlet ve velâyet gibi iki nûrânî kanadıyla, iki ziyâdar cenah ile, evc-i kemâlâta uçmuş, tâ Kâb-ıKavseyne çıkmış; hem ehl-i semâvât, hem ehl-i arza, medâr-ı fahr olmuştur.
Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 206
Kâb-ıKavseyn bu ruhanilerin bulunduğu alemden başka bir alem değil midir?
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)