Konu: İş ve Sanatta Maharet Tercih Edilir

seha Nickli Üyeden Alıntı

Abdülbaki Abi bu -haddi aşan- yazım hakkında düşüncelerini öğrenmek isterim.

Muhabbetle

Aziz kardeşim,öncelikle sizleri tebrik etmek isterim.Özellikle son yazılarını merakla ve de ilgiyle takipediyorum.Şahs-ı manevi adına dua ediyorum ve sizlerle de iftihar ediyorum. İçtimai ve sosyal hayata Risale-i Nurların önemli derslerinden vesilenizle çok istifade ediyorum.Şahsım adına sizler gibi şahsi yorumlarımı böyle veciz ifade edemediğim için sizleri takip ediyor ve arada yazılarınıza mihenk olacak Risale-i Nurlardan parçalar eklemeye çalışıyorum.

Öncelikle konu çok yüksek bir seviye ve kalitede gidiyor.Tam bir fikir akışı ve paylaşımı görüyorum.Daha da ilerisi yazılarınızda Risale-i Nurların ruhunu hissediyor ve şahsım adına şevk alıyorum.

Meşrûtiyet-i ilmiye hakkıyla teessüs etse, meyl-i taharri-i hakîkatin imdâdıyla, fünûn-u sâdıkanın muâvenetiyle, insafın yardımıyla şu firâk-ı dâlle Ehl-i Sünnet ve Cemaate dahil olacakları kaviyyen me'mûldür.
(Münazarat)

Münazarat'taki alıntıyı çok güzel izah ettiniz.Üstadımız Kur'an ve sünnet-i Rasulullan(sav)'ın iman,hayat ve şeriat dairesindeki siyaset aleminde,diyanet aleminde,saltanat aleminde ,cihad aleminde ve hayatın bütün alanlarındaki vazifelerini bitamamiha izhar etmiştir.Ancak bazı noktalarda bu vazifelerin hayata tatbikatında "meşrutiyet-i ilmiyenin" hakkıyla teessüs etmesini,bu ilmiyenin ise mütesanit heyetler tarafından her ilim alanından teşkil olunan ve özellikle hakikati arama meylinin uzmanlaşmış eşhaslarının teşekkülünden oluşması ve bu kuvvetin imdadıyla,hatta doğru ve hakiki fenlerin de yardımları ile,en önemlisi de insaf düsturunun muaveneti ile bozuk fikirlerin oluşturduğu yolların sünnet yoluna dahil olması ile beşeriyet bir sulh-u umumiyi ve terakkiyi her taifede ve yerde inşallah yaşayacaktır.

Konya İşaratül İ'caz'dan bir yer ekleyerek tefekkür edelim inşallah.

Ve keza, bir işte muvaffakiyet isteyen adam, Allah'ın âdetlerine karşı safvet ve muvafakatini muhafaza etsin ve fıtratın kanunlarına kesb-i muarefe etsin ve heyet-i içtimaiye rabıtalarına münasebet peyda etsin.
Aksi takdirde, fıtrat, adem-i muvafakatla cevap verecektir.
Ve keza, heyet-i içtimaiyede, umumî cereyana muhalefet etmemek lâzımdır.
Muhalefet edildiği takdirde, dolabın üstünden düşer, altında kalır.
Evet, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği şeriatın hakaiki, fıtratın kanunlarındaki muvazeneyi muhafaza etmiştir.
İçtimaiyatın rabıtalarına lâzım gelen münasebetleri ihlâl etmemiştir.
Zaman uzadıkça, aralarında ittisal peyda olmuştur.
Bundan anlaşılır ki, İslâmiyet, nev-i beşer için fıtrî bir dindir ve içtimaiyatı tezelzülden vikaye eden yegâne bir âmildir.
Şeriat-ı İslâmiye, aklî burhanlar üzerine müessestir.
Bu şeriat, ulûm-u esasiyenin hayatî noktalarını tamamıyla tazammun etmiş olan ulûm ve fünundan mülâhhasdır.
Evet, tehzibü'r-ruh, riyazetü'l-kalb, terbiyetü'l-vicdan, tedbirü'l-cesed,tedvirü'l-menzil, siyasetü'l-medeniye, nizâmâtü'l-âlem, hukuk,muamelât, âdâb-ı içtimaiye, vesaire vesaire gibi ulûm ve fünûnun ihtiva ettikleri esasatın fihristesi, şeriat-ı İslâmiyedir.
Ve aynı zamanda, lüzum görülen meselelerde, ihtiyaca göre izahatta bulunmuştur.
Lüzumlu olmayan yerlerde veya zihinlerin istidadı olmayan meselelerde veyahut zamanın kabiliyeti olmayan noktalarda, bir fezleke ile icmal etmiştir.
Yani, esasları vaz etmiş, fakat o esaslardan alınacak hükümleri veya esasata bina edilecekfüruatı akıllara havale etmiştir.
Böyle bir şeriatın ihtiva ettiği fenlerin üçte biri bile, şu zaman-ı terakkide, en medenî yerlerde, en zeki bir insanda bulunamaz.(İşarat'ül İ'caz)

Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı

Ve keza, heyet-i içtimaiyede, umumî cereyana muhalefet etmemek lâzımdır.
Muhalefet edildiği takdirde, dolabın üstünden düşer, altında kalır.

Abi şu kısım beni kırdı gibi.
İzah edebilir misin?

Muhabbetle

Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı

Ve keza, heyet-i içtimaiyede, umumî cereyana muhalefet etmemek lâzımdır.
Muhalefet edildiği takdirde, dolabın üstünden düşer, altında kalır.

Aziz kardeşim,ben acizane şöyle düşünmüştüm.
İçtimaî heyette, topluluğa âit heyette ,umumi cereyana yani yaratılış cereyanına zıt hareket etmemek lazımdır.

Muhalefet edenler ise dolabın üstünden düşer dahası altında kalır ve ezilir.Fıtrata karşı mücadele edilmez.Çünkü fıtrat fıtri olmayanları reddeder.

Hem heyet-i içtimaiyenin kanunları adetullahtır.İşte bu umumi cereyana yani sünnetullaha muhalif hareket etmemek gerekir.Yoksa ceremesi dünyada çekilir.

Zaten konunun devam eden cümleleri meseleyi daha da vuzuha kavuşturuyor.
Evet, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği şeriatın hakaiki, fıtratın kanunlarındaki muvazeneyi muhafaza etmiştir.
Efendimiz(asm)’in getirdiği şeriatın hakikatleri ve prensipleri fıtratın yaratılış kanunları ile dengeyi korumuştur.Çünkü kainat boşluk kabul etmez şekliyle yaratılmıştır.Dini şeriata ve kevni şeriata birlikte uyulmalıdır ki saadet-i dareyn olsun.Sanırım fıtri şeriatı atladığımız için aksiyle ceza görüyoruz.Beşeriyet ve batı ise fıtri şeriata uyarak terakki ediyor ve mükafatını da alıyor.

dünyevi işler ile uhrevi işler; neden bu kadar birbirinden ayrı olmak zorunda ki? islamiyet nedir ki? sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermektir öyleyse? halbuki islamiyet, hayattır, yaşamanın ta kendisidir. O nun içinde çalışmak da vardır. evine rızık getirmek te...elbette, çalışmak için işinizin ehli olmalısınız değil mi?o halde işinin ehli olmak, sadece dünyanın değil; ahiretin işidir aynı zamanda...siz namazınız kadar, işinizin de ehli olmalısınız ki, takva da ileri gidebilesiniz... etrafınıza biraz bakın! hangi ayyaş işinde mahir? hangi dinsiz, dünya işlerine hakim? ( hile ve dalkavuklukla başa geçmişlerdir o ayrı!! )hayır , hayır, hayır! dinle, dünya birbirinden ayrı düşünülemez....salih birisi, sadece namazı ile abdesti ile salih olamayacaktır. islam sadece namazdan ibaret değildir...keza, mahir birisi de islamın o disipline olmuş o mükemmel kanunlarından hangi kanunu bulacak ta, dünyaya muvaffak olacaktır?hayır ,hayır... bu ayrıksı (din- dünya ayrımı) düşünceler, üstad 'ın medar- ı nazarı olamaz.bir elime dünyamı; diğer elime ahiretimi aldım; tek dünyalılar karşıma çıkmasın!

Avrupa'da tıkır tıkır işleyen nizama bakarak bunlara cevab bulabilirsiniz..
O kadar çok hem ayyaş hem fasık olupta işinin hakkını veren var ki..
Yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım..
Ecdadımız eser-i şahane olarak bizlere bıraktıkları yadigarların inşasında işin ehlini aramışlar, fasık mı ya da bu adam işinin başında değilken ayyaşlığı var mı diye bakmamışlar..
İstanbul'un fethinde surları delen şahi namlı topun döküm ustası müslüman mıydı?

"Bizden olsun , odun olsun" anlayışı dünyayı ikiye bölüp fesada verir..
kim ne işte mahirse hakkını vermek ve o işi ona teslim etmek lazım..
Şimdi 1 üstteki mesajı okuyunca ancak anladık ki, kıyamet bu işine değil salahatine bakılarak mahareti görmezden gelinen insanlarla, iş bilmez salihlerin ortak yaşamak yerine kutuplara ayrılmasından ve dünyanın fesada verilmesinden kopacak belki de..Allahu a'lem..

Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı

Aziz kardeşim,ben acizane şöyle düşünmüştüm.
İçtimaî heyette, topluluğa âit heyette ,umumi cereyana yani yaratılış cereyanına zıt hareket etmemek lazımdır.

Ben yanlış yapmaktan endişe ettiğim için doğr anlamamışım. Allah razı olsun Abi.

Muhabbetle

muhakematçı Nickli Üyeden Alıntı

dünyevi işler ile uhrevi işler; neden bu kadar birbirinden ayrı olmak zorunda ki? islamiyet nedir ki? sadece namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermektir öyleyse? halbuki islamiyet, hayattır, yaşamanın ta kendisidir. O nun içinde çalışmak da vardır. evine rızık getirmek te...elbette, çalışmak için işinizin ehli olmalısınız değil mi?o halde işinin ehli olmak, sadece dünyanın değil; ahiretin işidir aynı zamanda...siz namazınız kadar, işinizin de ehli olmalısınız ki, takva da ileri gidebilesiniz... etrafınıza biraz bakın! hangi ayyaş işinde mahir? hangi dinsiz, dünya işlerine hakim? ( hile ve dalkavuklukla başa geçmişlerdir o ayrı!! )hayır , hayır, hayır! dinle, dünya birbirinden ayrı düşünülemez....salih birisi, sadece namazı ile abdesti ile salih olamayacaktır. islam sadece namazdan ibaret değildir...keza, mahir birisi de islamın o disipline olmuş o mükemmel kanunlarından hangi kanunu bulacak ta, dünyaya muvaffak olacaktır?hayır ,hayır... bu ayrıksı (din- dünya ayrımı) düşünceler, üstad 'ın medar- ı nazarı olamaz.bir elime dünyamı; diğer elime ahiretimi aldım; tek dünyalılar karşıma çıkmasın!

İlk yazınla bu yazı arasında taban taban zıt bir mana ortaya çıkıyor. Ben mi yanlış okuyorum.

bakınız! aslında ben iki yazıda da aynı şeyi anlatıyorum. farklı bi şiyi değil. sanırım, ikinci yazımda ben anlatmak istediğimi tam anlatamadım! ikinci yazıda dediğim şuydu: uhraya yönelik amel ve iyi davranışların zaten dünyevi işlerde de amil olduğuydu...ahirete müteallik her yaptığımız şey aslında bizim dünyamızı da saadet- resan edecek hareketlerdi/ amellerdi... ben bunu anlatmak istemiştim.yani salih birisinin; dünyada da muvaffak olacağına inanıyorum. bana göre salih birisi, dünyada da en öndeki kişidir. nasıl ki bir nur talebesi, sınıfının birincisidir. memursa, dairede örnek gösterilen kişidir. vs. vs...birinden salih diye bahsediliyor da, o kişi mahir değilse benim o kişinin salahatinden de şüpheme neden olur!salahat ve mahareti birbirinden ayrı düşünemiyorum vesselam... anlatmak istediğim buydu aslında.bir elime dünyamı; diğerine ahiretimi aldım, tek dünyalılar karşıma çıkmasın, her şeyi anlatmıyor mu????