+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 15

Konu: Mevcudattaki Sebeb-i Muhabbet Olan Hüsün

  1. #1
    Ehil Üye karatoprak1975 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Yaş
    48
    Mesajlar
    1.126

    Standart Mevcudattaki Sebeb-i Muhabbet Olan Hüsün

    Evet, mevcudatta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemal, umumiyetle Bâkî-i Hakikînin hüsün ve ihsan ve kemâlât?n?n işârât? ve çok perdelerden geçmiş zay?f gölgeleridir, belki cilve-i Esmâ-i Hüsnân?n gölgelerinin gölgeleridir.


    Yukar?da vermiş olduğu al?nt?y? biraz açarm?s?n?z bilhassa alt?n? işaretlediğim yerin ne manaya geldiğini öğrenmek istiyorum

  2. #2
    Ehil Üye elff - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Kocaeli
    Mesajlar
    4.016

    Standart

    Kainattaki Allah dışındaki bütün varlıklardaki bize kendini sevdiren güzellik ve kemalat Allah'ın isimlerinin o varlıkta yansımasıdır.
    Gölgenin gölgesi nasıl olabilir? Mesela Rabbim "Nur" ismini perdeli olarak güneşe yansıtmış. güneşteki ışığın gölgesi aya düşmüş. Aydan da gece bize yansımış.
    Düşünürsek, aydaki ışıktan bizim istifademiz güneşten istifademize hiç benzemiyor,ısıtmıyor mesela, güneş gibi aydınlatamıyor. Çünkü gölgenin gölgesinin gölgesi.Güneşin ışığının ışıl ışıl aydınlatması nerede, ayın aydınlatması, ışığı nerede?

    Allah'ın bu kainattaki varlıklardaki tecellileri de böyle.Mevcudat fani olduğu için esmayı yansıtabilmesi de çok kısıtlı.Nasıl paslı, bozuk bir ayna karşısındaki zatın güzelliğini tam anlamıyla gösteremezse,fani, zevale giden varlıkların da tam olarak yansıtması mümkün değil.

    Nasıl bir insanın kemalatı onun gölgesinde tam olarak yansımaz, güzelliği onun gölgesiyle sınırlandırılamaz.O güzelliğin gölgede çok az bir kısmı farkedilebilir.
    Allah'ın isimlerinin yansımaları da böyle

    (Varlıklar içinde, o güzelliği, o isimleri en güzel yansıtan, yani en parlak ayna da Peygamber Efebdimiz aleyhisselatü vesselam olsa gerek.)


    Bir zatı güzel diye sevebiliriz, ama o zattaki güzellik "Cemil" isminin perdelerden geçmiş zayıf bir gölgesidir.O kişinin zatına ait değildir.Gölgesindeki cemal bize kendini bu kadar sevdiriyorsa, kendi Zatının cemali kim bilir nasıldır?Sıfatın asıl sahibine bakmalı o yüzden.

    Hüsün sahibi diye sevdiğimiz bir varlığı kaybetsek bile, sadece aynayı kaybetmişsizdir, asıl güzellik sahibi başka başka aynalarda güzelliğini yansıtacaktır.

    Bir insanı ilim sahibi diye sevebiliriz, o kişideki bizi kendine sevdiren sıfat Allah'ın "Alim" isminin yine gölgesinin gölgesidir.Gerçek ilim Allah katındadır.O bildirirse, yansıtırsa görülür.


    Bu mesele Ya Baki entel baki konusunda geçiyor, o konuyla bağlantı kurarsak:

    Aya takılamak gerek, ay gözden kayboldu diye feveran etmemek gerek.çünkü ay ışığını ancak güneş ona yansıttığı sürece verebilir, aya gidersek kendisinin aslında karanlık olduğunu, zatından ışıklı olmadığını görürüz.Asıl ışık vereni bulmalıyız.

    Onun gibi tüm mevcudattaki hüsün fani birer gölgeyse, onlara takılmamalı, zevalleriyle üzülmemeli,o esmanın gerçek sahibine yönelmeli, O'nun varlığıyla ferah buluruz.

    Mevcudattaki güzellikleri de O'ndan geldiğini bilerek Allah adına severiz.O zaman o varlıkların zevali bizi üzmez çünkü, madem isimlerin asıl sahibi ebedi, Madem Allah var, herşey var.
    İmân, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi İmân ve duâdır.

    ***


    ....Sevgili Üstâdım, evvelce arz ettiğim vech ile, ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum.


    O da, üstâdım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i memuriye-i mânevîsini îfâ etmekle kendilerine pek cüz'î bir yardım ve Kur'ân hesâbına cüz'î bir hizmetkârlıktan ibârettir....



    ***


  3. #3
    Ehil Üye BiKeS_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Mesajlar
    2.770

    Standart

    Alıntı elff Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Kainattaki Allah d?ş?ndaki bütün varl?klardaki bize kendini sevdiren güzellik ve kemalat Allah'?n isimlerinin o varl?kta yans?mas?d?r.
    Gölgenin gölgesi nas?l olabilir? Mesela Rabbim "Nur" ismini perdeli olarak güneşe yans?tm?ş. güneşteki ?ş?ğ?n gölgesi aya düşmüş. Aydan da gece bize yans?m?ş.
    Düşünürsek, aydaki ?ş?ktan bizim istifademiz güneşten istifademize hiç benzemiyor,?s?tm?yor mesela, güneş gibi ayd?nlatam?yor. Çünkü gölgenin gölgesinin gölgesi.Güneşin ?ş?ğ?n?n ?ş?l ?ş?l ayd?nlatmas? nerede, ay?n ayd?nlatmas?, ?ş?ğ? nerede?

    Allah'?n bu kainattaki varl?klardaki tecellileri de böyle.Mevcudat fani olduğu için esmay? yans?tabilmesi de çok k?s?tl?.Nas?l pasl?, bozuk bir ayna karş?s?ndaki zat?n güzelliğini tam anlam?yla gösteremezse,fani, zevale giden varl?klar?n da tam olarak yans?tmas? mümkün değil.

    Nas?l bir insan?n kemalat? onun gölgesinde tam olarak yans?maz, güzelliği onun gölgesiyle s?n?rland?r?lamaz.O güzelliğin gölgede çok az bir k?sm? farkedilebilir.
    Allah'?n isimlerinin yans?malar? da böyle

    (Varl?klar içinde, o güzelliği, o isimleri en güzel yans?tan, yani en parlak ayna da Peygamber Efebdimiz aleyhisselatü vesselam olsa gerek.)


    Bir zat? güzel diye sevebiliriz, ama o zattaki güzellik "Cemil" isminin perdelerden geçmiş zay?f bir gölgesidir.O kişinin zat?na ait değildir.Gölgesindeki cemal bize kendini bu kadar sevdiriyorsa, kendi Zat?n?n cemali kim bilir nas?ld?r?S?fat?n as?l sahibine bakmal? o yüzden.

    Hüsün sahibi diye sevdiğimiz bir varl?ğ? kaybetsek bile, sadece aynay? kaybetmişsizdir, as?l güzellik sahibi başka başka aynalarda güzelliğini yans?tacakt?r.

    Bir insan? ilim sahibi diye sevebiliriz, o kişideki bizi kendine sevdiren s?fat Allah'?n "Alim" isminin yine gölgesinin gölgesidir.Gerçek ilim Allah kat?ndad?r.O bildirirse, yans?t?rsa görülür.


    Bu mesele Ya Baki entel baki konusunda geçiyor, o konuyla bağlant? kurarsak:

    Aya tak?lamak gerek, ay gözden kayboldu diye feveran etmemek gerek.çünkü ay ?ş?ğ?n? ancak güneş ona yans?tt?ğ? sürece verebilir, aya gidersek kendisinin asl?nda karanl?k olduğunu, zat?ndan ?ş?kl? olmad?ğ?n? görürüz.As?l ?ş?k vereni bulmal?y?z.

    Onun gibi tüm mevcudattaki hüsün fani birer gölgeyse, onlara tak?lmamal?, zevalleriyle üzülmemeli,o esman?n gerçek sahibine yönelmeli, O'nun varl?ğ?yla ferah buluruz.

    Mevcudattaki güzellikleri de O'ndan geldiğini bilerek Allah ad?na severiz.O zaman o varl?klar?n zevali bizi üzmez çünkü, madem isimlerin as?l sahibi ebedi, Madem Allah var, herşey var.
    foruma her geldiğimde bak?yordum soruyu cevaplayan var m? diye Allah raz? olsun..

    Yâ Rab, garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,


    Bî-ihtiyarem, el-aman-gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhî!




  4. #4
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    "Esma-? ilahiyyenin gölgelerinin gölgesi "kavram? vahdeti vücudla alakl? bir şey

    Esma-? ilahiyyenin gölgeleri ilmi ilahiyyedeki vücudu yani ayan-? sabitelerdir, Ayan-? sabitelerin gölgeleri ise alem-i şehadetteki mahlukat oluyor.

    Bu konuyu derinlemesine merak eden kardeşler Ayan-? Sabite kavram?n? arşt?rs?n.
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  5. #5
    Ehil Üye karatoprak1975 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Yaş
    48
    Mesajlar
    1.126

    Standart

    Elff abla sağolas?n?z hem çok güzel hem anlamam? kolaylaşt?racak aç?klamalarda bulunmuşsunuz Allah raz? olsun

  6. #6
    Ehil Üye BiKeS_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Mesajlar
    2.770

    Standart

    Alıntı bilal-i sivasi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    Bu konuyu derinlemesine merak eden kardeşler Ayan-ı Sabite kavramını arştırsın.

    Ayan-ı sabite ne demektir?



    Muhyiddin Arabî hazretleri, eşyanın ezelden beri Allah’ın ilminde sabit olan mahiyetlerine “ayan-ı sabite” demiştir.

    Seyyid Şerif Cürcanî hazretleri ise, Tarifat adlı eserinde, bir şeyin ilâhî ilimde teşekkül eden hâline “mahiyet,” yaratılarak haricî vücut giymiş hâline de “hakikat” demektedir. Buna göre, “ayan-ı sabite” eşyanın mahiyetleridir.

    Ayan-ı sabite değişmez, kaybolmaz. Zira, Allah unutmaktan münezzehtir. Zaten sabit olmanın mânâsı da budur.

    Nur Külliyatında, “ayan-ı sabite” için “mevcudat-ı ilmiye” tabiri kullanılır. Yine Nur Külliyatında, mahlukatın ölümle yok olmadıkları, “daire-i kudretten daire-i ilme geçtikleri” kaydedilir.

    O hâlde, ayan-ı sabite mutlak mânâda “yok” değillerdir, ama henüz yaratılmadıkları için de “varlık” diye adlandırılmazlar. Bunlar, yaratıldıklarında ilim dairesinden kudret dairesine geçmiş olurlar ve onlara artık “mahluk” denilebilir.

    Cenâb-ı Hakk, insan ruhuna birçok ilâhî hakikati keşfedecek manevî âletler, hisler, duygular, hâller yerleştirmiştir : Biz, bir cümleyi önce zihnimizde teşekkül ettiririz. Böylece o cümle mutlak mânâda yokluktan kurtulmuş olur, ama ona “yazı” da diyemeyiz, zira haricî âlemde kendini henüz göstermemiştir. O cümleyi yazmayı irade edip, kudretimizi de bu yönde sarf ettiğimiz takdirde, cümlemiz yokluktan kurtularak varlık âlemine çıkar ve “yazı” adını alır. Cümlenin ilmimizdeki ilk hâli onun mahiyetidir, bu mahiyet ayan-ı sabiteye misâl olabilir. Yazıldıktan sonraki hâli ise hakikattir, bu yazı da âlemdeki mahluklara bir misâl olarak düşünülebilir.

    Muhyiddin-i Arabî Hazretleri eşya arasındaki farklılıkları, a’yan-ı sabitelerin farklı oluşlarıyla izah eder.

    Cenâb-ı Hakk’ın zâtı birdir ama isimleri yüzlerce, binlercedir. Hatta bazı zâtlara göre ilâhî isimler sonsuzdur. İşte bu isimler arasındaki farklılık, onların tecelligâhı olacak varlıkların da farklı mahiyette olmalarını zarurî kılmıştır.

    Ayan-ı sabitenin “esmâ-i ilâhiyyenin gölgeleri,” oldukları kabul edilir. Bu gölgeler isimlerden haber verirler, ama onlara benzemezler. Bunların müstakil bir varlıkları yoktur. İlim dairesindeki taş, sert olmadığı gibi, ilim dairesindeki insan da hayat sahibi değildir.

    Mahlukat için “esmânın gölgelerinin gölgeleri” denilmekte ve “gölgenin gölgesi” için şöyle bir misâl de verilmektedir:

    Güneşin aynadaki aksi, onun gölgesi makamındadır, yani ondan haber verir ve varlık mertebesi itibariyle onun varlığına nispetle gölge gibi zayıf kalır. O aynayı bir başka aynaya karşı tuttuğumuzda bu ikinci aynada birinci aynadaki “gölge güneş” tecelli eder. İşte bu ikinci tecellinin varlık derecesi ise “gölgenin gölgesi” kadardır.

    araştırdım...

    Yâ Rab, garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,


    Bî-ihtiyarem, el-aman-gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhî!




  7. #7
    Gayyur ersen64 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Mesajlar
    75

    Standart 18. pencereden.

    Nasıl mükemmel, muntazam, san'atlı, saray gibi bir eser, bilbedâhe muntazam bir fiile delâlet eder. Yani bir bina bir dülgerliğe delâlet eder. Ve mükemmel, muntazam bir fiil, bizzarure, mükemmel bir fâile ve mâhir bir ustaya, bir dülgere delâlet eder. Ve mükemmel usta ve dülger ünvanları, bilbedâhe, mükemmel bir sıfata, yani san'at melekesine delâlet eder. Ve mükemmel sıfat ve o mükemmel meleke-i san'at, bilbedâhe, mükemmel bir istidadın vücuduna delâlet eder. Ve mükemmel bir istidad ise, âlî bir ruh ve yüksek bir zâtın vücuduna delâlet eder.
    Öyle de, zeminin yüzünü, belki kâinatı dolduran müteceddid eserler, bilbedâhe, gayet derece-i kemâlde bulunan ef'âli gösteriyor. Ve şu nihayet derecedeki intizam ve hikmet dairesindeki ef'âl, bilbedâhe, ünvanları ve isimleri mükemmel olan bir fâili gösteriyor. Çünkü, muntazam, hakîmâne fiiller fâilsiz olmadığı, katiyen mâlûm. Ve son derece mükemmel ünvanlar, o fâilin son derece kemâldeki sıfatlarına delâlet eder. Çünkü, fenn-i sarfça, nasıl ism-i fâil masdardan yapılır; öyle de, ünvanların ve isimlerin dahi masdarları ve menşe'leri sıfatlardır. Ve son derece-i kemâlde sıfatlar, şüphesiz son derece mükemmel olan şuûnât-ı zâtiyeye delâlet eder. Ve kabiliyet-i zâtiye, tâbir edemediğimiz o mükemmel şuûn-u zâtiye, bihakkalyakîn hadsiz derece-i kemâlde olan bir Zâta delâlet eder.
    İşte, bütün âlemdeki âsâr-ı san'at ve bütün mahlûkat, herbiri birer eser-i mükemmel olduğundan, herbiri bir fiile ve fiil ise isme, isim ise vasfa ve vasıf ise şe'ne ve şe'n ise zâta şehâdet ettikleri için, masnuât adedince, birtek Sâni-i Zülcelâlin vücûb-u vücuduna şehâdet ve ehadiyetine işaret ettikleri gibi; heyet-i mecmûası ile, silsile-i mahlûkat kadar kuvvetli bir tarzda, bir mi'rac-ı mârifettir, hiçbir cihette içine şüphe girmeyen müteselsil bir bürhan-ı hakikattir.

    • İttihad, imtizac-ı efkârdır. İmtizâc-ı efkâr, mârifetin şua-ı elektriğiyle olur.
    • ALLAH'A TEVEKKÜL EDENE, ALLAH KAFİDİR.


  8. #8
    Gayyur ersen64 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Mesajlar
    75

    Standart 10.lema 22. sözden..

    Elhâsıl: Şu kitâb-ı kebîr-i kâinat, nasıl ki vücud ve vahdete dâir âyât-ı tekviniyeyi bize ders veriyor; öyle de, o Zât-ı Zülcelâlin bütün evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliyesine de şehâdet eder ve kusursuz ve noksansız Kemâl-i Zâtîsini ispat ederler. Çünkü, bedihîdir ki, bir eserde kemâl, o eserin menşe' ve mebdei olan fiilin kemâline delâlet eder. Fiilin kemâli ise, ismin kemâline; ve ismin kemâli sıfatın kemâline; ve sıfatın kemâli şe'n-i zâtînin kemâline; ve şe'nin kemâli o zât-ı zîşuûnun kemâline hadsen ve zarûreten ve bedâheten delâlet eder.
    Meselâ, nasıl ki kusursuz bir kasrın mükemmel olan nukuş ve tezyinâtı, arkalarında bir usta ef'âlinin mükemmeliyetini gösterir; o ef'âlin mükemmeliyeti, o fâil ustanın rütbelerini gösteren ünvanları ve isimlerinin mükemmeliyetini gösterir; ve o esmâ ve ünvanlarının mükemmeliyeti, o ustanın sanatına dâir sıfatlarının mükemmeliyetini gösterir; ve o sanat ve sıfatlarının mükemmeliyeti, o sanat sahibinin şuûn-u zâtiye denilen kabiliyet ve istidad-ı zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterir; ve o şuûn ve kabiliyet-i zâtiyenin mükemmeliyeti, o ustanın mahiyet-i zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterdiği misilli; aynen öyle de, şu kusursuz, fütursuz, sırrına mazhar olan şu âsâr-ı meşhude-i âlem, şu mevcudât-ı muntazama-i kâinatta olan san'at ise, bilmüşâhede, bir Müessir-i Zi'l-iktidarın kemâl-i ef'âline delâlet eder; o kemâl-i ef'âl ise, bilbedâhe o Fâil-i Zülcelâlin kemâl-i esmâsına delâlet eder; o kemâl ise, bizzarûre o esmânın Müsemmâ-i Zülcemâlinin kemâl-i sıfâtına delâlet ve şehâdet eder; o kemâl-i sıfat ise, bilyakîn o Mevsuf-u Zülkemâlin kemâline delâlet ve şehâdet eder; o kemâl-i şuûn ise, bihakkalyakîn o Zîşuûnun kemâl-i zâtına öyle delâlet eder ki, bütün kâinatta görünen bütün envâ-ı kemâlât, Onun kemâline nisbeten sönük bir zıll-i zaif sûretinde âyât-ı kemâli ve rumuz-u celâli ve işârât-ı cemâli olduğunu gösterir.

    • İttihad, imtizac-ı efkârdır. İmtizâc-ı efkâr, mârifetin şua-ı elektriğiyle olur.
    • ALLAH'A TEVEKKÜL EDENE, ALLAH KAFİDİR.


  9. #9
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    "Evet, bu kâinat, nihayetsiz bir hüsün ve cemal-i sermedinin ayinesidir. Ve cilveleri ve kâinattaki bütün cemal ve kemal ve güzellikler, o sermedi hüsünden gelir ve ona intisapla güzelleşir, kıymeti yükselir." 15.şua

  10. #10
    Biz
    Biz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Yasaklı Üye Biz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    1.668

    Standart

    "Nurun gelmesi elbette nuranîden ve vücud vermesi her halde mevcuttan ve ihsan ise gınâdan ve sehavet ise servetten ve talim ilimden gelmesi bedihî olduğu gibi, hüsün vermek dahi hasenden ve güzelleştirmek güzelden ve cemal vermek cemilden olabilir, başka olamaz.

    İşte bu hakikate binaen İmân ederiz ki, bu kâinattaki görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki, bu mütemâdiyen değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatıyla aynadarlık dilleriyle o güzelin cemâlini tavsif ve târif eder." 4.şua

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Hüsün ve cemal görmek ve görünmek ister.
    By fanidünya... in forum Resim - Fotoğraf Galeri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 06.12.19, 06:09
  2. Sebeb-i Telif
    By ecma in forum Şiirler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.12.11, 23:57
  3. Ruhun Sersemleşmesine Sebeb Olan İnce Noktalar...?
    By MuM in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 79
    Son Mesaj: 11.08.08, 18:21
  4. 20.Lem'a 6.Sebeb
    By zahid in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.12.07, 21:19
  5. Sebeb-i Hüznüm
    By mirkat in forum Edebiyat
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.07.07, 12:37

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0