+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 11

Konu: Fısk ve Fıskın Menşei

  1. #1
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart Fısk ve Fıskın Menşei

    Fısk konusu “İşârâtü'l-İ'câz” da çok güzel bir şekilde işlenmiştir. Bizlerde” Bakara suresi:27” ve İşârâtü’l-İ'câz’ı merkeze alarak bu konuyu incelemeye çalıştık.

    Fısk Bakara suresinde şöyle geçmektedir:” O fasıllar ki, Allaha verdikleri sözü bozar, Allah’ın akrabalar ve mü’minler riayet edilmesini emrettiği bağları keser ve yeryüzünde fesat çıkarırlar.(Bakara suresi:27)”

    Fısk; Hak yoldan veya hak yolundan çıkmak, Allaha karşı isyan etmektir.

    Fısk, alem-i ervahta Rabbimizin;”Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabına karşı ruhların;”Evet, Rabbimizsin.” Ahdini ve sözleşmesini bozmaktır.

    Fısk, Allah’a karşı verilen sözden caymak ve Allah’ın emirlerini tanımamaktır.

    Fısk, kainattaki delilleri ve Rabbimizin bürhanlarına muhalefet ve fıtraten verilen söze ihanettir ve tekziptir. Çünkü Allah Kur’anda bu sözü verdiğimizi bize bildiriyor. İnsan fısk ile Allah’ın delilini yalanlıyor ve verdiği ahdini hatırlamıyor duruşu ile yani fısk ile fıtratını ve Kur’an’daki ihbarın muhalefetine çalışıyor.

    Fısk, insanın nefsinin ve ruhunun maraz ve hastalığa sapmasıdır.

    Fısk, insanın ruhuna yerleştiren ve o ruhun yaşayabilmesi için deruhte edilen kuvvelerin aşırılıkları ve emir dairesi dışına çıkılmasıdır.

    Fısk,” kuvve-i sebuiye-i gadabiye, kuvve-i şeheviye-i behimiye ve kuvve-i akliye-i melekiye” kuvvelerinin ifrat ve tefritinden neşet eder.

    Fısk, Rabbimizin rızasının haricinde yaşamak, istikamet üzeri olmaktan ayrılmak, cadde-i Kübra-i Kur’an’iyeden çıkma halidir.

    Fısk, aile ve sosyal hayatın rabıtalarını bozan, beşeriyeti ifsad eden, maddi ve manevi bağları koparan fesat halleri ve davranışlarıdır.

    Fısk ile insan önce Allah’a olan sözünden cayar, sonra akraba ve müminler arasında Allah’ın emrettiği bağları bozar ve en sonunda yeryüzünde fesad çıkararak habis bir duruş sergiler.
    Fıska düşen insan ahretini dünyaya feda eder ve ebedi helakete yuvarlanır. Hidayeti dalalete tebdil eder. Hüsrana uğrayanlardan olur.

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  2. #2
    Yasaklı Üye celine - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2008
    Mesajlar
    390

    Standart

    Allah razı olsun çok güzel hazırlanmış....

    Arz, takva üzerine tesis edilmiş bir mescid hükmündedir.iş.ic

  3. #3
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Risale-i Nurlardan "FISK" ile ilgili yerleri ekleyelim ve tefekkürlerimize devam edelim inşallah.

    İBADET ne büyük bir ticaret ve saadet,fısk ve sefahet ne büyük bir hasâret ve helâket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle; (Üçüncü Söz)

    Fısk ve sefahet yolu ise-hattâ fâsıkın itirafıyla dahi-menfaatsiz olduğu halde, ondan dokuz ihtimalle şekavet-i ebediye helâketi bulunduğu, icmâ ve tevatür derecesinde hadsiz ehl-i ihtisasın ve müşahedenin şehadetiyle sabittir ve ehl-i zevkin ve keşfin ihbaratıyla muhakkaktır.( Üçüncü Söz)

    Ve fısk ve sefahete seni teşvik eden şeytana ve o adama dersin: Eğer ölümü öldürüp zevâli dünyadan izale etmek ve aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle, dinleyelim. Yoksa, sus!( Yedinci Söz)
    Fısk çamuruyla mülevves olan medeniyet, insanları da o çamurla telvis ediyor.( Mesnevî-i Nuriye - Zerre)

    Şirk ve dalâletin ve fısk ve sefahetin yolu, insanı nihayet derecede sukut ettiriyor. Hadsiz elemler içinde nihayetsiz ağır bir yükü, zayıf ve âciz beline yükletir.( Otuz İkinci Söz)

    İkinci fırka ise, kuvve-i gadabiyenin galebe ve tecavüzüyle tecavüz ederek ahkâmın terkiyle zulüm ve fıska düşmüşlerdir: Yahudilerin temerrüdü gibi. Zulüm ve fıskta hasis ve hayırsız bir lezzet görüldüğünden, onlardan nefis teneffür etmez. Kur'ân-ı Kerim, o zulmün âkıbeti olan gadab-ı İlâhîyi zikretmiştir ki, nefisleri o zulüm ve fısktan tenfir ettirsin."( İşârâtü'l-İ'câz - Fâtiha Sûresi)

    Halbuki, küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.( Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 103)

    "Dalâlete gidenler, fâsıklardır. Dalâletlerinin menşei de fısktır. Fıskın sebebi ise kisbleridir. Suç onlarda olup, Kur'ân'da değildir. Dalâleti halk etmek, yaptıklarının cezası içindir."( İşârâtü'l-İ'câz)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  4. #4
    Ehil Üye gulsah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    2.641

    Standart

    [quote=Abdulbaki;171851]


    Halbuki, küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.
    ( Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 103)

    Biraz konuyu bölücem sanırım hakkınızı helal edin , yukarıdaki itab merak ettiğim bir mevzuya temas etti :


    Bu bölümde '' fıska rıza da fısktır '' uyarısında bazen ikilemde kalıyoruz.
    Şöyle ki çevremizde bir günaha meyleden ve işlemek talebinde bulunan kimselere herzaman dil ile müdahelede bulunamıyoruz.Tam da bu noktada kalben buğz etmek dahi imandandır hadis-i şerifi aklımıza geliyor ama benim sormak istediğim şu ki :
    Dil ile uyarıda bulunmaya hiç bir engel olmadığı halde yinede kelben buğz ile yetinsek bu hal ' işlenen fıska bütünü ile olmasa da kısmen bizim açımızdan yol vermek ' oluyor ve bundan da sanki o fıska rıza gösteriyoruz gibi bir halet oluşuyor.

    Acaba zorunlu bir engel olmadığı halde dil ile uyarmada gösterdiğimiz tenbellikte kalben buğz etmek mesuliyetten kurtarır mı ?
    Böyle bir durumda işlenen fısk' dan bizde sorumlu oluyor muyuz ?


    ''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.

    Ben ise :

    gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''

    Said Nursi


  5. #5
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Alıntı Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Halbuki, küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.( Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 103)
    Yukarıdaki "fıska rıza fısktır" cümlesi için şu izahatı yapmaya çalışalım inşallah.Doğrusunu Allah bilir.

    Öncelikle Emirdağ lahikasından bir bölüm alalım ve öyle devam edelim.

    "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." En'âm Sûresi, 6:164; İsrâ Sûresi, 17:15; Fâtır Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi, 39:7.)nass-ı kat'îsiyle, Kur'ân'ın bir kanun-u esasîsi muhabbet ve uhuvvet-i hakikiyeyi temin eden ve bu millet-i İslâmiyeyi ve memleketi büyük tehlikeden kurtaran bu kanun-u esasî ki, "Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye iki Harb-i Umumînin gösterdiği tahribatın emsaliyle, esfel-i sâfilîn olan o vahşî irticaa düşecek.(Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 70 )

    "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." ayeti Kur'anda dört surede geçmektedir.Bu ayeti Üstadımız şöyle tefsir etmektedir."Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil."

    Şimdi buraya göre bir izah yapmaya çalışırsak çevremizde fıska giren insanlara karşı nasıl davranmamız gerekir.

    Öncelikle fıskın mahiyetini ilk mesajımızda izah etmeye çalıştık ve daha devam da edeceğiz inşallah.

    Bizler fıska giren insanların öncelikle bu fıska girişlerinin menşeini öğrenip ve fıskın Allah ile yapılan ahdin ve sözleşmenin bozulması olduğunu bilmeliyiz.

    Öyleyse fısk Allah'ın ruhumuza derc etmiş olduğu kuvvelerin ifrat ve tefridinden neşet etmektedir ve bu kuvveler "kuvve-i sebuiye-i gadabiye, kuvve-i şeheviye-i behimiye ve kuvve-i akliye-i melekiye” duygularının ifrat ve tefritleri olan zulümlerdir.

    O halde fısk aynı zamanda vasat olan " kuvve-i sebuiye-i gadabiye, kuvve-i şeheviye-i behimiye ve kuvve-i akliye-i melekiye” duygularından kayma ve istikametten çıkmadır.

    Bizler "Allah'ın emirlerini anlatmak,nehiylerinden de sakındırmak" olan vazifemizi ve tebliğimizi yaparız.Ancak fıska girmek kişinin iradesi ve isteği ile olduğu için bu fıskı kabul etmeyiz ve kesinlikle fısk olan zulme ortak olmayız.Onun için de öncelikle gücümüz yeterse elimizle(Bu kalem tutan el de olabilir.Yazarak,çizerek...),dilimiz ve sözümüzle ve bunu da yapamazsak kalben taraf olmayarak ve o fıska buğz ederk safımızı belli ederiz.Çünkü ayette Allah bizi başkalarının günahından mesul tutmuyor.Ancak Üstadımızın şu izahı da çok manidardır."Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil."Demek oluyorki günah işleyen kişilere taraftar olmak bizi ahirette mes'ul edecektir.

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  6. #6
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    "O fasıklar ki, Allaha verdikleri sözü bozar, Allah’ın akrabalar ve mü’minler riayet edilmesini emrettiği bağları keser ve yeryüzünde fesat çıkarırlar."(Bakara suresi:27)


    Fısk, hakdan udul, ayrılmak, hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terk etmektir. Fıskın menşei, kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş'et eder. ( İşârâtü'l-İ'câz)

    Öyleyse İşârâtü'l-İ'câz'dan "kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye
    , kuvve-i şeheviye " kuvvlerinin "ifrat,tefrit ve vasat" mertebelerini inceleyelim.

    Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin,
    · Birincisi, menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye,
    · İkincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye,
    · Üçüncüsü, nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir.

    Lâkin, insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi,
    · tefrit,
    · vasat,
    · ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.

    Meselâ,kuvve-i şeheviyenin
    · tefrit mertebesi humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti,iştihası yoktur.
    · İfrat mertebesi fücurdur ki, namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur.
    · Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yoktur.

    Ve keza, kuvve-i gadabiyenin
    · tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar.
    · İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür.
    · Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.

    Ve keza, kuvve-i akliyenin
    · tefrit mertebesi gabâvettir ki, hiçbir şeyden haberi olmaz.
    · İfrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur.
    · Vasat mertebesi ise hikmettir ki, hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eder.

    Hülâsa: Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür(humud,fücur,cebanet,tehevvür,gabâvet,cerbeze), üçü adl ve adalettir( iffet,şecaat,hikmet). Sırat-ı müstakimden murad, şu üç mertebedir.( iffet,şecaat,hikmet). ( İşârâtü'l-İ'câz)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  7. #7
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Hülâsa: Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür
    • (humud,
    • fücur,
    • cebanet,
    • tehevvür,
    • gabâvet,
    • cerbeze),
    İşte yukarıda saydığımız altı mertebe "Fıskın menşeidir ve kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş'et eder."

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  8. #8
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Evet, ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani, sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlâhiye hükmündedir. O delâile muhalefet eden, Cenab-ı Hakla fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur.

    Ve keza ifrat ve tefrit, hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intaç eden esbaptandır. Buna, fıskın birinci sıfatı olan “Allaha verdikleri sözü bozar. (Bakara suseri:27) “cümlesiyle işaret edilmiştir.

    Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimaiyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet, bu âmiller hayat-ı içtimaiyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları, kanunları keser, atar. Evet, şehvet veya gazap, haddini aşarsa, ırz ve namuslar payimâl olur, mâsumlar mahvolur. Buna da, fıskın ikinci sıfatı olan “Allah’ın akrabalar ve mü’minler riayet edilmesini emrettiği bağları keser.(Bakara suresi:27)”cümlesiyle işaret edilmiştir.

    Ve keza, dünya nizamının bozulmasını intaç edip fesat ve ihtilâle sebebiyet veren iki ihtilâlcidirler. Buna dahi, fıskın üçüncü sıfatı olan “ve yeryüzünde fesat çıkarırlar.(Bakara suresi:27) ”cümlesiyle işaret edilmiştir.
    Evet, fâsık olan kimsenin kuvve-i akliye ve fikriyesi itidali kaybedip safsatalara düşerse, itikadâta ait rabıtaları kesmekle, hayat-ı ebediyesini yırtar, atar.

    Ve keza, kuvve-i gazabiyesi hadd-i vasatı tecavüz ederse, hayat-ı içtimaiyenin hem yüzünü, hem astarını yırtar, altüst eder.
    Ve keza, kuvve-i şeheviyesi haddi aşarsa, heva-i nefse tâbi olur, kalbinden şefkat-i cinsiye zâil olur. Kendisi berbat olacağı gibi başkalarını da berbat edecektir. Bu itibarla, fâsıklar hem nev'inin zararına, hem arzın fesadına çalışmış olur.

    Zarar ve hüsrana maruz kalanlar,ancak onlardır.(Bakara suresi:27)”Bu cümle, evvelki cümlenin neticesi ve aynı zamanda tekididir.

    Şöyle ki:
    Evvelki cümlede ahdi bozmak, sıla-i rahmi kesmek, arzda fesat yapmak gibi fasıkın cinayetlerini korkunç bir şekilde söyledikten sonra, bu cümlede evvelki tehdit ve korkuyu tekit için, fâsıkın cinayetlerinin netice ve cezasını şöyle beyan etmiştir: "O fâsıklar, âhiretlerini verip dünyayı aldıkları gibi, hidayeti dalâletle tebdil eden kafasız adamlardır."( İşârâtü'l-İ'câz)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  9. #9
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acip ve lâtif bir mizaçla yaratılmıştır. O mizaç yüzünden, insanda çeşit çeşit meyiller, arzular meydana gelmiştir. Meselâ, insan, en müntehap şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, ziynetli şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.

    Şu meyillerin iktizası üzerine, yiyecek, giyecek ve sair hacetlerini istediği gibi, güzel bir şekilde tedarikinde çok san'atlara ihtiyacı vardır. O san'atlara vukufu olmadığından, ebnâ-yı cinsiyle teşrik-i mesai etmeye mecbur olur ki, herbirisi, semere-i sa'yiyle arkadaşına mübadele suretiyle yardımda bulunsun ve bu sayede ihtiyaçlarını tesviye edebilsinler.

    Fakat insandaki kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i akliye Sâni tarafından tahdit edilmediğinden ve insanın cüz-ü ihtiyarîsiyle terakkîsini temin etmek için bu kuvvetler başıboş bırakıldığından, muamelâtta zulüm ve tecavüzler vukua gelir. Bu tecavüzleri önlemek için, cemaat-i insaniye, çalışmalarının semerelerini mübadele etmekte adalete muhtaçtır.
    Lâkin her ferdin aklı, adaleti idrakten âciz olduğundan, küllî bir akla ihtiyaç vardır ki, fertler, o küllî akıldan istifade etsinler. Öyle küllî bir akıl da ancak kanun şeklinde olur. Öyle bir kanun, ancak şeriattır.

    Sonra, o şeriatın tesirini, icrasını, tatbikini temin edecek bir merci, bir sahip lâzımdır. O merci ve o sahip de ancak peygamberdir.

    Peygamber olan zâtın da, zahiren ve bâtınen halka olan hâkimiyetini devam ettirmek için, maddî ve manevî bir ulviyete ve bir imtiyaza ihtiyacı olduğu gibi, Hâlıkla olan derece-i münasebet ve alâkasını göstermek için de bir delile ihtiyacı vardır. Böyle bir delil de ancak mucizelerdir.

    Sonra, Cenab-ı Hakkın emirlerine ve nehiylerine itaat ve inkıyadı tesis ve temin etmek için, Sâniin azametini zihinlerde tesbit etmeye ihtiyaç vardır. Bu tesbit de, ancak akaid ile, yani ahkâm-ı imaniyenin tecellîsiyle olur. İmanî hükümlerin takviye ve inkişaf ettirilmesi, ancak tekrarla teceddüd eden ibadetle olur.( İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 21,22)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  10. #10
    Ehil Üye ademyakup - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    8.211

    Standart

    yaratılış gayesine zıd hareket etmek fısk demektir.bunu yapana da fasık denir. fasık kimse kendisine verilen cihazları,aletleri ,his ve duygularını ifrat ve tefritte kullanmakla fısk çamuruna bulaşır. bu noktadan bakınca fısk çamuruna bulaşmış durumundayız. ben kendi alemimde bulaştığımı görüyorum. ya sizler kardeşlerim. sizdeki durum nasıl? Ama unutmayalım.hadisde varki Allah bu dini fasıklada kuvvetlendirir. üstad nefsine diyorki sen kendini o fasık bilmelisin. bizde nefsimize böyle pay verelim.
    iman insanı insan eder, belki sultan eder..

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Fıskın menşei, kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye, kuvve-i şeheviye
    By Ashab-i kehf in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 14.04.14, 19:29
  2. Tûl-i Emelin Menşei Tevehhüm-ü Ebediyettir..
    By Majâz in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 14.11.07, 13:46

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0