Konu: Mülkten Melekûta Harfi Bakış

Ey nefis! Hayr-? mahz olan vücudu sana giydiren Hal?k-? Zülcelâl sana iştihâl? bir mide verdiğinden, Rezzâk ismiyle bütün mat'umât? bir sofra-i nimet içinde senin önüne koymuştur. Sonra, sana hassâsiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi r?z?k ister. Göz, kulak gibi bütün duygular?n, eller gibidir ki, rûy-i zemin kadar geniş bir sofra-i nimeti o ellerin önüne koymuştur. Sonra, mânevî çok r?z?k ve nimetler isteyen insaniyeti sana verdiğinden, âlem-i mülk ve melekût gibi geniş bir sofra-i nimet, o mide-i insaniyetin önüne ve akl?n eli yetişecek nisbette sana açm?şt?r.

Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı

.

Hem hayatın iki yüzü, yani mülk, melekut vecihleri parlaktır, kirsizdir, noksansızdır, ulvîdir. Onun için, perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya dest-i kudret-i Rabbâniyeden çıktığını âşikâre göstermek için, sair eşya gibi zâhirî esbabı, hayattaki tasarrufât-ı kudrete perde edilmemiş bir müstesna mahlûktur. (Otuzuncu Lem'a)

Arkadaş!

Mâsum bir insana veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, beşer fehminin anlayamadığı bazı esbab ve hikmetler vardır. Yalnız, meşiet-i İlâhiyenin düsturlarını hâvi şeriat-ı fıtriye ahkâmı, aklın vücuduna tâbi değildir ki, aklı olmayan birşeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalb, his, istidada bakar. Bunlardan husule gelen fiillere, o şeriatın hükümleri tatbikle tecziye edilir. Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. Çünkü, bu musibet o muhalefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddet-i şefkat ve himâyeyi nazara almayarak, zavallı ceylânın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve himâyeye muhalefet ettiğinden, ceylâna yaptığı aynı musibete mâruz kalır.
İhtar
Kaplan gibi hayvanların halal rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriyece haramdır.

M.Nuriye

Hadsiz âlem-i misal gibi gayet geniş âlem-i melekût ve gayr-? mahdut sair uhrevî âlemlere birer mahsulât veya tezyinat veya levaz?mat gibi onlara münasip şeyleri yetiştirmek için, şu dar mezraa-i dünyada, zemin yüzünün tezgâh?nda ve tarlas?nda, Hakîm-i Zülcelâl, zerrât? tahrik edip kâinat? seyyale ve mevcudat? seyyare ederek, şu küçük zeminde o pek büyük âlemlere pek çok mahsulât-? mâneviye yetiştiriyor.

Nihayetsiz hazine-i kudretinden nihayetsiz bir seyli dünyadan ak?tt?r?p âlem-i gayba ve bir k?sm?n? âhiret âlemlerine döküyor.( Otuzuncu Söz)

Arz iki k?s?md?r: biri su, biri toprak. Su k?sm?n? şenlendiren bal?kt?r. Toprak k?sm?n? şenlendiren, insanlar?n medar-? hayat? olan ziraat, öküz iledir ve öküzün omuzundad?r. Küre-i arza müekkel iki melek, hem kumandan, hem nâz?r olduklar?ndan, elbette bal?k taifesine ve öküz nev'ine bir cihet-i münasebetleri bulunmak lâz?md?r. Belki, ve'l-ilmü indallah, o iki meleğin âlem-i melekût ve âlem-i misalde sevr ve hût suretinde temessülleri var.( On Dördüncü Lem'a)

Bugun risale dersinde şunu dinledim.
Şimdi Melaike ve ruhaniyat bahsi var 29.sözde biliyoruz ki orada bir soru sormuşlar..Melaikeler belli peki ruhaniyatlerin çeşitleri nas?ld?r?

?şte güzel kokulardan yarat?lanlar,havadan,?ş?ktan vs..ruhaniyatlar vard?r.
Ve insan nas?l kainat?n küçültülmüş bir örneği ise mesela diyor Kainattaki Levh-i Mahfuz insanki kuvve-i haf?zas?na hayaline bakt?g? gibi,?rmaklar ve denizler de insan?n vucudundaki kan dolaş?m?na bakt?g? gibi ruhaniyatlar da insanki kuvvelere bakarm?ş...Çok ilgimi çekti bu aç?klama..

Yani Ruhaniyatlar?n çeşitlerini bizim idrak edebilmemiz için kuvve-i gadabiye,kuvve-i şeheviye gibi duygular?m?z? Allah'?n emrettiği tarzda kullan?rsak,ordaki ruhaniyatlar?n hallerini müşahede edebilecek ve alemler bir bir bize aç?labilecek..6 söz de bunu gayet güzel izah ediyor.

insirah Nickli Üyeden Alıntı

Bugun risale dersinde şunu dinledim.
Şimdi Melaike ve ruhaniyat bahsi var 29.sözde biliyoruz ki orada bir soru sormuşlar..Melaikeler belli peki ruhaniyatlerin çeşitleri nasıldır?

İşte güzel kokulardan yaratılanlar,havadan,ışıktan vs..ruhaniyatlar vardır.
Ve insan nasıl kainatın küçültülmüş bir örneği ise mesela diyor Kainattaki Levh-i Mahfuz insanki kuvve-i hafızasına hayaline baktıgı gibi,ırmaklar ve denizler de insanın vucudundaki kan dolaşımına baktıgı gibi ruhaniyatlar da insanki kuvvelere bakarmış...Çok ilgimi çekti bu açıklama..

Yani Ruhaniyatların çeşitlerini bizim idrak edebilmemiz için kuvve-i gadabiye,kuvve-i şeheviye gibi duygularımızı Allah'ın emrettiği tarzda kullanırsak,ordaki ruhaniyatların hallerini müşahede edebilecek ve alemler bir bir bize açılabilecek..6 söz de bunu gayet güzel izah ediyor.

Yaptığımız bir iylikte, söylediğimiz güzel bir sözde, eda ettiğimiz ibadetlerimizde vb. hep güzel ruhlar yaratılmaktadır.Ruhanilere en güzel örnek bunlardır.Bunun tam tersi de geçerlidir.Kötü ruhların yaratılmasını istemiyorsak güzel görüp, güzel işlemeliyiz.Atmosferi nezih tutmalıyız.

terennüm Nickli Üyeden Alıntı

Yaptığımız bir iylikte, söylediğimiz güzel bir sözde, eda ettiğimiz ibadetlerimizde vb. hep güzel ruhlar yaratılmaktadır.Ruhanilere en güzel örnek bunlardır.Bunun tam tersi de geçerlidir.Kötü ruhların yaratılmasını istemiyorsak güzel görüp, güzel işlemeliyiz.Atmosferi nezih tutmalıyız.

Hatta bu yaratılan ruhlar alem-i semavatta mübareze ediyorlar.Hangileri galip gelirse beşeriyete de o güruhun tezahurları yansıyor.Demek ki ağzımızdan çıkan kelimelerin hasen olmasına dikkat edelim ki o mübarezede iyi ruhların galebesi olsun ve beşeriyete iyiliklerin izdüşünü makes bulsun inşallah.

Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı

Hatta bu yaratılan ruhlar alem-i semavatta mübareze ediyorlar.Hangileri galip gelirse beşeriyete de o güruhun tezahurları yansıyor.Demek ki ağzımızdan çıkan kelimelerin hasen olmasına dikkat edelim ki o mübarezede iyi ruhların galebesi olsun ve beşeriyete iyiliklerin izdüşünü makes bulsun inşallah.

Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır ,cümlesinin hikmetlerinden biri de bu olsa gerek...

Ozaman bizim konuştugumuz her bir kelam,her bir cümle zerreler tarafından muhafaza olunuyor ,yok olunmuyor.Ve mahkeme-i kübra'da da karşımıza çıkmak üzere hıfz olunuyor.

Hani hep diyoruz ve okuyoruz ya,Risale-i nurdaki iman hakikatleri sadece akla hitap etmek,diğer latifelerde hissesini alır.Buyüzden her gün sadakat için 1-2sayfa dahi olsa risale-i nur okumalıyız ,ssohbetlere iştirak etmeye gayret gostermeliyiz diye...Demek bizim okudugumuz ve katıldıgımız her bir imani bahis ve sohbet ruhanilerin yaratılmasına sebebiyet veriyor ve küfür ehlinin planlarını bir bir yıkmış oluyoruz...

Demek ayrı bir hizmet kapısı açılıyor bize

insirah Nickli Üyeden Alıntı

Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayat?ndan lezzet al?r ,cümlesinin hikmetlerinden biri de bu olsa gerek...

Ozaman bizim konuştugumuz her bir kelam,her bir cümle zerreler taraf?ndan muhafaza olunuyor ,yok olunmuyor.Ve mahkeme-i kübra'da da karş?m?za ç?kmak üzere h?fz olunuyor.

Hani hep diyoruz ve okuyoruz ya,Risale-i nurdaki iman hakikatleri sadece akla hitap etmek,diğer latifelerde hissesini al?r.Buyüzden her gün sadakat için 1-2sayfa dahi olsa risale-i nur okumal?y?z ,ssohbetlere iştirak etmeye gayret gostermeliyiz diye...Demek bizim okudugumuz ve kat?ld?g?m?z her bir imani bahis ve sohbet ruhanilerin yarat?lmas?na sebebiyet veriyor ve küfür ehlinin planlar?n? bir bir y?km?ş oluyoruz...

Demek ayr? bir hizmet kap?s? aç?l?yor bize

Evet Kardeş gayet yerinde hoş bir tesbit.

S - Hakikaten, eşyanın hakareti, hisseti, kudretin azametine, kelâmın nezahet ve nezaketine münafidir.

C - Bazı şeylerde veya işlerde görünen hakaret, çirkinlik, eşyanın mülk cihetine aittir.

Yani dış yüzüne nazırdır ve bizim nazarımızda öyle görünür.

Ve bunun için, eşya ile yed-i kudret arasına perde olarak esbab-ı zahiriye vaz edilmiştir ki, sathî nazarımızda yed-i kudretin o gibi eşya ile mübaşereti görünmesin.

Fakat melekût ciheti, yani içyüzü ise şeffaf ve yüksektir. Kudretin taallûk ettiği bu cihette, hiçbirşey kudretin taallûkundan hariç değildir.

Evet, azamet-i İlâhiye esbab-ı zahiriyenin vaz'ını iktiza ettiği gibi, vahdet ve izzet-i İlâhiye de kudretin bütün eşyaya şumulünü ve kelâmın herşeye ihatasını iktiza ederler.

Maahaza, bir zerre üstünde zerrelerle yazılan bir Kur'ân, sahife-i semada yıldızlarla yazılacak Kur'ân'dan hüsünde (güzellik) aşağı değildir. Ve keza bir sivrisineğin yaratılışı, san'atça filin hilkatinden dûn değildir.

Kelâm sıfatı da aynen kudret sıfatı gibidir. Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir filozofla konuşmaktan aşağı değildir.( İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 26,27)

Allah c.c. alemde her ne yaratm?şsa bunun bir görünen yüzünü.Ve bir de görünmeyen bize s?r olan yüzünü yaratm?ş.Yani çift vecihle yaratm?ş.

Bize s?r olan hakikatte ayand?r.Hakikattir.Mahz-? hikmettir.Bize ayan olan o güzele nisbeten s?rd?r.

mülk cihetinde görünen şe'in ilahi sebebler taht?nda bir hareket ve netice ortaya ç?k?yor.

Çünkü nadirattan huzuzat nevinden o sebeb ve kanunlar?n d?ş?na ç?k?yor.Bu halide bir kanun olarak vaz etmiş.

Bu gördüğümüz hadisat?n kün emri ile şeffaf olan ,nur olan meleküt aleminde bir anda oluveriyor.Ve alem-i şehadet o emri tercüme ediyor gözlere gösteriyor.

Asl?nda alem-i meleküt meleklerin şenlendirdiği güzel ve hikmetli bir alem.

Küçücük bir hacmin içine alem-i meleküt cihetinde koca bir alemi s?ğd?rm?ş.