Abiler emr-i itibariyi tam anl?yam?yorum.Bir kac örnek verir misiniz?
Abiler emr-i itibariyi tam anl?yam?yorum.Bir kac örnek verir misiniz?
Bir dilenci gelse kapıma onu bu cüz'i şefkatimle geri çevirmiyeceğim.Rabbim! Bana vermiş olduğun şefkatinin yüzde biri,o dilenciyi kapımdan boş çevirtmiyorsa,ben ümitvarım ki;
o yüzde doksan dokuz şefkatin beni senin kapından boş çevirmiyecek![]()
![]()
Harici vücudu olmadığı halde varlığı var olarak kabul edilen anlamına gelir.
emr-i itibarinin örneği ise; meridyen ve paraleleller normalde böyle bir çizgi küre-i arz da yoktur ama var olarak kabul edilip ona göre tarif edilir.
Bir dilenci gelse kapıma onu bu cüz'i şefkatimle geri çevirmiyeceğim.Rabbim! Bana vermiş olduğun şefkatinin yüzde biri,o dilenciyi kapımdan boş çevirtmiyorsa,ben ümitvarım ki;
o yüzde doksan dokuz şefkatin beni senin kapından boş çevirmiyecek![]()
![]()
Var ama mahiyeti meçhul.Bir çoban el fenerini kullan?r ama nas?l elektrik üretir ilmi yok ?nşallah kar?şt?rmad?m aciziz.Tashih edersiniz.
Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.
Bir dilenci gelse kapıma onu bu cüz'i şefkatimle geri çevirmiyeceğim.Rabbim! Bana vermiş olduğun şefkatinin yüzde biri,o dilenciyi kapımdan boş çevirtmiyorsa,ben ümitvarım ki;
o yüzde doksan dokuz şefkatin beni senin kapından boş çevirmiyecek![]()
![]()
düğmeye basmak gibi.Biz düğmeye bas?yoruz.Allah halk ediyor.
Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.
yani emri itibari ile cüzi irade ayn? şey mi?
Bir dilenci gelse kapıma onu bu cüz'i şefkatimle geri çevirmiyeceğim.Rabbim! Bana vermiş olduğun şefkatinin yüzde biri,o dilenciyi kapımdan boş çevirtmiyorsa,ben ümitvarım ki;
o yüzde doksan dokuz şefkatin beni senin kapından boş çevirmiyecek![]()
![]()
Alt?nc?s?: Haşiye Cüz-i ihtiyârînin üssü'l-esâs? olan meyelân, Mâtüridîce bir emr-i itibârîdir, abde verilebilir. Fakat, Eş'ârî, ona mevcud nazar?yla bakt?ğ? için, abde vermemiş; fakat o meyelândaki tasarruf, Eş'âriyece bir emr-i itibârîdir. Öyle ise, o meyelân, o tasarruf bir emr-i nisbîdir; muhakkak bir vücud-u haricîsi yoktur. Emr-i itibârî ise, illet-i tâmme istemez ki, illet-i tâmme vücudu için lüzum ve zarûret ve vücûb ortaya girip, ihtiyâr? ref' etsin. Belki, o emr-i itibârînin illeti bir rüçhâniyet derecesinde bir vaziyet alsa, o emr-i itibârî sübut bulabilir. Öyle ise, o anda onu terk edebilir. Kur'ân ona o anda diyebilir ki, "Şu şerdir, yapma." Evet, eğer abd, hâl?k-? ef'âli bulunsayd? ve icada iktidar? olsayd?, o vakit ihtiyâr? ref' olurdu. Çünkü ilm-i usûl ve hikmette,
kaidesince mukarrerdir ki, "bir şey vâcib olmazsa, vücuda gelmez." Yani, illet-i tâmme bulunacak; sonra vücuda gelebilir. ?llet-i tâmme ise, mâlûlü, bizzarûre ve bilvücûb iktizâ ediyor. O vakit ihtiyâr kalmaz.
Haşiye: Gayet müdakkik âlimlere mahsus bir hakikattir.
Risale-i nur bir imtihan kitabıdır.
Davasına sadık olmayan insanların başarı ihtimali yoktur.
Abi ben zaten buradan c?kard?m soruyu,yani zaten buray? anlasam sormazd?m dimi...Fazla oldum biliyorum ama hala anlamad?m buray? anlamak istiyorum.
Ac?klasan?z kelime kelime,fazlam? oldum ne![]()
Bir dilenci gelse kapıma onu bu cüz'i şefkatimle geri çevirmiyeceğim.Rabbim! Bana vermiş olduğun şefkatinin yüzde biri,o dilenciyi kapımdan boş çevirtmiyorsa,ben ümitvarım ki;
o yüzde doksan dokuz şefkatin beni senin kapından boş çevirmiyecek![]()
![]()
Nisbi : Kıyaslama ile olan . Diğerine ötekine göre ...
Hakaik-i nisbiye : '' Başkalarına nisbet yoluyla ortaya çıkan hakikatler , gerçekler ''
Emr-i itibari : Müstakil bir varlığı olmayıp ona itibar eden kimsenin aklında teşekkül eden emir, iş, hadise.
Sağ, sol, ön, arka, büyük, küçük gibi şeylerin müstakil varlıkları yoktur. Yani, bunlar mahluk değillerdir. Sağ kol da, sol kol da mahluktur, ama sağ ve sol mahluk değillerdir. İnsanoğlu bedeninin bir tarafını sağ, diğerini sol olarak itibar etmiş, onlara bu isimleri vermiştir; aksi de olabilirdi.
Kaya çakıldan büyüktür ve her ikisi de mahlûktur, ama büyük diye bir mahlûk yoktur. Nitekim, o büyük dediğimiz kaya, dağa nispet edildiğinde küçük olur.
Apartmanın ikinci katı birincinin üstünde, ama üçüncünün altındadır.
Aynı hakikatin farklı mertebede tecellileri var . Bunlar da birbirlerine nisbeten daha kamil daha makıs olurlar.
Şerler, kubuhlar, noksanlar ise hüsünlerin, hayırların, kemallerin arasında görülmeyecek kadar dağınık ve cüz'iyet kabilinden tebei olarak yaratılmışlardır ki, hayırların, hüsünlerin, kemallerin mertebelerini, nevilerini, kısımlarını göstermeye vesile olsunlar ve hakaik-i nisbiyenin vücuduna veya zuhuruna bir mukaddeme ve bir vahid-i kıyasi olsunlar . işaretül icazGüzellik bir hakikattir , çirkinliğin müdahelesi ile güzellikte mertebeler meydana gelir . Hayır da bir hakikattir. Bundaki mertebeler de şerrin müdahelesi ile ortaya çıkar.
Takva , salih ameller , cömertlik , tevazu gibi hakikatlerin herbirinin nice mertebeleri vardır. Bu dünya imtihan da şeytanın yaratılması ve nefsin kötülüğü emretmesi ve bunlar a karşılık , Kuran ' ın hakikat dersi vermesi , kalp ve vicdanın da ona meyilli olması insanlar arasında mertebelerin doğmasına sebep kılınmıştır.
Yeşilin tonlarını düşünelim . Bunları hayalen ortadan kaldırdığınızda monoton bir tek renkle karşılaşırız , böyle oluncada her tonun güzelliğinden mahrum kalırız .
( Nur' dan kelimeler - 2 ' den alıntı )
''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.
Ben ise :
gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''
Said Nursi
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)
![]() |
RisaleForum grubuna abone ol |
Bu grubu ziyaret et |