Bismillahirrahmanirrahim..
Üstâd Bedîüzzamân'?n, "Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur" (Dîvân-? Harb-i Örfî, Hakikat Makalesi) cümlesinin ne manaya geldiğini tefsir ve hadislerden al?nt?lar yaparak izah etmeye gayret edeceğiz..
Öncelikle Üstâd Hazretleri bu sözü Alem-i ?slâm içindeki mü'minler hakk?nda kullanm?şt?r.
Çünkü, hak olan meslek ve mezheb sahihlerine muhabbet etmek farz olduğu gibi; kâfirlere karş? ise husûmet göstermek farzd?r.
Bu sebeble Üstâd Hazretlerinin bu cümlesini, Yahûdî ve H?ristiyanlara muhabbet etmek ma'nâs?nda te'vîl etmek fâsid ve bât?ld?r. Çünkü, Yahûdî ve H?ristiyanlara muhabbet göstermek haramd?r.
Hattâ, böyle bir muhabbet, sahibini küfre kadar gütürür(Allah muhafaza). Cenâb-? Hak, Kur'ân-? Kerîm'in pek çok âyet-i kerîmesinde kâfirlere, bahusus Yahûdî ve H?ristiyanlara dost olmay? ve onlara muhabbet etmeyi yasaklamaktad?r. Nümûne olarak bu konuyla alâkal? birkaç âyet-i kerîmeyi zikredeceğiz:
Birincisi;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَإِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءكُم مِّنَ الْحَقِّ
"Ey îmân edenler! Hem Benim, hem de sizin düşmanlar?n?z olan kâfirleri dost edinmeyiniz. Siz, onlara sevgi ve muhabbet gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakk? (Kur'ân '? ve Risâlet-i Muhammediyyeyi) inkâr ettiler. "( Mümtehine, 1)
?kincisi:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ
"Ey îmân edenleri Müminleri b?rak?p da kâfirleri dostlar edinmeyin. "( Nisa, 144)
Üçüncüsü:
لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ
"Allah'a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir kavmi, Allah 'a ve Peygamberine muhalefet eden kimseleri sever bulamazs?n. Velev ki o kimseler, babalan, oğullan, kardeşleri ve kabileleri olsunlar. "( Mücâdele, 22)
Dördüncüsü:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
"Ey iman edenler! Yahudileri ve H?ristiyanlar? dost ittihâz etmeyin! Zîrâ onlar, birbirinin dostudurlar. Sizden her kim onlar? dost ittihâz ederse, o kimse onlann zümresinden ve Allah'?n sevmediği kullar?ndan olur. Tahkik Allahu Teâlâ, Yahûdî ve H?ristiyanlan dost edinenleri hidâyete erdirmez. Çünkü onlar zâlimlerdir.”( Mâide, 51)
Daha bunlar gibi pek çok âyet-i kerîme, kâfirlerle, bahusus Yahûdî ve H?ristiyanlarla dost olmay?, onlara meveddet ve muhabbet beslemeyi yasaklarken; Bedîüzzamân Said Nursî (ra) gibi bir müceddidin, "Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur" cümlesiyle, kâfirlere karş? muhabbet beslemeyi murâd etmesi (haşa) mümkün değildir..