+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 15

Konu: Taabbudilik Nedir?

  1. #1
    acizizfakiriz
    Guest acizizfakiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Taabbudilik Nedir?

    Üstadımızın birçok derserinde üzerinde önemle durduğu bir nokta vardır: İbadetler ancak emredildiği için yapılırlar. Ubudiyettte Allah’ın emri esastır, neticesinde da Onun rızası beklenir.

    Bütün büyük zatlar, ibadetlerinde daima ihlası esas almışlar ve cenneti bile gaye edinmemişlerdir.

    İlahî emir ve yasaklara uymada "taabbudilik” esastır. Yani bir ibadetin nasıl, ne zaman ve ne şekilde yapılması emredilmişse o ibadet o şekilde yerine getirilir. Şu var ki, İlahi emir ve yasakların bir kısmının hikmetleri kolayca bilinir, bir kısmının ise hikmetleri bilinmez. Sözgelimi, "içkinin yasaklanma hikmeti" bellidir.

    Çünkü içki, düşünme mekanızmasına zarar vermektedir. Aynı şekilde, zekat da sosyal dayanışlayı sağlar. Ama "namazın beş vakit olması, namazların rekat sayıları, orucun ramazan ayında tutulması" gibi durumlar tamamen taabbudidir, hikmeti bilinmese de aynen uygulanması gerekir.

    İlahi emir ve yasaklar hikmetlere değil, illetlere bağlıdır. İllet ise doğrudan doğruya Allah’ın emir veya nehyidir. alıntı.

  2. #2
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Mesâil-i şeriattan bir k?sm?na "taabbüdî" denilir, akl?n muhakemesine bağl? değildir, emrolduğu için yap?l?r. ?lleti, emirdir.

    Bir k?sm?na "mâkulü'l-mânâ" tabir edilir. Yani, bir hikmet ve bir maslahat? var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i ?lâhîdir.

    Şeâirin taabbüdî k?sm?, hikmet ve maslahat onu tağyir edemez. Taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor; ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez. Öyle de, "Şeâirin faydas? yaln?z malûm mesâlihtir" denilmez ve öyle bilmek hatad?r. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faydas? olabilir.
    Meselâ, biri dese, "Ezan?n hikmeti, Müslümanlar? namaza çağ?rmakt?r. Şu halde bir tüfek atmak kâfidir." Halbuki, o divane bilmez ki, binler maslahat-? ezâniye içinde o bir maslahatt?r. Tüfek sesi o maslahat? verse, acaba nev-i beşer nam?na, yahut o şehir ahalisi nam?na, hilkat-i kâinat?n netice-i uzmâs? ve nev-i beşerin netice-i hilkati olan ilân-? tevhid ve rububiyet-i ?lâhiyeye karş? izhar-? ubudiyete vas?ta olan ezan?n yerini nas?l tutacak?

    Elhas?l, Cehennem lüzumsuz değil. Çok işler var ki, bütün kuvvetiyle "Yaşas?n Cehennem" der.
    Cennet dahi ucuz değildir; mühim fiyat ister.(Mektubat)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  3. #3
    acizizfakiriz
    Guest acizizfakiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fayda ibadete illet gösterilse, o ibadet batıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.İ.iCaz

  4. #4
    Ehil Üye gulsah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    2.641

    Standart

    Alıntı Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Mesâil-i şeriattan bir kısmına "taabbüdî" denilir, aklın muhakemesine bağlı değildir, emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.

    Bir kısmına "mâkulü'l-mânâ" tabir edilir. Yani, bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i İlâhîdir.

    Şeâirin taabbüdî kısmı, hikmet ve maslahat onu tağyir edemez. Taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor; ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez. Öyle de, "Şeâirin faydası yalnız malûm mesâlihtir" denilmez ve öyle bilmek hatadır. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faydası olabilir.
    Meselâ, biri dese, "Ezanın hikmeti, Müslümanları namaza çağırmaktır. Şu halde bir tüfek atmak kâfidir." Halbuki, o divane bilmez ki, binler maslahat-ı ezâniye içinde o bir maslahattır. Tüfek sesi o maslahatı verse, acaba nev-i beşer namına, yahut o şehir ahalisi namına, hilkat-i kâinatın netice-i uzmâsı ve nev-i beşerin netice-i hilkati olan ilân-ı tevhid ve rububiyet-i İlâhiyeye karşı izhar-ı ubudiyete vasıta olan ezanın yerini nasıl tutacak?

    Elhasıl, Cehennem lüzumsuz değil. Çok işler var ki, bütün kuvvetiyle "Yaşasın Cehennem" der.
    Cennet dahi ucuz değildir; mühim fiyat ister.(Mektubat)

    Taabbudi kısım için şöyle hükmedilmiş '' yüzbin maslahat gelse onu tağyir edemez '' yani zamana , zemine vb. tesirlere binaen değişmez ...


    Makulü'l mana hakkında ise şöyle bir örnek doğru olur mu ?
    Hz. Ömer ' in çok fakirlik geçiren bazı kabilelerin yaptıkları hırsızlığa el kestirme hükmünü muvakkaten uygulamadığı malum ve meşhurdur.

    Bu örnek de ' el kesmek ' şeriatın makulü'l mana kısmına mı giriyor ?
    Çünkü Hz. Ömer hikmet gereği bazı kabileye uygulamamış. Fakat taabbudi olsa belki kesin uygulayacak tı ???

    ''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.

    Ben ise :

    gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''

    Said Nursi


  5. #5
    acizizfakiriz
    Guest acizizfakiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Alıntı gulsah Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Taabbudi kısım için şöyle hükmedilmiş '' yüzbin maslahat gelse onu tağyir edemez '' yani zamana , zemine vb. tesirlere binaen değişmez ...


    Makulü'l mana hakkında ise şöyle bir örnek doğru olur mu ?
    Hz. Ömer ' in çok fakirlik geçiren bazı kabilelerin yaptıkları hırsızlığa el kestirme hükmünü muvakkaten uygulamadığı malum ve meşhurdur.

    Bu örnek de ' el kesmek ' şeriatın makulü'l mana kısmına mı giriyor ?
    Çünkü Hz. Ömer hikmet gereği bazı kabileye uygulamamış. Fakat taabbudi olsa belki kesin uygulayacak tı ???
    Had ve cezalara ilişkin alınan hükümler de bir içtihad neticesi alındığı için bu anlamda taabbudilik devreye girer. Zira burada küküm vardır. Hem Allah hüküm verir, uygulamasını ise başta peygamberimiz, sahabeler ve müçtehidler kaide haline getirirler.

  6. #6
    Ehil Üye gulsah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    2.641

    Standart

    Peki Kuran ' da tesettür emredilmiş ve el ve yüz hariç tutulmuş fakat fitne zaman?nda yüzünde örtülmesi vacib diyor Ebu Hanefi ...
    Peki burda bu içtihad ile tesettür zamana ve zemine göre yorumlanm?ş oluyor yani buda makul'ül mana ' ya giriyor mu ?

    Tam anlayamad?m makulül manaya bir örnek verirmisiniz ?

    Ben şöyle anlam?ş?m : Eğer bir hüküm zaman ve zemine göre uygulama noktas?nda fark?l?laşmaya esnek bir yap?ya sahipse o taabbudi değildir ?

    Doğrumu ?

    ''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.

    Ben ise :

    gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''

    Said Nursi


  7. #7
    Ehil Üye Abdulbaki - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Yaş
    60
    Mesajlar
    3.610

    Standart

    Ma'kûlü'l-mâ'nâ:Mânân?n akla uygunluğu olarak bilinir.

    Muhterem kardeşlerim,san?r?m bu konuya Hutbe-i Şamiye'de Üstad?n yalan ile ilgili izahlar? aç?kl?k getirebilir diye düşünüyorum.Belki bir kap? açabilir.

    Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş.

    Maslahat ve zaruret için baz? âlim "muvakkat" fetvâs? vermişler. Bu zamanda o fetvâ verilmez.

    Çünkü, o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zarar? içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.

    Meselâ seferde namaz? kasretmenin sebebi, meşakkattir. Fakat illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale düşebilir. Belki illet, yaln?z sefer olabilir.

    Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz.

    Çünkü muayyen bir haddi yok; su-i istimale müsait bir batakl?kt?r. Hükm-ü fetvâ ona bina edilmez. Öyleyse,"Ya doğru, ya sükût." Yani, yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.(Hutbe-i Şâmiye)

    Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)


  8. #8
    Ehil Üye gulsah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    2.641

    Standart

    evet güzel bir örnek

    ''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.

    Ben ise :

    gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''

    Said Nursi


  9. #9
    Ehil Üye Meyvenin Zeyli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2006
    Bulunduğu yer
    Ankara
    Mesajlar
    3.341

    Standart

    Alıntı Abdulbaki Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Mesâil-i şeriattan bir k?sm?na "taabbüdî" denilir, akl?n muhakemesine bağl? değildir, emrolduğu için yap?l?r. ?lleti, emirdir.

    Bir k?sm?na "mâkulü'l-mânâ" tabir edilir. Yani, bir hikmet ve bir maslahat? var ki, o hükmün teşriine müreccih olmuş; fakat sebep ve illet değil. Çünkü hakikî illet, emir ve nehy-i ?lâhîdir.
    Taabbudi hükümlerde illeti bilmenin beşer gücüyle imkan? yoktur. Ve kişi bunlara akl?yla erişmeye çal?şmamal?. Misal; Namazlar?n rekat say?s?, teyemmüm gibi.

    Makalü'l mana tabir edilen k?s?m da yine emredildiği için yap?lmal?; fakat ak?l buna maslahat ve fayda itibar?yla bir parça erişebilir. Misal; içki ve kumar?n haram k?l?nmas?, yalan gibi.

    Böyle anl?yorum aradaki fark?.
    Konu Meyvenin Zeyli tarafından (22.09.07 Saat 23:44 ) değiştirilmiştir.

    Ve sen yine denendiğinde.. Ve yine kalbin daraldığında.. Ve yine bütün kapılar kapandığında.. Ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde.. Uzun uzun düşün.. Ve hatırla yaratanını!.. "ALLAH kuluna kafi değil mi?" [Zümer Suresi - 36]


  10. #10
    acizizfakiriz
    Guest acizizfakiriz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Selef-i Sâlihîn asrında ve o zaman çarşısında en mergub metâ, Hàlık-ı Semâvât ve Arzın marziyâtlarını ve bizden arzularını, kelâmından istinbât etmek ve nur-u nübüvvet ve Kur’ân ile, kapatılmayacak derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak vesâilini elde etmek idi.

    İşte, o zamanda zihinler, kalpler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimâiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhâvereleri, vukuâtları, ahvâlleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i mârifet alır. O zamanda cereyan eden ahvâl ve vukuât ve muhâverâttan taallüm ediyordu.

    Emir dairesi taabudilik dairesidir. O daire de rıza dairesidir.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Mevt (Ölüm) Nedir? Hakikatı Nedir?
    By ademyakup in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 30
    Son Mesaj: 13.06.11, 15:22
  2. Risale-i Nur Mesleği Nedir? Meşreb Nedir? Mizac Nedir?
    By MuM in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 10
    Son Mesaj: 28.07.09, 15:35
  3. RisaLe-i Nur Nedir? [ Öğrenmek İstiyorum İçeriği Nedir ? ]
    By KivirciX in forum Risale-i Nur'u Yeni Tanıyanlara
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 22.07.09, 08:51
  4. Ip Gizleyin Ip Nedir? Host-hostin Nedir? Dns Nedir?
    By zeet06 in forum Bilişim Haberleri ve Bilimsel Makaleler
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 11.04.09, 17:49
  5. Hüsn-ü Zan Adem-i İtimat Nedir? Hizmette Bu Düşüncenin Yeri Nedir?
    By .zemzemi. in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 13
    Son Mesaj: 01.01.09, 19:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0